MARTIN
JACQUES, Çin konusunda uzman bir isim... "When China Rules the World"
kitabıyla kendi deyimiyle "Çin'i hiç tanımayan" Batı dünyasına Çin'in
tüm gerçeklerini anlatmaya çalışıyor. Ona göre Çin nedeniyle dünya büyük
bir dönüşümün eşiğinde... Hatta tüm iş yapış şekilleri de Çin'le
birlikte değişecek. "ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyaya yeni bir
kapitalizm modeli sundu. Şimdi de Çin dünyaya yeni bir sistem getirecek"
diyen Jacques, bugün Çin'in Avrupa'nın finansal borçlarına çözüm
olabileceğini söylüyor. Uzun vadede İran'ın Çin'in potansiyel ortağı
olabileceğine dikkat çekiyor ve "Çin, hızı ve demografik büyüklüğü ile
tüm dünyayı değiştirecek. Dünya hiç bu kadar hızlı ve etkin bir değişim
görmedi" diye konuşuyor. Herkes Çin'in etkisinden potansiyelinden söz
ediyor. Büyük bir değişim yaratacağı konuşuluyor. Ancak çok az isim,
spesifik olarak Çin'in yaratacağı dönüşümle ve Çin'le ilgili bilgiye
sahip. London Business School öğretim üyelerinden Martin Jacques ise Çin
konusunda dünyanın önde gelen uzman isimlerden biri... Çin'in kültürünü
ve iş yapış biçimlerini yakından biliyor. Jacques, "When China Rules
the World" kitabıyla kendi deyimiyle Batı dünyasının hiç tanımadığı
Çin'in iş yapış şekillerini nasıl değiştireceğini açıklıyor. "ABD,
İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyaya yeni bir kapitalizm modeli sundu.
Şimdi de Çin dünyaya yeni bir sistem getirecek" diyen Jacques, değişime
hızlı adapte olan şirket ve ülkelerin rekabet avantajı elde edeceğini
söylüyor. Çin'de uzun yıllar yaşayan ve ülkeyi yakından bilen Jacques,
ülkenin tüm dünya düzeninden farklı iş kültürü ile global ekonomide
derin bir değişim yaratacağına da inanıyor. Önümüzdeki 10 yılda Çin'de
325 milyonun kırsal kesimden şehirlere göç etmesiyle Çin'in global
rekabeti daha da kızıştıracağına vurgu yapıyor ve ekliyor "Bugün tüm
ülkeler Çin'in kendi ekonomilerini nasıl değiştireceği, nasıl yenilikler
getireceği konusunu tartışıyor." Ona göre Çin'le rekabet halinde olmak
da oldukça anlamsız. Hatta bu rekabete giren ülke ve şirketler
kaybetmeye mahkum. Asıl sorunun "Çin'e ne satabiliriz" olması
gerektiğini söyleyen Jacques'le Çin gerçeğini, ülkenin dinamiklerini,
Çin'in iş dünyasında neleri değiştireceğini ve şirketlerin bu değişime
nasıl adapte olacağını konuştuk:
Capital: Çin'in 2050 yılında ABD ekonomisinin iki katı büyüklüğe
geleceğini, en büyük ekonomi olacağını öngörüyorsunuz. Bu global ekonomi
düzeninde nasıl bir değişim doğuracak?
- Değişim çok derin olacak. Çünkü, Çin'in nüfusu 1,3 milyar ve bu rakam
ABD'nin 4 katı... Çin'in rakipleri hep gelişmiş Batılı ülkeler. Çin'in
dünyadaki gücü çok yeni bir olgu. 2000'lerde Çin'in global dengelerde
yeri çok önemli değildi. Ancak, geçtiğimiz 10 yılda Çin'in gücü, en
önemli trend oldu ve giderek güçleniyor. Bu durum sürecek. Türkiye yılda
yüzde 10 büyüyor ama dünya ekonomisindeki etkisi oldukça düşük. Oysa
Amerika ya da Çin gibi büyük ekonomilerde her bir birim büyüme rakamı,
muazzam sonuçlar getiriyor. Çin, hızı ve demografik büyüklüğü ile tüm
dünyayı değiştirecek. Dünya hiç bu kadar hızlı ve etkin bir değişim
görmedi. Hep ABD'nin dünyadaki ekonomi devi olduğunu düşünürdük ama ABD
ile karşılaştırıldığında Çin, çok daha devasa bir ekonomi olarak
beliriyor. Bu trend ekonomik anlamda her şeyi değiştirecek.~
Capital: Değişimden herkes söz ediyor ancak spesifik olarak neler değişecek?
- Çin'de geçmişte gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kırsaldan sanayileşen
şehirlere geçiş olacak.Şu an Çin nüfusunun yüzde 50'si kırsal alanlarda
yaşıyor. Gelecek 10 yılda 325 milyonun şehir hayatına geçmesiyle Çin
ekonomisi daha da ivme kazanacak. Türkiye'de iş dünyası da yakından
seziyordur, Çin'in yarattığı global rekabet giderek artacak. Bugün sizin
de belirttiğiniz gibi tüm ülkeler, Çin'in kendi ekonomilerini nasıl
değiştireceği, nasıl yenilikler getireceği konusunu tartışıyor. Örneğin,
Japon ekonomisi için şu an yakın ülke olmanın fırsatları konuşuluyor.
ABD'de ise Çin'in yükselişi devalüasyon endişesi yaratıyor. Avrupa'da
krizden çıkmak için Çin de dahil her kaynaktan para bulma çabası var.
Çin'deki büyük değişim ne getirecek? 1- ABD, ikinci Dünya Savaşı sonrası dünyaya yeni bir kapitalizm modeli sundu. Şimdi de Çin yeni bir sistem getirecek. 2- Bu kez değişim çok derin olacak. Çünkü, Çin'in nüfusu 1,3 milyar ve bu rakam ABD'nin 4 katı... 3- Çin, hızı ve demografik büyüklüğü ile tüm dünyayı değiştirecek. Dünya hiç bu kadar hızlı ve etkin bir değişim görmedi. 4- Çin nüfusunun yüzde 50'si kırsal alanlarda yaşıyor. Gelecek 10
yılda 325 milyonun şehir hayatına geçmesiyle ekonomisi daha da ivme
kazanacak. 5- Şu an Çin fakir bir ülke, kişi başına milli geliri düşük. Ancak bu da zaman içinde hızla değişecek. 6- Çin'in yükselişinin tehditleri olduğu kadar sunduğu fırsatlar
da var. Bence Çin'in yükselişine şirketler fırsat yönünden bakmalı. 7- Çinliler çok açgözlü, hırslılar. Her zaman fırsatları
kolluyorlar. Bu rekabet ileride Türk şirketleri açısından çok kötü olur.
Çinliler huylarından vazgeçmez. 8- Çinli şirketler, çok iyi öğreniyor. Dünyadaki iyi uygulamaları, doğru stratejileri çok hızlı kapıyor ve uygulamaya başlıyorlar.
Capital: Peki Çin'de iş kültürü nasıl şekilleniyor? Çin'in iş yapış felsefesi nedir?
- Aslında Çin'in iş yapış modelleri tüm dünyadan oldukça farklı...
Türkiye konusunda uzman sayılmam ama sizin iş kültürünüz Batı
normlarında değil mi? Ama örneğin Japon yönetimi de tüm dünyadan
farklıdır. Söylemeye çalıştığım, ülkelerin kültürlerindeki farklılık, iş
yapış modellerini de etkiliyor. Çinlilerin ortak özelliği çok
çalışkanlar. Kültür olarak çok rekabetçiler. Ülkenin nüfusu o kadar
yüksek ki bireyler o kadar insan arasından sıyrılmak, bir yere gelmek
için çok çalışıyor. İyi üniversitelere gitmek, iyi bir iş bulmak çok
zor. Eğitim sistemleri çok farklı, sürekli testlerden geçmek zorundalar.
Bu ayırt edilme isteği ve çalışkanlık her noktada hissediliyor. Çinli
şirketler de aynı prensiplerle yönetiliyor. Örneğin, inşaat sektöründe
şirketler genelde 24 saat mesai yapıyor. Çinli şirketler, sürekli mesai
değişimleri ile inanılmaz bir hızla çalışıyor. Sektörler, şehirler çok
hızlı değişiyor. Çok hızlı olmanın yanında güçlü bir iş ahlakları var,
işlerin iyi gitmesi için çok sadık ve özverili çalışıyorlar. Bir de
Çinli şirketler, çok iyi öğreniyor. Dünyadaki iyi uygulamaları, doğru
stratejileri çok hızlı kapıyor ve uygulamaya başlıyorlar. Sürekli
kendilerini dünyadaki diğer şirketlerle kıyaslıyor ve iyi olmadıkları
alanlarda yenilikleri öğrenmeye çalışıyorlar. Çok hırslılar.~
Capital: Tüm bu saydığınız özellikler, global iş kültürünü nasıl
etkileyecek? Batı dünyası, Çin iş kültürüne uyum sağlayıp dönüşebilir mi
peki?
- Bu uyum öyle ya da böyle gerçekleşecek. Giderek global bir pazara
doğru ilerliyoruz. Dünyanın her yerinde aynı çok uluslu markalara
rastlıyoruz. Bu da tüm dünyayı izlemeyi gerektiriyor. Tüm şirketler
artık ürünlerini küçük ülke pazarlarından çok global pazarda yer alacak
şekilde biçimlendiriyor. Bu ortamda da öğrenme, ihtiyaçlara cevap verme,
son trendleri izleme ihtiyacı giderek önem kazanıyor. Özellikle de
Çin'in durumunda...
Capital: Çin tüm ülkelerin iş yapış biçimini değiştirecek, yeni ve farklı ne sunacak iş dünyasına?
- Çin'in yükselişi çok hızlı olduğundan dünyadaki değişim ihtiyacı da
yüksek olacak. ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyaya yeni bir
kapitalizm modeli sundu. Şimdi de Çin dünyaya yeni bir sistem getirecek.
Ancak, bunu farklı ölçekte yapacak. Çin'in kendisi büyük bir pazar
olacağı ve Çinli şirketlerin iş süreçlerinde beklentileri farklı olduğu
için bu durum sistemi değiştirecek. Çok büyük bir dalga yaratacak.
Çinlilerin iş yapış tarzı çok farklı.
Capital: Dünyada şirketler bu dönüşüme uyum sağlamak zorunda kalacak mı?
- Bunun getirdiği fırsatlardan faydalanmak istiyorlarsa evet kalacaklar.
Ancak, bu hıza uyum sağlamak da çok zor olacak, bu bir gerçek. Tüm
şirketlerde "Şimdi ne olacak, neler yapacağız" korkusu olacak. Uyum
sağlamak için hızlı olmak gerekecek. Burada akıllı ülkeler ve akıllı
şirketler avantaj sağlayacak. Çin'in yükselişindeki fırsatları
görebilenler öne çıkacak.
Capital: Türkiye için ne düşünüyorsunuz bu dönüşüm sürecinde?
- Türkiye için de uyum sağlamak zor olacak diye düşünüyorum. Çin'le
güçlü bir rekabet içindesiniz. Ama temel olarak Çin'e 1,3 milyar yeni
tüketiciye sahip büyük bir pazar olarak bakmak gerekiyor. Şu an Çin
fakir bir ülke, kişi başına milli geliri düşük. Ancak bu da zaman içinde
hızla değişecek. Çin'in yükselişinin tehditleri olduğu kadar sunduğu
fırsatlar da var. Bence Çin'in yükselişine şirketler fırsat yönünden
bakmalı.
Capital: Çin'de bir değişim olmayacak mı peki?
- Tarihsel anlamda bakarsak, Çin son 30 yıldır ciddi bir öğrenme
sürecindeydi. Dünyanın Çin üzerindeki etkisi, Çin'in global ekonomiye
etkisinden çok daha büyük oldu. Dünyayla iş yapmak, Çin'i değişime
zorladı. Burada ilginç olan, Çin'in dünyadan gelen bu değişimi kendine
uydurmasıydı. Yani Çin'de de değişim devam edecek. Çin'in dünyaya
açılması ile Batı dünyasıyla entegrasyon yaşanıyor zaten. Aslında Çinli
şirketler Batılı ülkelerdeki iyi uygulamaları almaya çok açık, son
teknolojiyi kullanmayı çok seviyorlar. Ama genç Çinlilere sorduğunuzda,
kendi kültürlerini kaybetmek istemiyorlar, değişime bu anlamda
kültürlerini koruyarak devam etmek istiyorlar. Ama öğrenmeye de açıklar.
Çinliler kendi tarihlerinden, kendilerine kalan kültürden gurur
duyuyor. Çin'le ilgili zorluk, bu ülkeyle ilgili neredeyse hiçbir şeyin
bilinmemesi. Batı, Çin'in kültürünü, tarihini bilmeden onları
değiştirmeye çalışıyor. Ama bu şekilde Çin'i Batı dünyasına
yakınlaştıramazsınız.~
"ÇİN DE EŞİTSİZLİK PROBLEM YARATIR" KENDİ İÇİNDE SORUNU ÇOK
Çin, fakir bir ülke ve gençler için iş bulmakla ilgili de çok zorlu bir
süreç yaşanıyor. Ama Çin'in zayıf noktaları farklı... Bu kadar yüksek
nüfuslu bir ülkenin uyum içinde ve istikrarlı bir şekilde yaşayabilmesi
harika. Çin hükümeti de çok etkin ve güçlü bir hükümet. Güçlü bir
geçmişe sahip. Ekonomideki sürekli büyüme de hükümetin çok güçlü
olduğunu gösteriyor. Ancak Çin'in kendi içinde çözmesi gereken pek çok
sorunu var. Örneğin ABD ile ilişkiler, Çin'in gündeminde çok alt
sıralarda yer alıyor. Kendi iç düzenleriyle ilgili önemli sorunlar önce
geliyor. HANLAR KENDİNİ ÜSTÜN GÖRÜYOR
Gelecekte en önemli sorun hükümetin bu gücünü aynı şekilde sürdürmesi,
uyumu yürütmesi ile ilgili olabilir. Yakın zamanda hükümetin
zayıflamasının mümkün olmayacağını düşünüyorum. Çinliler devlete
sadıklar. Ama ülke içinde zengin ile fakir arasında güçlü bir eşitsizlik
var. Eğer bu eşitsizlik tırmanırsa o zaman istikrar daha zor hale
gelebilir. Zengin ile fakir arasındaki uçurum artarsa sorun da
büyüyebilir. Bir de Çin'de halkın yüzde 95'inden fazlası Han soyundan
geldiğine inanıyor ve kendilerini diğer ırklardan daha üstün görüyorlar.
Bu, hem ülke içinde etnik anlamda sorun çıkarabilir hem dünyaya uyumda
bir engel yaratabilir.
Capital: Çin, özellikle imalat ve tekstil alanında Türkiye'nin
global bir rakibi. Türkiye son krizle birlikte lokasyon olarak daha
yakın olduğu ve daha küçük partilerde iş yapabildiği için Çin'den biraz
daha az etkilenmeyi başardı. Gelecekte bu durum sizce nasıl değişir?
- Çin ile rekabet çok zor. Çinliler çok açgözlü ve hırslı. Her zaman
fırsatları kolluyorlar. Klasik anlamda düşünürsek ileride bu rekabet
Türk şirketleri açısından çok kötü olur. Çinliler huylarından vazgeçmez.
"TÜRKİYE YÜZÜNÜ DOĞUYA DÖNSÜN"
DAHA GURURLUSUNUZ
Türkiye'nin büyümesi çok ilginç ve heyecan verici... Bu iki nokta da
önemli: Birincisi Avrupa Birliği ile ilişkileriniz yeniden şekilleniyor.
Türkiye'nin Atatürk sonrasında hedef olarak kendine belirlediği Batılı
olma arzusu değişiyor. Türkiye bugün ne olduğu konusunda, geçmişiyle
ilgili kendine daha çok güveniyor. Bu Çin için de geçerli. Tarihinizden
daha fazla gurur duyuyorsunuz. ikincisi, Avrupa Birliği'nin bugün durumu
ortada, arapsaçına dönmüş durumda. Belki bugün Türkiye, "iyi ki AB'ye
girmemişim" diyordur. FARKLI COĞRAFYALARA AÇILIN
Türkiye çok ilginç bir ülke. Çok farklı ve gelişen bir coğrafyada yer
alıyor. Türkiye geleceğini sadece Avrupa Birliği içinde düşünmemeli.
Farklı ülkelere açılmalı. Bölgedeki diğer güçler Rusya, Ortadoğu
ülkeleri, Müslüman çoğunluğa sahip Endonezya ve Malezya ile daha yakın
ilişki kurmalı. Türkiye'nin geleceğinin Avrupa'da olmayacağını
düşünüyorum. Tüm projeksiyonlar gelişmekte olan ülkelerin, yakın
gelecekte gelişmiş ülkelerden iki kat hızlı büyümeye devam edeceğini
gösteriyor. TÜRKİYE İÇİN KRİTİK SORU
Türkiye ekonomisinin de bu hızlı gelişen ülkeler arasına katılması
gerekiyor. Türkiye'nin yüzünü Doğu'ya dönmesi çok önemli. Bu şekilde
2023'te ilk 10 ekonomi arasında yer alabilir. Batı dünyası tarafından
geçmişte küçük görülen Çin, bugün Avrupa'nın finansal borçlarına çözüm
olabilecek konumda. ileride Çinli işadamları finansal olarak çökmüş
Avrupalı şirketleri alabilir. Uzun vadede iran, Çin'in potansiyel ortağı
olacak. Türkiye için asıl soru, Türkiye eski dünya düzeninde mi yoksa
yenisinde mi rol alacak.~
Capital: Peki Çin ile rekabet eden diğer gelişmekte olan ülke
şirketleri için neler önerirsiniz? Örneğin Türk şirketleri rekabet
anlamında ne gibi taktikler uygulamalı?
- Çok akıllı olmaları gerekiyor. Ülkelerin ekonomilerinin ellerindeki
mevcut değerlerini ve kaynaklarını çok iyi kullanmaları lazım. Çin
rekabeti karşısında ne yapılabileceğine iyi bakılmalı, strateji
belirlenmeli. Örneğin Endonezya, tekstil sektöründe Çin'e yenik düştü,
rekabet edemedi. Özellikle Türkiye'nin rekabet ettiği tekstil sektörü
çok ustalık isteyen bir alan. Türk şirketleri için en önemli kural,
dinamizm olacak. Çin çok büyük bir ülke olduğundan aynı anda çok farklı
kalitelerde üretim yapabiliyor. Çin'in kendi içinde de bölgelerdeki
sektörler, üretim kaliteleri değişiyor. Bu dinamik tabloyu görmek, ona
göre şekil almak lazım. Bir de tüm şirketler için asıl soru: "Çin'e ne
satabiliriz?" Çin çok hızlı büyüyen bir pazar olacak ve bu pazara mal
satacak olan şirketler de çok hızlı ilerleyecek. Türkiye de hızlı
büyüyen bir ülke... Ama bence büyümenin devam etmesi için ülke
ekonomisini yeniden konumlandırmak gerekiyor. Yeni endüstrilere yatırım
yapmak, dünyada önde olacağınız yeni alanlar bulmak şart.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?