Ürün Ömrü Yönetimi (PLM), son dönemin yükselen trendlerinden biri. Hatta geleceğin vizyonu olarak tanımlanıyor. Tasarım aşamasından başlayarak tüm ürün ömrünü yönetmeye yarayan PLM çözümlerine yapı...
Ürün Ömrü Yönetimi (PLM), son dönemin yükselen trendlerinden biri. Hatta geleceğin vizyonu olarak tanımlanıyor. Tasarım aşamasından başlayarak tüm ürün ömrünü yönetmeye yarayan PLM çözümlerine yapılan yatırımlar hız kazanıyor. Uluslararası araştırma şirketi Daratech’in verilerine göre, yazılım ve servisleri içine alan toplam global pazarın büyüklüğü 2005’te 10,42 milyar dolara ulaşacak. Türkiye’deki pazar ise henüz çok küçük. Ancak, ERP yatırımlarının tamamlanmasının ardından, pek çok şirketin PLM’e yatırım yapması bekleniyor.
Sanyo Elektrik, ev cihazları konusunda çalışan bir şirket. Likit kristal cihazlar, tekrar şarj edilebilen piller gibi ileri teknoloji ürünleri üretiyor. Sloganı “İnsanları ve dünyayı seviyoruz” olan şirket, multimedya alanında insanların hoşlanacağı teknolojiler üretmek için büyük çaba gösteriyor. Banyru adlı insan dostu robot bu amaçla hazırladığı projelerden bir tanesi. Banyru, iş dünyasının çeşitli etkinliklerinde insanları selamlayabilecek, onları karşılayabilecek, ses tanıma özelliği olan bir robot.
Sanyo’nun hedefi robot işinde 1 numara olmaktı. Sanyo, bu robotu yeniden tasarlamaya ve daha kullanıcı dostu hale getirmeye karar verdi. Bu amaçla robot üretimi konusunda uzman olan Tmsuk Co. ile anlaşıldı. Pazar payı kapabilmek için tasarım sürecini hızlı yapması gerekiyordu. PLM yazılımları sunan UGS şirketinin I-deas NX adlı tasarım modülünü aldı ve kullanmaya başladı. Böylece 2 boyutlu tasarım ortamına geçti. Endüstriyel ve mekanik tasarımlar 3 boyutlu modeller olarak yapıldı, Ve bu 3 boyutlu modeller üzerinde hem Sanyo hem de Tmsuk ekibi rahatça çalışabildi.
Tasarım süresi 2 boyutlu ortamda tasarlanan Banyru’nun ilk versiyonuna göre, yüzde 50 azaltıldı. Dolayısıyla, eskisi gibi 10 ay değil, 5 ayda tamamlandı. Yeni sistem sayesinde ara kontroller ekran üzerinden gerçekleştirilebildi ve takip edilebildi. Oysa Banyru’nun ilk versiyonu tasarlanırken robotun piyasaya çıkışı ertelenmek zorunda kalmıştı. Çünkü, problemler prototip üretimine dek saptanamamıştı. Prototip ise ayaklarını istenen biçimde hareket ettiremiyordu. 3 boyutlu tasarım olanağı sunan I-deas NX serisi sayesinde ise 3 boyutlu ortamda robot hareket ederken çeşitli parçaların nasıl hareket edeceğini, ve aralarındaki etkileşimi çok yüksek bir olasılıkla doğru olarak gösteriyordu.
Kapsamlı bir yazılım
Elektronik devi Sanyo’da yaşanan devrim niteliğindeki bu gelişmenin arkasında, son yıllarda kullanımı iyice artan “PLM (Product Lifecycle Management-Ürün Ömrü Yönetimi) yazılımları, dolayısıyla yaklaşımı var. PLM yazılımları, sadece bu süreçleri değil, ürünün yeniden konfigüre edilmesi, müşteri talepleri doğrultusunda yenilenmesi, resmi regülasyonlarına uygunluğunun test edilmesi, bakımı ve onarımı gibi aşamaları da kapsıyor. Bu sayede şirketler, tüm süreçlerini daha etkin kullanabiliyorlar.
PLM yazılımları çok sayıda modülden oluşuyor. En yaygın kullanılanları ise yeni bir ürünün tasarımını ve üretimini dijital ortama taşıyan modüller. Bu modüller bir yeni ürünün piyasaya sürülene dek geçtiği süreçleri yönetiyor.
Örneğin, PLM pazarının önde gelen oyunculardan Agile Software’in PLM çözümleri arasında bu süreçlerin yönetimi için 10 farklı modül bulunuyor. Örneğin, “Product Cost Management” (Ürün Maliyet Yönetimi) modülü ile bir ürünün üretim maliyetlerinin kontrol altında tutulması hedefleniyor.
Başarılı uygulamalar yayılıyor
Küçük ev aletleri üreticisi Rowenta, bu sistem sayesinde yeni bir ürünü pazara sunma süresini yüzde 25 kısalttı. P&G, PLM sistemini kullanarak yeni bir ürünün pazara sürülmesi için geçen 10 haftalık süreyi 1 haftaya indirdi ve malzeme maliyetlerinde 100 milyon dolar tasarruf sağladı. General Electric, artık yeni bir ürünü 48 ay değil, 18 ayda pazara sunabiliyor. Üstelik GE, bu sayede altyapı gereksinimlerinin azaltarak BT maliyetlerini 1 milyar dolar azalttı.
Sadece büyük şirketler değil, orta ölçekli firmalarda PLM’i kullanıyorlar. Örneğin, Securistyle, 340 çalışanıyla 50’den fazla ülkeye ihracat yapan İngiliz bir pencere üreticisi. PLM kullanmaya başladıktan sonra tasarım süresi 320 saatten 180 saate indi. Ürün geliştirme maliyetlerini yüzde 60 aşağıya çekti. Yıllık prototip yapma maliyetlerini 3’te 1’e indirdi. Pazara ürünlerini 2 -3 ay daha erken sürerek, ürün başına 140 bin Euro daha fazla satış geliri elde etti. Proje 20 ayda kendini amorti etti.
PLM’in bu gibi somut faydalarını gören şirketler bu konudaki yatırımlarını artırmaya başladı. Müşteriler arasında ürün tasarlayan ve üreten firmalar yatırımda başı çekiyor. Toyota, Motorola, P&G gibi dev şirketlerin yanı sıra, Securistyle gibi orta ölçekli üreteciler de bu konuda başarılı uygulamaları hayata geçiriyor.
Pazarın büyüklüğü ne?
Daratech’in verilerine göre, yazılım ve servislerini kapsayan PLM pazarın büyüklüğü 2005’te 10,42 milyar dolara ulaşacak. ARC Advisory Group ise 2003’te 5,31 milyar dolar olan Pazar büyüklüğünün, 2008’de 9,17 milyar doları aşacağını tahmin ediyor. ARC’ye göre PLM işinin bir alt kolu olan “ürün verilerinin yönetimi” en hızlı büyüyen alan olacak. Pazarın genelinin önümüzdeki 5 yıl boyunca yılda yüzde 11,5’ten fazla büyümesi bekleniyor.
PLM kavramının gelişimi, tarihçesi CAD-CAM sistemlerinin çıkışıyla başlıyor aslında. Bilgisayar destekli tasarım (CAD-Computer Aided Design) ve bilgisayar destekli üretim (CAM-Computer Aided Manufacturing) kavramları hem dünya hem de Türkiye için yeni kavramlar değil. Bugüne kadar pek çok şirket, CAD ve CAM çözümlerini kullanarak rekabet avantajı sağladı. Pek çok şirket için artık tasarım ve üretim bu iki teknoloji olmadan düşünülemiyor bile.
Günümüzün artan rekabet koşullarında, teknoloji geliştiren firmalar, bu iki kavrama yeni yaklaşımlar getirdiler. Bundan 10 yıl kadar önce ilk kez ürün veri yönetimi (PDM) adı altında bir çözüm kullanılmaya başlandı. Bu çözüm tasarım ortamındaki verilerin kontrolü, disipline edilmesi ve bunların optimizasyonuna olanak sağlıyordu.
Büyük oyuncular
SAP, Oracle, MS gibi büyük ERP üreticileri, PLM pazarının da öne çıkan oyuncuları arasında yer alıyor. Ancak, pazardan büyük payı bilgisayar destekli tasarım ve üretim çözümleri (Cad/Cam) sunan firmalar alıyor. Bu biraz da PLM’in mühendislik kökenli bir çözüm olmasından kaynaklanıyor. Her ne kadar son dönemde ERP firmaları da pazar paylarını artırsalar da, PLM pazarında hâla tasarım orijinli firmaların dominant olduğu görülüyor.
Daratech araştırma şirketinin verilerine göre, global PLM pazarından bugün en büyük payı alan iki oyuncu Dassault Systems ve UGS.
Dünyada yıllık gelirleri 1 milyar dolar düzeyine ulaşan bu iki şirketin PLM çözümleri, Türkiye’de de IBM ve Boğaziçi Yazılım tarafından pazara sunuluyor. Daratech’e göre, pazardaki diğer büyük oyuncular PTC, Autodesk, MSC Software, SAP, ANSYS, MatrixOne ve CADCEUS olarak sıralanıyor. Bu tanınmış büyük üreticilerin haricinde sektörel çözümler veya niş çözümler geliştirmiş küçük yazılım evleri de var. Kurumun özel gereksinimlerine göre uygun çözümler bulmak mümkün oluyor.
Yeni anlayış yerleşiyor
Pek çok şirket için “müşteri odaklılık”, toplam kalite, verimlilik ve hatta kârlılık kadar önemli bir kurum ilkesi olmuş durumda. Ancak, “müşteri odaklı olmak” artık sadece müşteri ilişkilerini geliştirmek anlamına gelmiyor. Müşteri veri tabanını geliştirmek, kampanyalar yaratmak, satış kanalları oluşturmak da yeterli olmuyor. Günümüz şartlarında mutlaka satılabilir ürün ve hizmetler yaratmak gerekiyor. Yani müşteri tarafından talep edilen doğru ürün veya hizmetleri tasarlamak, geliştirmek ve pazara sunmak daha büyük önem taşıyor. Diğer yandan ürün geliştirme süreci artık tek bir kurumun işi olmaktan da çıkıyor. Yeni bir ürünün özellikleri ve tasarımı ekosistem çerçevesinde şekilleniyor. Tasarım, pazarlama, satış, Ar&Ge, üretim, satın alma ve gerek olduğu takdirde genel yönetim gibi birimlerin hepsini içine alıyor. Bu nedenle tüm bunları koordine eden, yöneten, tasnif eden, sistematik ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayan bir sisteme ihtiyaç duyuluyor. İşte PLM çözümleri tam da bu noktada ortaya çıkıyor.
Otomotivciler öncü
PLM çözümleri bugün, daha çok ERP uygulamalarını hayata geçiren şirketlerde yaygın olarak kullanıyor. Özellikle ağır/büyük makine sanayi, inşaat ve taahhüt sanayi ve elektronik gibi bazı özel üretim alanlarında bu tür gereksinimler büyük önem kazanmış durumda. PLM çözümleri telekomünikasyon, ilaç, tüketim malzemeleri ve finansal hizmetler gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin ihtiyaçlarına da cevap veriyor.
Dünyada General Dynamics Land Systems, GM, Pella Corporation, 7-Eleven, Black&Decker, Gillette, Lockheed Martin, Siemens, , Motorola ve Dow Chemical Company gibi farklı sektörlerden çok sayıda şirket PLM ürünlerini kullanıyor.
PLM çözümlerinin dünyada yoğun biçimde kullanıldığı sektörlerden biri de otomotiv. Örneğin dünya otomotiv devlerinden Toyota, Volvo, Honda, Volkswagen, Daimler Chrysler gibi şirketler uzun zamandır PLM çözümlerine yatırım yapıyor. Türkiye’de de Tofaş ve Ford PLM konusunda öncü firmalardan.
Önce ERP yatırımı
Türkiye’de de Beko, Tai F16 fabrikası, Ford, Tofaş ve BSH gibi pek çok şirket PLM çözümleri kullanıyor. Ancak yine de PLM, Türkiye’de henüz çok yeni bir kavram. Dünyada yaklaşık 10 yıldır gelişen pazar, Türkiye’de yeni yeni oluşuyor. Gartner analisti Halil Aksu’ya göre, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, firmalar temel kurumsal kaynak planlaması ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, entegre PLM çözümlerine ihtiyaç duyacaklar. Boğaziçi Yazılım Genel Müdürü Özgür Şenel ise şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Dünyada PLM’e ilk yatırım yapanlardan biri Boeing’dir. PLM yatırımlarına çok verisi olan zengin firmalar başladı diyebiliriz. Ancak, bugün artık yazılım ucuzladı, yan sanayiye yayıldı. Dolayısıyla, bu etki Türkiye’ye de yansıyacak. Şu anda çok önemli olmasına rağmen öncelik orta büyüklükteki şirketlerde değil. Daha çok büyük şirketler yatırım yapıyorlar. Ancak ERP yatırımlarını tamamladıktan sonra orta büyüklükteki şirketlerin de yeni yatırım yapılacak bir teknoloji olarak dikkatini çekecek. PLM, bugün tüm dünyada özellikle tasarım ve üretim yapan firmalar için olmazsa olmaz bir çözüm haline gelmiş durumda. “
GLOBAL PAZARIN BÜYÜKLÜĞÜ 1,6 MİLYAR DOLAR
Günümüzde teknolojik gelişmeler hız kazandı. Piyasaya yeni ürün sürme süreci kısaldı ve rakip ürünlerin sayısı arttı. Bunların sonucunda pek çok firma, bu rekabet ortamında müşterilerinin ihtiyaçlarını en uygun şekilde, en kısa sürede ve en az maliyetle karşılamak için PLM çözümlerine yöneldiler.
2004 yılı için tahmin edilen pazar, sadece lisans satışları olarak, 2003 yılına göre yüzde 22 artışla 1,6 milyar dolara ulaştı. Bu rakamın 2008 yılı itibariyle 4,1 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu büyümenin de yüzde 30’unun Avrupa ülkelerinden geleceği düşünülüyor.
IDC’ye göre de PLM pazarındaki bu genişlemeden, noktasal çözümler sunan firmalardan çok, entegre çözümler sunan firmaların pay alması bekleniyor. Ürün geliştirme süreçlerini kurumsal kaynak planlaması uygulamalarıyla beraber yürütmek isteyen firmaların, bütün ihtiyaçlarına karşılık verecek entegre uygulama paketlerini tercih edecekleri tahmin ediliyor.
PLM PAZARI NASIL GELİŞİYOR?
NE İŞE YARIYOR Bir ürünü tasarlamaya başladığınızda üretimine, servisine ve ölene kadar olan süreyi bilgisayar ortamında takip edebiliyorsunuz. Bu yazılım çözümü bu süreçteki maliyetleri en aza indirmeye yarıyor. Bir ürünü satmadan önce para harcamaya başlıyorsunuz. Maliyet eğrisine baktığınızda bu paralar cebinizden çıkıyor. Ancak, ürünü piyasaya sunduğunuz andan itibaren para girmeye başlıyor. Paraların girişi artıyor, üst seviyeye çıkıyor ve zaman içinde ürün yaşlanıyor. İşte tüm bu süreç PLM ile kontrol altında tutuluyor.
YENİ PAZARLAR Ürün ömrü yönetimi çözümleri pazarı, dünyada çok hızlı büyüyor. Zaten PLM, günümüz rekabetçi ortamında iş ortaklarıyla birlikte çalışmak zorunda olan firmaların kullanması gereken bir çözüm. Son dönemde PLM için yeni pazarlar diye bir konseptten söz ediliyor. Örneğin moda tasarımı yapan tekstil firmalarına, FMCG dağıtım yapan şirketlerine kadar çeşitli yeni alanlarda da kullanılmaya başlandı. Bankacılık sektöründe para dağıtımının PLM ile gerçekleştirildiği sıra dışı örneklere de rastlamak mümkün.
BÜYÜME BEKLENTİSİ PLM yazılımı üretmek çok zor. Yaklaşık 300-400 tane modülden oluşuyor. Bu nedenle henüz yerli oyuncu yok. Boğaziçi Yazılım olarak biz uluslararası pazarın büyük oyuncularından biri olan UGS’nin TeamCenter ürününü pazara sunuyoruz. Bu müşteri büyüklüğüne göre kategorilere ayrılan bir ürün. Türkiye pazarı henüz çok küçük. Bizim de toplam PLM satışlarımız şu anda ciromuzun yüzde 10’unu oluşturuyor. Ancak, bu yıl bu oranın yüzde 30’a çıkabileceğini düşünüyoruz.
KOBİ’LERE UYGUN Türkiye’de PLM yeni oluşan ve hızla büyüyecek olan bir alan. Bugün KOBİ’ler için küçük paketler var. Dünyada pek çok orta ve küçük ölçekli işletme PLM çözümlerinden yararlanıyor. Türkiye’de de özellikle ana sanayi için çalışan KOBİ’ler zaman içinde bunu kullanmak zorunda kalacaklar. Bugün Ford, Tofaş gibi büyük üreticilerin yan sanayilerinde bu anlamda çeşitli örnekler görmeye başladık. Bu daha da yaygınlaşacak.
FIAT, TASARIM VE ÜRETİM SÜRECİNİ PLM İLE NASIL YÖNETTİ?
Fiat Auto, PLM ortamında dijital üretim sistemine geçen şirketlerden. Bu sistem ürün tasarlama ve geliştirme sürecini dolayısıyla şirketin mühendislik ve tasarım departmanlarını önemli oranda etkiledi. Bu uygulamanın hikayesi ise şöyle:
ÖNCE HEDEFLER
Bu sisteme geçilmeden önce, ilk adım olarak, şirket 8 hedef belirledi.
1. Entegre üretim verileri oluşturmak ve entegre süreçler geliştirmek.
2. Verilerin ve ürün geliştirme aktivitelerinin hem şirket içi tasarım gruplarıyla hem de tedarikçilerle ortaklık anlayışı içinde paylaşmak.
3. Üretim tesislerinin, süreçlerinin ve verilerin görünürlüğünü artırmak.
4. Süreç kalitesini artırmak.
5. Üretim ve süreçlerle ilgili olanlarda dahil her türlü veriyi yönetebilmek
6. Verilerin tekrar kullanımını ve standardizasyonunu sağlamak.
7. Ürün geliştirme sürecini iyileştirmek için yeni teknolojilerden faydalanmak ve kârlılığı artırmak.
8. Üretim tesislerinin kullanımının etkinliğini ve üretim verimliliğini artırmak.
SONRA UYGULAMA
Bu hedeflere ulaşmak için şirket öncelikle yapması gereken iki iş olduğunu saptadı. İlki ürün tanımlarını, üretim süreçlerinin tanımlarıyla entegre etmekti. İkincisi ise tasarım ve üretim bilgilerini tedarikçilerle paylaşmak. UGS’nin “E-factory” markasıyla sattığı dijital üretim sistemi alındı ve Fiat’ın yapısına uyarlandı. Fiat’ın ürün geliştirme süreci iki temel fazdan oluşuyordu. Kavram tanımlama ve araç geliştirme. Bu kapsamda detaylı tasarımlar yapılıyor, çeşitli analiz ve testler gerçekleştiriliyor, üretim süreçlerine karar veriliyor, kaynaklar yönlendiriliyordu. Yani üretim şemasının tümü planlanıyor ve gerçekleştiriliyordu.
Tüm süreçler doğal olarak birbirine bağlıydı ve zincirin tamamlanması aylar sürüyordu.
Ürün geliştirme sürecinde, üretim mühendisliğinde ve tedarikçilerde yapılan değişiklikler sürekli olarak tasarım sürecine yansıtılmaya başlandı. Dijital üretim sistemi sayesinde üretilebilir, kârlı araçlar, bütçe sınırları içinde ve daha hızlı biçimde tasarlanmaya başlandı.
Konsept tanımlama sırasında araç platformu, majör komponentleri ve alt sistemleri tanımlandı. Bunlar istenen performans, araçta bulunması istenen teknolojiler, kullanıcı istekleri, güvenlik konuları ve diğer faktörlerle ilişkilendirildi. Pazarın gerekleri ve taleplerini karşılayan bir platform oluşturuldu ve tasarımın bu altyapı üzerine yapılması sağlandı.
HANDE D. SÜZER
hdemirel@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?