ABD Doları'ndaki Düşüş Devam Eder

David Lubin / HSBC Bank Gelişmekte Olan Piyasalar Araştırma Direktörü    Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada aynı sorunun yanıtı aranıyor: “Dolardaki güç kaybı daha ne kadar devam ede...

1.04.2004 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
David Lubin / HSBC Bank Gelişmekte Olan Piyasalar Araştırma Direktörü  
 
Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada aynı sorunun yanıtı aranıyor: “Dolardaki güç kaybı daha ne kadar devam eder?”. HSBC Bank Gelişmekte Olan Piyasalar Araştırma Direktörü David Lubin, bu sorunun yanıtını verirken, geçmişe dikkat çekiyor. “Dolar 1985-87 arasında benzer koşulları yaşadı, yüzde 50 güç kaybına uğradı” diyor ve benzer bir trendin içinden geçtiğimizi belirtiyor. Ona göre, GSMH’nın yüzde 5’ine ulaşan cari açıklardan olumlu sinyal gelmemesi de doların işini zorlaştırıyor. Lubin, “Yıl sonuna kadar paritenin  1.35 dolaylarını bulacağını tahmin ediyoruz” diyor.  
 
Krizin ardından Türk Lirası’nın daha ne kadar değer kaybedeceğini düşünenler bugün “Dolar gerilemeye devam eder mi?” sorusunun yanıtını arıyorlar. Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelerde yaşanan gelişmeler, uluslararası piyasalar tarafından yakından izleniyor. Büyük yatırımcıların gözü kelimenin tam anlamıyla bu ülkelerin üzerinde…  
 
HSBC Bank Gelişmekte Olan Piyasalar Araştırma Direktörü David Lubin ise herkesin merak ettiği “Dolar daha ne kadar geriler?” sorusunun yanıtını geçmişten bir örnekle veriyor:  
“Dolar, benzer şartlar altında 1985-87 arasında yaklaşık yüzde 50 güç kaybına uğradı. Bu 1990’ların başına kadar sürdü. Şu anda da geçmişte ABD’nin yaşadıklarının yansımalarını görüyoruz. Bu nedenle doların güç kaybetmesi devam edeceğe benziyor.”  
 
Lubin’e göre, son birkaç yılda en az yüzde 25 gerileyen dolar TL’nin de güçlenmesini destekledi. Ayrıca, bununla birlikte Türkiye’nin AB’ye üyelik görüşmelerinin başlamasıyla birlikte ülkeye gelecek olan doğrudan yabancı yatırım da Türkiye ekonomisinin yapısını tamamen değiştirebilir.  
 
David Lubin, gelişmekte olan ülke para birimlerinin ABD faiz oranları düşük seyrettiği, emtia fiyatları yüksek olduğu ve dolar güç kaybettiği sürece değer kazanağını belirtiyor ve ekliyor:  
“Bunlar yabancı yatırımcıları gelişmekte olan ülke para birimlerine yönelten etkenler”.  
Çin’in Türkiye de dahil tüm gelişmekte olan ülkeler için rekabet konusunda tehdit oluşturduğunu vurgulayan Lubin, “Türkiye AB ile üyelik görüşmelerine başlasa da, bu Çinli üreticilerin Türk şirketleri karşısında yarattığı tehdidini ortadan kaldırmayacak” diyor.  
David Lubin, Capital’e gelişmekte olan ülke piyasalarını, Türk Lirası’nın bugünkü ve gelecekteki konumunu ve Amerikan Doları’nın seyrini değerlendirdi.  
 
Dünya döviz piyasalarındaki son gelişmelerden bahsedebilir misiniz? Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
Dünya döviz piyasalarındaki ana ve en önemli gelişme Amerikan Doları’nın güç kaybetmesiydi. Son birkaç yılda dolar en az yüzde 25 değer kaybetti. Bu gelişme TL’nin güçlenmesini destekleyen bir olaydır. Amerikan Doları’nın güç kaybetmesi, TL dışında daha pek çok gelişmekte olan ülkenin de para birimlerinin değer kazanmasını sağladı. Brezilya Reali, Arjantin Pezosu, Şili Pezosu, Güney Afrika Randı ve Rus Rublesi’ni bu para birimleri arasında sayabilirim. Dolayısıyla, TL’nin güç kazanıyor olması Türkiye’ye özgü, sadece Türkiye’de gerçekleşen bir olay değil.  
 
Burada asıl sorun, doların güç kaybetmeye devam edip etmeyeceği. Bana göre, dolar güç kaybetmeye devam edecek. Bu da ABD’de GSMH’nın neredeyse yüzde 5’i kadar olan cari işlemler açığının acil bir düzelme işareti göstermemesinden kaynaklanıyor. Biz 1980’lerde de ABD’de cari işlemler ve bütçe açığının büyük olduğu dönemleri görmüştük. Bu açıkları azaltma yöntemi olarak yine doların düşük değerde olması tercih edilmişti.  
 
Özellikle Asya ülkelerinin hareketli para birimleri Amerikan doları için bir tehdit oluşturabilir mi?  
 
Burada önemli olan bir diğer şey de “ABD’de doları, hangi para biriminin karşısında g��ç kaybedecek?” sorusunun yanıtıdır. Çünkü, ABD’nin çok önemli bazı ticari ortakları var. Bu ülkeler, döviz kurlarının çok esnek olmasını tercih etmiyorlar. Bu ülkelerin en belirgini Çin’dir. Çünkü, Çin’in, Amerikan Doları’yla doğrudan bağlantısı var. Ama göreceli olarak dalgalanmakta olan diğer Asya para birimleri, çok fazla dalgalanmalarına izin vermeyen merkez bankalarına ve ekonomik politika belirleyicilerine sahip. Japonya, Kore, Tayvan ve Singapur gibi ülkelerin merkez bankaları ve ekonomik politikalarını belirleyen isimler, ülkelerinin para birimlerinin çok fazla dalgalanmasına karşı çıkıyorlar.  
 
Asya’daki ülkeler kendi para birimlerinin dolar karşısında güç kazanmasından çok, merkez bankalarının Amerikan Doları ya da diğer yabancı para birimlerini toplamasını tercih ediyorlar. Yani eğer dolar güç kaybetmeye devam ederse, yapılacak olan düzenlemenin doğuracağı ağır yük eşit olarak dağıtılmamış olacak. Bu da Çin, Japonya ve diğer Asya ülkeleri para birimlerinin dolar karşısında güç kazanmaya direndiği bir ortamda Euro’nun üzerinde daha fazla baskı oluşturacaktır.  
 
Sizce doların gerilemesinin Euro’nun yükselişiyle bir ilgisi olabilir mi?  
 
Evet bazıları bu şekilde düşünüyor ve matematiksel olarak bakıldığında öyle görünüyor ama biz bunu daha çok dolar hikayesi olarak görüyoruz. ABD büyük bir cari hesap açığına sahip ve bu açığı finanse etmek gelecekte daha zor bir hal alacak. Bu da ABD’nin ödeme dengelerini ayarlamak için daha zayıf bir dolara ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor.  
 
Amerikan Doları’nın güç kaybetmesi sizce daha ne kadar devam eder?  
 
1980’lerdeki deneyimlere bakarsak dolar, benzer şartlar altında 1985 yılında güç kaybetmeye başladı. 1985-87 arasında yaklaşık yüzde 50 güç kaybına uğradı ve 1990’ların başına kadar dikkate değer bir dönem zayıf kalmaya devam etti. Dolayısıyla, şu anda da geçmişte ABD’nin yaşadıklarının yansımalarını görüyoruz. Bu nedenle dolar, güç kaybetmesi devam edeceğe benziyor.  
 
Euro da uzun bir dönem düşük seyretti ancak sonrasında değer kazanmaya başladı. Bunun nedeni neydi?  
 
Biz bu gelişmenin Euro’nun yönünde ciddi bir değişim olduğunu düşünmüyoruz. Bu, daha çok uluslararası yatırımcıların portföylerini yeniden düzenlemesinden kaynaklandı. Yatırımcılar, euro satar ve dolar biraz güçlenirse, bu durum yatırımcıları pozisyonlarını kapatmaya zorlar. Bu da doların toparlanmasını ateşler. Dolayısıyla, bu, euro’nun yönünde dikkate değer bir değişimden çok tamamen pozisyonların yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir şey.  
 
Peki Amerikan Doları/Euro paritesinin geleceğinin ne olacağını düşünüyorsunuz?  
 
Biz yıl sonuna kadar 1.35 dolaylarını bulacağını tahmin ediyoruz. Ancak, daha sonrası konusunda bir şey söyleyemem.  
 
Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin geleceğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?  
 
Şu anda yaşadığımız koşullar devam ettiği, ABD faiz oranları düşük seyrettiği, emtia fiyatları yüksek olduğu ve dolar güç kaybettiği sürece, bu ülkelerin para birimleri değer kazanacaktır. Bunlar yabancı yatırımcıları gelişmekte olan ülke para birimlerine yönelten etkenler.  
Eğer yatırımcılar gelişmekte olan ülke para birimlerini satın almaya başlarlarsa bu para birimleri güç kazanır. Para birimleri güç kazandıkça da enflasyon düşer. Enflasyon düştükçe faiz oranları da geriler. Dolayısıyla, faiz oranlarını yatırımcıların geri dönüşü olarak düşünürseniz bu durum, elde edecekleri geri dönüş geriliyor anlamına gelir.  
 
Ama aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin para birimleri güçlü olduğu için cari hesap açığı yani ticari açık yükselmeye başlar. Eğer ticari açığı riskin yerine koyarsanız o zaman risk artıyor demektir. Dolayısıyla, bunun yakın zamanda Türkiye ya da başka bir ülke için geçerli olduğunu düşünmüyorum, ama uzun dönemde risk ve geri dönüş arasında deforme olmuş bir ilişki de oluşabilir.  
 
Geri dönüş düşüyor, risk artıyor ve yatırımcılar da bundan hoşlanmıyor. Yüksek risk karşısında korunmak istiyorlar. Bu mekanizmada bazı gelişmekte olan ülke para birimleri için zayıflıklar yaratılabilir. Ama genel olarak bu riskler herhangi bir ülkede hemen gerçekleşecek gibi görünmüyor.  
 
Bir de güçlenerek gelen Çin var. Çin ekonomisindeki gelişmeler hangi ekonomiler üzerinde olumsuz etkiler yaratacak?  
 
Çin pek çok ülke için rekabet konusunda bir tehdit oluşturuyor. Yani Çin ekonomisindeki gelişmeler sadece Türkiye için bir tehdit unsuru değil. Diğer gelişmekte olan ekonomiler de Çin’deki bu gelişmeden olumsuz etkileneceklerdir. Açıkçası Türkiye AB ile üyelik görüşmelerine başlasa da bu Çin’li üreticilerin Türk şirketleri karşısında yarattığı tehdidini ortadan kaldırmayacak. Örneğin, Meksika’ya bakarsanız Meksika ABD ile bir yakınlaşma sürecinde. Ama buna rağmen Çin ihracatçıları Meksikalı şirketlerden pazar payı almaya devam ediyorlar.  
 
“HANGİ PARA BİRİMLERİNE YATIRIM YAPILABİLİR?”  
 
Dikkat Çekenler  
 
Son 18 aya bakıldığında en çok hareket eden para birimlerinin gelişmekte olan piyasalara ait olduğu görülüyor. Türk Lirası, Güney Afrika Randı, İsrail Şekeli, Brezilya Reali, Arjantin ve Şili Pezoları, uluslararası yatırımcıların dikkatini çeken gözde para birimleri haline geldi.  
 
Dolar Zayıf  
 
Bu döviz kurlarında gördüğümüz bazı hareketler bu kurlarda pozisyon alan spekülatörler için çok kazançlıydı. Şu anda ABD’de faiz oranlarının çok düşük ve doların da çok zayıf kalacağını düşünüyoruz.  
 
Gelişen Piyasalar Gözde  
 
Bu nedenle piyasanın gelişmekte olan ülkelere duyduğu heyecanı açıklayan etkenlerin çoğu bu gelişmekte olan ülkelerin para birimleriyle bağlantılı. Bu etkenler de yakın zamanda ortadan kaybolmayacak.  
 
O/N Faizler Yüksek  
 
Buna ek olarak Türkiye ve Brezilya’daki faiz oranları göreceli olarak yüksek kalmaya devam ediyor. Türkiye’deki O/N faiz oranlarına bakarsanız şu anda yüzde 14’e yakın olduğunu görürsünüz. Bu da Türkiye’de gerçek faiz oranlarının neredeyse diğer tüm önde gelen gelişmekte olan ülkelerden yüksek olduğu anlamına geliyor.  
 
Brezilya Yüzde 10’DA  
 
Pek çok insanın benzer ekonomik göstergelere sahip olduğu için Türkiye’yle karşılaştırdığı Brezilya’da gerçek faiz oranları şu anda yaklaşık yüzde 10 civarında. Dolayısıyla Türkiye’de gerçek faiz oranlarının yüksek olduğu gerçeği var.  
 
“YABANCI YATIRIM TÜRKİYE’Yİ DEĞİŞTİRİR”  
 
Türkiye Heyecan Veriyor  
 
Bence Türkiye benzersiz bir konumda çünkü Türk Lirası sadece düşük dolar faizi ya da doların zayıflığı nedeniyle değil bir de Türkiye AB’yle yakınlaşmakta olduğu için yatırımcılarda heyecan uyandırıyor.  
 
Yatırım Akışı Başlar  
 
Dolayısıyla, bu yıl Türk Lirası’na olan talebin şu ana kadar yüksek kaldığını gördük. Çünkü eğer Türkiye AB’ye üyelik görüşmelerine gerçekten başlayacaksa bu Türk ekonomisinin yapısını tamamen değiştirecek ve Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım akışı başlayacaktır.  
 
Son Yıllar Başarısızdı  
 
Eğer doğrudan yabancı yatırım Türkiye’ye dikkate değer rakamlarla gelmeye başlarsa bu gerçekten de Türkiye’nin ekonomik görünüşünü değiştirebilir. Çünkü Türkiye’nin son on yıllık hikayesinde doğrudan yabancı yatırım akışı konusunda başarısızlıklar hakim.  
 
Sıfır Atılması Sembolik  
 
Açıkçası Türk Lirası’ndan sıfır atılmasının etkileri daha çok sembolik olacak çünkü işlem çok sembolik. Ama sıfır atılması gerçekleştiğinde Türk hükümetinin aldığı bir karar gerçekleştirilmiş ve ekonomik disiplinin karşılığı alınmış olacak.  
 
Doların Yarını  
 
1.350  
Yıl sonu dolar/euro parite tahmini  
 
 
% 5.0  
ABD’de cari açığın GSMH’deki payı  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz