“Dışarıdan Teklif Yağıyor, Çok Hızlı Büyüyeceğiz”

IC Holding, son dönemin hızlı gruplarından. Uzun yıllar sessiz ve derinden giden holdingin patronu İbrahim Çeçen, inşaat, turizm, demir-çelik ve havaalanı-liman işletmeciliğinde yollarına devam ede...

1.09.2007 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

IC Holding, son dönemin hızlı gruplarından. Uzun yıllar sessiz ve derinden giden holdingin patronu İbrahim Çeçen, inşaat, turizm, demir-çelik ve havaalanı-liman işletmeciliğinde yollarına devam edeceklerini söylüyor. 38 yılda 19 şirket, 5 bin çalışan ve 470 milyon dolara ulaştıklarına dikkat çekiyor. Ancak, gelecek için çok iddialı konuşuyor. “Özellikle enerji ve işletmecilikte hızlı büyüyeceğiz. 10 yılda Türkiye’nin parlayan yıldızlarından olacağız” diye devam ediyor. Çeçen, “Arap ülkeleri ve Rusya’da ciddi miktarda para yatırıma dönmek istiyor. Bize teklifler geliyor. Karlı bulursak, yeni sektörlere girebiliriz, mevcut sektörlerimizi daha hızlı büyütebiliriz” diyor.

Ağrılı İbrahim Çeçen iş hayatına devletin mühendisi olarak başladı. Ancak memuriyet hayatı yalnızca 1,5 yıl sürdü. Dönemin Valisi’yle yaşadığı bir anlaşmazlık onun açığa alınmasına neden oldu. Memuriyet sonrasında ise arkadaşı Yasin Barut ile bir mühendislik ofisi açtı. 1969 yılında kurulan bu şirketle de bugünkü IC Holding’in temelleri atılmış oldu. 38 yılda binden fazla devlet ihalesine girerek bir işten diğerine koşan Çeçen, çok sayıda yol, baraj, okul, hastane, fabrikaya imzasını attı.

Müteahhitlikten kazandığıyla da yetinmedi. Oradan elde ettiği sermaye ile önce ticarete ardından turizme girdi. Ticarette aradığı büyüme ortamını bulamayınca turizme odaklandı. Turizmin ardından enerji, enerjinin ardından da havalimanı, liman inşası ve işletmeciliği geldi.

Bugün adını İbrahim Çeçen’in isminin baş harflerinin İngilizce yazımından alan IC 19 şirketi, 5 bin çalışanı ve 470 milyon dolarlık cirosu ile dev bir grup.

Bugüne kadar sessiz sedasız büyümesini sürdüren grup son yıllarda kamuoyuna yansıyan Galataport, Bomonti Bira Fabrikası, Antalya Havalimanı ve Sabiha Gökçen gibi büyük ihalelere katılımıyla adından hiç olmadığı kadar söz ettirdi. Bilmeyenler ise onun nasıl olup da birden bire bu kadar büyük işlerle ortaya çıktığını merak ettiler. Bu merakı haklı bulan İbrahim Çeçen, “Bu durumu biz müteahhitler yarattık. Sadece işe odaklandık ve gizli kaldık. Oysa bu tutum artık bize yarar değil zarar veriyor. Mesela biz yıllarca istikrarlı büyüyen bir grubuz. 38 yıldır büyümemizi hazmederek devam ettirdik. Hiç radikal virajlarımız olmadı” diyor. Bugüne kadar istikrarlı ama gizli büyüyen Çeçen, bundan sonrasında ise daha iddialı ve açık olmak niyetinde. Yer aldığı inşaat, turizm, enerji, havalimanı ve liman işletmeciliğinde güçlü ortaklıklarla dünyaya açılmayı planlıyor. Çeçen gelecek hedeflerinden bahsederken de iddiasını net şekilde ortaya koyuyor: “Özellikle enerji ve havalimanı işletmeciliğinde hızlı bir büyüme yaşayacağız. Şuna kesinlikle eminim IC Holding 10 yıl içinde Türkiye’de yıldızı parlayan holdinglerin en önde gelenlerinden olacak. Birkaç yıl içinde de ciromuzu 1 milyar doların üzerine çıkarmak istiyoruz.”

IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çeçen’le büyüme hikayesini, faaliyet gösterdiği sektörlerdeki performanslarını ve gelecek hedeflerini konuştuk.

* Kaç sektörde yer alıyorsunuz, işlerinizin sektörlere göre dağılımından bahseder misiniz?
Amiral gemimiz inşaat. İşe inşaatla başladık, bu sektörde 2 şirketimiz var. Bunlardan biri lokal olarak arazi geliştiriyor ve kendi yapılarını yapıyor. İkincisinin ise uluslararası niteliği ve 38 yılık geçmişi var. Türkiye’de çok yerde hava yolu, karayolu, liman, büyük hastaneler, toplu konutlar yapan bir şirket. Yurtdışında Azerbaycan’da işleri var. Bizim bütün şirketlerimiz inşaattan kazanılan paralarla oluşturuldu.

* İnşaattan sonra ikinci sektörünüz sanayi oldu, ancak sanayide çok fazla büyümediniz, neden?
İnşaattan sonra ikinci büyük açılımımızı sanayi sektöründe yapmak istedik ama sanayide sadece çelik yapılarda kalabildik. Çelik konstrüksiyon alanında Treysan adında Ankara’da bir fabrikamız var. Kendi alanında Türkiye’nin en büyüklerinden birisi. Aşağı yukarı 1977 yılında imalata başladı. Onu daha fazla geliştirebilme imkanımız olmadı. 50 milyon dolar cirosu olan, kendi alanında liderliğe oynayan bir dalda kaldı.

Bu bizim tercihimiz değildi, şartlar bizi bu noktaya getirdi. Eskiden sanayi avantajlıydı. Devlet desteği vardı. Bugün dev olan holdinglerin hepsi o dönem sanayide elde ettikleri avantajların meyvesini yiyorlar. Biz ona biraz geç kaldık. Çünkü bizim işe girdiğimiz dönemde sanayi tekeller tarafından kapışılmıştı. Onlarla rekabet gücümüz yoktu. Dolayısıyla sanayide büyüme şansımız olmadı.

* Üçüncü olarak da turizm sektörüne giriş yaptınız… Turizmdeki gücünüz nedir?
15 yıldır faaliyet gösterdiğimiz turizmde iki şirket var. Antalya’da dört otelimizde toplam 3 bin 500 yatak kapasitesine sahibiz. İstanbul’da bin yataklı Bomonti Oteli’ni yapıyoruz. Bu sektörde de Türkiye’nin büyükleri arasında yerimizi aldık. Hedefimiz IC markasını öne çıkarmak.

Yurt içinde ve yurtdışında sadece kendi otellerimizi değil, dışarıdan kiralayacağımız otelleri de IC markasıyla işletmek istiyoruz. Yurtiçi ve yurtdışında öz sermayemizle yapabildiğimiz ölçüde otel inşaa edip yöneteceğiz. Bu konuda emin adımlarla ilerliyoruz.

Özellikle Bomonti İstanbul’un en büyük oteli ve kongre merkezi olacak. İçinde alı��veriş alanları, müze ve tiyatro inşa edilecek. Proje 2010 yılında bittiğinde IC markasının adı daha fazla duyulacak. Turizm gelecekteki ümitli sektörlerimizden birisi.

* Enerjide pazardaki konumuz ve üretim kapasitesinizden bahseder misiniz?
Enerji de güçlü olduğumuz sektörlerden. 1991 yılında başladığımız enerji özelleştirme çalışmalarından sonuç alamadık. Ama 1998 yılında yeniden enerji şirketi kurarak Türkiye’de yap-işlet-devret modeliyle hidroelektrik santralleri yapmaya başladık. Bugün geldiğimiz noktada 2 milyar kw saat gibi büyük bir üretim kapasitemiz var.

Bu konuda çok iddialıyız. Türkiye’nin artan enerji ihtiyacını karşılamak için her yıl 5 milyar dolar yatırım yapma mecburiyetinde olduğunu düşünüyoruz. Elektrik sektörü yeni liberalleşiyor. Sektör özelleştikçe rekabet ortamı gelişecek. Bu işe önce giren, daha güçlü yapan şirket olarak avantajımızı kullanıyoruz.

Yabancı şirketler bize çok itibar ediyorlar. Dünyanın en büyük enerji şirketlerinden Amerikan AES’e bundan 3 ay önce hisselerimizin yüzde 50’sini sattık. AES’in şu andaki üretim kapasitesi Türkiye’nin toplam üretim kapasitesinden daha fazla. Yıllık 12,6 milyar dolarlık ciroları var. Bundan sonraki hareketlerimiz onların know-how’larıyla daha güçlü olacak.

* Son dönemde hava ve liman işletmeciliğindeki işlerle adınızdan söz ettirdiniz… Bu alanda da diğerlerinde olduğu gibi büyümeyi düşünüyor musunuz?
Şu anda son yıldızımız hava ve liman işletmeleri. Hava ve liman işletmelerinin hem inşaatını yapıyor, hem de işletiyoruz. Bu bize avantaj getiriyor. Şu anda elimizde Antalya terminali işletmesi var. 15 yıllığına onu işletiyoruz.

Aynı zamanda Çeşme Yat Limanı’nı inşa ediyoruz, bittikten sonra işleteceğiz. Bu sektörde yeni organize oluyoruz, ümidimiz çok. Bizim çalıştığımız sektörler; inşaat, turizm, enerji, hava yolu ve liman işletmeciliği uluslararası niteliğe sahip, iç ve dış pazarda çok büyük geleceği olan sektörler. Bu nedenle bu sektörlerde büyümek istiyoruz. Başka sektörlere kayma niyetimiz yok.

* Bu sektörlerin cazibesi nedir?
Dünyanın her tarafında inşaat yapma imkanımız var. Enerjide dünyanın her tarafında enerji üretme ithal etme, ihraç etme imkanı mevcut. Turizm derseniz dünyanın en ücra köşesinde de turizm yapabilirsiniz. Hava ve liman işletmeciliği dünyanın en cazip sektörlerinden bir tanesi. Çünkü dünyadaki bütün havalimanları eski, hepsi yenileniyor.

* Toplam gelirlerinizin sektörlere göre dağılımı nedir?
İnşaatta, hava ve liman işletmelerinde cirolar yüksek. Enerji henüz ciroyu çok yükseltecek mertebede değil. Turizmin cirosu yüksek değil. 3 bin 500 yatak kapasitemiz var. Bu 50-60 milyon dolarlık bir ciroya tekabül ediyor. Bomonti biterse 50-60 milyon dolar da oradan gelir.

* Turizm çok karlı değil derler ama turizme çok büyük yatırımlar yapılıyor. Siz turizmden kar ediyor musunuz?
Turizm, şu anda geri dönüş hızı yüksek, karlı bir sektör değil. Bizim turizmde ayakta kalmamızın tek nedeni, yatırımlarımızı öz sermaye ile yapmamız. Eğer kredi ile yatırım yapsaydık, bunların altından kalkamazdık. Çünkü, aşağı yukarı her 3 yılda bir krize giriyoruz.

-Önümüzdeki dönemde nasıl bir büyüme stratejisi izleyeceksiniz?
 Amiral gemimiz inşaat. Turizm, enerji, havayolu ve liman işletmeciliği de bizim odaklandığımız diğer sektörler. Önümüzdeki dönemde hızlı büyümeyi enerji ve havalimanı işletmeciliğinde yaşayacağımızı düşünüyoruz.

İnşaatın kapasitesi büyük. Enerjide siz 1 milyar kw saat üretim yaptığınızda, bunun paraya dönüşü yıllık 60-70 milyon dolardır. Ama inşaatta büyük bir proje alırsınız ve cironuz hemen yükselir. Hacim olarak inşaat her zaman kapasitesi büyük bir sektör. Ama enerjide ve hava yolu işletmeciliğinde ilerde çok büyük paralar kazanacağımızı ve bu iki sektörün bizim öncü sektörlerimiz olacağını düşünüyorum.

Hedeflerimizi de yolumuzu da netleştirdik. Hangi sektörlerde büyüyeceğimiz belli. Düşünün, hedef belli, imkanlarınız var, iş gücünüz var, bilgi birikimi ve deneyiminiz var, eğitiminiz buna müsait, dünyada da sermaye var. Dolayısıyla büyürüz.

Şuna kesinlikle eminim IC Holding 10 yıl içinde Türkiye’de yıldızı parlayan holdinglerin en önde gelenlerinden olacak. Büyüme hızlarımız yıllara ve sektörlere göre değişiyor. Ama yüksek büyüme oranlarıyla çalışıyoruz.

-Kendinize somut bir hedef koydunuz mu? Örneğin ciro olarak…
Şu anda temel sektörlerimizi belirlemiş durumdayız. Yakın zamandaki en büyük hedefimiz her sektörü birer holding şekline getirmek. Birkaç yıl içinde ciromuzu 1 milyar doların üzerine çıkarmak istiyoruz.
Şu anda dünyada da Türkiye’de de bir fırsatlar dönemi var. Gezen, yatırıma dönmek isteyen çok ciddi paralar var. Arap ülkelerinde ve Rusya’da ciddi miktarda para yatırıma dönmek istiyor. Bize de teklifler geliyor. Karlı projeler bulursak mevcut sektörlerimize ilave sektörler getirebiliriz. Mevcut sektörlerimizi daha hızlı büyütebiliriz. Çünkü şu anda özellikle seçimden sonra Türkiye’de yatırım şevk ve heyecanının çok yükseleceğini düşünüyoruz

Çince Eğitim Verecek Üniversite Kuruyor

Bursiyerim Milletvekili Oldu
 Ben zor şartlarda okudum. Ağrı’dan eğitim için Ankara’ya gelince talebe yurdu olarak kullanılan 40 kişinin yattığı bir dairede kaldım. Aylık 20 lira ücret ödüyor, buna bile zorlanıyorduk. Dolayısıyla eğitime karşı bir duyarlılığım var. Aşağı yukarı 20 yıldır öğrencilere burs veriyorum, benim gibi Doğudan gelen ve okumakta zorluk çeken fakir aile çocuklarını belirledim. Bursiyerlerim arasında hakim, doktor ve milletvekili olan bile var. Ama sadece burs vermek ve okul yapmak beni tatmin etmedi.
Asıl amacım üniversite yapmak ve yapılmasına ön ayak olmak. Bunu kendime misyon edindim.

10 Fabrikanın Yapamayacağı  İyilik
Yıllar süren uğraşlarım sonunda sonuç verdi. Ağrı’da bir üniversite inşa edeceğim. Proje hazır. Başka illerdeki öğrencilere cazip olması için Çince, Rusça ve Farsça eğitim verilecek. İşi ucuza, süratli ve de kaliteli yapacağız. Üniversiteyle sadece eğitim sorununu çözmeyecek, vilayetin ekonomik, külterel ve sosyal yapısını kökten değiştireceğiz. Bir öğrencinin ayda 100 lira harcadığını düşünün 20 bin öğrenci ne eder hesap edin. 10 tane fabrika açsanız o iyiliği yapamazsınız.

500 Varlıklı Aileyi Harekete Geçirecek
Türkiye’de benim gibi üniversite yapabilecek kadar varlıklı en az 500 aile var. 500 ailenin yüzde 10’u bu işe el atsa 50 tane üniversite eder. Bitlisli Eren ailesi bunu Bitlis’de yapıyor, Çeçen ailesi de Ağrı’da yapıyor. Geriye kaldı 48 aile. Bu 48 aile 48 üniversiteyi 5 yıl içinde bitirir. Ve devlet 5 milyar dolarlık üniversite külfetinden kurtulur. Üstelik devlet pahalıya mal ederken biz ucuza mal ederiz. Hatta aile bireyleri korkmasınlar çok büyük paraları gitmez. Öyle güzel projeler oluştururuz ki devletin dörtte bir fiyatına mal ederiz. Onlara mühendislik de yaparız.

Müteahhitler Yıllarca Neden Gizlendiler?

Büyüklerin Sermaye Kaynağı
Türkiye’nin kuruluş yıllarında hiçbir şey yoktu. Bugünkü Türkiye’nin gelişmişliğini göz önüne getirirsek, yapılan bütün bu eserler Türk müteahhitlerinin eseridir. Ama bizim müteahhitlerin eksik bir tarafı var, o da gizemli davranmak. 1930’lu yıllarda Vehbi Koç’un ilk işlerinden birisi taahhüttü. Ankara Numune Hastanesi’ni yapmıştı. Eski Meclis’in kiremitlerini de Vehbi Koç değiştirmişti. Doğuş Holding’in de ilk işi taahhüttü. Yani onlar da müteahhitlikten bir sermaye elde ederek sanayiye ve diğer sektörlere kaydılar.

Türkiye’nin Kahramanları
 Bana göre müteahhitler Türkiye’nin gizli kahramanları. Hiçbir makinenin olmadığı yerde demiryollarını yaptılar. Katırlarla, insan gücüyle demiryolunu inşaa ettiler. Ancak bu şirketler kapalı devre çalıştılar.
Müteahhitlerin gün yüzüne çıkmama nedeni yoğun çalışma temposu. Mühendislerin çoğunda bu vardır. İşin PR’ına önem vermezler. Bu nedenle de piyasada bilinmezler. Mesela Atatürk Barajı’nı kimin yaptığını kimse bilmez. Bu barajı Türkiye’nin en zengin ailelerinden biri olan Ata İnşaat ve üç ortağı yapmıştır.

Gizlilik Artık Zarar Veriyor
Ben de bu sektörün içinden geliyorum. Üçüncü jenerasyon sayılıyorum. Ama bu gizli kalmışlığın yıkılması taraftarıyım. Çünkü yıllarca kapalı devre iş yaptıktan sonra, bir anda kamuoyunun dikkatini çeken bir iş aldığınızda, kamuoyu, “Kim bu, yeni mi geldi, parayı nereden buldu” diye bir sürü soru soruyor. Bunun için de artık eskisi gibi kapalı devre çalışmanın faydalı değil, zararlı olduğunu görüyorum. İşlerin açıklanması gerekiyor. Bir fırsatım olursa müteahhitlerin tarihçesini yazacağım.

 “Dev Ortaklıklarla Dünya Piyasasına Açılacağız”

Turizmde Partner Arıyoruz
Bulunduğumuz sektörlerde güçlerimizi bu işi çok iyi yapan yabancılarla birleştirip, dünyaya açılmak istiyoruz. Enerjide Amerikan AES şirketiyle bu işi yaptık, başardık. Turizmde henüz partnerlerimizi seçemedik, ama yabancı partnerlerle ilişkimiz devam ediyor, mutlaka olacak. Ortaklıkta bize güç katacak şirketler arıyoruz, yoksa bizim gücümüz bize yetiyor.

Yattaki Ortağımız Kraliçe’nin Arkadaşı
Yat limanlarında bir İngiliz ortağımız var. “Kraliçenin arkadaşı Çeşme’de yat limanı yapacak” diye gazeteler yazdı, o bizim ortağımız. İnşaatta da ortaklarımız var ama proje bazlı ortaklıklar. Örneğin Ankara-İstanbul hızlı tren işini Çinliler’le yapıyoruz. Eskişehir’den İstanbul’a kadar olan bölümünü biz yapıyoruz.

Çinlilerle Avantajlı İşbirliği
Neden Çinliler? Çünkü hem teknolojileri var hem de 720 milyon doları yüzde 2,5 faizli kredi ile getirdiler. Şu anda biz hazineye yüzde 10’la borçlanıyoruz. Düşünsenize Çinliler 20 yıl vadeli olarak 720 milyon dolar getiriyor. Bu az bir para değil. Bu kredinin anlaşması imzalandı, bir ay içinde inşaata başlayacağız. İnşaallah 2-3 yıl içinde siz Ankara İstanbul arasını hızlı trenle 2 saatte gidip geleceksiniz. Onun için inşaatta da proje bazlı buluyoruz. Yarın bir gün başka bir proje için, teknoloji ve para getirecek başka biri çıkar, onunla ortak oluruz. Bu dev firmalarla dünya piyasasına açılacağız.

* Dört oğlunuz var… Oğullarınızın eğitim durumu nedir?
Dört oğlum var, en büyük oğlum mimar. İkinci inşaat mühendisi, üçüncü işletmeci, dördüncü de ticaret okudu.

* İhtiyaçlara göre mi yetiştirdiniz?
Yok ihtiyaçlara göre yetiştirseydim birini hukukçu yapardım. Hukukçu eksik. Dört oğlum da yurtiçinde ve yurtdışında en iyi okullarda okudu, yabancı dil biliyor, şirketlerde uzun süredir önemli görevler yapıyor.

Biz burada şirketlerle aileyi ayırıyoruz. Şirketler birer kurumsal kuruluştur. Çocuklardan kabiliyetli ve yeteneği olanlar görev alıyor. En tepede görev alan da var, ortada görev alan da... Ama hepsi işe alttan başlayıp yükseldiler. Bir profesyonel gibi çalışıyorlar.

* Oğullarınızın şirketteki pozisyonu nedir?
En büyük oğlum Murat Çeçen turizm ve inşaattın başında. Enerjide Fırat Çeçen, havalimanları işletme şirketlerinin başında aynı zamanda Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi olan Serhat Çeçen var. Küçük oğlum Salih Çeçen de gayrimenkul şirketinin başında.

* Aile anayasanız var mı?
Evet var. Her şey planlı, programlı. Denetçilerimiz bizi takip eder, sapmalar konusunda bizi uyarırlar. Şöyle bir gerçek var: Türkiye’de ikinci jenerasyonda başarılı şirket oranı yüzde 15 ve bu oran giderek düşüyor.

Bunun tek sorumlusu kurucu lider. Eğer kurucu lider planlamayı iyi yaparsa, şirket jenerasyonlar boyunca başarısını devam ettirir. Kurumsallaşmanın sorumluluğunun bende olduğunun bilincine 15 yıl önce vardım. 15 yıldır kendimi bu konuda eğitiyorum.

* Veliaht planı yaptınız mı?
Doğal olarak veliahtı Allah tayin ediyor. İlk çocuğunuz veliaht oluyor. Ama o sorumluluğu taşıyamıyorsa yerine başka biri geçer. Kurumsallaşmayı yaptığınız zaman bu işi de çözmüş oluyorsunuz.

Nilüfer Gözütok
ngozutok@capital.com.tr

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz