16 Soruda 2005 Sendromu

Umut Oran / Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı    Aslında “büyük geri sayım” çok önceden başlamıştı. Ancak, tarih yaklaştıkça heyecan ve sorular da artıyor. 2005 yılında kotaları...

1.01.2003 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Umut Oran / Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı  
 
Aslında “büyük geri sayım” çok önceden başlamıştı. Ancak, tarih yaklaştıkça heyecan ve sorular da artıyor. 2005 yılında kotaların kalkmasıyla başlayacak yeni dönem, tekstil ve konfeksiyon sektöründe heyecan yarattı. Yeni dönem ve kotasız ticaret, beraberinde çok sayıda soruyu da getiriyor. Capital, bu sorulardan en önemli 16’sının yanıtını, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Umut Oran’dan dinledi...  
 
Tekstil ve konfeksiyon sektörü çok önemli bir “geri sayım” yaşıyor. Tam 2 yıl sonra, 2005 yılının ocak ayıyla birlikte sektör çok önemli bir sürece adım atacak. Dünya Ticaret Örgütü’ne üye ülkelerin yaptığı anlaşmaya göre, bütün ülkelerde kota sınırlamaları kalkacak. Dolayısıyla, yeni bir dönemin, farklı bir ticaretin kapıları da açılacak.  
 
Türk tekstil ve hazır giyimcileri özellikle Avrupa pazarında kendisini yoğun bir rekabetin içinde bulacak, pazar kaybedecek. Diğer taraftan ise Amerika pazarında kotalarla bunalan üreticilerimiz rahat bir nefes alacak. Ancak, bu ülkedeki vergi ve sub limit sınırlamalar tekstilcileri zorlamaya devam edecek.  
 
Son dönemde bütün sektör bu konuyu tartışıyor. Dokumacıdan terbiyeciye, pazarlamacıdan iplikçiye, herkesin kafasında sorular var. Soru özetle şöyle şekilleniyor: “Ktaların kalkması Türk tekstil ve hazır giyimcileri için ne anlama geliyor?”  
 
Gerçekten de çok önemli bir soru... Sektörü temelinden ilgilendiren bu konuda, tek bir soru yetersiz... Capital, tam 16 önemli soru saptadı ve bunların yanıtını Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Umut Oran’dan aldı:  
 
1*2005’te kotalar kalkacak. Bu, her ürünün istenilen her yere satılabileceği anlamına mı geliyor?  
 
Dünya Ticaret Örgütü’nün 144 üyesi bulunuyor. Ticaretin liberalize edilmesi amacı doğrultusunda, 1 Ocak 1995 tarihinde ATC(Agreement of Textiles and Clothing) diye adlandırılan ve miktar kısıtlamalarının 10 yıl süre içinde kademeli olarak kaldırılmasını hedefleyen bir anlaşma imzalandı.  
 
Bu anlaşmaya göre, kotaların 1995’de yüzde 16.2, 1998’de yüzde 17.1, 2002’de yüzde 18 ve son olarak da 2005’te tamamen kaldırılması benimsendi. 2005’te kotalar tamamen kalkıyor. Ancak, gümrük vergileri devam ediyor. Gümrük vergilerinin indirimi için tekrar müzakere yapılıp, takvim belirlenecek. Mevcut anlaşma çerçevesinde vergilerin aşağı çekilmesi gerekiyor.  
 
2*Kotaların kalkmasıyla ülkeler kendilerini korumak için vergileri artırabilecek mi?  
 
Hayır, anlaşmaya göre, ülkeler gümrük vergilerini artıramıyor. Bu anlaşmaya göre, gümrük vergileri tekstil elyafında yüzde 7’yi, tekstil ipliğinde yüzde 15’i, kumaşta yüzde 30’u ve hazır giyimde yüzde 35’i geçmeyecekti. Her ülke DTÖ üye olmasını takip eden 3 yıl içinde tarife dışı engelleri kaldıracaktı.  
 
Ancak, özellikle üçüncü ülkeler gümrük vergilerini aşağı çekmiyorlar. Aynı şekilde tarife dışı engellerde devam ediyor. Aslında bu şu anda bütün üyelerin problemi. Pazar açılımını sağlamak gerekiyor. Yapılan toplantılarda bu sorunun yanıtı aranıyor. Bu özellikle Avrupa için çok önemli. Gümrük tarifelerine baktığımız zaman, Türkiye’nin ve Avrupa’nın en düşük vergileri uyguladığını görüyoruz.  
 
3*Tarife dışı engeller olabilir demiştiniz, bunlar neleri kapsıyor?  
 
Tarife dışı engeller dediğimiz birtakım uygulamalar söz konusu. Anti-damping soruşturmaları bunlardan biri. Yine ürünlerin çevre ve insan sağlığına uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, çocuk işçi istihdamı, sağlıklı koşullarda üretim tespiti gibi birtakım yaptırımlar olacak. Bunların 2005’ten sonra yoğunlaşması bekleniyor.  
 
4*2005’ten sonra sizleri daha yoğun bir rekabettin beklediği konuşuluyor. Nasıl bir ortamda bulacaksınız kendinizi?  
 
Çok büyük bir rekabet olacak. Avrupa Birliği konusu gibi çok bilinmeyen noktalar var. Başarılı olmanın yolu, doğru hedefe, doğru adımla gidilmesinden geçiyor. Ben bunu krizlerde gördüm. Sanayiimize güveniyoruz, yaptığımız işle övünüyoruz ve çok çalışıyoruz. O zaman devleti de yanımıza alırsak bu rekabetten etkilenmeyiz diye düşünüyorum.  
 
Biz bu rekabete zaten hazırız. 1996’daki Gümrük Birliği anlaşması bizi hazırladı. Bir anda pazarımız açıldı. Şu an en açık pazar biziz. Dolayısıyla, rekabete hazırız. Eğer devletle birlikte el ele verirsek hakikaten çok başarılı işler yaparız. Çünkü, Türkiye’de bu potansiyel var.  
 
Amerika, üretimini önce Meksika’ya, sonra Afrika’ya kaydırdı, şimdi de Karayipler’i düşünüyor. Avrupa, Doğu Avrupa’ya kaydırdı. Hong Kong, Çin’i düşünür. Türkiye’nin üretimini bir yere kaydırmasına gerek yok. Çünkü, Anadolu var. Sanayi Anadolu’ya kaydırılırsa, oradaki ucuz işçilikten yararlanabiliriz. Burada da devletin desteğine ihtiyacımız olacak.  
 
5*Kotalar kalkması, hangi ülkeler için avantajlı olabilir?  
 
Türkiye’nin saf dışı kalacağını düşünmüyorum. Çin mutlaka bir yere gelir. Ama tedbir almak gerekiyor. Çin hem bir tehdit hem de bir fırsat olabilir.  
 
Gümrük vergilerini indirmeyen ülkelerde tekstilcilerin devlet desteği de var. Bunlardan Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Ukrayna ve Mısır gibi ülkeler, pazarları çok ciddi şekilde zorlayacaktır.  
 
6*Bu ülkeler, en büyük pazarımız Avrupa’da bize rakip olabilirler mi?  
 
Brezilya, Bangladeş, Pakistan, Mısır, Fas, Tunus ve Çin, bize bu pazarda çok ciddi rakip olacak. Ancak, bu tehdidi fırsata çevirebiliriz.  
 
7*Türkiye’nin en büyük ve tehlikeli rakibi hangi ülke olabilir?  
 
Çin en büyük rakibimiz. Çin’in dünya piyasalarında yaratabileceği haksız rekabete karşı nasıl bir önlem alınacağı gündemimizdeki en önemli konulardan biri. Çin, halen kotalar çerçevesinde üretim yapıyor. Dünyanın önde gelen tekstil ve hazır giyim ihracatçısı konumunda. Çin’in dışında Amerika’nın destekleyeceği İtalya, Meksika gibi ülkeler de bizim için ciddi bir rakip.  
 
8*Türkiye için kotaların kalkması çok avantajlı görünmüyor?  
 
Tabii. Türkiye açısından kotaların kalkmasının dezavantajı da var. Avrupa pazarında belli bir payımız var. Ama kotalar kalktıktan sonra, Avrupa’daki pazarımız daralacak. Dolayısıyla, proaktif olarak hemen yeni hedef pazarlar yaratmak gerekir.  
 
Japonya’ya önümüzdeki yıl çıkartma yapmayı düşünüyoruz. Yine Amerika pazarını iyi değerlendirmek gerekiyor. Bu şartlarda Türkiye, Amerika’dan mutlaka vergisel muafiyet kazanmalı. Devletin önemi de burada ortaya çıkıyor.  
 
Amerika’nın yüzde 16-33 arasında değişen vergilerin bir şekilde aşağı çekmeliyiz. Elimizde Irak kozu var. Borcumuzun silinmesinin hiçbir anlamı yok. Ancak, vergileri düşürürse, uzun vadeli bir kazanım olur. Bunları Amerika’dan ciddi anlamda istemek gerekiyor. Biz daha sınırlamaları bile kaldıramadık.  
 
9*Kota sorunun ortandan kalkması, Amerika pazarına olan ihracatımızı hangi noktaya getirir?  
 
Amerika’da vergi sorunumuz var. Kotaların kalkması buradaki varlığımızı mutlaka etkiler. Ancak, çok fazla hayal kurmamak gerekiyor. Tahminime göre, yüzde 10-15 oranında bir artış olur. Ancak, vergi muafiyetinin mutlaka sağlanması gerekiyor.  
 
10*Genel olarak ihracat rakamlarımıza nasıl yansır?  
 
İstihdamda kamu maliyetleri aşağı çekilmeli. Bu her yerde yapılamıyorsa, 4325 sayısı kanunu revize ederek gündeme getirilmeli. Bu Doğu ve Güneydoğu illerine yatırımda verilecek vergisel muafiyetle kamu maliyetin aşağı çekilmesi anlamına gelir.  
 
ABD’de ile yapılan “Nitelikli Sanayi Bölgesi” anlaşmasına tekstil ve hazır giyimin de alınması gerekiyor. Bu iki konu gerçekleşirse, şu anda 15 milyar dolara giden tekstil ve hazır giyim ihracatı, 2010 yılında 50 milyar dolara ulaşır.  
 
11*Başka ne gibi önlemler alınması gerekiyor?  
 
Bu konunun bence devlet, sektör ve pazar olmak üzere 3 saç ayağı bulunuyor. Ağırlıklı pazarımız olan Avrupa’ya satışımız ihracatımızın yüzde 55-60’ını oluşturuyor. İhracatın yüzde 15’i ise Amerika’ya yapılıyor. Amerika’da kota sorunu yaşıyoruz. İTKİB kotaları çok iyi dağıtıyor. Önümüzdeki 1-2 yılda çok önemli bir probleminin olacağını sanmıyorum.  
 
Müşterilerde Türkiye’nin kota sınırlaması olduğunu bildikleri için buraya çok fazla yüklenemiyorlar. Ancak, Amerika pazarında sub limit  denilen bir sınırlama daha var. Kota bir engelse, bu sınırlama iki kat fazla engelliyor. Amerika, Fiji Adaları, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye gibi 4 ülkeye çeşitli sınırlamalar getiriyor. Aslında, kotalardan önce bu sınırlamalar kaldırılmalı. Bizim yegane kota sorunumuz olan kategori dokuma bayan pantolondur.  
 
Dokuma bayan pantolonda Amerika’nın Türkiye’ye sağladığı kota 100 birimse, bunun 60’ını şort olarak istiyor. Bunu hiçbir ülkeye yapmıyor. Ama bize yapıyor. Bunun kaldırılması lazım. İstemeden kimse bir şey verilmez. Bizim bunu masaya vurarak istememiz gerekiyor. 2 yıl içinde bunu kaldırmak bile Türk ihracatı açısından büyük bir başarıdır. Devletin buralarda sektöre yol açması lazım.  
 
“DEVLET, ORTA VE UZUN VADELİ PLAN YAPMALI”  
 
12*Devlet 2005 sonrası için ihracatçı için ne gibi hazırlıklar yapmalı?
 
 
Dünya ticaretinde devletlerin rolü çok önemli. Biz sektör olarak ne yaparsak yapalım, Amerika’nın bize uyguladığı limiti kaldıramayız. Türk ihracatçısının başarılı olabilmesi ve rekabet edebilmesi için devletle masaya oturup bir ortak akıl ortaya koyulması lazım. Kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapılmalı.  
 
Türkiye-Amerika ilişkileri kötüyse, ihracatçı olarak bunu bilmeliyim. Devletin dinamikleri belirleyip özel sektörle birlikte strateji çizmesi gerekir. Ben ayakta kalırım. Giderim yurtdışında yatırım yaparım. Ama eğer hep beraber mücadele edilecekse, birlikte hareket edilmeli.  
 
Bunun dışında hedef pazarların bize açılmasına yardımcı olmalı. En önemlisi de dünya ile rekabet edebilecek girdileri bize sağlamalı. İstihdam üzerindeki kamu maliyeti ile dünyanın en pahalı ülkesiyiz. Bu şartlarla dünya ile rekabet etmemiz mümkün değil. Devletin bu koşulları sağlaması rekabetçi yapı için çok önemli.  
 
“VERİM, KAYIP ZAMAN VE FİREYE DİKKAT”  
 
13*Peki tekstil ve konfeksiyon sektörünün ne yapması gerekiyor?
 
 
Sektörümüz çok güçlü. Belli bir noktaya hem Türkiye’de hem dünyada ulaştığını düşünüyorum.Geçtiğimiz ay Amerika’da bir kongre düzenlendi. Kongreye Amerikalı tekstilciler, hazır giyimciler, Karayipler’in devlet başkanları, ticaret kurumlarının başkanları ve müteşebbisler çağrılmıştı. Entegrasyonu nasıl sağlayalım sorusunun yanıtını aranıyordu.  
Tarladaki pamuktan nihai ürüne kadar, lojistiği, finansmanı, tasarıma kadar entegre bir yapı üzerinde konuşuyorlardı. Türkiye buna sahip. Türkiye için bu çok büyük bir avantaj.  
 
Dolayısıyla, sektör iyi bir konumda. İyi bir alt yapısı ve entegrasyonu var. Ancak, sektörün yapması gereken şeyler var. Verimliliğin artırılması, kayıp zaman ve fire konularında da iyileştirmeler yapılmalı ki bu konular üzerinde çalışılıyor. Kalitenin artırılmasının sonu yok. Bunu devamlı yapmak gerekiyor.  
 
“ÜRETİMDE KÜÇÜK KÜME DÜZENİNE GEÇİLMELİ”  
 
14*Üretimde değişiklik yapılmalı mı?
 
 
Daha esnek üretim yapılmalı, değişik metotları denenmeli. Üretimler bant usulü yapılıyor. Biz fazla beden, fazla renk üretim yapabilecek küçük düzene girmemiz gerekiyor. Buna “küme üretimi” deniyor. Yani az kişiyle, küçük küçük kümelerle, az adetli mal üretiyorsunuz. İtalya bugün bunu yapıyor. Üretimde yavaş yavaş bu noktaya eğilmeliyiz.  
 
Türkiye her zaman most production dediğimiz üretimi yapacak. Çünkü, elimizde böyle bir insan gücü ve alt yapı var. Ancak, butik üretime de eğilmeliyiz. Bununla beraber tasarımı ve ürüne nitelik katmayı da sağlamalıyız. Sektörün yaşı 25-30 arasında. Gelişimi şu anda son derece normal ve sağlıklı. Dolayısıyla biz sektör olarak sorunlarımızı biliyor ve çözmeye çalışıyoruz.  
 
15*Üretim süreçlerinde nasıl bir değişiklik olmalı?  
 
Entegre bir yapımız var. Müşterilerin istediği her şeyi yapabiliriz. Dolayısıyla, büyük bir avantaja sahibiz. Sektörün yapması gerekenler arasında kısa vadede üretim süreçlerinin kısaltması da yer alıyor. Bugün dokuma ürünlerde müşteriye 6-8 hafta veriyoruz. Bu termini 4-6 haftaya çekmeliyiz. Örmelerde şu anda teslim tarihimiz 4-6 haftadır. Bu da 4-2 haftaya indirilmeli.  
 
Bunu da sektör kendi içinde çözecektir. Tasarım ve yaratıcılığı artırmalıyız. Bu konuya sadece markalaşmak olarak bakılmamalı. Ürüne farklılık da katılması gerekiyor. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri geliştirilmeli.Yurtdışında mağazalaşma konusunda çalışılmalı. Teknik ve fonksiyonel tekstil konularında da ileriye gitmemiz gerekiyor.  
 
16*Konunun bir de pazar ayağı var dediniz. Bunun için neler yapılmalı?  
 
Türkiye’nin pazarda da belli bir yeri var. Avrupa’nın toplam ithalatında Türkiye’nin payı yüzde 5.5. Demek ki, orada daha yüzde 64.5 gidilecek yol var. Amerika’nın ithalatında ise tekstil ve hazır giyimin payı yüzde 1.7’dir. Orada da yüzde 98 pay var. Japonya’da hiç yokuz. Japonya dünyanın en büyük 2’inci hazır giyim ithalatçısı. 1.3 milyar nüfusuyla Çin çok büyük bir pazar. Ekonomisi yılda yüzde 10 büyüyor. Çin gelecekte iyi bir pazar olacak, orada da yokuz.  
 
Dolayısıyla baktığımız zaman pazarlarda belli yerlerdeyiz. Dünya 6’ıncısı olmak bence iyi bir konum. Ancak, gidilecek daha çok yer var. Önümüz açık. Yeni pazarlar keşfetmeli, pazarlarımızı çeşitlendirmeliyiz.  
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz