George Vanderbilt'in vizyonu

Temel vizyonu, ormanları korumak, risk almak, inovatif olmak ve kaliteli olmak bileşenlerinden oluşuyor.

1.08.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
George Vanderbilt'in vizyonu
George Washington Vanderbilt II, Amerika’da buharlı gemiler, demiryolları ve farklı sektörlerdeki çeşitli girişimleriyle devasa bir servet biriktiren seçkin Birleşik Devletler Vanderbilt Ailesi’nin bir üyesiydi. 1862’de doğan Vanderbilt, Kuzey Carolina’nın sınırsız dağlarından arazi satın aldı ve sonunda yaklaşık 600 bin dönüm alana sahip bir gayrimenkul ortaya çıkardı. Biltmore isimli bu yapı, muhteşem Fransız eseri Loire Vadisi Şatosu’ndan sonra modellenen 250 odalı bir malikeneydi. Tüm Vanderbilt evlerinin ise en büyük olanıydı. Halen Birleşik Devletler’deki en büyük ev olma sıfatını koruyor ve Altın Çağ’ın kalan örneklerinden en seçkinleri arasında yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde ataları tarafından kurulmuş dört yıldızlı bir otel olan Biltmore’un 211 no’lu odasında, Doğu Yakası’nın bu ünlü ailesine ders vermek için çağrıldım. George W. Vanderbilt, varisleri için her şeyi ayarlamış durumda ve bugün dördüncü ve beşinci kuşaklar onun vizyonunun sunduğu meydan okumalarla yüzleşiyor. Temel vizyonu, ormanları korumak, risk almak, inovatif olmak ve kaliteli olmak bileşenlerinden oluşuyor.

Biltmore’un bugünkü başarısını torun Bay C olarak da bilinen William A.V. Cecil’e borçlu. Bay C 1960’ların başında malikaneyi yönetme sorumluluğunu üstüne aldığında, mülk yılda 250 bin dolar kaybediyordu. Günde sadece 25 dolar gelir sağlayan mandırayı ise ağabeyi yönetiyordu. Yaklaşık 360 bin dönüm arazi Mississippi Nehri’nin doğusunda bir orman yaratması için Birleşik Devletler’e verilmişti. Kardeşlerin arası açıldı ve arazinin bölünmesi tercih edildi. Bay C konutu, binayı ve etrafındaki 32 bin dönümü aldı ve burayı kârlı hale getirmek için kolları sıvadı. Ardından Bay C’nin ham girişimciliği ortaya çıktı ve büyük bir dönüşüm yaşandı. Bay C, tarihi binayı aldı, sanat ürünü koleksiyonlarla, nadir kitaplarla doldurdu. Gelir getirecek çeşitli etkinlikler ortaya çıkardı. Dükkanları, restoranları, bisiklet, at binme, off-road sürüş, balık tutma, tırmanma rotaları gibi ziyaretçilere çekici gelebilecek bir dizi etkinliğin hayata geçirildiği zarif bir köy yarattı. Bir çekim merkezi haline gelen Biltmore, 1968’de kâra geçti. Büyük kardeş mülkün birçok yerini restore etti ve tüm geleneksel aklın aksine bir asma bağı ve 1985’te bir şarap evi ilave ederek malikaneyi daha da ileri götürdü. Bill Jr. malikanenin 100’üncü yılı olan 1995’te CEO’luğu devraldığında hafif bir kâr söz konusuydu. Bill Jr. ve kardeşi Dini benim de kaldığım oteli inşa etmenin yolunu açtı ve pazarlamaya ile halkla ilişkiler sistemlerine yoğunlaştı. Nihayet otelin yoğunluğu, dükkan ve restoranlardaki trafik ve malikane ziyaretçisi arttı. Biltmore’un geleceği de çocuklarının bu yapıyı nasıl sahipleneceğine bağlı. Beş çocuk var... Üçü Bill’in ikisi Dini’nin. Bill ve Dini eşit mülk sahibi. Mülkiyetleri devrolduğunda çocukların üçü sahipliğin 1/6’sına ikisi de 1/4’üne sahip olacak. Aile şirketi jargonunda işi bir “kuzenler konsorsiyumu” devralacak. Bu da nasıl faaliyet gösterecekleriyle ilgili olarak yönetim sistemleri oluşturmaları anlamına geliyor. Bunların arasında hissedar sözleşmeleri, işçi sözleşmeleri, karar alma modelleri, işten çıkış için gerekli yolların hazırlanması gibi süreçler yer alıyor. Kuzenlerin yaşları 17 ila 31 arasında değişiyor. Tüm kuzenlerin zeki, hırslı ve iyi eğitimli olması büyük bir talih. George Vanderbilt mülkünün sahibi olduklarında ihtiyaç duyacakları eğitim ve kariyer birikimine sahipler.

Dini ve Bill Jr. şirketi stratejik planlama ve disiplinli bir yeniden yatırım süreciyle tanıştırdı. En önemlisi, başarılarının aralarındaki iletişimin kalitesine ve işi yürütmek için gerekli ekip çalışmasına bağlı olduğunu kabul etmeleri oldu. Bir sonraki kuşakla ilişkili faaliyetlerinde amaç belirleme, çocuklardaki rekabetçi dürtüyü ortaya çıkarma gibi konularda disiplinli bir yaklaşıma odaklandılar. Bunu girişimin devamlılığı bakımından hayati önemde buluyorlar ve etkin ekip çalışması, iyi iletişim ve global bir bakış açısına önem veriyorlar. Bu kısa öyküden nereye varabiliriz? Malikane 1895’te açıldıysa da gerçek öykü Bay C ile başlıyor. Kü��ük kardeşti ve öyle görünüyor ki çocukluğunda ağabeyi tarafından “ensesine bir tokat”la büyümüştü. “Sen köşkle oyna, ben mandırayı yani gerçek işi yapacağım” cümlesiyle hep karşılaştı. Ancak hisseler ayrıldığında Bay C’nin girişimci ruhu ortaya çıktı. Malikanenin para kazanması konusunda kararlıydı. Böylece aslında bu, bir varlığı devralıp onu kârlı bir şirkete dönüştüren bir girişimcinin gerçek öyküsü... Çocukları şimdi işi bir sonraki seviyeye taşıyor. Bunu yaparken aile ve şirketin devamlılığı alanlarına ilgi göstermeyi ihmal etmiyorlar. Başarılarını garantilemeleri için daha çok şey yapmaları gerektiğinden önlerinde büyük bir meydan okuma var. Sadece şans dileyebiliriz!

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz