Kişisel Yatırım

Kredideki kötü hesap    Ekonomideki olumlu gelişmeler bankalar arasındaki rekabeti de iyice kızıştırdı. Bu da bankaların kredi fiyatlandırmalarına büyük ölçüde yansıdı. Sonuçta da kredi f...

1.02.2004 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Kredideki kötü hesap  
 
Ekonomideki olumlu gelişmeler bankalar arasındaki rekabeti de iyice kızıştırdı. Bu da bankaların kredi fiyatlandırmalarına büyük ölçüde yansıdı. Sonuçta da kredi faizleri yüzde 1.90’a kadar indi.  
 
Ancak kredi faizlerinde yüzde 2 seviyesi bankalar için kâr-zarar da başabaş noktası. Ancak piyasadaki ciddi rekabet nedeniyle faiz oranlarının daha da düşeceği konuşulmaya başladı. Bu da bankaların bu işlemden zarar etmesi anlamına geliyor.  
 
Bankacılar, kredi pazarında bu faizlerin en iyi ihtimalle altı ay sonra görülmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü mevcut faiz oranları ile yüzde 2’lerden kredi kullandırmak, bankaya yarardan çok zarar getiriyor. Üstelik mevduattaki ortalama vadenin 45-49 gün olduğu bir ortamda, söz konusu faiz oranlarıyla ortalama 1 yıl vadeyle kredi kullandırmak bankaların bilançolarını da oldukça zorluyor.  
 
Örneğin, şu anda bileşik faizler yüzde 25, Merkez Bankası’nın gecelik borçlanma faizleri ise yüzde 26 seviyelerinde. Tüketicilerin yüzde 2 faiz ile bir bankadan kredi kullanmaları halinde, bir yıl için bankaya ödeyecekleri faiz oranı ise yüzde 27. Bankalar genel olarak bu krediyi tüketiciye kullandırmak için yakın vadedeki mevduat hesaplarını kullanıyor. Bir bankanın 3 aydan 1 yıla ortalama mevduata yüzde 24-26 arasında faiz ödemesi yaptığını düşündüğümüzde, sorunun nerede olduğu da net olarak görülüyor.  
 
Bankalar da düşük faizli kredilerin bu olumsuz etkisinden kurtulmak için çareyi vadesiz hesaplarda arıyor. Merkez Bankası verilerine göre, bankacılık sektöründe toplam 14 katrilyon liralık vadesiz mevduat hesabı bulunuyor. Son bir yılda ise bankacılık sisteminin tüketicilere kullandırdığı kredi miktarı 6,5 katrilyon lira seviyesinde.  
 
Özellikle büyük ölçekli bankalar bu konuda daha şanslı. Çünkü vadesiz hesap tutarı diğer bankalara göre daha yüklü. Böylece faiz düşürme yarışında da onlar daha hızlı hareket etme şansına kavuşuyor.  
 
Yazının başında da söylediğimiz gibi, sistemdeki mevduatın ortalama vadesi ise 45-49 gün seviyesinde. Bu da kredi piyasasının fonlanmasında ciddi sıkıntılara yol açıyor. Bu arada ticari ve kurumsal kredilerde vadenin daha da uzadığını düşündüğünüzde, bankacılık sektöründe yine popülist yaklaşımlar olduğunu söylemek kaçınılmaz. Ortalama vadeyi uzatma konusunda çaba harcamak yerine, düşük faizli kredileri vadesiz mevduatla karşılamak da bunun bir parçası.  
 
Sektör yetkililerinin ortak görüşü, yıl sonuna doğru mevduatın ortalama vadesinin 5-6 aya çıkacağı yönünde. Kredi faizlerindeki hızlı düşüşün de bu beklentinin bir parçası olduğunu söylüyorlar.  Yetkililere göre, faizlerdeki bu hızlı düşüş tüketicilerin yararına olmakla beraber bankalar için oldukça erken bir uygulama.  
 
2003 yılında oldukça iyi performans gösteren bankaların, bu tür popülist uygulamalarla başta kendilerine olmak üzere, hem büyük hem de küçük hissedarlarına zarar vereceğini göz ardı etmemelerinde yarar var.  
 
BORSA 19.250 direncine dikkat  
 
-Borsa ocak ayında oldukça dalgalı bir seyir izledi. 12 Ocak’ta 20.190 puanla zirve yapan İMKB-100 endeksi 17.713 puana kadar geriledi. Daha sonra gelen sert tepki alımlarıyla bir miktar toparlanan endeks, 22 Ocak’ta 18.518 puandan kapandı.  
 
-Önümüzdeki günlerde devam eden belirsizliklere ilişkin haber akışı kritik seviyelerde bulunan endeksin yönü açısından belirleyici olacak gibi görünüyor. Özellikle dış siyaset gündeminden olumlu gelişmeler beklense de, Kıbrıs piyasaları tedirgin etmeye devam edecek gibi gözüküyor. Piyasaya moral verecek ise olumlu beklentilerin sürdürülebilir olması olacak.  
 
-Olumsuz bir gelişme olmaması halinde tepki alımlarının devam etmesi bekleniyor. Şu anda endeksin önündeki en güçlü direnç 18.950 puan seviyesinde. Bu seviyenin güçlü alımlarla aşılması halinde ise endeksteki yükselişin 19.250 puana kadar sürme olasılığı oldukça kuvvetli.  
 
-Ancak 19.250’deki direnç artan bir işlem hacmiyle aşılmadığı sürece, endeksin yeniden satış baskısıyla karşılaşması muhtemel görünüyor. Bu durumda endeksin son bir ayda ortaya çıkan bu dalgalı seyir içindeki görüntüsü “omuz-baş-omuz” formasyonuna dönüşebilir.  
 
-Aşağı yönde bir harekette ise endeksin önündeki en güçlü destek 17.750 puan seviyesinde. Buranın altında ise 17.500 önemli destek olarak karşımıza çıkıyor.  
 
-Endeks şu anda kritik bir seviyede. Bu yazı hazırlanırken de MGK toplantısı henüz sonuçlanmamıştı. Bu durumda 19.250 puan seviyesine doğru yaşanabilecek gün içi yükseliş çabalarının, satış fırsatı olarak değerlendirilmesi yatırımcıların yararına olacaktır.  
 
-Yeni alım için ise, yatırımcıların 19.250 seviyesindeki direncin geçilmesini beklemelerinde yarar var. Buranın üstündeki ilk direnç ise 20.200-20250 bandında bulunuyor. Dolayısıyla 19.250’nin üzerinde sert alımlar olabilir.  
 
FAİZ  
 
Yatırım fonlarını tercih edin
 
 
-Ocak ayında neşter operasyonuna yönelik yaşanan gelişmeler ve Merkez Bankası’nın beklenen faiz indirimini yapmaması faiz cephesinde de morallerin bozulmasına neden oldu. Ay içinde yüzde 23’lere kadar düşen bono faizleri, yüzde 25-26’lara kadar yükseldi.  
 
-Şubat ayında faiz cephesine yön verecek en önemli gelişme ocak ayında başlayan İmar Bankası MUDİ’lerine yapılan ödemeler ile şubat ayında yapılması beklenen nema ödemelerinin hangi enstrümana yöneleceği olacak.  
 
-Söz konusu paranın faiz cephesine gelmesi halinde faizlerin yeniden yüzde 23’lere kadar düşmesi kaçınılmaz gözüküyor.  
 
-Siyasi cepheden gelecek olumlu haberlerle birlikte faizler yüzde 22 seviyelerini deneyebilir. Ancak bu seviyelerden kâr satışlarının gelmesi muhtemel. Bu nedenle bono almak isteyen yatırımcıların yükselişleri fırsat olarak kullanmasında yarar var.  
 
-Özellikle küçük yatırımcıların bono piyasasında direkt alım yapmak yerine, B tipi tahvil-bono ve B tipi değişken fonlara yatırım yapmaları, faizdeki dalgalanma olasılığı nedeniyle daha doğru bir strateji olacak.    
 
DÖVİZ  
Yatay trend devam edecek
 
 
-Ocak ayında da döviz cephesinde aşağı yönlü bir trend vardı. 23 Ocak itibariyle dolar 1 milyon 325 bin seviyelerine kadar gerilerken, Euro ise 1 milyon 650 bin civarında işlem görüyordu.  
 
-Şubat ayında döviz cephesinde yatay bir trend bekleniyor. Ancak Kıbrıs ile ilgili gelişmeler de yakından izlenecek.  
 
-Olumlu beklentilerin gerçekleşmesi halinde doların 1 milyon 300 bin liraya kadar gerilemesi muhtemel. Ancak bu seviyelerde Merkez Bankası’nın piyasaya müdahale etmesi beklenebilir. Dolayısıyla ocak ayında olduğu gibi şubatta da dolar alım ihaleleri gündeme gelebilir.  
 
-Ancak olumsuz bir gelişme olması halinde, doların ilk etapta 1 milyon 400 bin lira seviyelerini denemesi kaçınılmaz olacak. Ancak bu seviyenin üstü için şimdilik bir neden görünmüyor.  
 
-Bu nedenle dövize yatırım yapmak isteyenlerin alım için 1 milyon 300 bin seviyelerine kadar beklemelerinde yarar olduğunu düşünüyoruz.  
 
-Dış piyasalarda ise, 12 Ocak günü 1.2900 seviyesinde gerçekleşen zirveden sonra gelen kâr satışlarıyla Euro/dolar paritesi 19 Ocak’ta 1.2335’e kadar geriledi. Burada oldukça sert tepki alımlarıyla karşılaşan parite, 23 Ocak itibariyle 1.2670 seviyesine yükseldi.  
 
-Şu anda paritenin önündeki en güçlü direnç 1.2685 seviyesinde. Bu seviye aşılmadıkça, parite üzerindeki satış baskısının devam edeceği unutulmamalı.  
 
-Bu nedenle 1.2685’e doğru yaşanabilecek yükseliş çabalarını satış fırsatı olarak kullanmakta yarar var. Yeni alım için ise 1.2685 seviyesinin aşılması beklenmesi doğru bir strateji olacaktır.  
 
EUROBOND  
 
Kâr satışlarına dikkat
 
 
7. gözden geçirmenin ardından IMF yetkililerinin yaptığı olumlu açıklamalar, Eurobond cephesindeki iyimser havanın devam etmesine neden oldu. Ocak ayının önemli bölümünde yatay bir seyir izlenen Eurobond piyasasında, ay içinde ihraç edilen 2034 vadeli kağıdın fiyatı 22 Ocak’ta 104.437 seviyesindeydi. 2030 vadeli Eurobond’un fiyatı ise 142.937 seviyesine kadar yükseldi.  
 
Eurobond piyasasındaki olumlu havada gelişmekte olan piyasalardan Brezilya’daki yükseliş trendi de etkili oldu. Şubat ayına ilişkin beklentiler de genel olarak olumlu. En azından Türkiye’nin dış siyasette sorun yaşamaması bekleniyor. Şu anda özellikle Avrupalı yatırımcıların merakla beklediği konu ise, seçim öncesinde hükümetin nasıl bir tavır izleyeceği. Popülist politikalara gidilmesi iç piyasalarda olduğu kadar dış piyasalarda da moralleri bozabilir. Ayrıca son aylarda Eurobond piyasasında hızlı bir çıkış yaşandı. Bu nedenle kâr satışlarının gelme olasılığı da göz ardı edilmemeli.  
 
Kur farkı gelirleri artacak  
 
Ak Enerji, zayıf kâr performansı nedeniyle geçen yıl sürekli olarak piyasanın altında performans gösterdi. Yükselişte de arka planda kalan hisse senetlerinden biri oldu. Bunun en büyük nedeni de şirketin yaklaşık 93 milyon dolarlık uzun döviz pozisyonu nedeniyle TL’deki güçlenmeden olumsuz etkilenmesi. Ayrıca geçen yılın ilk çeyreğinde doğalgaz fiyatlarında yaşanan artış da faaliyet kârını düşürdü. Ancak bu yıl sonunda TL’nin değer kaybetmesi bekleniyor. Bu nedenle kur farkı gelirlerinde geçen yılın aksine önemli bir artış olacağı göz ardı edilmemeli.  
 
Garanti Yatırım Araştırma Bölümü’nün Ak Enerji için belirlediği hedef piyasa değeri 375 milyon dolar seviyesinde. Bu da yaklaşık yüzde 20’lik bir artış potansiyeline işaret ediyor. Bu nedenle genele yayılan ilk yükseliş hareketinde Ak Enerji’nin hareketlenmesini beklemek yanlış olmaz. Ayrıca operasyonel performansındaki iyileşme de şirketi cazip kılıyor.  
 
TT özelleştirmesi Netaş’a yarayacak  
 
Telekom sektöründeki tekelin sona ermesi, bu sektörde faaliyet gösteren şirketlere önemli ölçüde yarayacak. Bu gelişmeden en çok yararlanacak şirketlerden biri de Netaş olacak. Çünkü telekom altyapı tedarikçisi olan Netaş'ın orta vadede hem sektördeki yeni oyuncuların hem de yeni pazara hazırlık yapacak olan Türk Telekom’un yapacağı yatırımlardan olumlu etkilenmesi son derece doğal. Türk Telekom'un 2004 yılında özelleştirilmesi öncesinde yapmayı planladığı yatırımlar ile, özelleştirilmesi sonrasında ertelenen yatırımların hayata geçirilecek olması da orta vadede Netaş’a olumlu yansıyacak. Bu arada Aria-Aycell birleşmesinin tamamlanmasından sonra yeni şirket baz istasyonu yatırımlarına başlayacak olması da GSM sektöründeki yatırımları artıracak bir gelişme olacak. 230 milyon dolarlık hedef değeri olan Netaş, hem faaliyet kârlılığı hem de faaliyetlerinden nakit yaratma gücü açısından borsada işlem gören Alcatel'e göre de daha ucuz. İzlemekte yarar var.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz