Tüketiciye biraz garip gelebilir. Ancak, beyaz eşyadan otomobile, kozmetikten gıdaya, çok sayıda sektörde “fiyat düşüşü” endişesi var. Sektör yetkilileri, “reel fiyatlardaki” gerilemeye dikkat çeki...
Tüketiciye biraz garip gelebilir. Ancak, beyaz eşyadan otomobile, kozmetikten gıdaya, çok sayıda sektörde “fiyat düşüşü” endişesi var. Sektör yetkilileri, “reel fiyatlardaki” gerilemeye dikkat çekip, bu tablonun devamı halinde, yatırım, istihdam ve büyüme konusunda mesafe alınamayacağını belirtiyorlar. Yapılan araştırmalar da reel fiyat düzeyi konusundaki değerlendirmeleri haklı çıkarıyor. Sigara, kişisel bakım ve temizlik kağıtları ise bu trendin dışında kalan ürünler olarak öne çıkıyor.
Aslında sıradan tüketici için biraz garip gelebilir. Türkiye’deki tüketici, son yıllarda enflasyon baskısı altında yaşıyor. Dolayısıyla, ev kadınından yöneticiye kadar herkes artan fiyatlardan şikayetçi... Ancak, “düşük fiyat” sendromunu yaşayan, bunu sektörlerinin önündeki en büyük engellerden biri olarak görenler de var. Onlar da dünyadaki ekonomik durgunluğun da etkisiyle, fiyat baskısını son dönemde enselerinde duymaktan yakınıyorlar. Üstelik bu yakınma, gıdadan kozmetiğe, otomobilden beyaz eşyaya her sektörde kendini hissettiriyor.
İşin doğrusu buradaki “fiyat sendromu”, tüketicinin algıladığından biraz farklı... Sektör yetkililerinin şikayeti, “reel fiyat düzeyi”nin gerilemesi... Ürün fiyatlarındaki reel gerilemenin, sektörlerine darbe vurduğundan yakınıyorlar.
Önceleri otomobil, beyaz eşya ve bilgisayar gibi dayanıklı ürünlerde hissedilen bu eğilim, son dönemde temel gıda maddeleri, şekerleme ve içecek gibi hızlı tüketim ürünlerine de yansıdı. Düşük fiyat düzeyi, kâr marjlarını aşağıya çeken en önemli unsurlardan biri haline geldi. Yetkililere göre, bu eğilim ekonomi normale dönene kadar devam edecek. Bu da birim fiyatlarının yanı sıra satışlarının eski düzeyine ulaşmasını bekleyen çok sayıda sektör için kötü haber niteliğini taşıyor.
Türkiye’de 2000 yılını parlak satış rakamlarıyla kapatan beyaz eşya, elektronik eşya ve otomotiv sektörü, 2001’de beklenmedik oranlarda küçüldü. Dayanıklı tüketim mallarında iç pazar 2000 yılında yüzde 15 büyümüştü, 2001’de ise yüzde 40 oranında küçüldü. Otomobilde 2000 yılında yüzde 85 büyüyen iç Pazar, sonraki yıl yüzde 70 daraldı.
Arçelik yetkilileri, 1997’de (aralık ayı itibariyle) 637 dolar olan bir buzdolabının fiyatının, 1998’de 673 dolara çıktığını, 1999’da ise 592 dolara gerilediğini söylüyorlar. Bu gerileme, 1999 yılında yaşanan depreme bağlanıyor. Arçelik yetkililerinin verdiği bilgilere göre, artan taleple birlikte 2000 yılında buzdolabının fiyatı 607 dolara yükseldi. Ancak, sonraki yıl, krizin etkisiyle 476 dolara indi.
Çamaşır makinesi fiyatları için de benzer bir trend söz konusu. 1997’de 455 dolara satılan çamaşır makinesi, 1999’da 423 dolara alıcı buldu. Aynı makinenin fiyatı 2001 yılında 267 dolar düzeyine kadar geriledi.
Beyaz eşya sektörü, iç pazardan kaynaklanan kayıplarını ihracata ağırlık vererek kapatıyor. Bu nedenle, sektörde kapasite kullanımının düşmesi veya yatırımların durdurulması gibi sorunlar yaşanmıyor. Arçelik, 2000 yılı temmuz ayında başlattığı 35 milyon dolarlık yatırım projesine devam ediyor ve 2002’nin mayıs ayında tamamlamayı planlıyor.
Sektörde hayatın normal akışına dönmesi için fiyatların tekrar 1999 veya 2000 düzeyini yakalaması gerektiğini belirten Arçelik yetkilileri, “Ancak, bu önümüzdeki 1 yıl içinde mümkün görünmüyor”diyorlar.
Dünya genelinde, son yıllarda “C” segmenti olarak nitelenen, orta büyüklükteki aile araçlarının kapasitesi çok yükseldi. Sonuçta, pazardaki arz-talep dengesi bozuldu. Opel, Ford ve Volkwagen gibi şirketler, kendilerini fiyat çekişmesinin içinde buldular. Artık gelişmiş ülkelerde bile, yüzde 10 – 15 civarındaki indirimler otomobil piyasasında normal karşılanıyor. Otomobil satışlarında internetin de işin içine girmesi ikinci el üzerindeki fiyat baskısını müthiş artırdı.
Türkiye’de ise şubat krizi sonrasında C segmentinde yer alan Honda Civic, Opel Astra, VW Bora ve Golf, Toyota Corolla ve Renault Megane gibi otomobillerin fiyat düzeyi, 2001 yılının aralık ayına kadar hızla geriledi. 2002 yılında ise fiyatlar kriz öncesi düzeyine ulaştı, hatta geçti. Bunda, 2001 yılının son döneminde geri çekilen KDV ve ek taşıt alım vergilerinin tekrar eski seviyesine dönmesi de rol oynadı.
“200 bin düzeyi geçilmeli”
Anadolu Honda Satış ve Pazarlama Müdürü Ümit Karaarslan bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Düşük kredi faizlerinin katkısı ile 2000 yılında 466 bin otomobil satıldı. 1998 – 2000 yılı arasındaki dönemde C segmentindeki araçların satış potansiyeli arttı.
2001 Şubat ayında kriz öncesinde C segmentindeki ortalama fiyat 17 bin 317 dolar idi. Bu düzeyi 100 olarak kabul edilip, bir endeks yaptığımızda, fiyat düzeyinin şu şekilde seyrettiğini görüyoruz. 2001 yılının mart ayında fiyat seviyesi 77.5 düzeyine geriledi, nisan ayında 81.6 düzeyine ulaştı. Nisan ayından itibaren kasıma kadar sürekli gerileyen fiyat düzeyi, kasım ayında 70,3 olarak gerçekleşti. Aralık ayı itibariyle otomobil fiyatları çıkışa geçti. Şubat 2002 itibariyle C segmentinde fiyatlar kriz öncesi düzeyini aştı ve otomobil fiyat endeksi 108.8 seviyesine ulaştı.”
Ancak, sektör yetkilileri bu tabloyu yeterli görmüyorlar. Onlara göre, otomobil sektörünün normal seyrine dönebilmesi için mevcut fiyat düzeyinin korunması ve satış rakamlarının en az yıllık 200 bin adede ulaşması gerekiyor. Ümit Karaarslan, “Ancak, bu noktadan sonra sektör tırmanma eğilimine geçebilir. Yapısal değişikler sağlıklı biçimde gerçekleştirilse istikrara er veya geç ulaşılacağına inanıyoruz” diyor.
Tüm dünyada büyük boy sistemlerden kişisel bilgisayarlara kadar her türlü donanımın fiyat/performans oranı sürekli olarak düşüş eğiliminde. PC fiyatları her yıl yaklaşık yüzde 10 oranında geriliyor.
Bu nedenle Türkiye pazarında yaşanan fiyat gerilemesini tek başına krize bağlamak pek doğru olmaz. Ancak, talepteki düşüşün de fiyatlar üzerinde belli bir ölçüde etkisi olduğu söylenebilir. Compaq Pazarlama İletişim Müdürü Deniz Üney, 1999 – 2002 yılları arasında dolar bazında ortalama fiyatlarının 1.200 dolardan 849 dolara gerilediğini söylüyor.
Fiyatların gerilemesinde, PC satışlarının, 2001’de, 2000 yılına göre yüzde 55 oranında düşmesi de elbette etkili oldu. Ancak, Compaq Pazarlama İletişim Müdürü Deniz Üney, fiyat düzeyindeki gerilemenin, müşteri profiline yeni açılımlar getirdiğini söylüyor ve şu gözlemini aktarıyor:
“Türk Lirası bazında fiyat artışı, son 3 yılda enflasyon düzeyinin yüzde 10 altında kaldı. Sonuçta, daha geniş bir kitlenin uzun vadede bilgisayar sahibi olma şansı artıyor. Bu nokta da 2000 ve 2001 yılında KOBİ’lerin yatırımlarının yaklaşık yüzde 50’sini kişisel bilgisayar ve sunucu (server) yatırımlarından oluştu.”
Son dönemde yaşanan tüm gelişmeler, pazardaki oyuncuların fiyat stratejilerini belirlerken çok daha farklı davranması gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü, perakendeciler ve üretici firmalar, enflasyonu düşürme çabaları devam ettiği sürece fiyat baskısını hissedecekler.
ACNielsen tarafından yapılan analizler, hızlı tüketim ürünleri sektöründe ciro ve satış miktarı arasındaki farkın açıldığını ortaya koyuyor. Yapılan analiz sonucu ortaya çıkan grafik aynı miktarda mal satılarak çok daha az ciro yapılabildiğini gösteriyor. Buradan iki önemli mesaj çıkıyor... 1999 sonrasında kimi sektörlerde birim fiyatlar enflasyondan daha az arttı, bir anlamda geriledi. Buna ek olarak tüketicilerin birçok ürün kategorisinde daha ucuz ürünlere yöneldiler, aynı miktarda tüketim yapsalar bile daha az ödemeyi tercih ettiler.
Hızlı tüketim ürünleri pazarında diğer pazarlara göre az daralma yaşarken, reel fiyatların 2000 yılının altında kaldığını söyleyen ACNielsen Perakende Ölçüm Hizmetleri Müdürü Sevil Ermin, bu gelişmenin yol açtığı sonuçları şöyle sıraladı:
*Düşük fiyatlı ürünlerin, ekonomik büyük paketlerin, market markaları ve promosyonların etkinliğinin artmasıyla birlikte, fiyatlama en önemli kriter haline geldi.
* İndirim mağazalarının da payı önemli şekilde arttı. Alt gelir grupları açık semt pazarlarına yöneldi.
* Genel olarak diğer kanallara göre daha ucuz fiyatlar sunan süper marketlerin ticaret payının son yıllarda artması da, ortalama fiyatların düşmesinde önemli bir etken oldu.
* Perakendeciler için organize ticarete geçiş önem kazandı, kârlı olmayan mağazalar kapatıldı.”
ACNielsen Modelleme ve Analitik Müdürü Çağla Bakış, 1999 sonrasında hızlı tüketim ürünleri pazarında yaşanan gelişmeleri ve yeni dönemde hakim olacak fiyat stratejilerinin ana temasını şöyle özetliyor:
“Türkiye’de ekonomi 1999 sonundan itibaren enflasyonist ortamın dışına çıkmaya çalıştı. Bu durum, piyasada miktar satışları üzerinde pek fazla olmasa da, fiyatlar üzerinde bir baskı yarattı. Türkiye’de ilk defa ‘öngörülen’ enflasyona göre ayarlanan maaşlar gündeme geldi. Daha öncesinde memur gelirleri ve diğer tüm gelirler ‘gerçekleşen’ enflasyona, yani bir önceki dönemde oluşan enflasyona göre belirleniyordu. Ücret artışları öngörülen enflasyona göre yapılmaya başladıktan sonra, öngörüler birebir tutmadığı için, gerçek gelir biraz düştü.
Ucuz ürünlere kayma başladı. Bu trend ortaya çıkınca, fiyat belirleme eskisinden daha önemli oldu. 1999’a kadar rakibe göre fiyat belirlemek söz konusuydu, sonrasında ise tüketicinin talebi fiyatı belirler hale geldi.
Kur sepeti uygulaması sayesinde kârlılıklarından çok kesmeden bu fiyat ayarlamalarını yapabiliyorlardı. Çünkü, hammadde fiyatları da o ayarda gidiyordu. Ancak, kriz sonrasında durul değişti. Pazardaki oyuncular belki aynı miktarda ürünü satabiliyor ama daha az kazanıyor.”
Temel gıda kategorisinin yaklaşık yüzde 30’unu sıvıyağ, yüzde 20’sini işlenmiş et, yüzde 15’ini margarin, yüzde 10’unu makarna oluşturuyor. Geriye kalan yüzde 25’lik kısımda salça, tereyağı, bebek maması, hazır çorba gibi çeşitli ürünler var.
ACNielsen’in analizine göre, temel gıda kategorisinde 1999’un ikinci yarısından itibaren ciro ve miktar endekslerinin arası açılmaya başladı. 2001 yılında en yüksek düzeye ulaşan bu fark, yıl sonunda fiyat artışlarının enflasyonun üzerinde seyretmesiyle kapanmaya başladı. Reel fiyatlar, şubat krizine kadar enflasyonun altında bir seyir izlerken, yılın ikinci yarısında, reel fiyat 1999 düzeyine doğru hızlı bir tırmanışa geçti. Kasım 2001 itibariyle, 1999 başındaki fiyatlar yakalanabildi. Ardından tekrar düşüş trendi başladı.
Marsa KJS Genel Müdürü Ümit Ersoy, sıvıyağ ve margarinde reel fiyatların seyrini şöyle aktardı:
“Ocak 1999 100 olarak kabul edildiğinde, ayçicek reel fiyatı Mart 2001’de 50 – 60 aralığı ile en düşük seviyesine geriledi. Ancak, Aralık 2001’de 100 seviyesine ulaştı. Margarin reel fiyatı ise Ağustos 2001’de 55 seviyesine gerilemiş, Aralık 2001’de 80 seviyesine ulaşmıştır.
1999 yılındaki ciro üretebilme kapasitesi referans alındığında, ayçicek yağı yüzde 20, margarin yüzde 36 gerilemiştir. Toplam yağ tüketimi seviyeleri göz önüne alındığında, olumlu tüketim seviyelerine 2002 yılı içinde ulaşılması beklenmektedir. 2002 yılı içinde şirketler makro ekonomik koşullar çerçevesinde, kategori satışlarını artırarak, yeni yatırımlar yapma isteği içinde olacaklardır.”
Kriz döneminde tavukçuluk sektöründe kimi önemli firmalar yüksek borçları nedeniyle piyasadan çekildi. Ayakta kalmayı başaran şirketler ise kendilerini toparlayıp, yavaş yavaş güçlenmeye başladılar. Beypi Tavukçuluk Genel Müdürü Sait Koca sektörlerinde yaşanan tabloyu şöyle özetliyor:
“Şu anda 2 yıl önceki fiyatları yakalamaya başladık. Üç ay önce fiyat seviyemiz çok daha düşüktü. Fiyatların çıkışta olmasının sebebi ise üretimin azalması. Kimi şirketler kapandı, mevcut firmalar tam kapasite çalışmadı.
Temel gıdada büyük kârlar yok. Yüksek miktarda üretim ile işimizi götürmeye çalışıyoruz. Yüzde 5 kâr marjını yakalayınca çok seviniyoruz. Geçen yıla kadar yılda yüzde 10 – 15 oranında sürekli büyüme yakalamıştık. 2001’de ise yüzde 20 küçüldük. Kişi başına tüketim 11 kilodan 9 kiloya düştü.”
Şekerleme düşük seviyede kalacak
Şekerleme- bisküvi, reel fiyatların baskısının en fazla hissedildiği sektörlerden biri. Bu kategorideki satışların yaklaşık yüzde 40’ını bisküvi, yüzde 18’ini çikolata kaplama, yüzde 12’sini sakız, kalan yüzde 30’unu ise çıtır çerez, çikolata kaplama ve şeker oluşturuyor.
ACNielsen Perakende Ölçüm Hizmetleri Direktörü Sevil Ermin, “Bu kategori daha çok çocuklara ve gençlere hitap ediyor. Fiyatları onların cep harçlıkları belirliyor. Bu nedenle, birim fiyatların düşük tutulması gerekiyor. Fiyata çok hassas” diyor.
Bu kategorideki reel fiyat trendine bakıldığında, 1999 yılı başında ciro ve miktar endeksi arasında oluşmaya başlayan farkın, 2000 yılında ciddi boyutlara ulaştığı ve 2001 kriziyle birlikte daha da arttığı görülüyor. Krizle birlikte şekerleme kategorisinde hem miktar hem de ciro olarak daralma trendi başladı. Ocak 1999’da 100 birim olarak kabul edilen satış miktarı endeksi 97 seviyesine geriledi. Ciro endeksi ise 2001 yılının kasım ayında 80- 85 aralığına gerileyerek en düşük seviyesini gördü.
Eti Bisküvi yetkilileri, 1999 –2001 yılları arasında, bisküvi ve kek fiyatlarındaki artışın, enflasyonun altında gerçekleştiğini belirtiyorlar. Fiyat düzeyinin enflasyonun yüzde 4 ile yüzde 8 arasında değişen oranlarda aşağıda kaldığına dikkat çekiyorlar.
AC Nielsen Modelleme ve Analitik Müdürü Çağla Bakış, “Şekerleme ve bisküvi kategorilerinde fiyatları kısa vadede yukarı çekmek zor görünüyor. Bu kategoride reel fiyatların seviyesinin yükselmesi daha uzun zaman alacak” diyor.
Temizlik ürünleri kategorisi, Henkel, Unilever, P&G ve Colgate gibi büyük oyuncuların hakim olduğu bir alan. Çamaşır deterjanı pazarın yaklaşık yüzde 50’sini, bulaşık deterjanı yüzde 15’ini, ev temizlik ürünleri yüzde 20’sini oluşturuyor. Pazarın kalan yüzde 15’lik bölümü ise halı temizleyiciler, çamaşır yumuşatıcısı gibi ürünlere ait.
ACNielsen’in analizine göre, temizlik ürünleri kategorisinde 1999 yılı başında 100 olarak kabul edilen reel fiyat endeksi, sürekli bir düşüşle 2001 şubatında 80 – 85 aralığına geriledi. Krizin ardından eylül ayına kadar yükseliş trendine giren fiyatlar, tekrar düşüşe geçti ve 2001 yıl sonunda 85 – 90 aralığına oturdu.
ACNielsen Perakende Ölçüm Hizmetleri Direktörü Sevil Ermin, temizlik ürünleri sektöründe reel fiyatların düşüşünde etkili olan unsurları anlatırken, “Temizlik ürünleri kategorisinde büyük promosyonlar yapıldı. Promosyonlar reel fiyatı aşağıya çekiyor, Ayrıca, büyük paketli ekonomik ürünlere ve market markalarına kayış da fiyatları düşürdü” diyor.
Henkel Sıvı Bulaşık Deterjanı Pazarlama Müdürü Teoman Kazan, 1999 yılında 1 kilogram sıvı bulaşık deterjanının ortalama fiyatının 1,41 euro iken, 2000 yılında bu rakamın 1, 61 euro’ya yükseldiğini, 2001’de ise 1,32 euro’ya düştüğünü söylüyor. Kazan, “Sıvı bulaşık deterjanları pazarı için ortalama fiyat seviyesinin 1,6 euro/kg olması en optimum kârı getirecektir. Bu seviyeye ulaşabilmek için tüketicilerin alım gücünün 1999 seviyesine ulaşması gerekiyor” diyor.
Tolga Oğuz/Ford Pazarlama Müdürü
1999 yılı başında ekonomik programın açıklanmasının ardından otomobil sektöründe reel fiyatlar nasıl seyretti?
1999 yılından 2001 yılının sonuna kadar reel otomobil fiyatları geriledi. Bunda 1999 ve 2000 yıllarında toptan eşya enflasyonunun, Türk Lirası’ndaki devalüasyonun üstünde kalması ve özellikle 2000 yılındaki yüksek adetler ile beraber gelen verimlilik etkili oldu. 2001 yılında ise yüksek devalüasyonla birlikte, yüksek stok nedeni ile yapılan büyük maliyetli kampanyalar fiyatların reel olarak daha da geriye gitmesine sebep oldu. 1999'dan 2000'e reel fiyatlar yüzde 3-5 aralığında, 2000'den 2001'e ise yüzde 5-10 aralığında geriledi.
2000 yılında büyüyen 2001 yılında ise yüzde 70 civarında oranında küçülen iç pazarda fiyatlama stratejileri önem ne derece önem kazandı? 2002 yılında otomotiv sektöründe ne gibi fiyat ve pazarlama stratejileri izlenecek?
Otomotiv pazarında fiyat olarak daha ucuz olan segmentlere belirgin bir talep kayması oldu. Dolayısı ile bu segmentler dışındaki ithalatçı ve üretici firmalar talep dağılımını normalize edebilmek için agresif kampanyalara giriştiler. Hatta yüksek stok barındıran bazı firmalar, azalan talebe rağmen, zararına satışı göze alıp nakit akışlarını kontrol altına almayı tercih ettiler. Bir kısım firmalar ise, satış sonrası kâr marjları satış marjlarına göre daha yüksek olduğu için, ekonomik krizi cazip fiyatları ile lehlerine çevirmeye ve araç parklarını genişletmeye çalıştılar. Bu durumda fiyat stratejileri çok önem kazandı.
2002 yılında ise stok durumu artık önemli bir faktör olmaktan çıktı. Çünkü, bütün firmalar kendilerini düşük talebe göre planladılar. Geriye en önemli faktör, firmaların pazar payı hedefleri ile kârlılık hedeflerinin hangisine kısa vadede daha çok önem verdiğidir. Pazar ani bir geri dönüş yaparsa, geçici bir süre fiyat artışları ya da kampanyalarda bir durgunlaşma olacaktır. Ancak, doların ve faizlerin bu seyri devam ettiği sürece fiyatlar şu an ulaştığı reel düzeylerinden çok fazla sapma göstermeyecektir.
SAKIZ SEKTÖRÜ 1998’DEKİ PARLAK GÜNLERİNİ ARIYOR
Turgut Ziyal/Perfetti Van Melle Gıda San. Ve Tic. Aş Genel Müdürü
“Sakız sektöründe yatırımların, istihdamın tekrar artmaya başlaması ve sağlıklı bir piyasaya kavuşulabilmesi için 1998 yılındaki fiyat düzeyi ve satış miktarlarını yakalayabilmemiz gerekiyor” diyen Perfetti Genel Müdürü Turgut Ziyal’in reel fiyatlardaki gerilemenin sektörde yol açtığı olumsuz sonuçlara ilişkin yorumları şöyle:
“Sakız sektöründe de reel fiyatlar geriledi. 1998 yılı 100 kabul edildiğinde, reel fiyatlar 1999’da 90, 2000 yılında 80 ve 2001’de 62 olarak gerçekleşti. Reel fiyat seviyesi gerilerken toplam kapasite kullanım oranı da düştü. İç talepte ciddi anlamda daralma yaşandı. Şöyle ki, iç talep 1999 yılında 94, 2000’de 87 ve 2001’de 76 seviyesine düştü. İç talep ve reel fiyatlardaki bu olumsuz gelişmeler, ithalata dayalı ürünlerin etkinliğinin azalmasına neden oldu.
Yerel üreticiler dövize dayalı yatırım modeli ile kurumuş olduklarından ciddi sorunlar yaşadılar. Çoğu yerel oyuncunun pazardaki etkinliği azaldı. Diğer büyük firmalar ise zararına ticaret yaparak faaliyetlerini sürdürdü. Sektör de yatırımların başlaması, istihdamın artması ve hayatın normale dönmesi için 1998 yılındaki fiyat düzeyini ve satış miktarlarını yakalayabilmemiz gerekiyor.”
Reel fiyatlardaki düşüş eğiliminden hangi sektör ne kadar etkilendi?
Biz süpermarket, bakkal, kuruyemişçi, büfe, eczane ve parfümerileri, zincir mağazaları takip ediyoruz. Buralardan topladığımız verilerle yaptığımız analizlere göre, sigara fiyata çok duyarlı değil. Kişisel bakım ürünleri aslında fiyata duyarlıdır ama bu ürünlerin Türkiye’de penetrasyonu halen tamamlanmış değil. Nispeten yüksek gelir grupları tarafından kullanılıyor. Kişisel bakım ürünlerinde ithal girdiler de kullanılıyor. Bu nedenlerden kişisel bakım ürünlerinde reel fiyatlar çok gerilemedi.
Temel gıdadaki reel fiyat trendinin Şubat 2001’e kadar çok ciddi biçimde düşüşü bunu gösteriyor. Alt gelir grupları sıvıyağ, margarin, makarna gibi ürünlerde semt pazarlarına ve çok ucuz ürünlere yöneldi. Tuvalet kağıdı, peçete, çocuk bezi, hijyenik ped gibi ürünleri kapsayan temizlik kağıtları kategorisinin satışları 2000 – 2001 döneminde yüzde1 oranında arttı. Bu grubunda tüketicisi de üst sosyo-ekonomik gruplardandır. Bbu nedenle, temizlik kağıtlarında da fiyat seviyesi küçük dalgalanmalar olsa da, korunabildi.
İçecek sektöründeki gelişmeleri yorumlayabilir misiniz?
Bugün itibariyle alkollü içecek firması United Distillers’ın fiyatlarını yüzde 20 aşağıya çekeceğini öğrendim. Türkiye rakı ülkesidir ama kriz döneminde daha ucuz olan bira, rakıdan epey bir pay aldı. Gazlı içecek sektörünün ise fiyat seviyesini nispeten koruduğunu söyleyebiliriz. Kolalı içecekler Pazar paylarını korudular. Ancak, orada da ucuz fiyatlı sade gazozlar meyveli gazozların pazarından pay aldı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?