Yatırım Finansman Genel Müdürü Ömer Eryılmaz ile bundan sonra piyasa beklentilerini ve yatırım stratejilerini konuştuk...
Talip Yılmaz
FED’in faiz artış hızında olumsuz bir sürpriz yapmaması neticesinde sadece gelişmekte olan piyasalarda değil, hemen hemen tüm ülke endekslerinde tarihi zirveler görüldü. Bundan en olumlu etkilenen piyasalardan biri de Borsa İstanbul oldu. 3,90’ı gören dolar/TL, 3,50’nin altını zorluyor. Yılın ikinci yarısına böyle bir ortamda girilirken, Yatırım Finansman Genel Müdürü Ömer Eryılmaz ile bundan sonra piyasa beklentilerini ve yatırım stratejilerini konuştuk.
Gelişmekte olan ülkelere para girişinin yılın ikinci yarısında devam edip etmeyeceği global likidite koşulları ve risk iştahına bağlı olarak şekillenecek. Bu da merkez bankalarının genişlemeci para politikalarını ne kadar devam ettireceklerine veya sıkılaşma politikalarına geçişin hızına bağlı. Bu yıl iki kez faiz artıran FED, yılın geri kalanında 1 adet 25 baz puan faiz artırımı daha planlıyor. 2018 yılında da aynı tempo bekleniyor. Eğer yılın ikinci yarısı ABD’de özellikle istihdam verilerinde beklenen iyileşme gerçekleşmezse faiz artış temposunda yavaşlama sinyalleri verilebilir. Bu durum gelişmekte olan piyasalara karşı risk iştahını artıracağı için piyasaları olumlu etkiler.
ABD’de Trump’ın ekonomi ve dış politika uygulamaları, Çin’de dikkat çeken seviyelere ulaşan kredi stoğu, Ortadoğu’da ABD ve Rusya’yı da içine çeken yüksek gerilim ve Avrupa’da Brexit geçişinin ekonomik ve ticari hayata olası etkileri piyasalar için önemli olacak. Seçim ajandasını bir süreliğine rafa kaldırmış bir ülke olarak Türkiye’nin politik riskleri oldukça düşük. Fakat TL’nin seyri yabancı yatırımcılar için oldukça önemli olduğu için bütçe uygulamaları, enflasyonun seyri ve MB para politikaları, yılın ikinci yarısında TL’ye yön verebilecek etkenler. Yine ekonomi yönetiminin ne yönde şekilleneceği ve ekonomik teşvik ve reform paketlerinin performansı önem arz etmeye devam ediyor.
Borsa İstanbul referanduma kadar diğer gelişmekte olan ülkelere paralel bir performans gösterdi. Referandum sonrasında politik risklerin ortadan kalkmasıyla birlikte Türk hisse senetleri pozitif ayrışmaya başladı ve diğer gelişmekte olan piyasaların yüzde 9 üzerinde performans gösterdi. Yılın ilk 5 ayında hisse senedi piyasasında yabancı alımı 1,4 milyar dolara ulaştı. 2016’nın tamamındaki net alım 539 milyon dolardı.
12 aylık beklentilerle hesaplanan F/K çarpanlarıyla kıyasladığımızda BİST-100 diğer gelişmekte olan ülkelere göre yüzde 28 iskontolu işlem görüyor. Bu oran tek başına yüksek iskontolu işlem gördüğümüzü gösterse de daha doğru bir yaklaşım için tarihi ortalamalarıyla kıyaslamak daha doğru olur. Son 3 yıl içinde BİST-100 ortalama yüzde 20 iskontolu işlem görüyordu. Bu ortalama ile mevcut iskontoyu kıyasladığımızda BİST- 100 yüzde12 civarında aşırı iskontolu görünüyor. Fakat yatırım yapılabilir notu kaybettiğimiz son 1 yılda BİST- 100 ortalama yüzde 30 iskontolu işlem gördü. Bu oran, şu anki yüzde 28’lik iskontoya yakın olduğu için aşırı iskontoya işaret etmiyor.
Yılın ilk yarısında kredi garanti fonu ve bazı sektörlere verilen teşvikler ekonominin canlanmasında etkili oldu. Bu etkiler hisse senedi performanslarına da yansıdı. Yılın ikinci yarısında yurt içi talepteki canlılığın genele yayılmasıyla bir normalleşme süreci bekliyoruz. Ek bir teşvik paketinin olmaması halinde yıl sonu endeks hedefimiz şu an için 107.000 seviyesinde.
TL’nin reel olarak iskontolu değerlemeye tabi tutulduğunu kabul etmekle birlikte bu iskontonun kolay kolay kapanmayacağını düşünüyoruz. Yılın son çeyreğinde FED tarafında hem faiz hem de niceliksel olarak bir parça daha yoğun bir küresel sıkılaşma gerçekleşecektir. Öte yandan dolar/TL’de 3,50 seviyesinin altına sarkılan her durumda kuvvetli bir kurumsal/ özel taleple karşılaştığını görüyoruz. Buradan hareketle kurda dip seviyelerin 3,45-3,50 bandında oluştuğunu ve yıl sonuna kadar cari seviyeye kıyasla yüzde 5,5 nominal değer kaybı ile 3,72 seviyesinden yılı kapayacağını tahmin ediyoruz.
ABD – Almanya (ters) bono spread’indeki hareket ile paritenin uyumu son dönemde öne çıkardığımız temalardan birisi. Euro Bölgesi büyüme dinamiklerinin kuvvetleniyor olması paritenin mevcut 1,11 – 1,13 dar bandında seyrini öneriyor. Euro Bölgesi’nin enflasyon verilerinde toparlanma olasılığı ise bu bandı yukarı yönde kırabilir.
Gösterge faizde takip edilmesi gereken en temel gelişme Hazine’nin borç çevirme rasyosu olacak. Bizim beklentimiz cari durumda yüzde 116’ya çıkmış olan (T.C. Hazinesi’nin kendi iç borçlanma stratejisi uyarınca) rollover rasyosunun yıl sonunu da bu seviyede kapatması. Bu süre zarfında arz yönlü bu baskının faiz seviyesi üzerinde hissedilmesi beklenmeli. Yıl sonunda gösterge kıymetin bileşik faizinin yüzde 11’in üzerinde oluşmasına yönelik beklentimizi koruyoruz. Mevduat ve ÖST, tahvil ve bonoya kıyasla daha büyük bir getiri sunacaktır.
Altın, bu yıl için çizdiğimiz makro strateji ile uyumlu seyrini devam ettiriyor. Bu stratejide altının yılın ikinci yarısında düşüş trendine gireceğini ifade etmiştik. Yıl sonuna kadar gerçekleşmesini beklediğimiz FED sıkılaşması ile (faiz + bilanço küçülmesi) altında trendi aşağı yönlü görüyoruz. Altının yıl sonunda ulaşacağı en düşük seviye olarak 1.180 dolar/ons beklentimizi koruyoruz.
~
BÜYÜME TAHMİNİMİZİ REVİZE ETTİK İlk çeyrek büyümesinin yüzde 5 olarak açıklanarak büyük bir olumlu sürprize imza atmasının ardından, beklentiler yukarı yönlü revize ediliyor. Kredi Garanti Fonu’nun özellikle yatırımlar üzerindeki etkisi ikinci ve üçüncü çeyreklerde öne çıkacaktır. KGF’nin büyümeye direkt etkisini de 1,4 puan olarak değerlendiriyoruz. Yıl başında ortalama beklentinin oldukça üzerinde olacak şekilde büyüme tahminimizi yüzde 3,6 olarak belirlemiştik. Bizim beklentimizden de daha güçlü gelen ilk yarıya ilişkin iktisadi faaliyet verileri neticesinde tahminimizi yüzde 5,2 olarak güncelliyoruz. Yüzde 9,7 olan 2017 yıl sonu enflasyonu için ise tahminimizi yüzde 9,7’de sabit bıraktık. Yıl sonuna ilişkin dolar/TL tahminimiz 3,72 ve yıl ortalamasında ise 3,67 seviyesinde. Dolar/TL’de bu tahminlerin altında oluşacak bir seviye, enflasyon beklentimizde aşağı yönlü risklerin varlığına işaret ediyor. Enflasyonun yüksek seviyesinden hareketle TCMB’nin yıl sonuna kadar TL likiditesini ve günlük fonlama maliyetlerini gevşetebilme olanağının çok sınırlı olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple mevcut yüzde 12,0 seviyesinin hemen altında yer alan fonlama maliyetinde aşağı yönlü hareket kabiliyetinin sınırlı olduğunu değerlendiriyoruz. Yıl sonu için cari açık tahminimiz 37,5 milyar dolar (milli gelirin yüzde 4,6’sı seviyesinde. Bütçe açığının milli gelire oranının yıl sonunda yüzde 2,5’e yükseleceğini, faiz dışı fazlanın ise yüzde 0,2 seviyesine ineceğini tahmin ediyoruz. |
YATIRIM FİNANSMAN’IN YENİ DÖNEM HEDEFLERİ
YATIRIM FİNANSMAN'IN YENİ DÖNEM HEDEFLERİ
|
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?