Bazı işadamları “durgunluktan” yakınıyor, bir bölümü “fazla kapasite” değerlendirmesi yapıyor. “İç pazar doydu” diyenler de var. Ancak, bunlara rağmen, çok sayıda şirket ve işadamı, yoluna devam ed...
Bazı işadamları “durgunluktan” yakınıyor, bir bölümü “fazla kapasite” değerlendirmesi yapıyor. “İç pazar doydu” diyenler de var. Ancak, bunlara rağmen, çok sayıda şirket ve işadamı, yoluna devam ediyor, yeni yatırımlar yapıyor. Beyaz etten otomotive gerçekleşen bu yatırımların arkasında ise farklı gerekçeler yer alıyor. Her şirketin hesabı, yatırım kriteri farklı… Ama tamamı da Türkiye’ye, bulunduğu bölgeye ve globalleşen iş dünyasını göz önünde bulundurarak hareket ediyor.
Türkiye’de beyaz et sektöründe onlarca üretici şirket var. Üstelik atık kapasite sorunu da yaşanıyor. Ancak, buna rağmen sektöre yatırım yapan, şirket satın alma peşinde olanların varlığı dikkati çekiyor. Tıpkı Sabancı Holding’de olduğu gibi, şu andaki sıkışıklığa bakmayan şirketler, tüketim potansiyelini göz önüne alın yatırım yapmaya devam ediyor. Yaptıkları hesabın içinde ise Avrupa’da yılda 25 kilogram olan kişi başına tüketimin, Türkiye’de 13 kilogram düzeyinde olması yer alıyor.Üstelik beyaz et protein ihtiyacının karşılanmasına yönelik en ucuz ürün olarak görülüyor. Dolayısıyla talebin artan bir grafik izlemesi bekleniyor. Bunun dışında çevre ülkelerde beyaz et ihracatına yönelik ciddi bir potansiyel bulunuyor. İşte bu iki temel unsur sektörün geleceğini parlatıyor. Bu parıltı da iş adamlarının gözünden kaçmıyor.
Beyaz ette görüldüğü gibi, yeni yatırımlara ilham veren iki cazibe unsuru bulunuyor. Cazibe listesinin başında “iç pazar” potansiyeli yer alıyor. Nüfusun yarısından fazlasını oluşturan genç nüfus, yıllık 973 bin sınırına yaklaşan evlilik sayısı yatırımcıları heyecanlandırıyor. Neredeyse bütün ürünlerde kişi başına düşen tüketimlerin düşük kalması ve artma eğilimi ise bu heyecanı katlıyor. Tüketim eğiliminin satın alma gücüne paralel olarak artması, tüketici kitlenin yeniliklere açık olması, talep ve beklentilerdeki gelişmeler de yatırımcıları etkiliyor.
Ancak, son yıllarda yapılan yatırımlar sadece iç pazar potansiyelinden kaynaklanmıyor. Yatırımlara dış pazarlardaki cazibe de ilham veriyor. Çünkü, birçok Türk şirketi, “dünya şirketi” olma hedefini benimsiyor. Ayrıca, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu ve hatta Kuzey Afrika’daki potansiyel de firmaları cezbeden bir diğer önemli unsur oluyor.
Evyap’ı gençler etkiledi
Evyap, Tuzla organize sanayi bölgesinde kurduğu yeni fabrika ile 2003 sonunda hijyenik ürünler sektörüne girdi. Şirket, son teknolojiyle donatılmış makinelerin İtalya’dan alınması ve marka pazarlama yatırımları ile birlikte 30 milyon doları aşan bir harcama yaptı. Bu yıl üretim kapasitesini artırmak üzere başlanılan 10 milyon dolarlık ek yatırım ise 2006’da devreye girecek. Şirket, bugün hijyenik ürünler sektörünün hijyenik ped, çocuk bezi, ıslak mendil kategorilerinde rekabet ediyor.
Evyap’ı bu yatırımlara yönelten ise pazardan gelen olumlu sinyallerdi. Genç nüfustan etkilenerek yatırım yaptıklarını söyleyen Evyap Yürütme Kurulu Başkan Vekili Mustafa Arın, “Türkiye’nin dinamik ve genç nüfusunun her geçen gün değişen, gelişen talep ve beklentilerini pek çok firma gibi yakından takip ettiklerini söylüyor. Arın, nüfusun yüzde 50’sinin 25 yaşın altında olduğunu ve doğum oranlarının Avrupa’ya göre hala yüksek düzeyde seyrettiğine dikkat çekiyor. Bu da pazarı yatırım açısından cazip kılıyor. Mustafa Arın, “Toplam 330 milyon dolar olan hijyenik ürünler pazarında, her iki kategoride de tüketim seviyelerinin yüzde 30 civarında seyretmesi ve büyümeye yatkın pazarlar olması, bizleri cesaretlendiren ve heyecan veren bir tablo oldu” diye anlatıyor.
Aradan geçen 1,5 yıllık süre içinde bu yatırım şirkete dış pazarlarda da yeni fırsatlar sundu. Toplam cirosunun yüzde 60’ını yurtdışından sağlayan şirket, başarılı olduğu ülkelere de yeni ürünlerini taşıyarak dış pazarlarda da ürün çeşitliliğini arttırdı.
Dayanıklıda dış cazibe
Dayanıklı tüketim sektörü yatırımcılar cephesinde yükselen alanlar arasında yer alıyor. Anadolu Grubu’nun Samsung markasının Türkiye temsilcisi olması, dünya devi Elektrolux’ün 2004’ten beri AEG markasını tekrar hayata döndürmek için çalışması aslında bu ilginin bir yansıması.
İşin üretim tarafında ise en önemli hareket AUER markasını satın alan Kayserili Ulubaş Grubu’ndan geldi. 2003’te 8 milyon dolara AUER’i satın alan grup, yatırımlarına devam ediyor. Şirketin başkanı Adnan Ulubaş, Avrupa’da beyaz eşya imalatından bir kaçış olduğuna dikkat çekiyor. Adnan Ulubaş, “Türkiye çevre ülkelere ve Avrupa’ya açılan bir kapı. İran, Irak, Rusya, Ukrayna, Gürcistan gibi ülkeler Türkiye’ye çok yakın ve buralarda önemli bir pazar potansiyeli var. Bundan 15 yıl önce tekstil neyse şu anda beyaz eşya sektörü o günleri yaşıyor. Beyaz eşya sektörünün önünde ciddi bir artış trendi ile minimum 15 yıllık bir gelecek gözüküyor” diyor.
Dolayısıyla, ihracat rakamlarının kısa vadede 3-4 kat artması bekleniyor. Avrupa’dan üretimin kayması ve çevre pazarlardaki potansiyel beyaz eşya üreticilerini yatırım için cesaretlendiriyor.
Ayrıca, genç nüfus pazarın cazibesini arttıran önemli bir etken. Türkiye’de DİE verilerine göre, 2004 yılında 672 bin 817 çift evlendi. Yani, her yıl 673 bin yeni hane açılıyor. Dolayısıyla evliliklerle gelen yeni alımlar beyaz eşya sektörünü yatırım açısından popüler kılıyor. Bunun dışında yenileme alımları da Türkiye pazarında önemli bir yer tutuyor.
Küçüklerde Anadolu fırsatı
Tekstil, çimento, gayrimenkul sektörlerinde faaliyet gösteren Tarman Grubu, Blue House markasıyla ev aletleri pazarına girdi. 5 milyon dolarlık sermaye yapısı ile faaliyete başlayan şirket, Blue House markasına 2005 harcamaları ile birlikte toplam 3 milyon dolarlık reklam harcaması yapmayı planlıyor.
Şirketin üçüncü kuşak temsilcisi Murat Tarman, neden ev aletleri pazarına yatırım yaptıklarını ise şöyle anlatıyor:
“Ülkemizin tüketici profilini oluşturan genç bir nüfus var. Evlenme oranı yüksek. Ayrıca, tüketime açık bir toplum. Dolayısıyla, dayanıklı tüketim eşya sektörünün alt kümesi olan elektrikli ev aletleri grubunda yeniliğe açık ve güncelleşen her ürünü satın alma psikolojisine sahip. Elektrikli ev aletleri ülkemizin dinamik, gelişmekte olan ve hızla metropollerden ülke geneline yayılmakta olan bir sektördür. Bu yeniliğe açık ve dinamik pazarda biz de grup olarak yer almayı arzu ettik.”
Geçen yıl elektrikli ev aletleri sektörü yaklaşık 450-500 milyon dolar civarında bir hacim yarattı. Sektörde genellikle uluslararası markaların hakimiyeti gözleniyor. Tarman Grubu ise bu sektörde 2008 yılına kadar yüzde 10 civarında bir pazar payına ulaşmayı hedefliyor. Şirket ayrıca beyaz eşya ve kahverengi ürünlerle de ilgileniyor. Blue House bir dünya markası yapma hedefi de bulunuyor.
Mobilya hala çok popüler
Mobilya, yatırım açısından popüler alanların başında geliyor. Sektörün lideri Boydak Holding de bu alanda yeni yatırımlar yapıyor. 2004’de kapasite yatırımları gerçekleştiren grup, 2005 için 80 milyon dolarlık ek yatırım yapma kararı aldı. Yeni yatırımlar, mutfak mobilyası, sandalye ve panel mobilyaya yönelik. Şirketin yönetim kurulu başkanı Hacı Boydak, “Krizde tüketiciler mobilya ihtiyaçlarını ertelediler. Bu ertelenmiş talep 2004’te realize olunca patlama gerçekleşti. Bazı noktalarda tüketicinin taleplerine yetişemedik. Bu nedenle kapasite artırmaya yönelik ilave yatırım kararları aldık” diyor.
Talepteki artış ve pazardaki gelişme potansiyeli sektörün cazibesini arttırıyor. Bu cazibeyi fırsata dönüştürmek isteyen firmalardan biri de Doğtaş Mobilya. Şirket, 2005’te yatak,baza, yaylı koltuk ve kanepe gibi yeni ürünler için 10 milyon dolarlık yeni bir yatırıma start verdi.
Doğtaş Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, 2004’te sektörün yüzde 27 büyüdüğünü söylüyor. Markalı mobilyacılarda ise bu oranın yüzde 50’lere kadar çıkabildiğine dikkat çekiyor. Markalı üreticilerin payının yüzde 40’lara çıkması ve hızlı büyüme üreticileri yeni yatırıma yönlendiriyor.
Merinos da mobilya sektörüne 10 milyon dolarlık yatırım yaparak girdi. Merinos Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu, “Pazardaki büyüme devam ediyor ve bu süreçte tüketicinin yanında yer almak istediğimiz için yatırım yapıyoruz” diyor.
Beyaz ete yoğun ilgi
Beyaz et de yatırım açısından hareketli alanlardan biri. Birçok yeni oyuncu bu sektörde önemli yatırımlar yaptı. Bu ilgi ise gelecek potansiyelinden ilham alıyor.
2005’te Sabancı Holding 72 yıllık Ömür markasını satın alarak 8 milyon dolarlık bir yatırımla bu alana adım attı. Gıdasa Çiftlik İş Birimi Genel Müdürü Hasan Tulgar, pazarın büyüklüğünün 940 bin ton ve cirosunun 1.7 milyar dolar olduğunu söylüyor. Tulgar, sektörün her yıl ortalama yüzde 5 büyüyeceğini tahmin ettiklerini belirtiyor ve “1995-2004 yılları arasında yıllık yüzde 12,5 üretim artışı sağlanmış. Pazarın büyüme trendi söz konusu. Bunun dışında pazar büyük bir gelişme potansiyeli taşıyor. AB ülkelerinde kişi başı yıllık beyaz et tüketimi 25 kg iken Türkiye’de bu 13 kg seviyesindedir. Pazarda eşit güçte çok oyuncu yer alıyor. Tüketici tercihinde ise markaya güven ön planda” diyor.
Abalıoğlu Ailesi de yatırım için beyaz eti seçenlerden. İzmir Turgutlu’da beyaz et üretimi ve bunun entegrasyonuna yönelik 29 milyon dolarlık yatırım sürüyor. Abalıoğlu Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Ender Abalıoğlu, Türkiye’de beyaz etin hala çok kârlı olduğuna dikkat çekiyor. Yatırımlarını sadece iç pazarı düşünerek değil, ihracat potansiyelini de dikkate alarak yaptıklarını anlatıyor.
Ender Abalıoğlu, “ Coğrafi konumumuz ihracat için çok elverişli. Dolayısıyla sadece iç pazar için değil, ihracat için de önemli bir ürün. İhracat bizim en önemli önceliğimiz olacak” diye anlatıyor.
3 SEKTÖRE YATIRIM YAPANLAR HANGİ KRİTERLERE BAKTI?
ÇİMSA DÜNYA İLE İLGİLENİYOR Beyaz çimentoda lider konumda olan Çimsa, 2004 yılında Kayseri’deki tesise 30 milyon dolarlık yatırım yapma kararı aldı. Tesis 2006 yılında faaliyete geçecek. Sabancı Holding Çimento Grubu Başkanı Erhan Kamışlı yatırımın nedenini şöyle anlattı: “Kayseri'de ana mamul ihtiyacımız giderek büyüdüğü için yatırım ihtiyacı doğdu. Tabii ki bu yatırım pazarın büyümesi ve gelişmesi ile ilgiliydi. Ayrıca bu yatırımla beyaz çimento da üreterek gerek yurt içinde gerekse yurt dışında beyaz çimento büyümemizi sürdürebilir hale getireceğiz. Sadece iç pazar düşünülerek yatırım kararı almak yanlış. Hedef dünyaya mal satabilmek olmalı ki kalıcılık olsun.”
SAĞLIK DA CAZİBELİ BİR ALAN Anadolu Vakfı, sağlık sektörüne 100 milyon dolara yakın yatırım yaptı. Türkiye’nin bir çatı altında en modern hastanesi oluşturuldu. Anadolu Grubu İcra Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, “Bu işimiz vakıf olarak kalacak ve devam edecek. Ama oradaki bilgi birikimimizi dönüp yeni sağlık yatırımlarıyla Anadolu Grubu’nun işi haline getirebiliriz. Kişisel olarak sağlık sektörünün önünün açık olduğunu düşünüyorum. Devletin buradan çıkacağına, genel sigortanın geleceğine inanıyorum. Türk insanının daha iyi sağlık hizmetine kavuşması gerektiğini bu işin içine girdikten sonra gördüm. Dolayısıyla girişimciler için bu alan cazip olabilir” diye anlatıyor.
HAYVANCILIKTA FIRSAT VAR Türkiye ilaç dağıtım pazarının önemli bir bölümünü elinde tutan Hedef Alliance holdingin patronu Ethem Sancak, buradaki işleri profesyonellere devredip hayvancılık alanına yatırım yaptı. Ethem Sancak girişimci olduklarını ve para kazanmayacak işler yapmayacaklarını söylüyor. Ethem Sancak, “Tarım ve hayvancılık bugün baktığınız zaman çok fazla kârlı görünmeyebilir. Ama geleceğin en kârlı işlerinden biri olacak. Dünya nüfusu gelecekte 2’ye katlanacak, 11-12 milyar insan olacağız. Buna karşılık bugün 6,5 milyar insanı bile beslemekte zorlanan tarımsal alanlar yüzde 40 daralacak. 20 yıl sonra bugün nasıl bilgi teknolojileri stratejikse o gün de hayvancılık ve tarım stratejik olacak. Yani, 20 yıl sonrasının stratejik kârlı işi, bu iştir” diye gelecek fırsatlarını değerlendiriyor.
HEDEFİMİZ TÜKETİMİ ARTIRMAK
TÜKETİCİ TALEP ETTİ 2003’ün son çeyreğinde tüketiciden gelen yoğun talep doğrultusunda faaliyetlerimizi kendi uzmanlık alanımıza paralel olarak genişleterek çikolata sektörüne girdik. Çikolata aslında Eti’nin uzmanlık alanı olan bisküvi, kek, kraker işinin çok doğal bir tamamlayıcısı.Yıllardan beri çikolata üretimi konusunda tüketicilerimizden, satış teşkilatımızdan ve satış noktalarından yoğun bir talep geliyordu. Çikolata kategorisinin bisküvi, kek, kraker işimizle yaratacağı sinerji de göz önüne alındığında artık böyle bir atılımın zamanı gelmişti. Bu nedenlerden dolayı pazara girmeye karar verdik.
KİŞİ BAŞI TÜKETİM DÜŞÜK Geçtiğimiz bir yıla kadar ana iştigalimiz olmayan çikolatada olmamız gereken yerde değildik. Tam anlamıyla çikolatacı olmak ve hak ettiğimiz yere gelmek için teknik anlamda 20 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirdik. Ancak, insan kaynakları ve Ar-Ge’yi de eklediğimizde yatırım miktarımız daha yüksek. Yatırım yaptığımız dönemde pazar yıllık yaklaşık 75 bin tonluk hacme ve 500 milyon dolarlık ciroya sahipti. Toplam tonajın yüzde 70’ini bar ve gofret gibi çikolata kaplamalı ürünler oluşturuyordu. Geri kalan yüzde 30’u ise tablet ya da hediyelik çikolatalar alıyordu.
PAZARI YÜZDE 35 BÜYÜTTÜK Herkesin bu ürünlere ulaşmasını sağlayarak Türkiye’de şu anda çok düşük olan kişi başı çikolata tüketimini arttırmak temel amacımızdı. O dönem için hedefimiz 2004 sonuna kadar çikolata pazarının yüzde 15’ine sahip olmak ve orta vadede de unlu mamuller pazarındaki payımıza ulaşmaktı. Biz girdikten sonra pazar yüzde 35 oranında büyüdü. Bunun nedeni pazara yepyeni lezzetler sunmamızdı. 2004 yılı sonunda çikolata pazarında 3’üncü büyük firma konumuna geldik.
İÇ PAZARDAKİ İNŞAAT TALEBİ YENİ YATIRIMLARA YÖNELTİYOR
Türk Demirdöküm, geçtiğimiz haziran ayında panel radyatörde kapasite artırımına yönelik yeni bir yatırıma start verdi. Şirketin genel müdürü Lütfü Kızıltan, hangi fırsatların yatırım kararını etkilediğini şöyle anlattı:
AVRUPA’NIN EN BÜYÜĞÜ OLACAĞIZ 2.5 milyon metre kapasitesi ile Avrupa’nın 3’üncü büyük radyatör fabrikası konumunda olan Bozüyük’teki panel tesisimizde haziran ayında kapasite artırımı yatırımını başlattık. 20 milyon Euro harcama yapacağız. İleride modüler yatırımlarla kapasitemizi 6.1 milyon metreye çıkaracağız. Böylece Avrupa’nın tek merkezde en büyük panel radyatör üretim üssünü Bozüyük’te kurmuş olacağız.
İNŞAAT FAALİYETLERİ ARTACAK Bu yatırıma iç ve dış pazardaki dinamikleri dikkate alarak karar verdik. Geçtiğimiz iki yıllık dönemde ekonomi büyürken inşaat sektörü küçülmüştü. Depremler ve krizlerle büyük yara alan sektör, ilk kez 2003’ün son çeyreğinde büyüdü. Bu büyüme 2004’ün ilk iki çeyreğinde de devam etti. Ancak, bunlar yüzde 1,4 gibi küçük kıpırdanmalar olarak kaldı. Önümüzdeki yıl özel sektörün ve kamunun inşaat faaliyetlerinin artmasını bekliyoruz.
DOĞALGAZ HIZLI YAYILACAK Bizim açımızdan bir diğer önemli unsur da doğalgazın yayılma hızı olacak. 2005 yılında 11 ilimizde daha doğalgaz kullanımının başlatılması planlanıyor. Vanalar açılınca panel radyatör ve kombi ihtiyacı artacak. Öte yandan mortgage sistemi inşaat sektöründe canlanma sağlayacaktır.
TÜRKİYE PANEL ÜSSÜ OLABİLİR Dış pazar dinamiklerine baktığımızda ise daralan marjlar nedeniyle Avrupalı üreticiler panel radyatör üretiminden çekilmeye başladı. Bu Türkiye’yi yakında dünyanın panel radyatör üssü konumuna getirecek bir gelişme. Yapacağımız kademeli yatırımlarla panel tesisimiz iç pazardaki artan talebi karşılarken, dış pazarlardaki yerimizi de güçlendirecek.
EBRU FIRAT
efirat@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?