Sektörlerin Yol Haritası

David E. Meen / McKinsey Türkiye Genel Müdürü    McKinsey, dünyanın önde gelen danışmanlık şirketlerinden… Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin önemli sektörlerini ele alan, dinamiklerini ort...

1.06.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
David E. Meen / McKinsey Türkiye Genel Müdürü  
 
McKinsey, dünyanın önde gelen danışmanlık şirketlerinden… Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin önemli sektörlerini ele alan, dinamiklerini ortaya koyan bir araştırma hazırladı. Verimliliğe dayalı büyüme ve sektörlerin güçlerini ortaya koyan bu çalışmadan çok önemli mesajlar öne çıkıyor. Büyüme potansiyeli, küresel rekabet gücü ve istihdam yaratma olanağı gibi bu mesajları Türkiye genel müdürü David E. Meen Capital için değerlendirdi…  
 
Tüm dünya ekonomilerinde büyümenin birinci koşulu olarak verimliliğin artışı gösteriliyor. Arz-talep dengelerini oturtan, enflasyon oranlarını minimum seviyede tutmayı başarabilen, piyasalarda istikrarı sağlayabilen ekonomiler dünya ülkeleri liginde ilk sıralarda yer alıyor.  
 
Türkiye, ekonomisinde sık yaşanan dalgalanmalar nedeniyle henüz istikrarlı bir büyüme oranına ulaşabilmiş değil. Dünyanın önde gelen yönetim danışmanlığı şirketlerinden McKinsey’in bu yıl yayınladığı “Türkiye: Verimlilik ve Büyüme Atılımının Gerçekleştirilmesi” raporu, Türkiye’nin en önemli 11 sektörünün değerlendirmesini içeriyor.  
 
Raporda her konuda Türkiye’nin verimliliği dünyanın o sektördeki en verimli ülkesi ile karşılaştırılıyor. Capital’e raporun değerlendirmesini yapan McKinsey Türkiye Genel Müdürü David E. Meen, bu karşılaştırmanın genellikle ABD ile olduğunu, ancak bazı durumlarda Japonya, Fransa ya da Hollanda’yı da ele aldıklarını söylüyor.  
 
Türkiye’deki herhangi bir sektörü tek tek değişik ülkelerle karşılaştırmadıklarını söyleyen Meen “Çünkü, anlamaya çalıştığımız şey, Türkiye’nin verimliliğinin dünyada en iyi verimliliğe sahip ve bunun başarılabilir olduğunu göstermiş olan ülkelere hedef olarak ulaşma potansiyelinin ne olduğuydu” değerlendirmesini yapıyor.  
 
David E. Meen, Capital’e,  “Türkiye: Verimlilik ve Büyüme Atılımının Gerçekleştirilmesi” adlı rapordan yola çıkarak Türkiye’nin sektörel verimliliğini, sektörlerin rekabet durumunu ve gelecek için sahip oldukları potansiyeli değerlendirdi… İşte bu araştırmadan öne çıkan sonuçlar ve özel analiz:  
 
Verimlilik büyümenin motoru  
 
Türkiye’nin yüksek oranlarda ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için güçlü bir potansiyeli var. Gayrı Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yılda yüzde 8’lik sürdürülebilir bir büyüme sağlama olasılığı üzerine konuşuyoruz. GSMH’daki yüzde 8’lik büyümeyi bu ekonomi sağlayabilir. Bununla birlikte de 6 milyon daha fazla iş yaratılabilir.    
 
Sonuç olarak ekonomide verimlilik artışına ciddi bir biçimde ihtiyaç vardır ve bunun için yeterli fırsat da bulunmaktadır. Dolayısıyla, buradaki mesaj, eğer ekonomi, verimlilik artışını ciddi bir biçimde geliştiremezse, bizim tahmin ettiğimiz oranda büyümeyecektir. Bunun sonucu olarak da istihdam oranı da yaratılamayacaktır.  
 
Verimlilik artışı şarttır  
 
Biz bu raporu geliştirmek için, dünyanın önde gelen ekonomist ve akademik danışmanlardan oluşan bir kurulla birlikte son derece derinlemesine bir çalışma yaptık. Aralarında MIT’nin ekonomi bölümü başkanı, Prof. Olivier Blanchard, Prof. Dani Rodrik ve Prof. Daron Acemoğlu ile Clinton hükümetinin Ekonomik Danışmanlar Konseyi başkanı Martin Bailey de bulunuyordu.  
 
Bu uzmanlar, raporun temel fikri olan “Ekonomik büyümenin motoru verimlilik artışıdır” düşüncesini destekliyorlar. Raporda verimlilik artışının artan değer oluşumuna, değer fazlasının talep artışına, talep artışının çıktı artışına ve çıktı artışının da istihdam ve ekonomik büyümeye yol açtığı görülüyor. Verimlilik artışındaki daha yüksek oranlar ile zaman içinde ekonomik büyüme oranının hızla artması arasında bire bir ilişki bulunduğu konusunda hiçbir şüphemiz yok.  
 
Perakendenin istihdam potansiyeli    
 
Biz sektörlerin kendi içlerinde verimlilik artışı sağlama potansiyelini değerlendirdik. Varsayımımıza göre, hükümet verimlilik artışının önündeki engelleri kaldırmak için gerekli değişiklikleri yerine getirirse, daha önce bahsettiğimiz ekonomik büyüme olacaktır.  
 
Bunların bazıları ihracat ağırlıklı, bazıları da yerel ağırlıklı sektörlerde yaşanacak. Örneğin, biz 11 sektör imalat sanayinden, altyapı sektörlerine ve  hizmet endüstrilerine kadar uzanan 11 sektörü ele aldık.    
 
Türkiye’de en fazla istihdam yaratma potansiyeline sahip olan sektörlerden biri perakendedir. Bu tamamen yerli bir sektör. Dolayısıyla, buradaki istihdam yaratımı, Türkiye’de filizlenen, yerel harcama için daha fazla talep ve fırsat yaratan, daha karmaşık ve üstün perakendecilik yaklaşımlarından kaynaklanıyor. Benzer şeyler konut inşaatı ya da gıda üretimi için de söylenebilir. Buralarda da kayda değer bir istihdam yaratımı var.  
 
Oto yan sanayi ve giyime dikkat  
 
Ele aldığımız diğer sektörlerden bazıları ise son derece rekabetçi, küresel sektörler. Bunlardan otomotiv yan sanayii ve hazır giyimdeki ihracat artışı Türkiye için çok önemli. Türkiye, otomotiv yan sanayi, sektöründe verimli olarak küresel otomotiv tedariki konfigürasyonları sıralamasında öncelikli olarak yer alabilir. Böylece Doğu Avrupa ülkeleri gibi pazarlar arasında rekabet anlamında iyi bir pozisyona gelebilir. Bu ülkeler de küresel otomotiv tedariki konfigürasyonlarında sıraya girme potansiyeli yüksek olan adaylardır.  
 
Hazır giyim sektöründe ise Türkiye özellikle Avrupa pazarlarına ihracat konusunda son derece iyi bir konumda. Ancak, asıl fırsat, Türkiye’nin markalaşma ve katma değerli üretim konusunda daha verimli olmasında yatıyor. Böylelikle Türkiye’deki endüstri için de daha fazla katma değere sahip ve daha kârlı sonuçlar elde edilebilir.  
 
Oto yan sanayii geleceğin yıldızı  
 
Verimlilikte yüksek oranlara ulaşabilen birkaç sektör var. Bunlar arasında otomotiv yan sanayii, hazır giyim, çimento ve demir-çelik öne çıkıyor. Özellikle otomotiv yan sanayi bu alanda tam bir lider konumunda.    
 
Bizim başlangıçtaki dayanak noktamız şudur: Eğer bir sektörde acımasız ve güçlü bir rekabet varsa ve rekabet adilse, yöneticilerin tümü verimliliği arttırmak için maksimum seviyede çalışacaklardır. Asıl önemli olan hükümetlerin adil bir biçimde gerçekleşen acımasız ve güçlü rekabet koşullarını yaratmak için ne yaptığıdır.  
 
Otomotiv yan sanayii sektörünün çözmesi gereken sorunları vardır. Ancak, oto yan sanayi, Türkiye’nin parlayan yıldızıdır. Bu sektörde düzenlemeler ya da düzenleme eksikliği nedeniyle gerçekleşmiş bozulmalar son derece az. Bu nedenle güçlü bir rekabet var. Sektör yaklaşık 150 yabancı oyuncuyla joint venture gerçekleştirmiş durumda. Bu haliyle de yabancılara açıklığı çok yüksek. Bu duruma, yerel pazardaki acımasız ve adil rekabetin yararlarını ve küresel otomotiv yan sanayii pazarındaki güçlü rekabeti de eklediğinizde, yüzde 89’luk bir verimlilik oranı görüyoruz.  
 
Dolayısıyla gelişmeye devam edeceğine inanmamız için de yeterli nedenimiz var. Otomotiv yan sanayii sektörü şimdiye kadarki durumu ve taşıdığı  potansiyeli nedeniyle bir başarı öyküsüdür diyebilirim.  
 
“Geleneksel” işletme sayısı yüksek  
 
Kanıtlanmış modern işletim ya da yönetim tekniklerini kullanma konusunda oldukça geri kalmış olan işletmeleri, “Geleneksel işletmeler” olarak değerlendiriyoruz.    
Örneğin, dünyanın önde gelen ülkelerindeki perakende sektörlerinde gelişmiş elektronik sistemler ve stok yönetiminin geçmişi neredeyse 25 yıla dayanır. Buradan yola çıkarak satış noktasında elektronik stok yönetimi olmayan şirketlere “geleneksel işletmeciler” diyebiliriz. Bu işletmeler, kanıtlanmış teknolojilerin uygulanması sürecinin 2, hatta 3 nesil gerisindeler.  
 
İşletmelerin bankalarla ilişkilerine göre değerlendirme de yapılabilir. Burada önemli olan kayıt altında faaliyet gösterme eğilimidir. Bankacılık ilişkileriniz olmazsa, yeni teknolojiler ve kapasite yatırımı yapmak için gerekli olan krediyi alamazsınız. Bu nedenle bu tarz işletmeler için kayıt dışı faaliyetlerden elde edilen gelirler, modernleşme için gerekli borçlanma/banka ilişkilerini kuramamalarına neden olmaktadır.    
 
Geleneksel operasyonları her sektörde gerçekleştirmek mümkün değil. Örneğin bankacılık, elektrik ya da çimentoda böyle bir olanak yok. Bizim ele aldığımız sektörlerin 5 ya da 6’sında bu mümkündür. İncelenen sektörlerdeki tüm istihdamın yüzde 55’i geleneksel işletmelerden oluşuyor.  
 
Modernleşme çok kolay mı?  
 
Yüksek sermaye yoğunluğu gerektirmeyen sektörlerde geleneksel işletmeler vergi ödemeyerek rekabet ediyorlar. Dolayısıyla, bu rakam oldukça yüksek. Teorik olarak 0 olması gerekir. Ancak, bu rakam yarıya indirilmediği sürece ilerleme olmuş kabul edilemez. Gerçek ilerleme ise bu rakamın üçte iki oranında azalmasıyla gerçekleşir.  
 
Ancak, Türkiye bu konuda yeterli iyileşme sağlayamadı. Bu işletmelerden ancak bazıları modernize edilebilir. Eksik olan şey, bu işletmelerin sahiplerini ya da yöneticilerini değişimin gerçekleşmesinin önündeki engelleri kaldırma konusunda motive etmektir. Ayrıca bazı işletmeler, modern yaklaşımları kullanabilecek beceri ve bilgiye sahip olmadıkları için modernleşemiyorlar.    
 
Örneğin, biz hızlı tüketim malları perakendeciliği üzerinde çalıştık. Bu sektörde geleneksel işletmeler, dünyada bu alandaki en iyi verimlilik oranının ancak yüzde 20’si kadar verimliliğe sahipler. Modern işletmeler ise yaklaşık yüzde 70-75 oranındalar. Bu geleneksel işletmeler arasında bakkallar ve pazarcılar yer alıyor örneğin.  
 
“VERİMLİLİK VE KÜRESEL REKABET  DEĞERLENDİRMESİ”  
 
SEKTÖRLERİN GELECEK POTANSİYELİ  
 
İSTİHDAM YARATACAK SEKTÖRLER
: Türkiye yüzde 8 büyürse, en büyük potansiyel istihdam yaratma oranı perakendededir. Perakendeye bağlı olarak hizmetler sektöründe de istihdam yaratma potansiyeli artacaktır. Bunun ardından hazır giyim geliyor. Otomotiv yan sanayii sektörü de 100-200 bin yeni iş yaratma potansiyeline sahip. İnşaat sektöründe de hala istihdam yaratma kapasitesi bulunuyor.  
 
VERİMLİLİK DERECELERİ: Halihazırda potansiyel verimlilik seviyelerine en yakın çalışan sektörler otomotiv yan sanayii, hazır giyim, çimento ve demir-çelik. Ortalama verimliliğe sahip sektörler arasında telekomünikasyon, elektrik, süt ürünleri, konut inşaatı ve bireysel bankacılık yer alıyor. En düşük verimlilik seviyesine sahip sektörlerse hızlı tüketim malları perakendeciliği, ve bisküvi/şekerleme.  
 
MONOPOLLER BAŞARISIZ: Sabit hatlı telekomünikasyon ve elektrik sektörlerinde işgücü verimliliğinde küresel örneklerle karşılaştırıldığında Türkiye ciddi bir biçimde ağır ilerliyor. Sabit hatlı telekomünikasyon ve elektrik sektörleri devlete ait olarak kaldığı sürece yöneticilerin verimli olma çabaları da hasar görmeye devam edecektir.  
 
KÜRESEL REKABETTE DURUM: Küresel rekabet iki temel faktöre bağlıdır. Bunlardan birincisi kaynakların ve girdilerin maliyetidir. Diğeri ise bu girdi ve kaynakların ne kadar etkin kullanıldığıdır. Bu da zaten verimliliktir. Uzun dönemde bir ülke girdilerinin maliyetini manipule edemez. Örneğin Türkiye gelişmeye devam ettiği sürece işgücü maliyeti rekabetini uzun süre koruyamaz. Bu nedenle uzun dönemde yüksek verimliliğe sahip sektörler küresel pazarlarda rekabet edebilmeye en yakın sektörlerdir. Ancak bu sektörleri kendi aralarında rekabete göre sıraladığımız anlamına gelmez.  
 
VERİMLİLİĞİN ÖNÜNDEKİ ENGELE DİKKAT  
 
EKONOMİK DALGALANMANIN ETKİLERİ
 
 
Her sektörde belirlenen verimliliğin önündeki engellerin çoğu, Türkiye’nin son 12-15 yılda yaşadığı had safhadaki ekonomik dalgalanmaların ve istikrarsızlığın sonucuydu. İmalat sanayi sektörlerinde bu dalgalanma kapasitenin planlanmasını son derece zorlaştırıyor. Ayrıca, özellikle talepte sağlanacak büyüme üzerinde negatif etkiye sahip.  
 
TÜKETİCİ ÇEKİLİYOR, KAPASİTE KULLANILAMIYOR  
 
Bu tip ekonomilerde büyük bir krizin sonunda tüketiciler geri çekiliyor ve 1-2 yıl boyunca harcamalarını kısıtlıyorlar. Bu da üreticiler için kapasite planlama ve kullanımını çok zorlaştırıyor. Bu nedenle Türkiye’deki kapasite kullanımının olması gerektiği kadar verimli olmadığını görüyoruz.  
 
BANKACILIK HATA YAPTI  
 
Ekonomik dalgalanmaların getirdiği yüksek faiz oranları hizmet endüstrilerinin bazıları üzerinde de oldukça olumsuz etkilere sahip. Bankacılık sektöründe bankalar 2001 Şubat’ına kadar hükümete borç vererek kâr elde etmek üzerine odaklandılar. Bu da asıl operasyonlarının verimliliğine dikkat etmemelerine yol açtı. Bu, onlar için son derece akılcı bir karardı ancak bankacılıktaki asıl verimliliğin ciddi bir biçimde geri kalmasına neden oldu.  
 
SEKTÖRLERİN KAPASİTE İHTİYACI VAR MI?  
 
YATIRIM İHTİYACI VAR MI?
 
 
Araştırmamızda sektörlerin yatırım ihtiyacına da baktık. Önümüzdeki dönemde bazılarının daha fazla kapasiteye ihtiyacı olacak. Bu bir gerçek.  Hazırladığımız raporda sektörlere göre kapasite kullanım rakamları var. Şu anda Türkiye çoğu imalat sanayi sektörü fazla kapasiteye sahip ve kapasite kullanımı da son derece zayıf.  
 
Bu durum da yine ekonomik dalgalanmalara bağlantılı bir şey. Kısa vadeye bakarsanız, Türkiye’deki sektörlerin çoğunun zaten oldukça fazla kapasiteleri var. Eğer uzun bir zaman dilimi alırsanız, her ülke ve sektörde olduğu gibi daha fazla yatırımlar gerekecektir.  
 
SEKTÖRLERİN KAPASİTE DURUMU  
 
Kapasite kullanımının en zayıf olduğu sektörler arasında yüzde 40’lar ile bisküvi/şekerleme, yüzde 52 ile süt ürünleri bulunuyor. Bunun yanında işgücünün talepten fazla olması nedeniyle konut inşaatı sektöründe de işgücü kapasite kullanımı oldukça düşük. Bir noktaya kadar demir-çelik de kapasite fazlası olan sektörlere örnek gösterilebilir.  
 
“MODERNLEŞMEYE NASIL ULAŞILABİLİR?”  
 
TÜRKİYE’DE DURUM
: Bir bakkal için modernizasyon franchise, ortak marka ya da toplu alım birlikleri operasyonlarının yaratılması anlamına gelir. Bu gelişmeler Türkiye’de şu anda tam olarak uygulanamıyor. Çünkü, her üyenin kayıt altında faaliyet göstermesini gerektiriyor. Raporda da bahsettiğimiz gibi Migros yaklaşık 2-3 yıl önce Bakkalım projesini gerçekleştirmeye çalıştı.  
 
MİGROS BAŞARAMADI: Bakkalım projesi başarısız oldu. Çünkü, haklı olarak üye bakkalların kayıt altında faaliyet gösterme şartı üzerinde direndiler. Ancak, bakkallar da vergi olarak ödeyecekleri miktarların ceplerinde kalmasını tercih etti. Modernizasyon bu zinciri kırmak ve işletmelerin daha farklı bir konuma geçmesine yardımcı olmaktır.  
 
DÜNYADA ÖRNEKLERİ VAR: Raporumuzda da örnek olarak kullandığımız, İngiltere’deki Londi’s oldukça başarılı bir örnek. Türkiye’de de olan Seven-Eleven, Kanada’da IGA Foodstores bu tarz programların en başarılı örnekleri arasındadır.  
 
Tüm bu isimler 25 yıl önce aynı fenomenden doğdular. O dönemde büyük  
perakendeciler ve son derece verimsiz küçükler vardı. Bunların ayakta kalmaları için tek yol bu tip organizasyonların parçası olmaktı. Türkiye’de bu gelişimin önünde olan engelleri kaldırarak gelişmiş ekonomilerdeki modernleşme seviyelerine ulaşabilir.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz