“Kaptanlık" derken bir spor takımının kaptanlığını kast etmiyorum. Bu köşede bu defa denizlerdeki kaptanlıktan bahsetmek istiyorum. Öncelikle ben eski bir denizciyim. 1970’li yıllarda yelkenli tekneler ile başladığım ve aşık olduğum denizcilik hayatım hiç aksamadan bugüne kadar devam etti. Bu dönem içinde önce “alaylı" olarak 15 metre yelkenli yatları kaptan olarak yönettim. Sonra baktım ki bu iş “alaylı" olarak devam edemez. Garanti Bankası’nda genel müdür yardımcısı iken 1988 yılında bir Noel tatilinde İngiltere’ye sertifika kursuna giderek “kaptan" lisansımı aldım. Ama önemli olan lisans değildi. Gerçekten “mektepli" olarak denizci olmuştum. Bir su altı komandosu olan öğretmenimizden sadece yelken değil, geniş anlamda denizcilik öğrendim. Yıllarca yelkenlide kaptanlık yaptım. En kıymetli varlıklarım olan ailemle denizlerde dolaştım. Büyük keyif aldım. 2003’te Atlantik Okyanusu’nu 21 gün yelken yaparak geçtim. 2006 yılında da 80 gün kesintisiz olarak yelken yaparak Karayip Denizi’ni, Panama Kanalı’nı ve sonra da Büyük Okyanus’u geçtim. Teknelerim oldu, yelkenli ve sonra motor yat. Hiç ara vermeden kaptanlık yapmaya devam ediyorum. Bu kadar uzun bir giriş yapmamın nedeni şu: Sonuçta ben bu işten anlarım, bundan sonraki satırları “bilen" bir kişi olarak yazıyorum. Geçen hafta Bodrum Türkbükü’nde sabahın erken saatlerinde, 04:00 gibi bir şişme bot (RİB) yolcusunu taşımakta olan bir “taksi" motora süratle bordodan çarptı ve feci bir kazaya sebep oldu. Taksi motor ışık içinde iken, üzerinde ışıklı taksi yazarken ve yolcularını taşırken diğer bot hızla yandan gelip motora çarpıp yolcularını denize döktü. Şok geçiren yolcular denizden zorlukla çıkarılıp hastaneye yetiştirildi. Çarpan botu kullanan kişi, maalesef 24 metre derinlikte boğulmuş olarak ertesi gün bulundu. Çarpan botun ise yoluna devam ederek sahile vurduğu anlaşıldı. Daha sonra kazaya neden olan, çarpan ve bu kaza sonunda hayatını kaybeden botu kullanan kişinin büyükçe ve önemli bir motor yatın kaptanı olduğu öğrenildi. Teknesinin lideri olan, herkesin canı ve varlığı kendisine teslim edilen ve muhakkak lisansı olan bir kaptan düşünün ki gece karanlığında belki de ışıksız olarak hızla bir taksi motora yandan, bordodan çarpıyor. Kazaya neden oluyor ve hayatını kaybediyor. Lider olarak teknesini iyi yönetmek, tehlikelerden uzak tutmak ve ona güvenli bir ortam sağlamak gibi sorumlulukları olan bir kaptanın yaptığı bu hata, yalnız denizlerde olmuyor. Bankacılık alanında gemisini tehlikeye atan, batıran, çalışanlarına ve müşterilerine büyük sorunlar yaratan pek çok “kaptan” biliyorum. Bu sorun sadece bankacılık alanı ile sınırlı değil maalesef. Özel şirketlerde, kamu kurumlarında örneklerini kolaylıkla görmemiz mümkün. Bu kötü kaptanların veya liderlerin göz ardı ettiği en önemli konuların güvenlik, sağlamlık ve risk yönetimi olduğu söylenebilir. Kâr/zarar tablosunun sadece en alt satırına odaklanan bir zihniyetle risk yönetimi kolaylıkla göz ardı edilebiliyor. Aynı güvenlikli seyir kuralını çiğneyen botun kaptanı gibi. Geçici, şaşaalı sonuçlar açıklamak hırsı ile güvenlik konusunu dikkate almayan çok sayıda lider bugün bile ülkelerin, kurumların başında yer alıyor. Umarım sonları botun kaptanı gibi olmaz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?