GÖRÜŞ Murat Özer/Abank Hazine Müdürü MERKEZ BANKASI’NIN TAVRI ÖNEMLİ Ağustos ayı, Merkez Bankası tarafından yapılan faiz indirimi ile başladı. Temmuz ayı enflasyonunun, beklentiler doğrultusunda...
GÖRÜŞ
Murat Özer/Abank Hazine Müdürü
MERKEZ BANKASI’NIN TAVRI ÖNEMLİ
Ağustos ayı, Merkez Bankası tarafından yapılan faiz indirimi ile başladı. Temmuz ayı enflasyonunun, beklentiler doğrultusunda çıkması ile Merkez Bankası; O/N, 1 ve 2 haftalık faizlerini düşürdü. Genel beklenti, faiz düşüşünün uzun vadelere de yansıması ve bono faizlerinin de düşmesiydi. Oysa bu beklentiler gerçekleşmedi.
Yurtdışı piyasalardaki olumsuz gelişmeler, Türkiye’de de kötümser havanın hakim olmasını sağladı. Özellikle Arjantin’in borçlarını ödemekte güçlük çekeceği yolundaki haberler, gelişmekte olan ülke piyasalarından ciddi bir kaçış yarattı. Her ne kadar Türkiye içinde yabancı sermaye yatırımı çok düşük düzeylerde olsa da, dalgalı kur sistemi nedeniyle döviz kurlarında çok hızlı yükselişlere tanık olduk.
Özellikle 14 Ağustos’ta yapılan Hazine ihalesinde faiz oranının yüzde 98 çıkması, tüm yatırımcıları çok tedirgin etti. Yüksek faizli Hazine borçlanmaları Türkiye’nin de iç borç ödeme kapasitesini tartışılır hale getirebilir korkusuyla, özellikle ticari kurumlardan kaynaklanan döviz alımları, ay boyunca döviz fiyatındaki gerilimin sürmesine neden oldu. Ağustos ayının son haftasına girilirken, faiz oranlarında gevşeme, döviz fiyatında ise düşüşe tanık olduk. 20-21-22 Ağustos tarihlerinde yapılan halka arz satışlarında ise 58 günlük bonoda, kısa vade ve yüksek faiz etkisiyle başarılı olunurken, dolara endeksli ihalede satış miktarı kısıtlı kaldı.
Eylül ayında ise piyasaya Merkez Bankası’nın davranışları yön verecek. Ağustos ayı enflasyonunun düşük çıkması halinde Merkez Bankası faiz oranlarını bir kez daha düşürebilir. Okulların açılma dönemi olması nedeniyle ekonomide bir canlanma beklemek doğru olacaktır. Canlı ekonomi muhtemelen vatandaşların döviz tasarruflarının bir kısmını Türk Lirası’na çevirmesi anlamına geliyor. Ancak bu aynı zamanda yüksek enflasyonun ve faiz yükselmesinin de habercisi olabilir. Hazine’nin iç borç açısından rahat bir ay geçirecek olması uzun vadeli faizler üzerindeki baskıyı azaltacaktır.
EYLÜL SAKİN GEÇECEK
Temmuz ayı kadar olmasa da, piyasalarda ağustos ayında da oldukça hareketli günler yaşandı. Özellikle döviz kurlarındaki yükseliş eğilimi, piyasaların morali bozdu ve Hazine bonosu faizlerinin yıllık bileşik bazda yüzde 100’lere yaklaştırdı.
Ancak, gerek Arjantin kaynaklı tedirginliğin azalması ve Merkez Bankası’nın bazı açıklamaları, piyasada suların durulmasına neden oldu. Bazı bankaların sendikasyon kredilerini yenilemeye başlamasının da etkisiyle, döviz kurları geriledi, Hazine bonosu faizlerinde yıllık bileşik oranlar, 24 Ağustos kapanışında yüzde 85’in altına düştü. Borsa endeksi de 10 binin üzerine çıkarak, bir nebze de olsa piyasalarda iyimser bir hava yarattı.
Eylül ayı beklentilerine gelince... Politik gelişmelerin yanı sıra, ekonomideki moralin düzeyi, piyasaların yönünü bulmasında etken olacak. Politik gelişmelerle kastımız, anayasa değişikliği sırasında yaşanabilecek gelişmeler.. AB’ye aday adaylığı sürecinde önemli rol oynayan Anayasa değişikliğinin yapılması, ekonomiye moral sağlayabilir.
Ekonomideki gelişmelere baktığımızda, IMF heyetinin gözden geçirme gezisi var. Bu incelemelerden bir sorun çıkması beklenmiyor ve kredi diliminin serbest kalması, sürpriz sayılmamalı.
Eylül ayında piyasaların gündeminde yer alabilecek bir diğer gelişme de Hazine yönetiminin 10 Eylül’de Londra’da yabancı bankaların yöneticilerine yapacağı toplantı olacak. Ekonomide yaşanan gelişmelerin aktarılacağı ve soruların yanıtlanacağı toplantıyla amaç, Türkiye’ye yönelik olumsuz beklentileri değiştirmek. Ardından Hazine’nin yıl sonuna doğru dış borçlanma yapmasını sağlayacak ortamı yaratmak.
Bu arada, eylül ayının harcama ayı olduğu unutulmamalı. Okulların açılması ve hazır giyimde yeni sezona girilecek olması, ekonomide hareketlik yaratacaktır. Vakıfbank ve Garanti Bankası’nın ardından Akbank, Yapı Kredi, İş Bankası, Koçbank gibi bankaların sendikasyon kredileri, piyasalarda döviz üzerindeki baskıyı azaltabileceği gibi, iyimser hava yaratması beklenebilir.
Eylül ayında özellikle finans sektöründe ortaklık ve hisse satışı gibi anlaşmaların imza atılması bekleniyor. Yabancı ilgisinin artması, piyasalardaki iyimserliği artıracağı gibi, bunun yansıması para piyasalarında görülecek.
Bu beklentiler çerçevesinde eylül ayındaki strateji önerilerimiz ise şöyle:
RİSKLİ STRATEJİ: Risk almayı seviyorsanız, her zamanki gibi size tavsiyemiz hisse senedi ağırlıklı bir portföy oluşturmanız. Önerimiz, İMKB-30 hisseleri arasında sıkışık kalmamanız. Özellikle İMKB 50 ve İMKB 100 hisseleri arasında kelepir fiyatlara gelmiş şirket çok. 10.300 seviyesindeki direnç bölgesinin aşılması durumunda, hisse oranı bir miktar daha artırılabilir. Portföyün geri kalan bölümü için de B tipi likit fon öneriyoruz.
ORTA RİSKLİ: Portföyünüzün yüzde 40-50’lik kısmını, İMKB-100 arasındaki temeli kuvvetli ve beklentisi iyi olan hisse senetlerine ya da risk grubunuza uygun portföye sahip A tipi fonlar sizin için ideal olacak. Kalan bölümünü ise Hazine bonosu veya B tipi fonlarda değerlendirebilirsiniz.
RİSKSİZ PORTFÖY: Risk almayı sevmiyorsanız portföyünüzün yüzde 80-90’lık bölümünü son aylarda repoya göre getirisi oldukça yüksek olan B tipi yatırım fonlarında değerlendirebilirsiniz. Önerimiz değişken ve likit fonlar. Döviz önermiyoruz, çünkü dövizdeki kur dalgalı ve yatırımcı için risk oluşturuyor.
KELEPİR HİSSELERE DİKKAT!
Borsada, ağustos ayında da beklenen çıkış yaşanmadı. Ağustos ayına 9 bin 779 seviyesinden başlayan borsa endeksi, ay boyunca 8 bin 900 puan ile 10 bin 200 puan arasında dalgalandı. Yabancı yatırımcıların Türkiye’den uzak durması, çoğu hissenin kelepir denilebilecek fiyatlara gerilemesine rağmen, arzu edilen çıkışın ertelenmesine neden oldu. Böylece, umutlar da sonbahara kaldı.
Piyasadaki eylül ayı beklentileri ise şöyle: Borsa uzmanlarının ortak kanısı, eylül ayında da piyasanın yatay seyredeceği yönünde. Altı aylık bilançolardan umduğunu bulamayan borsacılar, şimdilerde 9 aylık bilanço beklentilerini satın almaya başladı.
Aslında 6 aylık bilançolarda zarar yazan şirket sayısı çok. Fakat, önerimiz, bilançoların dip notlarına iyi bakılması ve zararın nereden kaynaklandığa dikkat edilmesi. Birçok şirketin kağıt üzerinde zarar ettiği, realitede karlı olduğu unutulmamalı.
Teknik analizlere göre, endeksin 10.300’deki direncini aşması durumunda, 12-13 binli seviyelere çıkış mümkün. Bunun da iyimser havanın yayılması, psikolojinin değişmesine bağlı olduğunu anımsatalım.
Ağustos ayında olduğu gibi, eylülde de faiz ve döviz cephesindeki gelişmeler borsanın yönünü etkileyecek. Dövizdeki gerileme, faizlerde düşüş, borsaya alım olarak yansıması beklenebilir.
Yine de hisse senetleri fiyatları oldukça ucuz olduğunu tekrarlayalım. Piyasa değerleri, yaptıkları bir yıllık yatırım tutarının altına düşen şirketler olduğunu bir piyasadan bahsediyoruz. Yabancı kökenli küçük bir ilgi bile, endeksi birkaç bin puan yukarı taşıyabileceğini anımsatalım.
FAİZ DÜŞÜŞÜ BEKLENİYOR
Ağustos ayına yüzde 100 seviyelerinden başlayan bono faizleri, düşük çıkan enflasyon ve bono gelirlerinde beyan sınırının 125 milyar liraya yükseltilmesinin etkisiyle, ayın ilk günlerinde yüzde 85’lerin altına düştü. Beyan sınırının yükseltmesi, Hazine bonosuna olan ilgiyi artırdı. Bunu da 58 günlük Hazine bonosunun halka arz edilmesinde gördük.
Eylül ayında da bireysel yatırımcıların bono ve tahvil piyasasına olan ilgisinin sürmesi bekleniyor. Özellikle repoda stopaj oranının yüzde 20’ye yükselmesi, gerek şirketlerde, gerek bireysel müşteriler nezdinde bonoya olan ilgiyi artırması bekleniyor. Bu artış ile birlikte, Hazine bonosu faizlerinde düşüş devam edebilir. Fakat, hızlı düşüş yerine, kademeli faiz geri çekilmenin yaşanacağı tahmin ediliyor.
Hazine’nin kasım ayındaki iç borç geri ödemelerine yönelik tedirginliği azaltacak girişimleri, faizlerin düşüşüne zemin hazırladığı gibi, ağustos ayı enflasyon oranının beklenilenin altında olması da, iyimser beklentiler yaratabilir.
Bunlara ek olarak TL ve döviz mevduatına verilen faizlerin düşmesi, vadenin bir aydan 3 aya kayması da faizlerin düşmesinde etkili olacağını belirtelim.
DÖVİZDE FAİZLER DÜŞÜYOR
Dövizdeki köpük bir türlü gitmiyor. Gitmediği gibi, ağustos ayında piyasaları tedirgin edecek sert yükselişler yaşandı. Aslında piyasadaki ortak kanı, dolar fiyatının gerçek değerinin üstünde olduğu yönünde.
Fakat, bankalar ellerindeki dövizleri satmaya yanaşmadığı gibi, Merkez Bankası’nın ikircikli tavrı da düşüşe set çekiyor. Benzer şekilde, dövizdeki yükselişin sürmesi, ellerinde döviz olan ihracatçı ve turizm şirketlerin satış kararlarında caydırıcı etki yapıyor.
Döviz cephesinde, eylül ayında, ağustosa göre daha sakin bir trend bekleniyor. Bunun en büyük nedeni de gerek şirketlerden, gerek küçük yatırımcılardan gelen talebin azalma eğilimine girmesi.
İkinci bir neden de bankaların açık pozisyonlarının kapalı olması ve ellerinde fazlaca döviz bulunması. Bu yüzden de döviz mevduatına verdikleri faiz oranı da yıllık yüzde 6-7 seviyelerine kadar gerilemiş durumda. Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) dövize karşı başlattığı kampanyanın yarattığı etkinin, eylül ayında kendini hissettirebileceği de konuşuluyor.
Üçüncü bir faktör de, döviz almak için trenin son vagonuna atlamak isteyen yatırımcı kesimi de bu işten zarar etti ve pişmanlık belirtileri gözlenmeye başlandı. Bu da dövize olan ilgiyi azaltıyor. Ayrıca, turizm gelirlerindeki artış, ihracat rakamlarının aydan aya yükselmesi de dövizdeki spekülatif beklentilere set çekiyor.
Bu arada, banka birleşmeleri nedeniyle sisteme girecek olan önemli bir döviz miktarı var. Bu, eylül ayını direkt olarak etkilemese de, sonraki aylar için oldukça olumlu bir gelişme olacak.
Uluslararası piyasalara gelince, piyasalarda Euro lehine bir trend izleniyor. Amerika’da yaşanan faiz düşüşü, ekonomideki daralma ve Amerikan yönetiminin “güçlü dolar” söylemlerinin zayıflaması, uluslararası piyasalarda Euro/dolar paritesinin 0.91 seviyesine yükselmesine neden oldu. Uzmanlar, yükselişin devam edeceği ve doların zayıflamaya devam edeceği görüşünde. Bir dealer, “Euro/dolar paritesi belki 1999 başındaki 1.17 değerine kısa sürede gelmez ama 1’e doğru bir hareket başlayabilir” diyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?