EN KÖTÜ DÜŞMANINIZ EN BÜYÜK VARLIĞINIZDIR
SORU: İletişimde ne kadar açık olunmalı? Bunun bir sınırı var mı?
YANIT: Her zaman açık sözlülüğün önde gelen savunucularından biri oldum ve 20 yıldan uzun bir süre boyunca General Electric’te görüştüğüm kişilerle açık sözlülük hakkında konuştum. Ama GE’den emekli olduktan sonra açık sözlülüğe düşündüğümden de az rastlandığını fark ettim.
Açık sözlü olma eksikliği, akıllıca fikirlerin ortaya çıkmasını, hızlı harekete geçilmesini ve çalışanların eksiksiz şekilde katılım göstermesini engeller. Açık sözlü olduğunuzda, her şey daha hızlı ve daha iyi gitmeye başlar. “Açık sözlülük eksikliği”, kötü niyete dayalı sahtekarlıkla aynı şey değildir. Çok sayıda insanın, çok büyük bir sıklıkla kendilerini dürüstçe ifade etmemeleriyle ilgilidir.
Çatışmalardan kaçınmak için eleştiriler dile getirilmez ve görüntüyü korumak için kötü haberler güzel bir kılıfın içine sokulur. Bu tür bir açık sözlülük eksikliği, zararlı olmasına karşın iş yaşamının neredeyse tüm alanlarında ve düzeylerinde kendisini gösterir.
Dışarıdan iletişimi unutun; bazen en kötü düşmanınız, şirket içinde iletişim kurma biçiminiz olur. Açık sözlülük, 3 temel yolla kazanmanızı sağlar:
1. Tartışmalara daha fazla insanın katılmasını sağlar Tartışmalara daha fazla insanın katılması durumunda, daha çok sayıda fikir ileri sürülür, tartışılır, analiz edilir ve geliştirilir. Herkesin kapanması yerine herkes açılır ve yeni şeyler öğrenir. 2. Hızlandırır Açıkça paylaşılan fikirler hakkındaki tartışmalar hızla yapılır, bunlar geliştirilir ve hayata geçirilir. Bu da avantaj sağlamanın ötesinde küresel bir piyasanın olmazsa olmazlarındandır. Yanı başınızdaki ya da Şanghay’daki işe yeni koyulmuş 5 kişilik bir girişimin sizden hızlı hareket edebileceği kesin; ama açık sözlülük sayesinde siz de belirli bir hızı koruyabilirsiniz. 3. Maliyetleri düşürür Nicel bir ölçüsü bulunmasa da açık sözlülük, herkesin zaten bilmekte olduklarını teyit eden anlamsız toplantı ve raporları ortadan kaldırır. Açık sözlülük, şirketin stratejisiyle, yeni bir ürünün çıkarılmasıyla ya da bir kişinin performansıyla ilgili süslü PowerPoint slaytlarının ve zihinleri kapatan sunumların yerini alır. Tüm bu yararlılık ve etkinlik boyutlarını yan yana getirdiğinizde, açık sözlülüğe sahip olmamayı göze alamayacağınızı anlarsınız.~ GE’de 10 yılımızı aldı
Açık sözlülüğün kazanmak açısından yaşamsal önem taşımasına karşın her türden grup için yerleşik davranışlarla mücadele etmek zordur. GE’de açık sözlülüğü şirket çalışanlarına aşılamamız yaklaşık 10 yıl almıştı ve 20 yıl geçtiğinde bile her alan ve her düzeyde açık sözlülük sağlanabilmiş değildi.
Ama yine de yapılabilir. Açık sözlülüğe ulaşmak için açık sözlü davranışları ödüllendirin, övün ve onları tartışmaya açın. Açık sözlülük örneği gösteren insanları takdir edin. Her şeyden önemlisi de patron olmasanız bile kendiniz açık sözlü olun.
Açık sözlülük, insan doğasıyla çelişebilir. Ama her sabah 06.10 trenine yetişmek için 05.00’te kalkmak ya da önemli bir toplantıyı kaçırmamak için öğle yemeğini işyerinde yemek de insan doğasıyla çelişir. Ekibiniz ya da organizasyonunuz için kolay olmayan pek çok şey yapıyorsunuz. Açık sözlülüğün iyi tarafı, getirisinin fazlasıyla yüksek olması.
İnsanların düşündükleri her şeyi dile getirdikleri bir dünyayı hayal etmek bile imkansız. Böylesi bir dünyayı istemezdiniz herhalde: Bilginin fazlası da zararlı! Ama o tür bir dünyaya giden yolun yarısını alsak bile açık sözlü olmama eksikliği, iş yaşamının en önemli küçük kirli sırrı olmaktan çıkar. Bu da şirketinizin iyiye gitmesine yönelik en büyük değişim olacaktır.
ORGANİK BÜYÜMENİN 3 YOLU VAR
SORU: Herkes organik büyümeden bahsediyor. Organik büyümenin yolları nedir?
YANIT: Organik büyümeyi, kazanmanın yolu haline getirmenizi sağlayacak olan üç yönlendirici ilke şunlardır:
1. Sürecin başında bol miktarda harcama yapın ve en iyi, en başarı iştahlısı, en tutkulu insanlarınızı liderlik pozisyonlarına getirin
Şirketler, yeni girişimlerine yönelik yatırımlarını, bu girişimlerin başlangıçtaki gelirlerine ya da kârlarına göre sınırlandırma eğilimi gösterir. Bu, dar görüşlülüktür. Araştırma-geliştirme ve pazarlama yatırımlarının büyüklüğü, yeni girişimin büyük kazançlar sağlayacağı düşünülerek belirlenmelidir.
İnsan tercihleri de aynı yaklaşımın ürünü olmalıdır; yeni girişimlere gözden çıkarılabilecek kişiler değil, görev başındaki en iyi çalışanlar gönderilmelidir. İşin başında yıldızlarınızdan biri olmalı.~Kesin olan şu: Sınırlı kaynaklarla ve yalnızca idare edecek kadar iyi çalışanlarla kurulan yeni işletmeler küçük kalır.
2. Yeni girişimin potansiyeli ve önemi konularında abartılı ölçüde ses çıkarın
Yeni girişimlerin sürekli bir şekilde pohpohlanması gerekir. Ancak pohpohlama, üst düzey yöneticilerin gürültü çıkarmasından ibaret değildir. Aynı zamanda yeni girişimlere, eski bürokratik normların ihlal edilmesi anlamına gelecek olsa bile destek olunmalıdır.
Yeni girişimlerin organizasyonel açıdan gözle görülebilir durumda olması, kritik önem taşır. Satış rakamlarına karşılık gelen kademe, en az iki üstündeki kademeye rapor vermelidir. Eğer mümkünse çalışmaları hakkında CEO’yu doğrudan doğruya bilgilendirmelidir. En azından, her zaman CEO’nun öncelikler listesinin üst sıralarında olmalıdırlar.
Kuşkusuz yeni bir girişim hakkında çok fazla gürültü çıkarmak, bunun başarısızlığa uğraması durumunda aptal gibi görünme riskinin alınması anlamına da gelir.
Söz konusu riske rağmen devam edin ve gürültü çıkarın. Bunu yapmazsanız, girişimin sonunu getirirsiniz. Eğer başarısızlığa uğrarsa başkalarını işaret etmek yerine sorumluluğu kendi üzerinize alın. Siz ona inanmıştınız, ama olmadı...
Eğer yeni girişim kazanırsa ekibin başarısının tadını çıkarın. Kendinizi çok iyi hissedeceksiniz.
3. Hatalarınızı özgürlükten yana yapın; yeni girişimi sürekli kontrol altında tutmayın
Yeni girişimlere ne kadar özerklik sağlamak gerektiğini gösteren bir formül bulunmuyor; burada sürekli yeni kararların alınacağı bir süreç söz konusudur. Ama şunu unutmayın, süreç boyunca yeni girişime hoşunuza gidecek olandan daha az değil, daha fazla özgürlük tanıyın.
Yeni bir girişimin desteklenmesi, izlenmesi ve mikro ölçekte yönetilmesi seçenekleri arasındaki doğru dengenin bulunması işi, çocuğunuzu okula göndermenize benzer. Çocuğunuz artık kendi başınadır ve kendi yaşamı konusunda sorumluluk almasını istersiniz. Ama diğer yandan başarısız olmasını ya da içki alemlerine dalmasını da istemezsiniz. Başlangıçta bol miktarda okul ziyareti ve telefon görüşmesi yaparsınız.~Sınav sonuçlarını, yeni arkadaşlarını ve hafta sonu etkinliklerini sık sık sorgularsınız. Her şey yolunda gibi görünüyorsa ona eskisi kadar göz kulak olma gereğini duymamaya başlarsınız. Yalnızca düşük bir not aldığını duyduğunuzda, eski dikkatiniz geri döner.
Yeni girişimlerde de aynısı söz konusudur. Tek fark, çok fazla denetlenmesi gereken bir lideri görevden alabilecek olmanızdır ve bunu yapmanız gerekir. Benzer bir sürecin sonunda, yeni girişimin giderek daha fazla özerklik kazanmasını istersiniz.
Ne var ki büyük şirketlerde, yepyeni girişimler, kendi başlarına hareket etmelerini sağlayacak olan sonuçlardan da siyasi sermayeden de yoksun olur. Küçük şirketlerde ise yeni bir girişimin merkeze yerleşmesi çok kolaydır. Buna karşın özerklik, insanlara sahiplik duygusu kazandırır ve gurur verir. İdeal olanı, güçlü liderleri bulunan yeni girişimlerin, kendi Ar-Ge, satış ve pazarlama ekipleri de dahil olmak üzere kendi araçlarıyla çalışmasıdır. İnsanlar ve stratejiler hakkında kendi riskli tercihlerini yapmalarına izin verilmelidir.
Yeni girişimlere liderlik etmek üzere tutkulu ve kararlı çalışanlarınızı seçin. Onlara mümkün olan her şekilde yardım edin ve bu arada da alan bırakın.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?