IMF yok ama yargı ve eğitim reformu var

Hükümetin orta vadeli programı, genel hatlarıyla gerçekçi bir program.

1.10.2009 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
IMF yok ama yargı ve eğitim reformu var
Gelecek 3 yılda, ekonomik büyümenin kademeli bir şekilde toparlanacağını ve bütçe açıklarının yüksek seviyede kalacağını varsayıyor. Programın önemli bir önceliği olarak göze çarpan istihdam konusunda da işsizlik oranının 3 yılda yüzde 15’ten yüzde 13’e düşmesi bekleniyor. Bu program gerçekçi hedefler içerdiği için IMF gibi bir dış performans gözlemcisi olmadığı halde hemen Moody’s ve S&P kredi kuruluşları Türkiye’nin kredi notunun görünümü bir kademe arttırdı. Hükümete göre program, IMF desteği gerektirmeden yürütülebilecek bir program. İçinde bulunduğumuz düşük faiz ortamında bu mümkün olabilir. Çünkü Hazine düşen faizlerle borçlanarak bütçe açıklarını finanse edebiliyor. Ancak Hazine, yurtiçi tasarrufların çoğunu çekmeye başladığı için bankalar kredi vermekte eskisi kadar istekli değil. Bu da programın diğer bir önceliğini olumsuz etkileyecek: “Kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltarak özel sektör öncülüğündeki büyümeyi desteklemek.” İşte bu nedenle olsa gerek ki programda büyüme hedefleri, 2010 için yüzde 3,5, 2011 için yüzde 4 ve 2012 için ise yüzde 5 olarak belirlenmiş.
Bize göre bu ekonomik program, Türkiye’nin IMF okulundan mezuniyet tezi niteliği taşımaktadır. En büyük öncelik olarak kamu sektöründe etkinliğin artırılması hedeflenmiştir. Bu öncelik, hem Türk kamu sektörünün geri kalmış durumuyla hem de global ekonomik krizden sonra tüm dünyada devletin ekonomideki rolünün artmasıyla uyumludur. Ancak programın altının, sosyal ve ekonomik politikalarla dikkatlice doldurulması gerekecektir. Örneğin yargı ve eğitimde reform ihtiyacının, bir ekonomik programa dahil edilmesi son derece önemlidir. Ancak toplumun bütün kesimlerini yakından ilgilendiren bu iki alandaki reformların, partiler üstü bir yaklaşımla yapılması büyük önem taşımaktadır.
Düşük faizler toparlanmayı destekliyor
Piyasalarda bahar aylarında başlayan ve tüm yaz boyunca artarak devam eden iyimserlik, eylül ayında doyuma ulaşmış gibi gözüküyor. Yaz tatili sonunda fonlar, gelecek seneye yönelik yüklü pozisyonlarını almaya başladı. Kriz sırasında piyasalara SAT veren pek çok büyük yatırım bankası da şimdi AL önerileri vermeye başladı. Yatırımcıların çoğu, hesabını artık krizden çıkılmakta olduğuna dayandırıyor. Nitekim ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke de bunu doğrulayan bir açıklama yaptı. Yani piyasalarda artık kriz ucuzluğu kalmadı. Bu nedenle yatırımcılar, hem seçici olmalı hem de zamanlama konusunda faiz ve ekonomik  analizlere dikkat etmelidir.
Faiz tarafında bizim gördüğümüz, piyasaları destekleyen düşük faiz ortamının 2010 boyunca muhtemelen devam edeceği. Toparlanmayı bozmamak için FED’in 2010’da faiz artırması beklenmiyor. Türkiye’de ise TCMB, faizleri eylülde yüzde 7,25’e kadar indirdi ve yaptığı açıklamada bize göre yüzde 6’ya kadar indirebileceğini ima etti. Ancak toparlanma bu hızda devam ederse krizden görece daha az zarar gören ülkeler, artık faiz artırmaya gidebilir. Nitekim İsrail artırmaya başladı. 2010’un ilk çeyreğinde ise Brezilya, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkeler faiz artırabilir. Reel sektörü krizden çok zarar gören Türkiye ise faizleri muhtemelen 2010’un son çeyreğine kadar artırmayı düşünecek durumda değil.
Normalleşme konusunda ise ülkelerin krizden farklı hızlarda çıkmakta olduğunu ve piyasaların buna göre ülke tercihi yaptığını gözlemliyoruz. Bölge olarak Asya, sektörel olarak ise emtia üreticisi ülkeler krizden en hızlı çıkan ülkeler. Bu iki grupta yer almayan Türkiye ise zinde bir bankacılık sektörü ve TCMB’nin rekor seviyede faiz indirimleri sayesinde krizden 2010’da çıkma potansiyeline sahip.
Faizde vade uzaması malİ sektörü büyütecek
Bu resim altında önümüzdeki aylarda İMKB’ye para girişi devam edebilir. ~
Yüzde 9’a gerileyen faizde ise düşmek için yerin sınırlı olması nedeniyle vadelerin uzamaya başlaması en önemli beklentimiz. Vadelerin uzamasıyla Türk bankacılık ve diğer yan mali sektörler (sigorta, leasing, faktoring, yatırım bankacılığı ve fon yönetimi) uzun vadeli yeni bir büyüme dönemine girebilir. Dövizde ise tahmin yapmak imkansız. Bir referans olarak orta vadeli planda dolar kurunun 2010 ortalaması olarak 1,61, 2011’de ise 1,67 olarak alındığını hatırlatmak isteriz. Euro/dolar paritesinde ise 1,47 seviyesinde Euro’nun bir miktar pahalı olduğunu ve paritenin önümüzdeki aylarda 1,35 civarına gerileyebileceğini düşünüyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz