İş dünyasını, ticaretteki son trendleri yakından izleyenlerin dikkatini çekmiştir... Son dönemde dağıtım işinde ciddi bir büyüme, yatırımcı ilgisi var. Neredeyse girişimcilerin yüzde 25’i bu sektör...
İş dünyasını, ticaretteki son trendleri yakından izleyenlerin dikkatini çekmiştir... Son dönemde dağıtım işinde ciddi bir büyüme, yatırımcı ilgisi var. Neredeyse girişimcilerin yüzde 25’i bu sektöre yatırım yapıyor, yeni istihdamın önemli bölümü dağıtımda gerçekleşiyor. Bununla birlikte dağıtımın ekonomideki payı artıyor, bazı ülkelerde yüzde 20’lere kadar çıkıyor. Uzmanlar, rekabette öne geçme kaygısıyla, dağıtım ve lojistiğin öneminin artacağını, dolayısıyla bu alandaki büyümenin devam edeceğini tahmin ediyorlar.
Bir markete girip, aldığınız her hangi bir ürün, rafa yerleştirilene kadar kim bilir kaç elden geçiyor? Zincirin kaç halkası var? Ürün, tarladan fabrikaya, fabrikadan depoya, depodan perakende mağazasına; bir yığın halkanın oluşturduğu zincirin üzerinden kayarak tüketiciye ulaşır. Halkalar arasındaki ilişki ne kadar mükemmel olursa, ürün o kadar hızlı ve yıpranmadan raftaki yerini alıyor. Gerçek hayatta bu ilişki sağlayan ise dağıtım sektörüdür.
OECD’nin yakın zamanda, 30 ülkede yürüttüğü araştırmanın sonucunda yayınladığı bir raporda, “dağıtım sektörünün” dünya ekonomisinde giderek artan önemine dikkat çekiliyor. Raporda dağıtım sektörünün pazar ekonomisinin işleyişinde hayati rolü olduğu anlatılıyor. Rekabet yoğun bir sektör olduğundan, katma değerinin yüksekliği vurgulanıyor.
Evet, dağıtım sektörü, ekonomin önemli bir parçası... Üretici ve tüketici arasındaki en temel bağ. Sektör, fiyatların oluşturulmasında önemli bir rol oynuyor. Dağıtım marjları, yani tüketicilere verilen fiyat ile fabrikadan çıkış fiyatı arasındaki fark, 10 ile yüzde 50 arasında değişebiliyor. Eğer dağıtım sistemi verimliyse, fiyat da o derecede düşük oluyor. Yani, eğer dağıtım sektörü verimli çalışıyorsa ve rekabetçiyse, tüketici refahı için iyi sonuçlar getirebiliyor.
Ekonomiye katkısı yüksek
OECD’nin çalışmasında, dağıtım sektörü kapsamında hem toptan hem perakende ticaret ele alınıyor. Rapora göre, sektörün ekonomiye katkısı ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Bu rakam, Almanya ve İrlanda’da da yaklaşık yüzde 8 iken, Amerika, Belçika, Meksika ve Yeni Zelanda’da yüzde 15’in üzerinde seyrediyor. Türkiye için bu rakamın yüzde 16 olduğu görülüyor.
Ayrıca, dağıtım, emek yoğun bir sektör olduğundan, istihdama katkısı da oldukça fazla. Ortalama olarak, toplam istihdamın yüzde 15’ini bu sektör teşkil ediyor. OECD raporuna göre, dağıtım sektörü, aynı zamanda iş dünyasına da büyük katkılarda bulunuyor. Girişimlerin yüzde 25 ile 30’u bu sektörde yer alıyor.
OECD’nin yayınladığı raporda, dağıtım sektörünün ekonomideki yeri hesaplanırken lojistik, perakende ticaret, lokanta ve otellerden gelen gelirler toplanmış. Gima’dan bir yetkili, dağıtım sektörünü aynen rapordaki gibi ele aldıklarını belirtiyor ve “Dağıtım sektörü deyince nakliye, toptan ve perakende ticaret ve lokantaları birlikte düşünmek gerekiyor” diyor.
Dağıtım sektörü Türkiye’de de parlıyor
Dünya ekonomisinde gittikçe önem kazanan dağıtım sektörü, Türkiye’de de hızla gelişiyor. 1993 yılı itibariyle dağıtım sektörünün Türkiye’nin gayri safi milli hasılasındaki payı yüzde 16. Bu oranın 2000 sonunda yüzde 20’lerin üstüne çıktığı tahmin ediliyor.
Sezginler Perakende Dağıtım Grubu Genel Müdürü Çelik Ören, dağıtım sektörünün gittikçe artan önemi hakkında şunları söylüyor:
“‘Dağıtım sektörü, hangi sektörleri ilgilendirmiyor diye baksak daha anlamlı... Tüm sektörleri ilgilendiriyor. Siz bir mal üretiyorsanız ve bu malın tüketiciye ulaşmasını istiyorsanız, dağıtım sektörünün bir parçasısınız. Tüm sektörler dağıtımın önemini anlamalı.”
Dağıtım sektörünü alt kollarına ayırarak incelemek önemi açısından daha açıklayıcı olabilir.
Genel olarak ülkelerin gayri safi milli hasılasının yüzde 15-25’sini lojistik maliyetleri meydana getirir. İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Öğretim Görevlisi Füsun Ulengin, “Bu değer Japonya gibi fiziki koşulları uygun olmayan ülkelerde yüzde 30’lara çıkabiliyor. Türkiye’de ise, yapılan araştırmalar, bu değerin yüzde 23 civarlarında olduğunu gösteriyor” diyor.
Firmalar açısından bakıldığında ise, lojistik maliyetlerin satışın yüzdesi cinsinden değerleri ürün tipine göre değişiyor. Gıda gibi mallarda bu değer satışın yüzde 23’üne kadar çıkarken, yüksek teknoloji ürünlerinde yüzde 4 gibi düşük bir düzeyde kalabiliyor.
Dağıtımın kolları uzun
Dağıtımın başka bir kolu olarak perakendeye baktığımızda, yine küçümsenemeyecek rakamlarla karşılaşıyoruz. 2000 yılında Gayri Safi Milli Hasıla 126 katrilyon liraydı. Gima’dan bir yetkili, aynı yıl, toplam perakende ticaretin ise 50-60 milyar dolar (yaklaşık 37 katrilyon lira) civarında olduğunu belirtiyor. Bu da GSMH'nın yüzde 29'unu temsil ediyor.
Türkiye’de halkı gelirinin yaklaşık yüzde 80’i tüketime harcanıyor. Tüketimin yüzde 35,6’sı gıda, yüzde 9’u giyim, yüzde 3’ü dışarıda yemek, yüzde 1,7’si ev bakımı, yüzde 1,4’ü kişisel bakıma ayrılıyor. Gima yetkilisi, tüm bu verilerin de perakende sektörünün, dolayısıyla dağıtım sektörünün öneminin altını çizdiği görüşünde...
Oteller ve lokantalar da Türkiye’de en hızlı gelişen alanlardan biri olarak öne çıkıyor. Bu hızlı gelişim, dağıtım sektörünün alt kolu olarak oteller ve lokantaların önemini de artırıyor. DİE istatistiklerine baktığımızda, Türkiye’de 1993 yılında otel ve lokanta olarak hizmet veren 136 bin 906 tane iş yeri olduğunu görüyoruz. Bu tarihten itibaren iki yıl içinde yaklaşık yüzde 2,9’luk bir artış yaşandı. 1995 yılına gelindiğinde otel ve restoran sayısı 140 bin 845’e ulaştı.
Bu gelişmeye paralel olarak, otel ve lokantaların 1993 yılında Gayri Safi Milli Hasıla’daki sektörel payı yüzde 2,7 iken, 1999 yılında bu rakam yüzde 3,3’e yükseldi.
İstihdama katkısı dikkat çekiyor
Dağıtım, OECD’nin raporunda da belirtildiği gibi, yapısı gereği “emek yoğun” bir sektör. Bu nedenle istihdam açısından ülke ekonomisine ciddi bir katkı yapıyor...
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Füsun Ulengin, 2000 yılında İstanbul Sanayi Odası’na kayıtlı ilk 250 firmada yaptıkları anket çalışmasında, Türkiye’deki firmaların yüzde 53.3’ünde lojistikten sorumlu bir departman mevcut olduğunu saptadıklarını belirtiyor. Bunun yanı sıra, araştırmada, bu departmanda ortalama 17 beyaz yakalı, 122 de mavi yakalı personel çalıştığını belirlemişler.
İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği öğretim görevlilerinden Suat Küçükçiftçi, dağıtım sektörünü, perakende ve lojistik dağıtım olarak ayrı ayrı incelediğini belirtiyor. Suat Küçükçiftçi’ye göre, 1990 yılında perakende ve lojistik alt sektörlerindeki emeğin, toplam emeğin, sırasıyla yüzde 11,15 ve yüzde 4,21’ini oluşturuyor.
Oteller ve lokantalarda çalışan işçi sayısı 1993 yılında 231 bin 861 iken, 1996 yılına gelindiğinde 277 bin 565’e yükselmiş. Yani yaklaşık yüzde 16,7’lik bir artış yaşanmış.
Sektörü iyi anlamak gerekiyor
Uzmanlar, dağıtım sektörünü iyi anlamak gerektiği görüşünde birleşiyorlar. Gima’dan bir yetkili, “Ürününün rafa gelmesine dek olan süreç içinde olan fiyat değişiklikleri, şu anki koşullarda en önemli faktördür” diyerek sektörün anlaşılmasının önemine dikkat çekiyor.
Gima yetkilisi, tüketicinin harcanabilir gelir seviyesi ve satın alma tercihlerindeki değişimin dağıtım sektörünü anlamak için anahtar olduğunu belirtiyor. Gima yetkilisi, “Tüketici ile birebir iletişim perakendeden, dolayısıyla dağıtımdan sağlanabiliyor. Tüketimin üretime verdiği mesaj perakende kanalında verilen hizmetin kalitesi ile birebir bağlantılıdır” diyor.
Füsun Ulengin, yaptıkları araştırmada, firmaların lojistiği geliştirmenin önemini kavradıklarını saptadıklarını anlatıyor. Füsun Ulengin, firmaların, özellikle, “işletme maliyetlerini azaltmak, sonra geçmişteki temel bir hizmet başarısızlığına karşı tedbir almak ve rekabet avantajı sağlamak amacı ile lojistik faaliyetlerinde iyileşmeye yönelik planlar yaptıklarını” söylüyor.
Ancak, Füsun Ulengin, yaptıkları anket çalışmasında ilginç bir nokta daha yakaladıklarını belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Firmalara, rekabet avantajı yaratmada faaliyetlerinin önem sıralarını bildirmeleri istendiğimizde; en fazla önem verdikleri 3 fonksiyonun üretim, pazarlama ve satış olduğunu saptadık. Lojistik ise firmalar tarafından ancak 6’ıncı en önemli fonksiyon olarak belirtilmişti.”
Yatırımlar artıyor
Sezginler Perakende Dağıtım Grubu Genel Müdürü Çelik Ören, sektöre yönelik ilginin arttığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor “Türkiye’deki şirketler dağıtımın önemine son 5 yılda varmaya başladılar. Bu sektöre baktığınız zaman durmadan yatırımlar yapılıyor. Son dönemde Türkiye’deki büyük gruplar lojistik işine girmeye başladılar. Bu da Türkiye’de yavaş yavaş işin öneminin kavrandığı anlamına geliyor”.
Gima yetkilisi, “Türkiye perakende sektörü bir yandan alışveriş merkezleri diğer yandan indirim mağazacılığı alanlarında hızlı bir gelişme kaydediyor” diyor. Gima yetkilisi, merkezi alım, standart prosedürler ve buna bağlı optimal stoklama maliyetleri, depo ve depo ile bilgi akışı yönetimi gibi avantajları olmayan küçük ölçekli marketlerin payının da azaldığına dikkat çekiyor.
Gima yetkilisi, “2001 yılı için yüzde 3’lük GSMH azalışının perakende sektörüne bu oranda yansımayacağını tahmin ediyoruz. Diğer yandan uygulanan ekonomik programın, satın alma gücü ve gelir dağılımına yansımaları perakende ticaretin 2000 yılına göre daha düşük oluşmasını sağlayabilir” diyor.
Çelik Ören, lojistiğin Türkiye’deki cirosunun 1999 yılında 3 milyar dolar olduğunu, ancak 2003 yılında ise 5 milyar dolara çıkacağını söylüyor.
Türkiye’de firmaların lojistik hizmetlerini “outsource” etme oranı yüzde 9. Bu oran Avrupa’da yüzde 30’larda. Amerika’da yüzde 65’lerde. Fakat, Çelik Ören’e göre, Türkiye’de hızlı bir gelişme bekleniyor. 2003 yılında Türkiye’de lojistik alanında “outsource” oranının yüzde 20’lere ulaşacağı tahmin ediliyor. 2005’te de Avrupa ortalaması olan yüzde 30’lara ulaşması bekleniyor.
Firmalar yeterince bilinçli değil
Tüm bu verilere ve gelişmelere rağmen, pek çok uzman, şirketlerin yeterli bilince sahip olmadığını ve dağıtım ve lojistik faaliyetlerine gereken önemi vermediğini düşünüyorlar.
İTÜ öğretim üyelerinden Prof.Dr. Füsun Ulengin, “Şu sıralarda yapmakta olduğum bir anket, firmaların lojistik maliyetleri kapsamında neleri ele almaları gerektiğini bilmediklerini gösteriyor. Bilindiği gibi, lojistik faaliyetleri depolama, stok, nakliye, sipariş işleme, gibi firmanın tedarikçiden son müşteriye kadar olan tüm yer ve zaman faydası sağlayan faaliyetleri ele almalı. Oysa bazı firmalar, hala lojistik muhasebesini nasıl yapacaklarını bilmiyor” diyor.
Füsun Ulengin, firmaların verdikleri yanıtlara göre lojistik giderlerin cirolarına oranı ortalama yüzde 1-2’si civarında olduğunu saptamış. Ulengin, “Bu da lojistiğin genellikle nakliye ile özdeş olarak algılanmamasından kaynaklanıyor” diye açıklıyor. Füsun Ulengin tüm bunların ışığında çok yakın zamanda dağıtım sektörüne yabancıların girişine tanık olacağımızı düşünüyor.
“TÜRKİYE’DE DAĞITIM SEKTÖRÜNDE HİZMETLER KISITLI”
Dilek Ogan/Arthur Andersen Yönetim Danışmanlığı Müdürü
Türkiye'de lojistik ve dağıtım sektörüne yeterince önem veriliyor mu?
Öncelikli olarak biz, konuya lojistik ve dağıtım sektörü yerine "lojistik sektörü" olarak yaklaşıyoruz. Lojistik sektörünün ülkemizdeki gelişimine baktığımızda, lojistik kavramının son 3 senedir yaygın olarak kullanıldığını görüyoruz. Lojistiğe önem verilebilmesi için, sektörün tanımlanması ve ana oyuncularının belirlenmesi gerekiyor. Biz hammadde tedarikçisinden ürünün, hizmetin üretilip son kullanıcıya teslim edilmesine kadar geçen süreç içerisinde yer alan her halkayı lojistik sektörünün bir ana oyuncusu olarak tanımlıyoruz.
Lojistik ihtiyaçlarının sektörel bazda farklılık arz ettiğini görüyoruz. Türkiye'de nihai müşteriyi, yani bizleri düşündüğümüzde henüz daha lojistik adına talep edilen hizmetlerin ve verilen hizmetlerin kısıtlı ve entegrasyon mantığından uzak olduğunu görüyoruz. Ama bu durum lojistiğe önem verilmediğini göstermiyor, önemi geç göstermeye başladığımıza işaret ediyor. Hizmet alan ve veren aynı noktadan nihai kullanıcının menfaatlerini gözetmeye devam ettikçe ülkemizde de Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu’da örneklerini gördüğümüz uygulamaların artacağına inanıyoruz.
Şirketler bu alandaki fırsatların ve kapasitenin farkında mı?
Bu sorunuza ben yine lojistik hizmeti talep eden ve lojistik hizmeti sağlayan gözüyle bakmak istiyorum. Lojistik hizmeti talep eden uluslararası firmalar, maliyetlerinin düşürülmesine yönelik operasyonel verimliliğe dayalı lojistik projelerini dünya çapında uyguladıkları için ülkemizde de bu projelerine destek verecek lojistik sağlayıcılarına ihtiyaç duyuyorlar.
Hatta lokal lojistik sağlayıcılarından kaynaklanan kısıtlardan dolayı bu projelerini ülkemizde gerçekleştirirken, yurtdışında çalıştıkları lojistik sağlayıcılarını da beraberlerinde getiriyorlar. Lojistik hizmeti talep eden yerel firmalar ise operasyonel verimliliğin artırılması ile sağlanacak maliyet avantajlarının yeni yeni farkına varıyorlar.
Lojistik hizmet sağlayan firmalar gözüyle baktığımızda ise, ülkemizdeki fırsat ve kapasitenin ne denli yüksek olduğunu anlamak için son bir yıl içerisinde pazara giriş yapan ve yapmayı planlayan uluslararası lojistik sağlayıcılarının sayısına bakmamız yeterli olacaktır.
“TÜRKİYE’NİN YAPISI GEREĞİ DAĞITIM ÇOK ÖNEMLİ”
Çelik Ören/Sezginler Perakende Dağıtım Grubu Genel Müdürü
Türkiye’de dağıtım sektörünün yapısı ve ekonomideki yeri nedir?
Sektörü ikiye ayırıyoruz: Perakende ve lojistik dağıtım. Perakende dağıtım dediğimiz zaman Türkiye’de yaklaşık, parfümeri ve eczanelerle de birlikte, 200 bin tane perakende noktaya üreticilerin mallarının ulaştırılması söz konusu. Perakende dağıtımın birinci kısmı bu. Burada ana üreticilerin kendilerini toptancı veya bayi teşkilatını kullanarak perakendeye mal ulaştırma çalışmaları var. Şu anda Türkiye’de ağırlıkla bayi kanalı ile yapılıyor bu.
Sezginler’in yapısına bakacak olursanız. Biz kendi satış ekibimiz ve 54 tane bayiimizle şu anda 100 bin civarında perakende noktaya bu şekilde servis götürüyoruz. Türkiye gibi bir ülkeye baktığımızda dağıtım işi gerçekten doğru organize olmalı. Yüz ölçümü olarak çok geniş bir ülke. Alt yapı olarak bazı şeyler tam oturmuş değil. Bu nedenle dağıtım işi Türkiye’de çok önem arz ediyor.
Avrupa’ya baktığımız zaman, Hollanda’da yaklaşık 10 bin tane perakende nokta var. Bunun yüzde 60 –65’i üç tane grubun elinde. Siz bu 3 gruptan biriyle anlaşma sağlayıp, mallarınızı onun deposuna götürdüğünüz zaman sorun çözülüyor. Fakat Türkiye’de 200 bin tane perakende noktadan bahsediyoruz. Hal böyle olunca dağıtım işi ciddi önem kazanıyor.
Türkiye’de Avrupa’daki gibi zincir market dediğimiz gruplar, o kadar büyük değil. Üretici firmaların, hala geleneksel kanal olarak nitelendirdiğimiz kısma, özellikle gıda gruplarının, ulaşması gerekiyor. Dolayısıyla da bu dağıtımı yapacak teşkilatların oluşması gerekiyor.
“YENİ DÜNYA ŞARTLARI, DAĞITIM SEKTÖRÜNÜN ÖNEMİNİ ARTIRDI”
Prof. Dr. Füsun Ulengin/İTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr. Füsun Ulengin, dünya konjonktüründeki yeni ekonomik şartların dağıtım sektörünün öneminin gittikçe arttığını belirtiyor ve şu değerlendirmeleri yapıyor:
KÜRESELLEŞMENİN ETKİSİ: Lojistiğin firmalar için önemi gün geçtikçe artıyor. Bunun başlıca önemli iki nedeni vardır. Birincisi, küreselleşmeyle uluslararası firmalar oluştu. Bu firmaların, dünyanın herhangi bir yerinde ürettikleri ürünleri diğer yerlere taşıma gereksinimleri arttı. Dağıtım hatları uzadı. Böylece lojistiğin getirilerinden olan yer, zaman faydası kavramları daha çok önem kazandı.
SON KALEM LOJİSTİK: İkinci olarak, firmalar için daha önceleri çok önem arz eden üretim, pazarlama ve satış gibi fonksiyonlarda, şu ana kadar çok fazla araştırma yapıldı. Büyük iyileşmeler ve verimlilik artışları elde edildi. Artık bu fonksiyonları iyileştirmenin maliyetleri arttı, getirileri azaldı. Bu yüzden daha az maliyetle daha fazla getiri sağlanacak olan lojistik, insan kaynakları ve Ar&Ge gibi fonksiyonların önemi anlaşıldı. Üçüncü olarak, lojistiğin salt maliyet yaratıcı bir kalem olmadığı, aynı zamanda stratejik avantaj sağlayabilecek bir bileşen olduğu saptandı.
FAST-FOOD İLE ARTAN ÖNEM: Ayrıca, günümüzde müşteriler, artık fast- food, ATM, bir gecede paket teslimi gibi yaşamlarını hızlandıran hizmetlere alıştılar. Bunu, mal ve hizmetlerin kendilerine teslimi sırasında da firmalardan bekler duruma geldiler. Daha da önemlisi, “herkese uygun tek bir mal çeşidi” yerine, kendi bireysel isteklerinin dikkate alınarak geliştirilen ve teslim edilen ürün ve hizmetler bekliyorlar. Kitlesel üretimle bireysel ihtiyaçlara cevap vermek ise, etkin bir lojistik yönetimi ile bütünleştirilmediği taktirde aşırı bir stok ve nakliye maliyetine sebep olacaktır.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?