İMKB getiride dünya üçüncülüğüne nasıl yükseldi?

İMKB, 2012 yılında dünyada en iyi getiri sağlayan 3’üncü borsası konumunda (Venezüella ve Mısır’ı takiben).

1.09.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
İMKB getiride dünya üçüncülüğüne nasıl yükseldi?
17 Ağustos itibarıyla yüzde 28 getiri sağlayan İMKB, kendisi gibi gelişmekte olan piyasaların yüzde 22 üzerinde, bütün dünya borsalarını içeren endeksin ise yüzde 20 üzerinde getiri sağlamış durumda. Grafikte kırmızı ile gösterdiğimiz İMKB, son aylarda farkı giderek açıyor. 2011 yılını yüzde 22 kayıpla bitiren borsanın bu yılki çıkışını şu nedenlerle açıklayabiliriz:

1) Cari açık ve enflasyonun düzelmeye başlaması ile devlet tahvili faizlerinin yüzde 7,5-8,0’e kadar düşmesi.
2) Bireysel emeklilik sisteminde 2013 başında başlayacak yüzde 25 ek kamu katkısıyla emeklilik fonlarının kartopu gibi büyüyerek İMKB’nin en büyük yatırımcısı olması beklentisi.
3) Yurtdışında devam eden düşük faiz ve yüksek likidite ortamında Türk piyasalarına yabancı sermaye girişinin artarak devam etmesi.
Faizlerin düşmesi ve emeklilik fonlarının gelişmesi ile borsa daha istikrarlı bir yatırım alanı haline gelmeye başladı. Borsalar, hisse senedinin doğası gereği mevduat ve tahvile göre çok daha dalgalı bir yatırım aracıdır. Kısa vadeli iniş çıkışlar bireysel yatırımcıları hataya ve kayba düşürebilir. En büyük hatalardan biri ise çok sık işlem yapmaktır. Bu nedenle yatırımcıların gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yatırım fonlarına yönelmelerini öneriyoruz. Fon seçiminde geçmiş getiriler belli ölçüde gösterge olabilir ama asıl önemlisi bilgi, deneyim ve yatırım yöntemlerine güvenebileceğiniz fon yöneticilerini ve şirketlerini seçmek olmalı.

VARLIK DAĞILIMI NEDİR VE NASIL YAPILIR?

Kişilerin, tasarruf ettikleri paraları, kendi kişisel durumları ile birlikte değişik varlıkların risk ve getirilerini dikkate alarak gayrimenkul, mevduat, tahvil/bono ve hisse senedi gibi yatırım araçlarına dağıtmasına varlık dağılımı denir. Pek çok akademik çalışmaya göre doğru varlık dağılımı yapmak uzun
vadede getirinin yüzde 90’ını belirler. Yani varlık dağılımı, tek tek menkul kıymetleri seçmeye göre 9 kat daha fazla önem arz eder. Kişi hangi hisseyi alayım diye düşünmek yerine paramın ne kadarını hisse senedi fonuna koymalıyım sorusuna cevap bulmaya çalışmalıdır. Gayrimenkulü ayrı tutarsak, finansal varlık seçiminde kişi, öncelikle kendi risk profilini şu faktörlerle tespit etmeye çalışmalıdır: Yaş, iş güvencesi, kira/ev/okul taksidi gibi önemli ve devamlı ödemeler ve en önemlisi kısa vadeli kayba karşı tolerans seviyesi.~
Varlık seçiminde ağırlık sabit getirili mevduat, tahvil/bonoya verilmekle birlikte getiri beklentisi yüksek, riski tolere edebilecek iş güvencesi ve uzun yıllar çalışma imkanına sahip kişiler asıl risk/getiri kaynağı olan hisse senedi miktarını artırabilir. Basit bir model vermek gerekirse iş güvencesi ve düzenli tasarruf imkanı olan ortalama bir kişi, finansal yatırımlarının (% Yaş) kadar kısmını sabit getirili (mevduat, tahvil/bono), (100-Yaş) kadar kısmını ise hisse senedine koyabilir. Örneğin 30 yaşında, yüzde 30 sabit getirili ve yüzde 70 hisse; 60 yaşında ise yüzde 60 sabit getirili ile yüzde 40 hisse önerilir. Bu formüle göre kişinin yaşı ilerledikçe hisse oranı her yıl kademeli azalır. Formül, 100 yaşında hisseyi sıfırlıyor. Ancak pratik olarak emeklilikte gelirinde dalgalanma yaşamak istemeyen kişilerin, hisse oranını daha önce sıfıra indirmesi önerilir. Bu ayarlamayı kendi içinde yapan fonlara “life-cycle” (hayat boyu) fonları denmekte olup ülkemizde de uygulamaları, BES özel emeklilik sistemiyle başlayacaktır.

“Eğer yüzde 20 kayba tahammülünüz yoksa hisse senedi almayın” John Bogle

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz