Osman Boyner hayatımı değiştirdi

Kiğılı'yla perakendeye hızlı geçişini ve bu alanda pek çok rakibe karşı nasıl ayakta kaldığını konuştuk.

1.01.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Osman Boyner hayatımı değiştirdi
ABDULLAH KİĞILI, hazır giyim sektörünün duayen isimlerinden. "Biraz deneme yanılmayla işi öğrendik" diyecek kadar mütevazi. Kiğılı'nın bir günde mağazalaşmaya geçmesi ise kariyerindeki en büyük dönüm noktası. Abdullah Kiğılı, o tarihten itibaren pazarlamaya daha fazla ağırlık verdiklerini söylüyor ve "Yeniliklere devam edeceğiz" diye konuşuyor. Abdullah Kiğılı, Türk hazır giyim sektörünün önde gelen isimlerinden. Bundan tam 50 yıl önce Sultanhamam'da babasının kumaşçı dükkanında işe başladı. İlk hazır giyim mağazasını ise 4 yıl gibi kısa bir sürede İstiklal Caddesi'nde açtı. Bu konuda babasının ve ailesinin muhalefetine rağmen 26 yaşında kendi girişimci ruhunu dinledi ve bugünkü Kiğılı'nın temellerini atarak, hazır giyim sektörüne damgasını vuran isimlerden oldu. Abdullah Kiğılı, 50 yıllık kariyer hayatında pek çok ilke imza atmış bir isim. Ancak, onun başarı öyküsünde toptancılıktan bir günde vazgeçip bir marka yaratmak adına kendi mağazalarıyla perakendeye adım atmasının önemi büyük. Şu anda yurtdışında Kiğılı adıyla faaliyetini sürdüren 17 mağazaya, yurtiçinde ise 200 mağazalık bir ağa sahip olan Kiğılı'yla perakendeye hızlı geçişini ve bu alanda pek çok rakibe karşı nasıl ayakta kaldığını konuştuk:

İlk mağaza 26 yaşında

"Bu sektörde tam 50 yılımı bitirdim. Babamdan bir mağaza ve 4 personel ile tek bir mağaza devraldım. İkinci mağazamı, ailemin bütün muhalefetine rağmen İstiklal Cadde-si'nde açtım. İlk mağazamı açtığımda 26 yaşındaydım. Bundan 40 yıl önce marka diye bir şey yoktu. Zaten Türkiye'de üretim de yoktu. Hazır giyimde üretim 80'lerden sonra başladı diyebiliriz. Yani yokların içinde işe başladık ve yokların içinden gelerek bir marka yarattık. İlk bayileşme ise 1971 yılında oldu. 1969 yılında bu mağazayı açtıktan sonra duayen isimlerden Osman Boyner beni aradı. Bu sırada ben 28 yaşındayım. Osman Bey'i hiç tanımıyorum. Beymen Fabrikası'nı kurduğunu, üretime başladığını söyledi. 'Seni piyasadan çok önerdiler' diyerek, 'Sana Beyoğlu bayiliğini verelim' dedi. O günün şartlarında pazarlama diye de bir kavram yok. Sonuçta ne yaparsan yap, pazarda bir yerin oluyordu. Bu sayede ilk Beymen takım elbiseyi satmak bana nasip oldu. Elbiseler müthiş ilgi gördü, çok iyi satış hacmine ulaştık. Osman Boyner bana ortaklık teklif etti. Beymen benim hayatımda çok önemli bir okuldu. 7 yıl bu ortaklığımız devam etti. 1980 yılında da ayrıldık.

Konfeksiyonu öğrendim

Ayrıldıktan sonra ilk fabrikamı 1980 yılında kurdum. 10 yıl boyunca yurtdışına fason üretim yaptık. Her türlü know-how'ı edindik. İş yapmasını, konfeksiyon yapmasını öğrendik. Sistemin altyapısını öğrendim. Bu da bizim önümüzü açtı... Bu zaman dilimi içinde aynı zamanda Kiğılı markasıyla Türkiye'nin 45 ilinde 500'ün üzerinde de bayi teşkilatına sahip olduk. Türkiye'nin her yerine mal satmaya başladık. O dönemde peşin parayla satış yoktu. İtibar vardı, güvenilirlik vardı. Ticaret daha ahlaklı yapılıyordu. Toptancılığı iyi öğrendik. Fakat şartlar Türkiye'de öylesine değişmeye başladı ki 1990'lara geldiğimizde çok ciddi sıkıntı başladı. Para, repo, faiz, paradan para kazanma devri başladı. Ticarette ahlaki açıdan önemli zafiyet yaşandı. Çekleri gününde ödememeye başladı insanlar. Baktım ki biz bu şartlar altında devam edemeyeceğiz. Ne yapalım diye düşünmeye başladım.~

Değişimi önceden gördüm

1994 yılında Türkiye'de ilk AVM olan Galeria açıldı. Oraya bir mağaza açtık. O sırada mağaza sayımız 3 oldu. Bu yıldan itibaren AVM'lerde hızlı bir yükseliş yaşandı. Hemen hemen tüm AVM'lere girdim. Türkiye'de toptancılığın 1994 yılından sonra yapılamayacağını gördüm. Kendi malımızı kendimiz üretecektik. Buna da Türkiye'de ilk yapanlardanım. Bir günde karar verdim ve tamamen mağazacılık sistemine geçtik. Aynı anda toptan satışı da kaldırdım. Hayatımda yaptığım en önemli işlerden bir tanesi bu oldu.

Kaliteye önem verdim

Bugün geldiğimiz noktada 2001'-de büyük bir kriz atlattık. Türkiye felç oldu. Şükür o krizde ayakta kalabildik. Daha uygun fiyata mal satmayı öğrendik. Kaliteye önem verdik. Kalite ile beraber herkesin cebindeki para ile alabileceği iyi kaliteli malın Kiğılı olduğunu reklam kampanyalarımızla duyurmaya başladık. Bu 10 yıllık sürede hayal bile edemeyeceğim noktalara geldik. Şu anda yurtdışında 17 adet mağazamız var. Yurtiçinde ise mağaza sayımız 200'ü geçti. Ben bu işi biliyorum. 50 yıldır aynı işi yapıyorum ve aynı heyecanı duyarak bu işe devam ediyorum. İnsan sevgisini içimde taşıyorum. Bir tek futbolun dışında başka iş yapmıyorum. Uzun yıllar bu işe ciddi emek verdim zaman ayırdım yalnız başıma bu işi yaptım. Bugün Kiğılı Türkiye'nin orta sınıfının tercih ettiği, kaliteyi ve fiyatı uyumlu bir şekilde satan, müşterisine kısa zamanda güvenilir bir marka olduğunu ispat eden nadir firmalardan biridir.

PERAKENDE FARKLI BİR İŞ

Bayilikten vazgeçtikten sonra 50 mağazaya ulaşana kadar canım çıktı. Bir ara vazgeçmek üzereydim. Bir kere müşteriye markayı tanıtmak başlı başına bir işti. İmalatı yapacaksınız. Mağazalara adam koyacaksınız. Sistemi doğru kurmanız lazım. Şu anda 200'ün üzerinde mağazamız var. Siz istediğiniz kadar üretim yapın, oralara doğru elemanı koymazsanız iki yakanız bir araya gelmez. Biz bayilik zamanı hiçbir şey bilmiyorduk. İş başa düşüp de mağazaları kendimiz yönetmeye başlayınca işin zorluğunu anladık. Çalışanlara eğitim vermeniz lazım. Bunun için Kiğılı Akademi'yi kurduk. Biz dışarıdan transfer yapmayız. Bu sistemi oturttuk. Bunların hepsi zaman alan ve bilgi isteyen işlerdi. İnsan çalıştıkça işi öğreniyor. O dönemde danıştığım, akıl alacağım da kimse yoktu. Bu işi bilen yok ki kime soracaksınız. Deneme yanılma ile öğrendik. Benim işimi yapan patronun birinci vazifesi işini bilmektir. Yanında çalışan insan patronun işi bildiğini ve her işi kontrol ettiğini bilmek mecburiyetinde. Eğer patron işi bilmiyorsa 3 günde maskara olur."

"İŞİMİZ KRALI MEMNUN ETMEK"
Her dönemde zorluklarla karşılaştım. Ülkede İhtilaller oldu, muhtıralar gördük. Ekonomik göstergelerde inişler, çıkışlar yaşadık. Bunların hepsini göre göre 50 yıl geçirdik. Doğru iş yapmayı ise 2001 krizinden sonra öğrendik . Ondan önce yaptığımız işler daha suniydi. Piyasa elimizde olduğu için işleri kendi bildiğimiz gibi yapıyorduk. Herkes fiyatı kendi koyuyordu. Bugün talep az, arz çok fazla. Yabancılara kapıları açmış durumdayız, bütün markalar kapıdan içeriye giriyor. Şu anda müşteri kral. Bizim işimiz gücümüz de kralı memnun etmek...

"Bizim işimiz hep orta sınıfla oldu. Gelecekte de böyle olacak. Ben Türkiye'nin en üst tabakasına hiç hizmet götürmeyi düşünmedim. Zaten Türkiye'nin o anlamda büyük markaları var. O markaların bölgelerine girmek yanlış olur. Akıllı olmak zorundasınız. Türkiye'nin bu günlerde orta sınıfı ekonomik bakımdan da daha kuvvetli hale geldi. Anadolu'da hiç ümit etmediğiniz orta sınıftan insanlar, bugün sanayiye atılmış durumda. Yurtdışından da müthiş bir talep var. Ben bile şaşırıyorum. Ancak onlarla eşit şartlarda mücadele etmiyoruz. Bu nedenle yönümüzü Kuzey ve Güney'deki ülkelere çevirmiş durumdayız. Buralara her türlü şekilde gitme ve markanızı kabul ettirme imkanınız var sonuçta."

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz