Bunu artık sokaktaki çocuklar bile biliyor. Devamlı dış satışlarımız ile dış alımlarımız arasındaki dengesizlik dile getirilerek önlemler alınmaya çalışılıyor. Ülkemizi yöneten hükümetler, ilk defa ihracat şampiyonu olan demir çelik, otomotiv gibi sektörlerde ithalat seviyelerini sorguluyor. Anlaşılan o ki evvelden beri biz bankacıların çok yakından bildiği bu gerçek üzerine yeni ışık tutulup konuya yeni eğiliniyor. Turizm ve diğer döviz kazandırıcı kalemleri de eklediğinizde, hala döviz dengelerinde devam eden eksikliğe bakınca ekonomimizin döviz kazandırıcı yeni hacimlere ihtiyacı olduğu çok açık. Buna karşılık dış alımlarımızın artması durumu, bizi ciddi bir cari açık ile karşı karşıya bırakıyor. Gazeteler bu konuları devamlı işliyor. Hükümet yetkilileri, bakanlar bu konuya canla başla çare bulmaya çalışıyor. Konu, artık hükümetin dikkatinin odak noktasında. Ekonomi politikaları bu odak noktası etrafında oluşturuluyor. İthal ettiğimiz en büyük kalem, enerji. Ülkemizin bu konuda doğal zenginliği yok denecek kadar az. Ekonomimizin gereksinimlerini karşılayamıyor. Bizde komşu ülkeler başta olmak üzere birçok ülkeden doğalgaz, petrol alımlarımızı artırarak sürdürüyoruz. Bu konuda çareler ararken yeni barajlar yapıp gerekli olanların yanında, bazen hiç gerekmeyen akarsulara bile set çekiyoruz. Ayrıca ileriye dönük olarak nükleer enerjiye bel bağlıyoruz. Bütün dünya nükleerden kaçarken, Japonya tesislerini kapatırken, Almanya yeni nükleer girişimleri durdururken, enerji ihtiyacının büyük kısmını nükleerden sağlayan Fransa bile bu konuyu sorgularken biz enerji ihtiyacımızı dikkate alarak bu alana giriyoruz. Deprem bölgesi olan ülkemizde.
Ben bu satırları yazdığım sırada Bodrum’da saat 15:21’de 4,6 şiddetinde deprem ile sarsıldık. Bir hasar olmadı şükür ama büyük kıtaların arasında yer alan ülkemiz, aktif fay hatlarının bulunduğu bir yerde. Doğa bize bunu tekrar hatırlattı. Nükleer enerjiye girmek ne kadar güvenlidir diye bakıldığında, deprem risklerinin yanında atıkların da büyük sorun olduğu ortaya çıkıyor. Güvenlik konularında çok gelişmiş bir ülke olarak son depremler ve tsunami sonrasında, nükleer enerji santrallerinin ve Japon devletinin ne kadar aciz kaldığı unutulmamalıdır. Güvenlik konusunda önlemleri yeteri kadar almamakla ünlü, İstanbul tersanelerinde bile gerekli önlemleri uygulayamayan ve kurbanlar verdikçe sadece üzülen bir kültürde, nükleer santrallerin güvenlik anlayışı büyük soru işareti. Enerji ihtiyacımızı kafamızı, aklımızı ve yönetim kabiliyetimizi iyi kullanarak dizginleyebiliriz. Bu konuda Enerji Bakanlığı’nın güzel girişimleri var. Alınan önlemler, ileriye dönük yeni uygulamalara ağırlık veriyor; gerek yapılaşmadaki yalıtım zorunlulukları gerekse günlük yaşamamızda yaygın kullandığımız elektrikli aletler konularında. Bugün ülkemizde istediğimiz arabayı, beyaz eşyayı, vantilatörü, elektrikli ısıtıcıyı, elektrikli mutfak aletlerini, televizyonu, CD ve DVD’yi, müzik sistemlerini alabiliyoruz. Hiçbir kısıtlama yok. Enerji verimliliğine bakmadan cebimizin sınırlarına göre tüm alacağımız ürünleri seçebiliyoruz. Bu aletlerin kullandığı enerjinin birim verimliliği açısından değerlerine bakmadan ülkemizin kaynaklarını har vurup harman savurarak satın alabiliyoruz. Enerji verimliliği ülkemizin toplam enerji ihtiyacının yüzde 49’unu karşılayabiliyor. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar, bunu açıkça gösteriyor. Biz ise enerji verimliliğini ileride, yıllar, 10 yıllar boyunca yavaş bir şekilde etkili olabilecek bir perspektif içinde ele alıyoruz. Burada yapılması gereken de şudur: Ülkemizde enerji verimliliğine en önemlisi, bu konuda bilimsel ölçütlerle belirlenmiş kriterlere uymayan enerji kullanan aletleri, vasıtaları, aygıtları yasaklamak. Dış alımını yasaklamak ve ülkemiz içindekilere de belirlenecek zaman dilimleri içinde enerji verimli olanlarla değiştirilmesi zorunluluğunu getirmek. Demokrasi demek herkesin her istediğini yapma hürriyeti değildir. Ülkemiz ekonomisinin sürdürülebilir bir dengeye getirilmesi hepimiz için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bunun için zorlamalar olmalı. Ülkemizi yöneten hükümetlerin bu konuda önlem alması gerekli. Böyle bir uygulama halkımızda bilinçlenmeye yol açacak, daha da önemlisi yukarıda bahsettiğim döviz dengesinin yönetilebilir olmasına ve cari açığın daralmasına, olanak sağlayacaktır. Biz enerji ihtiyacını dışarıdan alan bir ülke olarak ısıtmamıza göğü ısıtarak, ulaşımımıza verimliliği dikkate almayarak, günlük ev yaşantımıza enerji israf eden cihazlar kullanarak devam edemeyiz. Enerji verimliliği zorlama ister! Hepimizin esenliği için...
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?