TCMB para politikası deneyi dikkatle izleniyor

Türkiye piyasaları ocak ayına düşük gelen enflasyon rakamıyla iyi başladı.

1.02.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
TCMB para politikası deneyi dikkatle izleniyor


 Tahvil faizleri tarihi dip seviyesi olan yüzde 6,8'e kadar indi. Ancak TCMB'nin açıklamaları, faizlerin tekrar yüzde 7,5'in üstüne çıkmasına neden oldu. TCMB, enflasyon konusunda kendini rahat hissettiği önümüzdeki birkaç ayda hızla artan cari açığı dizginlemek için döviz kurlarını yükseltmek istiyor. Bunun için de kısa vadeli faizleri indiriyor. Burada ikincil bir amacı var ki o da Türkiye'nin kredi notu arttığında spekülatif döviz girişini caydırmak.Diğer yandan iç talebin aşırı ısınmaması için banka kredilerindeki artışı, 2010'daki yüzde 35seviyesinden 2011'de yüzde 20-25 mertebesine çekmek istiyor. Bu amaca yönelik olarak bankaların mevduat munzam karşılık oranlarında artışa gidiyor.Dünyada diğer gelişmekte olan ülke merkez bankaları enflasyon endişesiyle faiz artırırken TCMB'nin faiz indiriyor olması dikkatle izleniyor. Çünkü TCMB, para politikası için iki aracı aynı anda kullanmak gibi zor bir yöntem uygulamaya başladı. Bu konuda piyasadaki şüpheli yaklaşıma rağmen biz Türkiye'de enflasyonu yenebilmiş bir TCMB'ye bu yenilikçi yaklaşımında şans tanınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda ön yargı gösterenlere 5 yıl önce Başkan Durmuş Yılmaz'a gösterilen önyargılı yaklaşımları ve gelinen durumu hatırlatmak isteriz. 

İMKB'DE SANAYİ, BANKALARI GEÇTİ
2011'de Türkiye'de faizlerin düşük seyretmesi ve ülke kredi notunun artma potansiyeli nedeniyle İMKB'ye yerli ve yabancı yatırımcı ilgisi devam edecek. İMKB-100 endeksinin yaklaşık yarısı banka olduğu için banka hisseleri borsa için belirleyici konumdadır. Son aylarda ise sanayi endeksinin yükselişte bankaların önüne geçtiğini görmekteyiz. Bunun nedeni, faizlerin düşmesi nedeniyle banka kâr marjlarının daralma beklentisidir. Bankaların düşük faiz marjının etkisini bertaraf etmek için kredilerini yüzde 35-40 büyütmesi gerekirken TCMB aldığı önlemlerle bunu yüzde 25 ile sınırlamak istemektedir. Sonuçta borsaların altın kuralı "Merkez Bankası ile karşı karşıya geçme" olduğu için banka hisseleri yatay ve gevşek seyrediyor. Buna karşın düşük faiz ortamı ve canlı iç talepten yararlanan sanayi şirketlerinin kârları 2011'de de yüzde 13 artacak. Biz 2011'de sanayi şirketleri yanında gayrimenkul ve inşaat malzemeleri sektörünün de olumlu bir trend izlemesini bekliyoruz. Bankalarda ise önümüzdeki aylarda ülke kredi notu artışıyla birlikte olumsuz seyir yerini tekrar normal bir seyre bırakabilir.

2011'DE FON YÖNETİMİ BÜYÜMEYE BAŞLAYACAK
Düşük faiz ortamının diğer bir sonucu ise 2011'de Türkiye'de fon yönetim sektörünün büyümesi olacak. Türkiye'de mevduat faizlerinin yüksek olması nedeniyle birikimler bugüne kadar fonları tercih etmedi. Yatırım fonları ve emeklilik fonlarında biriken toplam 29 milyar dolar karşılığı tasarruf, Türkiye milli gelirinin yüzde 4'üne karşılık geliyor. Oysa aynı oran tüm dünya için yüzde 38. Yani Türkiye'de fonların yaklaşık 10 kat büyümesi lazım ki dünya ortalamasına gelinsin. Bu da yaklaşık 300 milyar dolarlık bir büyüklük demektir ve piyasalarımıza derinlik ve güven kazandıracaktır. Diğer bir değişiklik ise fonların yatırıldığı alanlar: Dünya ortalamasında her 100 birim tasarrufun 38'i hisse senedine yatırılmışken bu oran Türkiye'de sadece yüzde 6. Ülkemizde fonların yaklaşık yarısı para piyasalarında değerlendiriliyor ki faizlerin düşmesiyle bu fonlar hisse senedine kaymak durumunda. Yani sonunda İMKB'de özlenen yerli kurumsal yatırımcı bazının gelişmesiyle borsamız Şili ve Polonya borsaları gibi derinleşecek; böylece global krizlere daha dayanıklı olacak ve sonuçta bireysel yatırımcılar da hem fonlar üzerinden hem de doğrudan borsaya daha güvenle yatırım yapabilecek.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz