ABD’de durgunluk olasılığı korkutuyorTüm dünya piyasalarında olduğu gibi,Türkiye’de de ABD ekonomisi yakından takip ediliyor. Çünkü Amerikan makroekonomik datalarına bağlı olarak ABD Me...
ABD’de durgunluk olasılığı korkutuyor
Tüm dünya piyasalarında olduğu gibi,Türkiye’de de ABD ekonomisi yakından takip ediliyor. Çünkü Amerikan makroekonomik datalarına bağlı olarak ABD Merkez Bankası (FED), faiz politikasına yön veriyor. Bu da global likiditenin yönünde belirleyici oluyor. ABD ekonomisiyle ilgili son yorumlardan biri de Ak Yatırım analistleri tarafından yapıldı. Ak Yatırım günlük bülteninde yayınlanan analiz şöyle:
Global Piyasalar Rahatsız Global ekonominin sağlığı ile ilgili endişeler, hem gelişen ülke piyasalarını hem de gelişmekte olan piyasaları olumsuz etkilemeye başladı. Özellikle son iki haftadır Amerikan ekonomisinin 2007 yılında hızlı bir yavaşlamaya gireceğine dair korkular piyasa hareketlerinde belirleyici olmaya başladı. Yıl başından beri gayrimenkul sektörünün yavaşlamasının Amerikan ekonomisinde yavaşlamayı yaratacağı beklentisi son günlerde daha fazla konuşulan bir konu olurken, mevcut ev satışları verilerinin de bu görüşü destekler bir kanıt sunması, korkulanın olacağı beklentisini yarattı.
Emlak Dataları Korkuttu Konut sektöründe ciddi bir yavaşlama olduğu kesin, genel kanı ise bunun tüketici harcamaları üstünde olumsuz etki yapacağı. Biz de genel hatları ile bu görüşe katılıyoruz. Ancak, şu da bir gerçek ki, sadece emlak sektöründeki gerilemeye dayanarak Amerikan ekonomisinin gerilemeye gireceğini iddia etmek aşırılık olacaktır. Özellikle Avrupa ve Asya kaynaklı global büyümenin devam ettiği ve Amerikan ihracatının hız kazandığı da dikkate alınırsa, Amerika iç tüketim yavaşlamasını kompanse edebilecek bir durumda olduğunu savunmak mümkün.
Yavaşlama Olur, Çöküş Olmaz Bizim görüşümüz, Amerikan ekonomisinin 2007’de önemli ölçüde yavaşlayacağı yönünde, ancak bir çöküş olacağı görüşünde değiliz. Global ekonomi de bu gerilemeden gelecek etkiler dahilinde yavaşlayacaktır. Ancak bu yavaşlamanın etkisi hemen görülmeyecek ve bir süre geriden gelen bir tepkime olacaktır.
Risk İştahı Düşebilir Yine de piyasaların pozisyonlarının global ekonominin hızlı yavaşlamaya gireceği yönünde olması ve bunu takiben gelişen ülke finansal varlıklarına olan risk iştahının düşmesi olasılığı, Türkiye için çok iyi haber değil. Zaten Temmuz ayından beri artan risk iştahı sonucu finansal piyasalarda ortaya çıkan düzelmenin temel sebebi olan gelişen ülkelere giren fonların Ağustos ayının ikinci yarısında ciddi derecede azaldığı bilgisi, bu süre içinde ortaya çıkan kârların realize edilmesine yol açıyor.
VOB
VOB’u hareketli bir ay bekliyor
Vadeli İşlemler Borsası, spot piyasaya paralel hareket eden bir piyasa. Buradaki gelişmeleri aynı şekilde VOB’da da görebiliyoruz. Eylül ayına bakıldığında yaz aylarının durgunluğunun ardından hareketli günlerin yaşanması beklentisi içinde olan Ak Yatırım VOB Yatırım Uzmanı Tolga Topaloğlu, “Global ekonomilerde yavaşlama ve FED izlenmeye devam edecek. Seçimler, yine gündeme taşınmaya başlayacak. Bunun yanında bölgemizde yaşanan bir savaş var. Bu durum en fazla işlem gören İMKB-30’da satış baskısını beraberinde getirebilir. Yatırımcılar bu beklentiyle kontratlarına satmak isteyebilir” diyor. En fazla işlem gören ikinci yatırımcı olan dolarda ise 1.50 seviyesinin üzerinin zorlanacağını söyleyen Topaloğlu, VOB’da hareketli bir ay beklentisi içinde.
Borsa
Eylül bandı 35.000-40.000 olur
Borsa 31.500 seviyelerine kadar yaşanan düşüş hareketinin ardından gelen yeni alımlarla 37.000 seviyelerine kadar yükseliş yaşadı. Bu yükselişte, gelişen piyasalara yeni para girişinin etkisi oldu. Önümüzdeki dönemde de global likidite ve risk alma iştahının borsanın yönünün belirlenmesinde en önemli kriter olması bekleniyor.
Şeker Yatırım Araştırma Müdürü Hakan Karacigan, Türkiye’de özellikle kısa vadeli faiz oranlarının cazip olduğunu, bunun yanında sert düşüş yaşayan hisse senedi piyasasına da girişin olduğunu kaydediyor. Eylül ayında borsayı olumsuz etkileyecek ciddi bir sorunun şu aşamada görünmediğini belirten Karacigan, seçimlerin yılın son döneminde ve 2007’de etkisinin daha fazla görüleceğini söylüyor. “Endeks, Eylül ayı içinde 35.000-40.000 bandında hareket edecektir” diyen Karacigan, bu düzeylerin aşağı ya da kırılma ihtimalinin güç olduğunu ifade ediyor.
Eylül ayında AB Dışişleri Bakanlarının toplantısı ve Ekim ayında açıklanacak ilerleme raporundan çıkacak sonuç önümüzdeki dönemde etkili olacak. Piyasanın gnel beklentisi, ilerleme raporu negatif tonda olsa dahi, piyasaları tedirgin eden limanların Rumlara açılma konusunun ileri bir tarihe kalmasının olumlu değerlendirileceği yönünde.
Karacigan’ın dikkat çektiği bir diğer nokta da gelen 6 aylık bilançolar. 13 Eylül’e kadar konsolide bilançoların da geleceğini ifade eden Karacigan, “Şu ana kadar gelen bilançolar iyi. Konsolide bilançoların da iyi gelmesini bekliyoruz. Bu hisse bazında hareketlilik yaratacaktır” diyor.
Bono
Faiz, cazip yatırım aracı
Faiz cephesinde de diğer piyasalarda olduğu gibi en önemli konu başlığı, global likiditenin yönü. Son bir ayda kısa vadeli faizlerin cazip olması ve global likiditenin gelişen piyasalara girmesi sayesinde yüzde 20’nin üzerinden 18.75 seviyelerine kadar bir geri çekilme yaşandı.
ABD faizlerinin daha artmayacağı yönündeki beklenti, global likiditenin gelişen piyasalara kaymasını sağladı. Bu gelişme geçen ayın son haftasında yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında da etkisini gösterdi. PPK’nın 25 baz puanlık bir artırım daha yapması bekleniyordu. Ancak global likiditenin yönü nedeniyle PPK, bekle gör politikası izlemeye karar vermiş görünüyor diyen Akbank Sabit Getirili Menkul Kıymetler Masası Müdür Yardımcısı Burak Süren; önümüzdeki dönemde de ABD makro ekonomik datalarının izlenmeye devam edeceğini söylüyor. “Faiz artırımlarının durması yönünde önemli bir beklenti oluştuğunda Türkiye gibi reel faizlerin yüksek olduğu bir ülkede, faiz iyi bir yatırım aracı haline gelir” diyen Süren sözlerine şöyle devam ediyor:
“Şu anda 19.50 seviyelerinde olan gösterge faizin Eylül ayı içinde 19.00 seviyesine gerileyebileceğini düşünüyorum. Bu nedenle bono yatırımcısına pozisyonunu korumaya devam etmesini tavsiye ediyoruz.”
Merkez Bankası’nın Eylül ayında iki büyük itfası var. 13 Eylül’deki itfa 7 milyar 724 milyon YTL, 27 Eylül’deki itfa, 6 milyar 194 milyon YTL büyüklüğünde.
Eurobond
Satış baskısı bekleniyor
Eurobond piyasası da FED’in faiz politikasını ve ve yine ABD’nin makroekonomik datalarını yakından takip etmeye devam ediyor. 151 dolar seviyelerine kadar yükselen gösterge Türk Eurobond’ları burada satış baskısı ile karşılaştı. ABD’de büyüme ile ilgili datalar düşük gelmeye başlayınca, yatırımcılarda yüksek enflasyon ve düşük büyüme sürecine girilmesi endişeleri oluşmaya başladı. Bu endişeler, satış baskısında etkili oldu ve gösterge Eurobond fiyatı 147 dolar seviyesine kadar geriledi.
ABD ekonomisinin büyümesinin yavaşlaması endişesinin bundan sonra da satış baskısını artırabileceğini söyleyen Garanti Bankası Eurobond Masası Yetkilisi Kıvanç Fidan, Eylül ayında satış baskısını görebileceğimizi belirtiyor. Fidan “İlk aşamada 145 dolar seviyesini görülebilir” diyor.
Altın
Altın fiyatında İran etkili olacak
12 Mayıs’ta ons başına 730 dolar seviyelerine kadar yükseliş yaşan altında, bunun ardından piyasalardaki genel dalgalanmaları fırsat bilen uluslararası yatırımcıların kontratlarını satarak realizasyon yaptıkları gözlendi. Altın, 544 dolar seviyelerine kadar geriledi. Bunun ardından uzun vadede yükseliş eğiliminin korunacağı beklentisiyle yenirden alıma geçildi. Son dönemde 620-650 dolar arasında bir sıkışma yaşanıyor.
Troy Kıymetli Madenler Yönetim Kurulu Başkanı Cumhur Taşdelen, Eylül ayında İran’la ilgili gelişmelerin takip edilmesini tavsiye ediyor. Bunun yanında Hindastan’da altın talebinin yükselmeye başladığı bir döneme girildiğini ifade eden Taşdelen, “Bu iki faktör, altının Eylül ayında yukarı yönlü bir hareket yapmasını sağlayacak. Bu hareketin sonunda altının hareket ettiği aralığın üst bandı olan 650 dolar seviyesi kırılabilir” diyor. Taşdelen, yılın sonlarına doğru ise 700 dolar seviyelerinin yeniden test edilebileceğini sözlerine ekliyor.
Döviz
Para girişi beklentisi dolar kurunu düşürebilir
Türkiye, sürdürmekte olduğu ciddi boyuttaki cari açığı nedeniyle para birimi üzerinde önemli riskler taşıyan bir ülke. Mayıs ve Haziran aylarında gelişmekte olan ülke para birimlerinde yaşanan hızlı değer kayıpları incelendiğinde, bundan özellikle Türkiye, Macaristan ve Güney Afrika gibi cari açık veren ülkelerin daha önemli boyutta etkilendiğini gözlendi.
Öte yandan bu yılın ilk 4 ayında YTL ile gösterdiği paralel seyir nedeniyle çok yakından takip edilen Brezilya para birimi Real'in, ülkenin güçlü cari fazlası nedeniyle bu dalgayı kolaylıkla atlatabildiği görüldü.
Önümüzdeki dönemde de döviz piyasasının, yurtdışındaki faiz politikalarına ve bunun gelişen piyasalara yansımasına göre hareket edeceğini söyleyen Turkishbank Döviz Masası’ndan Can Mete, dolar için 1.45-1.50 bandının söz konusu olduğunu belirtiyor. Eylül ayı içinde ABD’nin faiz artırımının sona geldiği beklentisinin etkisiyle para girişinin devam edeceği beklentisinin olduğunu anlatan Mete şunları söylüyor:
“Bu beklenti de zaten fiyatlara büyük ölçüde yansımış durumda. Bu para girişi beklenenden hızlı olmaz ise 1.50’nin üzerine yeniden çıkabiliriz. Para girişi beklenenden hızlı olursa, bu dega da 1.45 seviyesinin altı söz konusu olabilir. Bunun yanında lokal riskler de unutulmamalı. AB, Kıbrıs, seçimler ve bölgedeki savaş, Türkiye’nin ateşinin yükselmesine yol açabilir.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?