Kârın Önündeki Engellere Dikkat!

Aslında her zaman şirketlerin ajandasında büyüme ve kâr birinci sıradaydı. Son birkaç yıldır yöneticiler bu işe daha fazla odaklandı. Ancak, yeni dönemin zorlukları, değişen hesaplar, sektörel dina...

1.06.2005 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Aslında her zaman şirketlerin ajandasında büyüme ve kâr birinci sıradaydı. Son birkaç yıldır yöneticiler bu işe daha fazla odaklandı. Ancak, yeni dönemin zorlukları, değişen hesaplar, sektörel dinamikler ve yasal düzenlemeler, büyümeyi, dolayısıyla “kârı” da zorlaştırıyor. Hatta karlı büyümeyi, büyük bir “engelli koşuya” dönüştürüyor. Çünkü, sektör sektör değişmekle birlikte, şirketlerin önünde onlarca engel var. Stratejisini oluşturan, iyi koşan, engelleri önceden görüp, önlemini alan yarışta öne geçiyor.

GSM sektörü uzun yıllardır yüksek vergi konusunu tartışıyor. Mobil tüketime uygulanan yüzde 50’lik vergi, şirketlerin kârlılığını olumsuz etkiliyor. Sektördeki oyuncular resmi kurumlar nezdinde konuyla ilgili sıkıntılarını her fırsatta dile getiriyor. Sektör uzmanları da önümüzdeki dönemde şirketlerin kârlılığının önündeki en büyük engelin yine vergiler olacağı görüşünde. Sektörün büyük oyuncuları ise bu sorunu aşmak için katma değerli hizmetlere yöneliyor.

GSM gibi diğer sektörlerin de kârlılığını etkileyen farklı konular var. Örneğin, tekstilde TL’nin aşırı değerlenmesi, bankacılıkta ise daralan kâr marjları büyümenin önündeki en büyük sorunlar. Bankacılıkta yabancı sermaye girişlerinin de rekabete hazır olmayan kurumları vuracağı konuşuluyor.

Engel ne olursa olsun, bütün sektörlerdeki şirketler kârlılığı olumsuz etkileyen bu sorunlarla başa çıkmak için farklı yollar deniyor. Düşük maliyetli kaynak temini, katma değerli ürün sunumu ve verimliliğe odaklanma bu yollardan birkaçı. Sektörlerin kârlılıklarının önündeki engellerin bazıları ise ortak. Örneğin, hammadde fiyatlarının yüksekliği pek çok sektörü olumsuz etkiliyor. Enflasyonun düşmesiyle birlikte gerçek ticaret yapma döneminin başlaması da şirketlerin iş süreçlerini gözden geçirmesini zorunlu kılıyor. Önümüzdeki dönemde şirketlerin ajandaları büyümelerinin önünde engel teşkil eden bu tür sorunlara karşı alacakları önlemlerle dolu.

hed

Capital olarak yeni dönemde şirketlerin kârlılıklarının önündeki engelleri ve sektördeki büyük oyuncuların bu engellere karşı nasıl tavır alacağını araştırdık.

GSM vergiden korkuyor

GSM sektörü son yıllarda hareketli günler yaşıyor. Sektördeki oyuncular kıyasıya rekabet içinde. Fiyat rekabetinin yanı sıra, teknik tarafta da büyük çekişme söz konusu. Uzmanlar aslında bu durumun sektörün gelişimine katkı sağladığı görüşünde. Sektörde uzun yıllardır yaşanan en büyük sorun ise Türkiye’deki vergi yapısı. Türkiye’de mobil tüketime uygulanan vergi yüzde 50’nin üzerinde seyrediyor. Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 7.5- 20 arasında değişiyor.

Sektörde 24 milyon abonesi, lisans bedeli dahil 4,1 milyar dolarlık yatırımı olan Turkcell Genel Müdürü Muzaffer Akpınar da kârlılığın önündeki en büyük engelin vergi olduğu görüşünde. “Deprem vergisi” olarak ve belirli bir süre için çıkarılan özel iletişim vergisinin sürekli hale getirilmesinin de olumsuz etki yarattığını düşünüyor. Turkcell’in ise yüksek vergi oranlarına rağmen, istikrarlı büyümesini sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Bunun için müşterinin ihtiyaç ve beklentilerini doğru biçimde ve hızla anlayabilmelerinin etkili olduğuna değiniyor. Akpınar, “Aynı zamanda bu ihtiyaçlara cevap veren pratik ve ekonomik ürünleri de en kısa zamanda müşterilere sunuyoruz” diye konuşuyor.

Perakende mağaza bulamıyor

Son günlerde şirket satın amaları nedeniyle hareketli günler geçiren bir başka sektör de organize perakendecilik. Geleceği en parlak sektörler arasında yer alan perakendenin en büyük sorunu ise tüketim yoğunluğunun fazla olduğu şehirlerde mağaza açacak yeterli alanın olmaması. Tansaş Genel Müdürü Nezih Çevik, “Bu tablo nedeniyle büyük şehirlerde büyüme potansiyelimiz giderek zorlaşıyor” diye konuşuyor.

Süpermarket açma sırasındaki bürokratik sürecin zorluğuna da değinen Çevik, sektördeki kayıtdışılığın olumsuz etkilerine de dikkat çekiyor. Bu yapı içinde yer alan geleneksel perakendecilerin rekabet ortamını olumsuz etkilediğini belirtiyor. Çevik, “Bu sıkıntıları aşmak için kâr getiren özgün bir konseptle faaliyet göstermek gerekli, biz de bunu yapıyoruz” diyor.

Akaryakıt sektörünün de yıllardır en büyük sıkıntısı kayıtdışı akaryakıt sağlayan şirketler. Önümüzdeki dönemde de sektörün gündeminden bu sorun düşmeyeceğe benziyor. Sektörün önemli oyuncularından BP Türkiye Akaryakıt Direktörü Ahmet Yılmaz da bu görüşte. Ona göre, bu durum haksız rekabete neden oluyor ve kaliteli akaryakıt sunan şirketlerin pazar payının düşmesine neden oluyor. Bu sorunu çözmek için ise sektör oyuncularının birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, “Üyesi bulunduğumuz PETDER kanalı ile bu konu üzerinde ciddi araştırmalar yapıyoruz. Hazırladığımı raporda ilgili makamlara iletildi” diye konuşuyor.

Hammadde baskısı artıyor

Son 2 yılda hemen hemen her sektörde canlanma, hatta ciddi büyüme kaydedildi. Yine de 2001 krizinden bu yana toparlanamayan sektörler de var. Endüstriyel mutfak ve çamaşırhane sektörü de bu alanlar arasında yer alıyor. Talebin daralması ve aşırı rekabetin ortaya çıkması bu durumu tetikledi. Electrolux Professional Türkiye Genel Müdürü Semih Orcan, hammadde fiyatlarının hızla yükselmesine rağmen sektördeki genel geçer fiyatların Euro’ya bağlı olmasının sorun yarattığını söylüyor. Dövizdeki genel durgunluğun bu nedenle kârlılığı olumsuz etkilediğini sözlerine ekliyor. Orcan, “Sektörün karlılığını artırmanın ve hızla büyümenin tek yolu kamu sektörünün pazara geri dönmesi. Aksi takdirde diğer alanlardaki organik büyüme ile büyük bir sıçrama yapmanın yolu yok” diye konuşuyor.

Hammadde fiyatlarının yüksekliğinden şikayetçi olan bir başka sektör de dondurma sektörü. Algida Genel Müdürü Hazım Ellialtı, antep fıstığı, fındık ve ambalaj gibi hammaddelerin fiyatının yüksekliğinin şirketlerin kârını olumsuz etkilediğini söylüyor. Petrol fiyatlarındaki artışın da üretim ve dağıtım maliyetlerini artırdığını belirtiyor. Algida’nın bu sıkıntıları aşmak için ise sıkı maliyet kontrolü yaptığını sözlerine ekliyor. “Hızlı büyümek ve pazardaki lider konumumuzu sürdürmek için yoğun marka ve dağıtım yatırımı yapıyoruz” diyen Ellialtı, dünya standartlarındaki fabrika ve satış ağlarının da kendilerine yardımcı olduğunu söylüyor.

Farklılık yaratan ön plana çıkıyor

Turizm sektörü son yıllarda hızlı yükseliş gösteren alanların başında geliyor. Aslında sektörde önümüzdeki dönemde bu hızlı yükselişin kârlılığa olumsuz yansıyabileceği konuşuluyor. WOW Oteller Zinciri Koordinatörü Cem Uzan, bu yükselişin arz talep dengesizliğine neden olduğunu söylüyor. Otel sayılarında ciddi artış olduğunu belirtiyor. Turizm sektöründe bu soruna rağmen büyümenin yolunun ‘misafir memnuniyeti’ne önem vermekten geçtiğini sözlerine ekliyor. Uzan, “Rekabet ortamında tüm otellerin birbirleriyle aynı servisleri sunması bir avantaj sağlamaz. Sektörde klasik işletmecilik anlayışının dışına çıkan, farklılık yaratan işletmeler var olacaktır” diye konuşuyor.

hed

Çimento sektörünün ise en büyük maliyet kalemlerini elektrik ve yakıt oluşturuyor. Avrupa’da elektriğin fiyatı 3.5 sent kws iken Türkiye’de bu meblağ 7 sent’lere kadar çıkıyor. Akçansa Genel Müdürü Mehmet Göçmen, çimento sektöründe, ihracatla birlikte 30-35 milyon ton mal üretildiğini söylüyor. Ancak, Türkiye’de dünyada benzerlerinden farklı olarak, 150 milyon dolarlık enerji yükünün olduğunu belirtiyor. Sektördeki şirketlerin daha fazla kâr sağlaması için iç talepteki gelişmeleri yatırım kararında ön planda tutması gerektiğine dikkat çekiyor. Göçmen, “Yani esas olarak iç satışlar hedeflenmeli. Biz de, maliyetlerimizi düşürmek için fabrikalarımızda yatırım yapmaya devam ediyoruz. Enerji ve yakıt maliyetlerini azaltmaya ve üretim verimini artırmaya yönelik çalışıyoruz” diye konuşuyor.

Kaliteye odaklananlar kazanıyor

Kuyum sektörü son 2 yıldır yükselişte. Enflasyonun düşmesi, turist sayısındaki artış, ekonominin iyiye gitmesi bu yükselişi tetikliyor. Sektörde önümüzdeki dönemde şirketlerin kârlılığını olumsuz etkileyecek tek faktörün altın fiyatlarındaki dalgalanma olduğu konuşuluyor. Goldaş Genel Müdürü Sedat Yalınkaya, sektördeki kârlılığı artırmak için yurtdışında uygulanan altın leasing’inin Türkiye’ye getirilmesinin yararlı olabileceğini düşünüyor. Dünya altın takı ihracatında bir numarada olan İtalya’yı buna örnek gösteriyor. Goldaş’ın ise kârlılığını artırmak için istikrarlı büyümeye odaklandığını belirten Yalınkaya, kârı artırmak için aynı zamanda yeni ürün ve markalar geliştirdiklerini sözlerine ekliyor.

Boya sektörü ise konut piyasasındaki olumsuz gelişmelerden etkileniyor. Marshall Genel Müdürü Feridun Uzunyol, Türkiye’de ciddi bir konut açığı olduğunu düşünüyor. “Örneğin, Antalya’da 70 bin konut satılıkken İstanbul’da konut bulunamıyor” diyen Uzunyol, olmaması gereken yerlerde konut fazlası olduğunu belirtiyor. Ona göre, boya sektöründeki şirketlerin kârlılıklarını artırması konut açığının kapatılmasıyla doğru orantılı. Sektörde kalite standartlarının yerine getirilmesinin de önemine değinin Uzunyol, “Biz TSE standartlarına uygun olarak üretim, planlama ve satış yapıyoruz. Bu sayede sektördeki pek çok sorunu aşabiliyoruz” diye konuşuyor.

Katma değerli hizmet kârı artırıyor

Türkiye’de BT sektörünün yıllardır en büyük sorunu, bilgisayar penetrasyonunun düşük olması. Microsoft Genel Müdürü Çağlayan Arkan, şirketlerin büyümesinin önünde önümüzdeki dönemde de bunun sorun yaratacağını düşünüyor. Bilişim sektöründeki kârlılığın artmasının ise katma değerli ürün ve hizmet sunmaktan geçtiğini söylüyor.

“Bu da yazılım alanındaki faaliyetlerin artmasına bağlı” diyen Arkan, yazılım sektörünün bilişimin diğer alanlarına göre daha fazla katma değer yarattığını belirtiyor. Bu anlamda korsan yazılımın da şirket kârlılıklarını etkilediğini sözlerine ekleyen Arkan, “ Sektörde kâr etmenin yolu ekonomimizin önemli parçasını oluşturan bir milyonun üzerindeki KOBİ’nin iş süreçlerini elektronik ortama aktarmasından geçiyor. Biz de bunun için çalışıyoruz” diye konuşuyor.

2 ayrı kategoride incelenen lojistik sektöründe ise, nakliye tarafında büyük sıkıntılar var. Yüzde 30'un üzerinde artan akaryakıt maliyetleri sektörü zorluyor. Ekol Lojistik Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu, nakliye maliyetlerinin hala 2 yıl önceki Euro fiyatlarla yapıldığını bunun da sorun yarattığını söylüyor. Ona göre ihracattaki maliyet baskıları nedeniyle gerçek maliyet analizi yapamayan yüzlerce şirket çok kısa zamanda faliyetlerini sürdüremeyecek. Nalbantoğlu, “Her sektörde olduğu gibi verilen hizmetlerdeki katma değerin artırılması ya da uçtan uca toplu çözüm sunarak göreceli olarak kârlı operasyon yürütmek mümkün olabilir” diye konuşuyor.

Dünya fiyatları zorluyor

Türkiye pek çok alanda dünya fiyatlarıyla rekabet edemiyor. Bu durum da sektörleri olumsuz etkiliyor. Beyaz et sektörü de bu durumdan en fazla etkilenen alanların başında geliyor. Örneğin dünyada mısırın fiyatı ortalama 90 dolar/ton iken Türkiye’de 270 dolar/ton olarak belirlenmiş durumda. Banvit Genel Müdürü Ömer Görener, mısır çiftçisine sadece doğrudan destekleme programı ile destek verilmesinin bu sorunu çözeceği görüşünde. Görener sektördeki şirketlerin kârlılığının artırılması için Türk tarımının Brüksel’de çok iyi temsil edilmesi gerektiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “ AB bütçesinden tarımın aldığı pay 60 Milyar Euro yani yüzde 50’nin üzerinde. Türk tarımı ise Brüksel’de sadece 2 kişi ile temsil ediliyor. Buna çözüm, Brüksel tarım ekibimizin kuvvetlendirilmesidir.”

Saat sektörü geçtiğimiz 3 yılda oldukça hızlı büyüme kaydeden alanların başında geliyor. Aydın Saat Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aydın’a göre, 2005 yılında şirketler aynı büyümeyi gösteremeyecek. Bunu pek çok nedene bağlayan Aydın, son iki yıl içinde perakendede yaşanan uzun dönemli taksitli satışların tüketicileri 2005 yılına borçlu soktuğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle tüketimde yaşanan daralmaların yılın ilk çeyreğinde de satış hızını düşürdüğünü belirtiyor. Yeni satış noktası arzunun azlığına da değinen Aydın sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Şirketlerin doğru markaya sahip olmanın avantajlarını önceden en iyi şekilde kullanması gerekiyordu. Bu sektörde doğru mal alımı oldukça önemli. Biz de reklam ve pazarlama aktivitelerimizi buna göre planlayarak sektördeki sorunları aşmaya çalışıyoruz.”

TEKSTİL’DE 2005 DÖNÜŞÜM YILI

KENDİNİ YENİLEMEYEN KÂR EDEMEZ Enflasyonun düşmesiyle birlikte pek çok sektör iş süreçlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı. Bu sektörlerden bir tanesi de hazır giyim. Orka Group Genel Koordinatörü Osman Arar, agresifleşen rekabet ortamının da  şirketleri işletme ve pazarlama politikalarını bir kez daha gözden geçirmeye ittiğini söylüyor. Ona göre bugüne kadar baş tacı edilen birçok strateji artık sonuç vermiyor. Kurumlar bu gelişme ışığında üretim yapıyor, yapılanıyor ve hatta satış organizasyonlarını kanallarını belirliyorlar. Arar, bunun artık bir mecburiyet olduğunu söylüyor. Kendini yenilemeyen, piyasa şartlarını iyi analiz edemeyen ve geleceğe yönelik önlemlerini önceden alamayan kurumların yok olacağını belirtiyor. 2005 yılının bu anlamda dönüşüm yılı olacağına da dikkat çekiyor.

VERİMLİLİK KÂRI GETİRECEK TL’nin aşırı değerlenmesinden en şikayetçi olan sektörlerin başında tekstil geliyor. Bunun sonucunda oluşan yüksek maliyetlerden dolayı hazır giyim sektöründeki firmalar sorun yaşıyor. Yeşim Tekstil Genel Müdürü Şenol Şankaya, şirketlerin maliyetlerini düşürebilmek için işçilik ve enerji gibi girdilerinin dışında kalan iplik, ham kumaş, konfeksiyon malzemesi gibi girdileri yurtdışından sağlamanın yollarını aradıklarını söylüyor. Bunun hazır giyim sektörüne yarı mamul ve hammadde sağlayan diğer üreticilerin kârlılık ve istihdamlarını doğrudan etkilediğini belirtiyor. “Firmalar tam kapasite ile çalışamadıkları için çoğu zaman zararına üretim yapmak zorunda kalıyorlar” diyen Şankaya, şirketlerin kârlılıklarını artırmalarının yolunun verimlilikten geçtiğine dikkat çekiyor. Şankaya, “Bu aşamadan sonra satış organizasyonu ve planlarının da periyodik dönemlerle gözden geçirilmesi ve piyasaların şekillenen durumuna göre güncellenmesi gerekiyor” diye konuşuyor.

FİNANS SEKTÖRÜNDE KÂRLILIĞIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER NELER? 

BÜYÜMENİN ANAHTARI OPERASYONEL KÂR Sigorta sektöründe oto branşı son dönemde oldukça belirleyici bir hal aldı. Axa Oyak Genel Müdürü Cemal Ererdi, bu nedenle sektörün önümüzdeki dönem performansında araç satışlarının seyrinin etkili olacağını düşünüyor. Ererdi, hayat dışında sigorta sektörünün prim üretiminin yarısının kaskodan ve karayolu sorumluluk sigortasından geldiğini söylüyor. Bu yılın ilk çeyreği satışlarda geçen yılın aynı dönemine göre bir düşüş olduğunu belirten Eererdi, son dönemde operasyonel kârın daha fazla önem kazanmaya başladığına dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor: “Sigortacılıkta ürettiğiniz primden aynı dönem ödediğiniz ve ödeyeceğiniz hasar için ayırdığınız rezerv önemlidir. Bu rezervi acente komisyonu ve diğer giderlerinizden düştüğünüzde elde ettiğiniz gelir operasyonel kârdır. Hem büyümenin hem de kârın anahtarı da burada gizli.

KÂRLILIK FON BÜYÜKLÜĞÜNE BAĞLI Bireysel emeklilikte kârlılık fon büyüklüğünün artmasıyla doğru orantılı. Ak Emeklilik Genel Müdürü Meral Ak Egemen, fon büyüklüğünün artmasının bireysel emeklilik sisteminin daha çok kişi tarafından tercih edilmesine bağlı olduğunu söylüyor. Daha çok katılımcının BES’i tercih etmesini sağlamak için mevcut ve potansiyel tüm katılımcılara BES'in tanıtılmasının faydalı olacağını belirtiyor. “Bu sistemin faydalarının tüm bireysel ve kurumsal katılımcılar tarafından benimsenmesi gerekli” diyen Egemen, şirketlerin sistemin gelişimini yavaşlatan yasal engelleri aşmak için sistimin faydasını anlatmak dışında yapabileceği çok fazla etkinlik olmadığını da sözlerine ekliyor.

BANKACILIKTA DARALAN KÂR MARJI SORUN Faizlerin düşmesi bankacılık sektörünün önümüzdeki dönem hareket planının etkileyen en önemli faktör oldu. İş Bankası Genel Müdürü Yardımcısı Sırrı Erkan’da önümüzdeki dönemde daralan faiz marjlarının, özellikle bilanço yapısı  mevcut değişime uyum sağlayamayan bankaların kârlılığını olumsuz yönde etkileyeceği görüşünde. Erkan, sektörde yabancı banka girişleri ile artabilecek rekabetin de hazır olmayan kurumların kârlılığını olumsuz etkileyeceğini söylüyor. Sektörde daha fazla kâr elde etmek için ise, yaygın dağıtım ağı, yerleşik kredi kültürü, düşük maliyetli kaynak temin edebilme ve söz konusu kaynakları yaygın ve yüksek getirili kredilere plase edebilme imkanlarının bulunmasının şart olduğuna değiniyor.

Türkiye şartlarında şirketlerin kârlılığının önündeki en büyük engeller neler sizce?

Türkiye’de bir sektörde kâr fazlaysa bilen bilmeyen her şirket o alana giriyor. Tabi bu şirketlerin yüzde 90’ı uzun dönemde yok oluyor. Türkiye’de şu anda pek çok sektörde böyle bir durum olduğunu düşünüyorum. Her konuda aşarı rekabet var. Bu büyük oyuncuları kısa vadede olumsuz etkiliyor. Bunun yanında işçi fiyatlarında her ne kadar rekabet avantajımız olsa da, yönetici ücretlendirmesinde hala çok büyük uçurumlar var. Avrupa’daki pek çok ülkenin üstünde ücret veriyoruz. Her sektör için daha fazla kâr etmenin yolu eğer organik büyüme isteniyorsa, eski müşterilerle daha fazla iş yapmaktan geçiyor. Aynı zamanda da yeni müşteriler kazanmak için de çalışmak şart. İnorganik büyümek isteyen şirketler de rakiplerini satın alarak ya da birleşerek daha fazla kâr elde edebilir. Önümüzdeki dönemde Türkiye’de fazla sayıda satın alma birleşmeler olacağını düşünüyorum. İki tane 40 milyon dolarlık şirketin ekonomik getirisi, 1 tane 80 milyon dolarlık şirkete göre çok daha az.

Büyüklük artık çok önemli. Birleşmeler 30 ila 100 milyon dolar arasında ciroya sahip şirketler arasında olacak. Örneğin elektronik sektöründe sistem entegratörlerinde bunu göreceğiz. Bunun dışında bu yıl büyük değişim yaşayacak sektörler de var. Örneğin finans sektörünün bu yıl yeni bir faza gireceğini düşünüyorum. Eskiden finans devlete endeksli kâr yapıyordu. Bundan sonra en iyi servisi veren ve en yaratıcı olan kâr edecek. Bu anlamda ben Garanti Bankası’nı çok iyi görüyorum. İş süreçlerini doğru konumlandıran Danone şirketini de beğeniyorum. Nestle Türkiye’de uzun yıllardır var. Danone ise 7 yılda onların cirosunu ikiye katladı. Hep daha hızlı gidiyorlar. Türkiye’de satışı olmayacak ürünlerin dahi pazarını yaratıp üstüne gidiyorlar. Elektronikte ise Profilo Telra’yı yaratıcı buluyorum. Sürekli yeni ve katma değerli ürünler geliştiriyorlar. DVD’li televizyonu onlar ürettiler mesela.

ŞİRKETLERİN BÜYÜME GÜNDEMLERİ YOK

2005 yılında pek çok şirket büyüme kaydedecek. Fakat buradaki en büyük sorun bu şirketler kârlı büyüyebilecekler mi? Sonuçta global pazarda da önemli bir kriz yaşanıyor. Bu krizin etkileri de uzun süre geçeceğe benzemiyor. Uluslararası şirketlerin çoğu önemli büyümeler gösteremiyor. Genellikle tek haneli büyüme rakamlarıyla karşılaşıyoruz. Hızlı büyüyenler ise azınlıkta. Türkiye’de sektörel olarak bakarsak, perakende sektöründe oluşan yeni girişleri tehlikeli buluyorum. Yine de sektör henüz emtialaşmadığı için, büyüme ve kârlılık adına şirketlere sunacağı fırsatlar var. Kârlı sektörler arasında ise otomotiv yan sanayinin yıldızının parlayacağını düşünüyorum. Bu sektörden şirketlerin büyüme potansiyeli var. Diğer sektörlerde de şirketlerin ne oranda fark yarattığı önemli. Örneğin Türkiye’de şirketlerin çoğu makro faktörlerden şikayetçi. Oysa bu makro etkenler her şirketin başında önemli dert. Yani aslında her şirket eşit sıkıntı çekiyor. Önemli olan bu eşit ortamda rekabet avantajı elde etmek. Bunu yapmak için de süreçlerini iyileştirip verimliliklerini artırmaları gerekiyor. Önlerine gelen her konuda faaliyet göstermemeliler. Belli bir büyüme mantığıyla ilerlemeleri gerek. En önemlisi bir büyüme gündemleri olmalı. Bugün en büyük sıkıntı şirketlerin çoğunun büyüme gündeminin olmaması.

Şeyma Öncel
soncel@capital.com.tr

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz