Tekstilde Çin Endişesi

Tekstil ve hazır giyim sektöründe şu sıralar 2005 yılı ve Çin konuşuluyor. Dünya tekstil ihracatının devi olan bu ülke, ABD gibi ülkeleri bile korkutuyor. Bu nedenle Amerikan işadamları rapor hazır...

1.08.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Tekstil ve hazır giyim sektöründe şu sıralar 2005 yılı ve Çin konuşuluyor. Dünya tekstil ihracatının devi olan bu ülke, ABD gibi ülkeleri bile korkutuyor. Bu nedenle Amerikan işadamları rapor hazırlıyor, hükümete önerilerde bulunuyorlar. Türkiye cephesinde de benzer endişeler var. Zaten çok önemli tehdit olan bu ülkenin, kotaların kalkmasıyla birlikte, AB ve ABD pazarlarında Türkiye’yi sıkıştırmasından çekiliyor. Ancak, işadamları, doğru strateji oluşturulması halinde, Türkiye’nin avantajlarını iyi kullanıp sorunsuz rekabet edebileceğini belirtiyorlar.  
 
American Textile Manufacturers Institute (ATMI), ABD’nin önde gelen tekstil üreticilerinin üye olduğu bir kuruluş. Üye şirketlerinin çalışan sayısı 500 bine, ciroları ise milyarlarca dolara yaklaşıyor. Bu önemli kuruluş geçtiğimiz ay içinde bir rapor hazırladı… “2005’den Sonra Hayat” başlıklı çalışmanın alt başlığında ise şu kelimeler yer alıyor: “Çin: Büyük Bir Tehdit Mi?”  
 
Araştırmanın içeriğinden çok, yapılan ülke önemli… Türkiye’nin tekstilcileri, “ABD bile bu konuda araştırmalar yapıp, tehdit değerlendirmesi yapıyorlarsa durum gerçekten önemli” diye konuşuyorlar. Onlara göre, Çin, tekstil ve konfeksiyonda, çok sayıda ülkeye olduğu gibi, Türkiye’ye de ciddi rakip olacak. Bu nedenle de bir an önce hazırlıklar yapılıp, stratejiler geliştirilmeli.  
 
Rakamlar da bu durumu ortaya koyuyor. Çin 1998’de 42 milyar dolar olan tekstil ve hazır giyim ihracatını, istikrarlı bir büyüme temposuyla 2002’de 61 milyar dolara çıkarttı. Dünyanın en büyük tekstil ve hazır giyim ihracatçısı konumuna geldi.  
 
Türkiye ise yıllardır bu alanda güçlü ülkelerden biri. Çin’le Türkiye arasındaki esas rekabet ise AB pazarında gerçekleşiyor. Türkiye AB’nin en büyük tekstil tedarik ve ihracatçısı. Çin, bu alanda ikinci konumda. Hazır giyimde ise tam bir sıra kavgası yaşanıyor. Çünkü, burada Çin birinci, Türkiye ikinci durumda.  
 
Çin, işçiliğin çok yoğun olduğu hazır giyim ürünlerinde, özellikle de spor giyimde ön sıralarda yer alıyor. Ancak, AB ülkelerine yakınlık, pazardaki ihtiyacı en kısa sürede giderebilme gibi faktörlerde Türkiye güçlü.  
 
Kotaların kalkmasıyla birlikte ise çok daha ciddi bir rekabet başlayacak. Çin, herhangi bir sınırlama olmadan istediği ülkeye, istediği kadar ihracat yapabilecek. Bu durum Türk tekstil ve hazır giyim sektörünü endişelendiriyor. Çünkü, şimdi bir ölçüde dizginlenebilen Çin, bir anda bütün pazarlara oturabilecek.    
 
Özellikle AB’de çarpışıyoruz  
 
Türkiye’nin 2002 yılındaki toplam ihracatının yüzde 36’sını hazır giyim ve tekstil oluşuyor. Bunun yüzde 28’i ise hazır giyimden kaynaklanıyor. Türkiye tekstil ve hazır giyimde ihracat rakamını yıllara göre artırsa da, toplam içindeki oran aşağı yukarı hep aynı kaldı. Geçen yıl 9.3 milyar dolar hazır giyim, 3.5 milyar dolar da tekstil ihracatı gerçekleştirdik. Bu rakamların çok büyük bir bölümü ise AB ülkelerine yönelikti.  
 
Çin, şu anda dünyanın en büyük tekstil ve hazır giyim ihracatçısı. Türkiye ise yıllardır “İlk 10 ülke” arasında yer alıyor. Bu durumu tehdit olarak algılayan Türk tekstil şirketleri, Çin ile, özellikle AB’de çarpışıyor. Türkiye, AB’nin en büyük tekstil ihracatçısı. Çin bu alanda ikinci, hatta zaman zaman üçüncü sırada yer alıyor. Hazır giyimde ise tam bir yer kavgası var. Burada Çin birinci, Türkiye ikinci.    
 
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Umut Oran, “Bürokrasi, sivil toplum ve özel sektör üçgenini doğru kullanabilirsek, biz bu rekabetten karlı çıkarız. Çin sadece bizim için değil, bütün dünya için bir tehdit. Ancak, bu tehdit, aynı zamanda bir fırsat olabilir. Çin’in her şeye ihtiyacı var. Türkiye ihracatını her anlamda artırabilir” diyor.  
 
İhracatın yüzde 24’ü tekstil  
 
Çin’in toplam ihracatı içinde tekstil ve hazır giyimin oranları, her zaman sağlıklı değerlendireme olanak vermiyor. Çünkü, bu ülke, elektrikli aletler ve hafif sanayinde büyük bir ihracatçı konumunda. Dolayısıyla, ihracat içindeki payı az görülüyor ve son dönemde geriliyor. Örneğin, 1998’de yüzde 24 olan bu oran, 2001 yılı sonunda yüzde 20’ye geriledi. Ancak, tekstil ve hazır giyim ihracat sürekli artış eğilimini koruyor. Bu düşüş Çin’in tekstil dışı ürünlerdeki ihracat artışından kaynaklanıyor.  
 
Çin’in tekstil ürünleri ihracatından elde ettiği gelir,  toplam tekstil sektöründen elde edilen gelirin yüzde 50’sine eşdeğer. Üretimin ise üçte biri ihraç ediliyor. Bu üretimde kullanılan hammaddenin önemli bölümü yün ve akrilik fibreler ise yurtdışından sağlanıyor. 2001 yılında ithal edilen yün miktarı 310 bin tondu. Bu rakam ise Çin’in işlediği toplam yün miktarının yüzde 80’ini karşılıyordu. 2002’de fibre ithalatı 370 bin ton olup, işlenenin yüzde 42’sine eşdeğer oldu. Gherzi Danışmanlık Genel Müdürü Halil Gökmen, Çin yönetiminin ihracatı teşvik ettiğini belirterek “ Çin devleti tekstil ve hazır giyimde işçi, tesis, ihracatı gibi kalemleri sürekli artırmayı planlıyor. Bunun için bankalar şirketlere çok yardımcı oluyor” diyor.  
 
Ürün bazın ihtisaslaşıyorlar  
 
İhracatın yaklaşık yüzde 60’ı “Common trade”, yani ortak ticaret olarak yapılıyor. Bu oran yıllara göre de artış gösteriyor. Hammadde ithal edilip işlenerek yapılan ihracat ve fason üretimin ihracatta yüzde 20’şer payı var.    
 
Garanti Bankası Şanghay Temsilcisi Noyan Rona’nın, Çin’deki ticaretle ilgili ilginç saptamaları var:  
 
“İhracatta satın alma ve temsilcilik yoluyla başka bir ülkenin pazarına girmeyi tercih ediyorlar. Bu yöntem ağırlıklı. Devlete ait dış ticaret firmalarının büyük bölümü ürünler bazında ihtisaslaşmış durumda. Mesela, sadece tekstil ihracatı ve ithalatı ile uğraşan devlete ait dış ticaret şirketleri var. Bu şirketlerden bir bölümü ise hem üretim hem de ihracatı kendisi gerçekleştiriyor. Bir oran belirtmek gerekirse ihracatın yüzde 65’e yakın bölümü devlete ait dış ticaret firmalarınca yapılıyor.”  
 
Öte yandan, Çin’de kollektif ya da kişisel üretime dayalı ihracatta da gözle görülür bir artış yaşanıyor. Bu tip işletmelerin sayısı 1998 yılında bin 600 iken, 2001 yılında iki bin 800’e yükseldi. İhracattaki payları ise 1998’de yüzde 6’dan, 2001 yılında yüzde 11’e ulaştı. Buna paralel olarak devlet işletmelerinin sayısı da gerileme eğiliminde. İhracat geçmişi bulunan devlet işletmelerinin sayısı 1998 yılında 6 bin 747’dı. Bu sayı 2001’de yüzde 8 azalarak 6 bin 186’ya indi.  
 
Maliyette yüzde 30 avantajlı  
 
Türkiye’nin Çin ile rekabet edebilmesini zorlaştıran etkenlerin başında maliyet var. Çünkü, Türkiye’de 10 birime mal edilen bir ürün, Çin’de 7 birime üretilebiliyor. Bu da yaklaşık yüzde 30 oranında maliyet avantajını beraberinde getiriyor.  
 
Tekstil ürünlerindeki maliyet, teknik-teknolojik ve işçilik olmak üzere iki ana unsurdan oluşuyor. Çin, emek yoğun sektörlerde işçilik maliyetleri bakımından önemli avantajlara sahip. Gals Tekstil yönetim Kurulu Başkanı Güngör Keşçi şöyle konuşuyor:  
 
“Çin’de maliyetler çok daha düşük. Üstelik sadece işçi maliyetleri değil. Enerji, finans ya da hammadde tedarikinde Türkiye’nin dezavantajı var. Bizim Çin’le direkt rekabet edebilme imkanımız yok. Başka bir strateji izlenmesi gerekiyor. Bu da tam bir paket halinde olmalı. Yani ipliği, kumaşı, aksesuarı, modasıyla bir bütün olan bir tekstil ve hazır giyim ülkesi olmak zorundayız.”  
 
İki ülke de spor giyimde iyi  
 
2001 yılından bu yana Çinli büyük konfeksiyon üreticileri, üretimlerini daha ziyade spor giyim üzerine yoğunlaştırmaya başladı. Ayrıca, AB standartları nedeniyle “Yeşil ürünler”e daha çok önem veriyorlar. Önümüzdeki yıllarda yeşil ürünler üretiminin yüksek oranlarda artacağı tahmin ediliyor. Bunun dışında, son yıllarda moda olan “Klasik Çin giysisi” üretim ve ihracatı da artıyor.  
 
Türkiye’nin de en güçlü kategorilerden biri spor giyim. Türkiye tişört ve pantolonda Avrupa’nın büyük tedarikçilerinden biri. Spor giyimde lojistik ve kalite gibi unsurlar Türkiye’yi, maliyette ise Çin’i öne çıkıyor.    
 
2002 yılı Çin’in WTO üyeliğindeki ilk yılı olduğu için ülkede hala bir takım düzenlemeler yapılıyor. Ancak, Çin tekstil ihracatı bazı güçlüklerle karşı karşıya. Her ne kadar ihracat miktarı artsa da, fiyatlar düşüyor. Örneğin, 2001 yılının ilk 2 ayında ihracat oranı yüzde 13 artmasına rağmen, ihraç fiyatları yüzde 9 azalmıştı.  
 
2003 yılının ilk çeyreğinde yüzde 9.9 oranında büyüyen Çin, SARS hastalığı nedeniyle ikinci çeyrekte ancak yüzde 6.2 büyüyebildi. Bu oran, 1996 yılından bu yana kaydedilen en düşük büyüme olarak kabul ediliyor. SARS’dan ihracatta en çok etkilenen sektör ise tekstil oldu.  
Yılın ilk çeyreğinde yüzde 24.83 büyüme ile 15 milyar dolara ulaşan tekstil ihracatında, hastalık nedeniyle özellikle ABD ve AB pazarlarında ciddi iptallerle karşılaşıldı.  
 
2005’de patlama yapacak  
 
Sadece Çin değil, aslında bütün ülkeler 2005’e kilitlenmiş durumda. Çünkü, iki yıl sonra ülkeleri bağlayan kotalar kalkıyor. Nasıl bir ihracat dengesinin kurulacağı ise kafaları meşgul eden sorular arasında geliyor. Çin’in kotaların kaldırılmasından sonra izleyeceği yol ise başka bir merak konusu.  
 
Yapılan tahminler Çin’in, 2005 yılında tekstil ihracatını yüzde 30 ile yüzde 50 oranında artıracağı yönünde. Bu yorumları, Çin’in dünyanın en büyük tekstil konfeksiyon ihracatçısı olması da kuvvetlendiriyor. Çin, şu anda tekstil özellikle de kimyasal fibre sektöründe batılı ülkelerin çeşitli vergi ve tarife dışı engellemelerine maruz kalıyor. WTO üyeliğinden sonra bu engellemeler kalkacak. Kotaların kaldırılmasıyla ihracatının önemli miktarda artacağı tahmin ediliyor. En büyük artışın ise doğal olarak ABD ve AB’de olması bekleniyor. Tahminler, Çin’in bu iki ülkedeki pazar payının yüzde 15 ila yüzde 30 oranında artacağı yolunda.  
 
Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi amacıyla Çinli  şirketler, yeni ürünlerin araştırılması, rekabet gücücün yükseltilmesi ve uluslararası olma yönünde çaba gösteriyor. Yapılan çalışmalar arasında teknik işgücü yetiştirme, yurtdışında üretim merkezleri kurma öne çıkıyor.  
 
Türkiye hala avantajlı  
 
Her ne kadar Çin ucuz olsa da, Türkiye yakınlık avantajını kullanarak rekabetini sürdürebiliyor. Çünkü, tekstil ve hazır giyimde sezon kavramı neredeyse ortadan kalkıyor. Eskiden sadece yaz ve kış olmak üzere toplam iki sezonda büyük alımlar yapan şirketler, artık her an her şeyi isteyebiliyor. Miktarı artırıp, modelleri değiştirebiliyor. Burada ise bu hıza, farklılıklara ayak uydurabilen kazanıyor. Türk Tekstil ve Hazır Giyim İhracatçı Birlikleri’nin Brüksel Temsilcisi Haluk Özelçi, şöyle konuşuyor:  
 
“Türkiye, Avrupa Birliği pazarına çok yakın. Şu anda pazarda hangi tür ürüne ihtiyaç varsa, bunu en kısa sürede temin eden ülke ya da sanayici öne geçiyor. Onlar bir takım ülkelerde lojistik hazırlıkları yapıyorlar. Ama bizim kadar hızlı hareket edebilmeleri çok zor. Biz siparişi inanılmaz kısa sürede AB pazarına sürdüğümüz taktirde yine bu işin önünde olabileceğiz. Bu çok önemli bir artı değer oluşturuyor.  
 
Çin eğer Dünya Ticaret Örgütü bir ülke olarak uluslararası kurallara aynen uyarsa, Türkiye’nin rekabet gücü artar. Hiç sorun da olmaz. Tabii burada Çin’in sosyal haklar, insan sağlığı, çevre gibi konularda duyarlı olması gerekiyor. Bu Dünya Ticaret Örgütü’nün kuralları. Biz uyuyorsak, onlar da uyacak. Kimsenin haksız rekabet yaratmaması lazım. Biz de bunu istiyoruz. Yani kartlar eşit olsun. Bunlar sağlanırsa, Türkiye her türlü Çin’le baş edebiliyor. Türkiye tekstildeki ciddi söz sahibi ülke olma konumunu devam ettirir.”  
 
KOTALAR İÇİN DEĞİŞİK YOLLAR İZLİYORLAR  
 
Çinli tekstil üreticileri, kota sınırlaması nedeniyle Vietnam, Endonezya ve Filipinler gibi yakın ülkelere çok yüksek kapasiteli tekstil fabrikaları kuruyorlar. Hatta Avustralya ve Kanada gibi uzak ülkeleri de değerlendiriyorlar. Böylece bu ülkelerin kotalarından da yararlanarak dünyaya daha fazla tekstil ürünleri ihraç ediyorlar.  
 
Gals Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Güngör Keşçi, yurtdışında katıldığı bir toplantıda, bu ülkelerden birinin ticaret bakanının yakınmasını şöyle anlatıyor:  
 
“Bu bakan 2005 yılında ticari engelin kalkmasından sonra Çinli yatırımcıların fabrikalarını tekrar kendi ülkelerine taşıyacağını söylüyordu. Bu ülkelerde Çinliler tarafından yetiştirilmiş sanayi işçilerinin ise aç kalmasından endişeleniyordu. Böyle bir gelişmenin olacağı kesin. Çünkü, korkunç bir nüfus var. Dipsiz bir kuyu gibi ne atarsanız üretilecek.  
 
Kotaların kaldırılmasıyla bir ticaret saldırısıyla karşı karşıya kalmak mümkün. Bunun önüne geçilebilir mi? Bir kere üretim maliyetlerinde çok avantajlılar. Bir işçinin aylık ücreti 30 ile 100 dolar arasında değişebiliyor. Kota olmadığı için de ne üretirse satacak.  
 
Bir de tabi yönetim tarzı bu saldırıda çok etkili olacak. Çünkü, yönetim tarzı nedeniyle herhangi bir hammaddeyle ilgili stratejik ticaret yaklaşımı gösterebiliyorlar. Mesela pamukla ilgili herhangi bir dedikodu çıkarıp pamuğun az ya da çok üretilmesine neden olunabiliyor. Ya da pamuğa ihtiyacı varsa, ithal edilmesi konusunda çok stratejik davranabiliyor. Sonuçta ciddi bir rakip. Kontrol edilebilmesi çok zor olsa da izlenmesi gereken bir ülke.”  
 
2005 SONRASIDA ÇİN İSTİLASINDAN KORUNULACAK  
 
Çin, şu anda dünya pazarlarına ihracat yaparken “sınırlı ticaret” gibi bir takım kurallara uymak zorunda. Ancak, bazı ülkeler, liberalleşme çerçevesinde Çin için bazı kotaları 2004’ü beklemeden ortadan kaldırdı. Örneğin, 2002 yılında, ABD, Türkiye ve AB ülkeleri, belli kategorilerde Çin’in kotalarını kaldırdı. Bu kotaların kaldırıldığı kategorilerde ise akla hayale gelmeyecek düzeyde artışlar yaşandı.  
 
Türk Tekstil ve Hazır Giyim İhracatçı Birliklerinin Brüksel Temsilcisi Haluk Özelçi, bu gelişmelerin 2004 sonrası için çok ciddi ipuçları verdiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:  
 
“Mesela Çin, Türkiye’ye 2001’de 291 bin adet yün, pamuk, sentetik ve suni iplerden parça ihraç etti. Bu rakam, bu kategoride kotanın kaldırıldığı 2002 yılında 958 bine çıktı. Yani yüzde 228 oranında bir büyüme yaşandı. Yine aynı yıl Çin’in sadece AB pazarına yaptığı ihracat yüzde 10 düzeyinde artarak 11 milyar Euro’ya çıktı.”  
 
Türkiye’nin elindeki koz ise Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’nü üyesi olması. Çin bu örgütüne kabul edilirken, bu ülkenin “istilasından ürken” Türkiye, anlaşmaya şöyle bir madde koydurdu: “Eğer Çin herhangi bir kategoride Türkiye pazarında inanılmaz artışlar sağlarsa, özel korunma mekanizması devreye girecek.”  
 
Özelçi özel korunma mekanizmasını şöyle açıklıyor: “Çin, Türkiye’ye bir anda çok inanılmaz ölçülerde ihracat yaparsa, biz elimizdeki rakamlarla Dünya Ticaret Örgütü’ne başvurup, gelişmiş korunma isteyebiliyoruz. AB de bu kuralın kendi ülkelerinde de geçerli kabul edilmesi için uğraş veriliyor. Çünkü, AB ile Türkiye arasında Gümrük Birliği anlaşması olduğu için, bu mallar Türkiye ne kadar korunursa korunsun AB üzerinden yine gelebilir.”  
 
ÇİN’İN AVRUPA BİRLİĞİ’NE İHRACATI AZALIYOR  
 
Çin, tekstil ürünlerinin bütün dünyada pazarı olmasına karşın, Avrupa ve ABD’deki pazar payında bir azalma trendi var. Avrupa Birliği sürecinin hızlanmasına paralel olarak, daha önce hemen hemen bütün alımını Çin’den sağlayan bazı Avrupa ülkeleri bu siparişlerini, Bulgaristan ve Romanya gibi Doğu Avrupa ülkelerine kaydırıyor. Kuzey Amerika’da ise Nafta Anlaşması sebebiyle Meksika ürünlerinin doğrudan ABD pazarına girmesi, Çin ürünlerinin rekabet şansını olumsuz etkiliyor. Yeni kalkınmakta olan bazı Güney Doğu Asya ülkeleri de teknik kabiliyetlerinin geliştirerek, Çin’den daha ucuz maliyetle uluslararası pazarlarda Çin ürünlerine rakip olmaya başladılar. Çin ise bu durumu biraz olsun lehine çevirmek adına daha ziyade kota dışı ülkeler pazarlarına ağırlık veriyor.  
 
Ayrıca, uluslar arası rekabette avantaj sağlamak üzere, ürün çeşitliliğini artırmak, ürün bazında üretim çeşitliliğini azaltmak yükseltmek ve teslim süresini kısaltmak için ciddi çabalar harcıyor. Özellikle Avrupa pazarındaki müşterilerin, bu yöndeki taleplerine karşılık verilmeye çalışılıyor.  
 
Tekstil ürünlerine Çin hükümetinin uyguladığı vergi iadesi de firmaların ihracatını olumlu yönde destekliyor. Halen Tekstil ürünlerine yüzde 15, konfeksiyon ürünlerine de yüzde 17 vergi iadesi uygulanıyor.  
 
 
 
 
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz