Önce rakamlar.... İnşaat tam 300 ürünü etkiliyor. Perakende sektörü 15 bin ürünü barındırıyor. Beyaz eşyanın 100 ürün-sektörü ilgilendirdiği belirtiliyor. Tekstil, turizm, otomobil ve diğerleri... ...
Önce rakamlar.... İnşaat tam 300 ürünü etkiliyor. Perakende sektörü 15 bin ürünü barındırıyor. Beyaz eşyanın 100 ürün-sektörü ilgilendirdiği belirtiliyor. Tekstil, turizm, otomobil ve diğerleri... Ciro, ihracat ve kar rakamlarının ötesinde, sektörleri güçlü kılan yanları da var. “Etki zinciri” olarak nitelendirilen bu özellik, her sektörde farklı ölçüde ortaya çıkıyor. Capital’in yaptığı bu özel araştırma, sözünü ettiğimiz konuya açıklık getiriyor.
Bir sektörün ekonomideki yerini belirlerken kullanılan klasik yöntemler vardır. Her zaman da akla bunlar gelir... Ciro, faaliyet gösteren şirket sayısı, ihracat miktarı ve istihdam sayısı sektörün yerini belirlemede kullanılıyor. Ancak, bu göstergeler, her zaman sektörün önemini ortaya koymada yeterli olmuyor.
Uzmanlara göre, bir sektörün ekonomideki yerini, yarattığı “etki zinciri” belirliyor. Çeşitli alanlardan sağlanan girdi ne kadar, üretiminin artması başka alanlarda nasıl bir hareket sağlıyor soruları sektörün yerini ortaya koymada önemli bir rol oynuyor.
Aslında hiçbir alan ya da kategori bağımsız var olamıyor. Mutlaka başka alanlardan kaynak veya hammadde temin ediliyor. Bu kaynaklardan yaratılanlar ise başka alanlara girdi veya üretim artışı olarak yansıyor. Dolayısıyla, bir sektörün yarattığı etki zinciri ne kadar geniş ise ekonomi için taşıdığı anlam da o kadar fazla oluyor. Zincirleme etkinin fazla olduğu alanlar, kilit sektörler olarak değerlendiriliyor. Bu sektörlere daha fazla kaynak ayrılırken, diğer alanlardan daha çok destek görüyor.
Türkiye ekonomisinde inşaat, perakende, turizm, otomotiv, medya, dayanıklı tüketim, tekstil ve hazır giyim bu açıdan ayrıcalıklı bir konuma sahip. Çünkü, bu sektörlerin yarattığı etki diğerlerine oranla çok daha yüksek.
İnşaat sektörü, milli gelirden çok önemli bir pay alıyor. Sektörün cirosunun 12 milyar dolar civarında olduğu hesaplanıyor. Bu dev pazar doğal olarak birçok sektörü de etkiliyor. Bütün olarak inşaatı ele almak çok zor. Dolayısıyla, sektörün yarattığı etkiyi konut inşaatı kategorisinde değerlendirdik.
Konut inşaatının, demir çelikten seramiğe bahçe bitkilerinden halıya kadar uzanan geniş bir etki alanını bulunuyor. Dolaylı etki de dahil edildiğinde, sektörün kapsadığı ürün sayısı 300’ü aşıyor. Ancak, doğrudan etkilenen alanları dikkate aldığımız zaman ise konut inşaatının 49 ayrı sektör üzerinde olumlu etkisi bulunduğunu görüyoruz.
Bu sektörler içersinde aslan payını demir çelik sanayi alıyor. Demir çelik, konut inşaatı pastasından yüzde 34 oranında pay alıyor. Konut inşaatının doğrudan etki yarattığı başka bir sanayi ise petrol arıtımı. Konut inşaatından petrol arıtımına yüzde 15 pay düşüyor. Pastadan üçüncü en büyük payı ise kara taşımacılığı alıyor. Malzemelerin taşınmasıyla oluşan bu hacim pastanın yüzde 14’üne karşılık geliyor. Bu sektörler dışında madencilik, çimento, ağaç sanayi, taş ve toprağa dayalı sanayi de konut inşaatının direkt etki alanında bulunuyor.
İnşaatın gücünü, Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Nihat Özdemir, şu sözlerle ortaya koyuyor: “İnşaat sektöründeki gerileme, ekonominin yaklaşık yüzde 35’ini peşinden sürüklemektedir”...
Türkiye ekonomisinin son 10 yıldır turizm sektöründen beklentisi arttı. Sektöre olan bu ilgi nedensiz değil. Turizmden etkilenen toplam 38 sektör ve ürün bulunuyor. Dolayısıyla, turizmdeki olumlu bir hareket bu sektörleri de peşinden sürüklüyor.
Turizm endüstrisinin etki alanına hangi sektörlerin girdiği konusunda güncel bir çalışma yok. Turizm Yatırımcıları Derneği’nin 1997’de yaptığı bir çalışmayı güncelleştirerek bugüne ilişkin tahminlerde bulunduk. O yıl Türkiye turizm gelirinden 6 milyar dolar kazandı. TYD’ye göre, bunun 2.2 milyar doları yiyecek ve içeceğe, 1.4 milyar doları ulaşıma, 1 milyar doları ise konaklama sektörüne gitti. Bu rakamları bugünün değerlerine oranladık. Buna göre, Türkiye 2001’de toplam 8 milyar dolar turizm geliri elde etti. Bu gelirden aslan payını yiyecek ve içecek sektörü aldı. Gelirin yüzde 36’sı bu sektöre gitti.
Ulaşım ise turizm pastasından yüzde 23 ile en çok pay alan ikinci sektör oldu. Konaklamanın payı ise yüzde 16. Bu üç alan dışında seyahat acenteleri, catering, finans hizmetleri, oto kiralama, ve reklam turizm endüstrisinden doğrudan etkileniyor.
Türkiye’de toplam 215 bin perakende kanalı bulunuyor. Bu kanallardan 140 bini bakkal ve 16 bini ise market kategorisinde yer alıyor. Perakendeye genel olarak baktığımızda, imalat sanayi, hizmet sektörü ve emlak sektörünün doğrudan etkilenen ilk üç alan olduğunu görüyoruz. Sektörün yarattığı etkiyi daha sağlıklı görebilmek için iki kategoride değerlendirmek gerekiyor. Çünkü, perakende mağazalarının açılışından kaynaklanan etki ile satışlarının yarattığı etki çok geniş bir yelpazede yer alıyor.
Perakende şirketi faaliyetlerini yaymak için çeşitli bölgelerde mağaza açıyor. Bir mağazanın açılışından emlak, inşaat, dekorasyon, dayanıklı tüketim malları, reklam, tanıtım direkt etkileniyor. Bunun yanı sıra, mağazanın açıldıktan sonra gerçekleştirdiği satışlar birçok alanda hareket yaratıyor. Ortalama büyüklükte bir süper markette 15 bin çeşit malın olduğu düşünülürse, bir perakende kuruluşunun yarattığı etki daha net ortaya çıkıyor.
Tansaş yetkilileri, süper market ve hiper market gelirlerinde gazlı meşrubat, sıvı yağ ve çamaşır deterjanının en yüksek paya sahip olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla, marketlerdeki gelir artışları en fazla bu üç ürüne katkı sağlıyor. Bakkal ve orta marketlerdeki gelir artışları ise sigara, gazlı meşrubat ve biraya en fazla yansıyor.
Bankacılığın aslında hemen hemen her alan üzerinde etkisi var. Çünkü, verilen krediler bütün alanları kapsıyor. 2001 yılında yaşanan kriz kredi musluklarının kapanmasına neden olunca, çeşitli nedenlerle finans ihtiyacı duyan şirketler zor durumda kaldılar. Bu bile bankacılığın etki alanının ne kadar geniş olduğunun bir ispatı aslında.
Ancak, biz konuya daha farklı açıdan yaklaştık. Bugün Türkiye’deki bankaların toplam 6 bin 912 şubesi var. Bu şubelerin faaliyete geçmesi ve faaliyetlerini sürdürmeleri birçok alana olumlu katkı yapıyor. Sektörün operasyonel giderlerinin Eylül 2001 tarihi itibariyle 5.134 trilyon lirayı bulması da, yaratılan etkinin büyüklüğünü anlatmaya yetiyor.
Bankalar gelişen teknolojiyi takip etmek, etkili tanıtım yapmak, müşterilerine en iyi olanakları sunabilmek ve çalışanlarına rahat bir ortam sağlamak için yüksek miktarlarda harcamalar yapıyor. Bu da birçok sektöre olumlu yansıyor.
Bankacılığın etki alanını ölçmek için Akbank’ın operasyonel giderlerini ve yatırımlarını model olarak aldık. Akbank’ın gider kalemlerine bakıldığında ilk üç sırayı teknoloji yatırımları, tanıtım giderleri ve bakım-onarım giderleri alıyor. Akbank Genel Müdür Yardımcısı Hayri Çulhacı, harcamaların yüzde 16’sını teknoloji yatırımları, yüzde 14’ünü reklam ve tanıtma giderleri, yüzde 5’ini ise bakım ve onarım giderlerinin oluşturduğunu söylüyor. Bu, sırasıyla bilgisayar ve yazılım, reklam ve tanıtım, inşaat dekorasyon ve gayrı menkul sektörlerinin ilk sıraları aldığını gösteriyor.
Hazır giyim pamuktan mağazadaki ürüne kadar uzun bir süreci kapsıyor. Bu süreç içersinde de onlarca sektör doğrudan veya dolaylı etkileniyor. Taha Grup Üretim Koordinatörü İsmail Kısacık, hazır giyimin 8 sektörü doğrudan, 10 alanı da dolaylı etkilediğini söylüyor. İsmail Kısacık, “İplik, kumaş ve kumaş boyama ile tekstili, etiket, fermuar, düğme, çıt çıt, tela, askı, jelatin, koli ile konfeksiyon yan sanayi, baskı, nakış ile fason üretimi doğrudan etkiler. Bunun dışında nakliye, personel taşımacılığı, catering ve bankacılık üzerinde de etkilidir” diye konuşuyor.
Hazır giyimden en çok etkilenen alanları bulmak için, maliyet oluşturan kalemlere bakılıyor. Maliyetlere baktığımız zaman hammadde alımlarının önemli bir pay aldığını görüyoruz. Dolayısıyla, iplik, kumaş gibi hammaddelerin alındığı tekstil, maliyetlerin yüzde 40-45’ini oluşturarak en çok etkilenen sektörler içinde birinci sırada yer alıyor. Bunu yüzde 25-30 ile işgücü maliyetleri takip ediyor. Baskı nakış maliyetlerden yüzde 10 pay alıyor. Baskı ve nakış dışındaki konfeksiyon yan sanayi ise maliyetlerin yüzde 10’unu oluşturuyor.
Hammadde alımlarının yüzde 80'i tekstil ve yüzde 20'si konfeksiyon yan sanayinden sağlandığına dikkat çeken İsmail Kısacık, yaratılan etkinin ekonomi için son derece önemli olduğunu düşünüyor.
Bir otomobilin yarattığı değer tekstilden plastiğe elektronikten cama kadar onlarca alana yansıyor. Üretilen bir otomobilden en büyük payı yüzde 36 ile elektrik elektronik alıyor. Bunu yüzde 26 ile demir çelik izliyor. Yüzde 13 pay ise lastik ve plastik sektörüne düşüyor. Otomobilin koltuklarını yapan tekstil sektörünün payı yüzde 13. Bu dört alan otomobilin yarattığı değer zincirinden direkt etkileniyor.
Bunlar dışında yüzde 5 döküm, yüzde 4 petro-kimya ve yüzde 3 ile cam sektörü yaratılan değerin kapsama alanına giriyor. Sektörlerin aldığı payın otomobilin tipine, modeline göre değişiklik gösterdiğini de unutmamak gerekiyor. Bahsettiğimiz bu sektörler dışında otomotiv finans, sigorta, nakliye, reklam, otomotiv yan sanayi gibi alanlar üzerinde de çok etkili oluyor.
Kenan Coşgüner, medyanın yaklaşık 40’a yakın sektörü etkilediğini söylüyor. Maliyetler üzerinden değerlendirildiğinde medya en fazla kağıt sektörünü etkiliyor. Maliyetlerin yüzde 20’sini kağıt oluşturuyor. Prodüksiyon maliyetlerin yüzde 20’sini alıyor. Lojistik giderlerin maliyetlerdeki payı ise yüzde 5 düzeyinde...
Zülfikar Bekar/Arçelik
Beyaz eşya ekonomin temel sektörlerinden biri. Çünkü, bu alanda yaşanacak gelişme veya gerilemeler birçok sektörü yakından ilgilendiriyor. Beyaz eşyanın diğer alanlara olan etkisini Arçelik Satın Alma Direktörü Zülfikar Bekar değerlendirdi:
KAPSAMA ALANI GENİŞ: Beyaz eşyanın yarattığı etki birçok sektöre yansıyor. Direkt ve indirekt olarak malzeme ve hizmet alımları da dahil olmak üzere beyaz eşya yaklaşık 100 sektörü etkiliyor.
3 ALANA ETKİ YÜKSEK: Etkilenen sektörler içinde direkt etkilenen ilk üç alanı metaller, petrokimyasallar ve beyaz eşya komponentleri oluşturuyor. Sektörün yaklaşık yüzde 25'i metal hammaddelerden, yüzde 20'si petrokimyasallardan, yüzde 30'u da beyaz eşya komponentlerinden oluştuğu için bu alanlarda yaratılan etki yüksek oluyor.
ERTELEMELER HEMEN HİSSEDİLİYOR: Beyaz eşya sektörü ekonomideki değişimlerde ilk sinyali veren alanlardan biridir. Her ne kadar beyaz eşya ürünleri lüks mal sayılsa bile evin ve ailenin vazgeçilmezlerindendir. Ancak, ekonomideki bir sıkıntı hemen pazarda alım kararlarının ertelenmesine, ilk alımlar sürse bile ürün yenileme kararlarının geciktirilmesine sebep olmaktadır. Bu da etkilenen sektörlere doğrudan yansımaktadır.
“ETKİ YARATILAN KATMADEĞERİ ARTIRIR”
Metin Canoğulları/Andersen
Sektörler birbirini yoğun bir şekilde etkiliyor. Bunun nedeni nedir?
Aslında, sektörlerin birbirlerini bu denli etkilemesinin temelinde kaynak sorunu vardır. Sektörlerin birbirini etkilemesini sağlayan en önemli koşul, sermaye konusunda yeterli olmamaları ve bir şekilde kaynağı kendi bünyelerinden temin edemedikleri için diğer alanlara ihtiyaç duymalarıdır. Ürününüzü üretmek için eğer işletme sermayeniz yeterli değilse üretiminizi finanse etmek için dış kaynaklara ihtiyacınız vardır.
Hamaddenizi üretim tesislerine, ürettiğiniz ürünü tüketiciye ve alıcılara ulaştırmanız için ulaşım sektörüne ihtiyacınız vardır. Ürününüzü nihai tüketicilere tanıtmak için medya sektörüne ihtiyacınız vardır. Çalışmalarınızı dış dünyadan bağımsız gerçekleştirmeniz mümkün değildir.
Bu zincirleme etki krizlerde dezavantaj yaratmaz mı?
Ekonomi bir bütün olarak değerlendirilmeli. Sektörlerin de birbirini etkilemesi gerekir. Çünkü, bir sektör için çıktının diğer bir alan için girdi olması lazımdır. Bu şekilde yaratılan katma değer de artacaktır. Fakat, Türkiye’de dengeler biraz şaşmış durumda. Bir sektörde yaşanan kriz bu alanla alakalı diğer sektörleri de aynı ölçüde etkilemektedir. Bunun sebebi de söz konusu sektörlerin sıkıntılı günlerde kullanılması için kriz sermayesinin bulunmaması, alternatif politikalar üretememiş olmasıdır.
GERİ BESLEMEDE 3 SEKTÖRE DİKKAT
Aziz Konukman/Gazi Üniversitesi
Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden yardımcı Doç.Dr. Aziz Konukman etki alanı yüksek olan kilit sektörlerin daha fazla desteklenmesi gerektiğine dikkat çekiyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
ETKİNİN İKİ YÖNÜ VAR Sektörlerin diğer alanlara olan etkisini iki grupta inceliyoruz. Eğer bir sektör diğer alanlara girdi veriyorsa, buna ileri bağlantı etkisi diyoruz. Buna karşılık sektörün üretiminde artış olduğunda, bu başka alanların üretim düzeylerinde etki yaratıyorsa oluşan etkiye geri bağlantı etkisi diyoruz.
İLK 3’E DİKKAT Bu tanımlardan hareket edersek basım yayım ve ciltçilik, kağıt ve kağıt ürünleri, kimyasal gübre imalatı geri beslemesi güçlü olan ilk üç sektördür. Yani bu alanlar diğer sektörlerden yoğun girdi kullanıyorlar. Dolayısıyla geri beslemeleri de çok yüksek.
İLERİYE YÖNELİK ETKİ Demir dışı metal cevheri çıkarımı, demir cevheri çıkarımı, metal dışı maden çıkarımı ileriye dönük bağlantısı en yüksek olan ilk üç sektördür. Bu kategori de bankacılık yarattığı ileri dönük etki ile sıralamada 7’inci sırada yer alıyor. Yani bankacılığın üretimi artığı zaman bunu başka sektörler talep ediyor demektir.
Bir sektörün girdi talebi çoksa ve aynı sektör başka alanlara da girdi veriyorsa, sınırlı kaynaklarımızı buraya yatırmamız gerekir. Böyle kilit sektörler belirlenmeli. Her sektörü desteklemek mümkün değil. Dolayısıyla kaynak sıkıntısı olan bir ülke, kilit sektörleri desteklemelidir.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?