Tekstilde Hala Potansiyel Var

Murat Karadut / Bossa Genel Müdür Yardımcısı    Murat Karadut, Türkiye’nin tekstil devi Bossa’nın genel müdür yardımcısı. Ancak, esas işi denim ve spor giyim. Bu konuda üretim yapan işle...

1.07.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Murat Karadut / Bossa Genel Müdür Yardımcısı  
 
Murat Karadut, Türkiye’nin tekstil devi Bossa’nın genel müdür yardımcısı. Ancak, esas işi denim ve spor giyim. Bu konuda üretim yapan işletmelerin başında. Pazarı yakından tanıyor, dünya çapında trendleri izliyor. “Global pazarda Türkiye’nin payı sadece yüzde 1-2 düzeyinde” saptamasıyla, bu alanda alınacak çok yol olduğuna dikkat çekiyor. Yenilikçi yaklaşımla yola çıkanların şansının olduğunu söylüyor. Ardından da “Dünya pazarına hitap etmek isteyenler için çok ciddi bir potansiyel var” diyor. Yatırımların ise devam ettiğini belirtiyor.  
 
Son yıllarda tekstilde en çok tartışılan, çözüm aranan konuların başında katma değerli ürün üretmek geliyor. İhracat gelirlerini arttırmanın, pazarın yönünü çizmenin, trend belirlemenin yolu olan değerli ürün üretiminde şirketler hala sorun yaşıyor. Bu sorunu aşmayı başarıp Avrupa’da önemli bir yer edinen şirketlerden biri de Bossa...  
 
Ağırlıklı olarak iç pazara çalışan şirketin, son 5 yılda yüzde 70 ihracat yapan ve katma değerli ürün üreten bir duruma gelmesi benzerlerine örnek olacak bir başarı örneği aslında. Bossa Genel Müdür Yardımcısı Murat Karadut, şirketin bu dönüşümünün arkasında baştan aşağı bir değişimin yattığını söylüyor. Ürün gamından üretim süreçlerine satış stratejilerinden çalışana uzanan bu değişim, Bossa’yı Avrupa’nın sayılı tekstil üreticilerinden biri durumuna getirdi.  
 
Murat Karadut, diğer tekstil üreticilerinin de bu dönüşümü yapma şansı olduğuna inanıyor.  
Ona göre, dünya tekstil pazarından yıllar itibariyle artan bir pay almasına rağmen Türkiye’nin toplam pazardaki payı hala çok düşük. Kendisi bunun bir avantaja dönüştürebileceğini söylerken, dünya pazarına hitap etmek için yola çıkan firmalar için çok ciddi bir potansiyel olduğun altını çiziyor.  
 
Murat Karadut’a göre, Türkiye’nin bu şansını kullanması için de şirketlerin yapılarını ve ürün gamlarını dış pazarların şartlarına göre tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Denim ve spor giyim işletmelerinin başında olan Bossa Genel MüdürYardımcısı Murat Karadut, şirketini ve tekstil pazarını Capital’e anlattı:  
 
Türkiye’nin ihracatında tekstilin çok önemli bir yeri var. Ama bundan sonra ne yapılması gerekiyor?  
 
Aslında gelinen noktada sektörün bir atılıma ihtiyacı var demek bana çok yanlış gelmiyor. Geçmişe göre çok yüksek olmasına rağmen tekstil ihracatımız hala düşük. İlk dört ayın sonunda 10 milyar dolarlık ihracat rakamı yakalandı. Yılın sonunda 40 milyar dolarlık bir hedeften bahsediliyor. Ama, bu rakam dünya sektörü içinde küçük bir rakam.  
 
Pazarlama departmanımız girmeyi planladığımız pazarlarla ilgili yol haritası çıkarır. Japonya ile ilgili araştırmaya baktığımda, Türkiye’nin ihracatının, ithalatın yüzde 10’u kadar olduğunu gördüm. Global pazara baktığımızda Türkiye’nin payının yüzde 1-2 seviyelerindedir. Herkes tekstile girdi, pazar doydu gibi bir durum yok. Rakamlarda bunu gösteriyor zaten.  
 
Tekstilin doyduğu hiç mi alan yok?  
 
İç pazara hitap eden, basit ürün guruplarında üretim yapan, yenilikçi birtakım yaklaşımları gösteremeyen firmalar için ayakta kalma şansı yok. Dünya pazarına hitap etmek amacıyla yola çıkan firmalar için çok ciddi bir potansiyel var. Bugün yüksek maliyet yapısına rağmen Amerika pazarın yüzde 12’sini teşkil ediyor. Türkiye’nin dünya pazarından aldığı pay çok küçük. Türkiye’nin önünde daha alınacak çok mesafe var.  
 
Ama yıllardır katma değerli ürün üretilmediği konuşuluyor. Bu sorun oluşturmaz mı?  
 
Pazarda birkaç firma dışında bu yaklaşımı gösteren fazla şirket yok. Ancak, bu, olmayacağı anlamına gelmez. Bunun birtakım stratejileri var. Şirketlerin bunları öğrenip uygulaması gerekiyor. Her yola çıkan da başarılı olacak diye bir şey yok.  
 
Belirli bir noktaya gelen birkaç kumaş üreticisi ile Mavi Jeans ve Little Big gibi markalı üretici örnekleri mevcut. Dünya markası olma yolunda adım atıyorlar. Bu imkan var. Bazı stratejileri öğrenip akıllı uygulamak gerekiyor. Ama, bunlar bir günde olacak işler değil. Biz 5-6 yıllık yoğun bir çabanın sonunda yüzde 70 ihracat yapar hale geldik. Türkiye’nin şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki maliyet yapısı birçok noktada bizi zorlasa da Avrupa veya Amerika’daki kadar yüksek değil.  Uzakdoğu kadar olmasa da maliyet avantajımız var. Pazara bu kadar yakın bir ülkenin bu avantajı iyi değerlendirmesi lazım. Kendini o pazarın şartlarına uygun yapıya taşıması gerekiyor.  
 
Türkiye sizce dünya pazarlarında hangi alanlarda öne çıkabilir? Nerelerde şansı var?  
 
Bana göre hepsinde var. Alanlarında öne çıkan firmalarımız da var. Yünlü kumaşta Yünsa, Avrupa’nın ilk 5 firmanın arasında. Denimde Bossa Avrupa’nın ilk 5-6 firması arasında yer alıyor. Bizim rakiplerimizden olan Orta Anadolu gibi Avrupa’da kabul gören Türk firmaları var.  
 
Tekstilin her branşı içinde birkaç Türk firmasını saymak mümkün. Ama, bunların sayıları ve toplam içersindeki payları yüksek değil. Bunları artırmak gerekiyor. Benzer firma sayısını artırmak gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi daha fazla sayıda müşterinin de Türkiye’ye yönelmesine neden oluyor.  
 
Tekstil pazarında dünyada nasıl trendler var?Nasıl taleplerle sizlere geliyorlar?  
 
Her geçen gün insanlar daha rahat giyinmeye doğru yöneliyorlar. Abiye kıyafetlerde kullanılan ürünler azalıyor. Denim ve gabardin gibi kumaşların kullanımı ve talebi her geçen gün artıyor. Daha spor ve pamuklu ürünlere doğru bir kayış var. Genel pazar bu yönde gidiyor. Ama içerisinde birtakım ekstrem ürün grupları oluyor.  
 
Kumaşlar birtakım uygulamalardan geçiriliyor. Mesela güneş ışınlarını yansıtan, teri dışarı veren, soğuğu içeri almayan, leke tutmayan gibi birtakım teknik uygulamalarla geliştirilen kumaşlara da yönelim var. Bu tarz kumaşların pazarda yeri var ve talebi de artıyor. Genel olarak trend daha rahat, spor, insan sağlığını daha az etkileyen kumaşlara doğru.  
 
Bu trendler ülkeden ülkeye değişiyor mu?  
 
Trend bu yönde. Zaten Amerika’yı söylemeye gerek yok. Onlar tamamıyla spor giyime yönelmiş durumdalar. Ama Avrupa’ya gittiğimiz zaman da ciddi anlamda spor giyimin yükseldiğini görüyoruz.  
 
Çok uzun yıllar yatırımın ivmesi tekstilden yöneydi. Ancak, son birkaç yıldır krizler nedeniyle yatırımlar durma noktasına geldi. Bugün tekstil yatırımlarında bir hareket var mı?  
 
Tekstildeki hareketlilik sürüyor. Hareketin devam ettiği yerlere baktığımızda ihracatçı firmaları görüyoruz. Çünkü, iç pazar gerek siyasi gerek ekonomik gelişmeler nedeniyle ciddi bir durgunluğun içinde. Son iki yıldır bütün şirketler zor bir kriz dönemi yaşadılar. Bizim gibi ağırlıklı olarak ihracata yönelik çalışan firmalar yatırımlarına devam ettiler. Mesela Bossa 2002’de 30 milyon dolarlık yatırım yaptı. Bu yıl 15 milyon dolarlık yatırım bütçesi var. Bunların hepsi ihracat pazarının getirdiği hareketlilikten kaynaklanıyor.  
 
Bu yatırımlar hangi alanlara yapılıyor?  
 
Konfeksiyon ağırlıklı olarak yatırım yapılan her geçen gün fazlalaşıyor. Çünkü, zincirin nihai tüketiciye yakın halkasında her zaman daha yüksek katma değer var. Dolayısıyla bu alanlara yatırımlar daha fazla oluyor.  
 
Tekstil sektörünün Türkiye’de en verimsiz çalışan sektörlerden biri olduğu konuşuluyor? Bu dezavantaj yaratmaz mı?  
 
Emek yoğun bir sektör. Dolayısıyla bunu telaffuz etmek mümkün. Genel anlamda verimlilik oranı yüzde 70 seviyelerinde. Evet, Avrupa veya Amerika’ya göre çok geride. Ama bunlar çok mukayese edilebilir kavramlar değil aslında. Ama, bizim insanımızın kültürü ve anlayışı verimlilik kavramını gelişmiş ülkeler kadar kavramış değil. Tabii bunun getirmiş olduğu bir dezavantaj var.  
 
Orta vadede Avrupa Birliği’nin en büyük ve kârlı şirketi olma gibi bir hedefiniz var. Bu hedeflerin bugün neresindesiniz?  
 
Türkiye’deki tekstil üreticileri içinde kendimizi değerlendirdiğimizde artık bu pazarda rekabet etmediğimize karar verdik. Bizim rekabet edilebileceğimiz pazarın İtalya olduğunu gördük. Çünkü, müşteri grubumuz bizi bu platforma taşıdı. Özellikle denimde İtalya’daki üreticilerle rekabet edecek seviyeye geldiğimizi fark ettik. Talep edilecek ürünü ortaya koyarak trendi bir anlamda yönlendirerek bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bugün trendi yaratanlar İtalyan firmalarıdır. Dolayısıyla bizim rakibimiz İtalyan firmalarıdır.  
 
“BÜTÜN DÜNYA BİZİM PAZARIMIZ”  
 
Kaç ülkeye ihracat yapıyorsunuz?
 
 
İlk beş ay içersinde 22 ülkeye ihracat yaptık. Gidebilmekten öte çalışabilmek daha doğru bir terminoloji olabilir. Çünkü, ihracat yapacağız kararının arkasından Bossa çalışanlarına aktarılmaya çalışan tek bir hedef vardı; bütün dünya bizim pazarımız. Her ülkeye, ulaşabildiğimiz her noktaya ürünlerimizi satmak istiyoruz.  
 
Ağırlıklı olarak Amerika ve Avrupa pazarına çalışıyoruz. Bu pazarlarda beklenen kalite ve ürünü verebilme kabiliyetine sahibiz. Bunlar katma değerli ürünlerdir. Hiçbir zaman basit ürün grubunda olmadık, önümüzdeki dönemde de olmayacağız. Her zaman yeni, pazarda olmayan ürünleri pazara sunup lider olmayı hedefliyoruz.  
 
İhracatı nasıl artırdığınızı anlatırken yeni ürünleri gamınıza eklediğinizden bahsettiniz. Nasıl ürünlerdi bunlar?  
 
Ürün grupları bazında değerlendirmek gerekiyor. Bildiğiniz gibi denim kumaşı bütün dünyada en ucuz ve basit iplikle yapılan bir türdür. Bundan 4 yıl önce biz bunu ring iplik dediğimiz daha yüksek katma değeri olan ipliklerle ve birtakım özel görüntülü ipliklerle yapmaya başladık. İki yıl öncede piyasaya yayıldı. Bunu önceden hissedip sunabilmek önemli. Bugün  
de buna benzer birçok ürün geliştirme faaliyetlerine devam ediyoruz. Pazarın iki yıl sonrasında ne talep edeceğini düşünerek koleksiyonlarımızı oluşturuyoruz. Pazarda bugün talep edilen ürünü yapıp satmak bizim felsefemiz değil. 4-5 yıl önce yılda bir koleksiyon hazırlardık. Bu yıl 4 koleksiyona çıkardık. Pazar hızlı değişiyor. Müşterilerimiz artık çok hızlı yeni ürün talebinde bulunuyor. Bu gelişmelere paralel birtakım faaliyetlerinizi yürütmek durumundasınız. Bugün öyle müşterilerimiz var ki yılda 6-8 koleksiyon mağazasına koyuyor.  
 
BOSSA’DAKİ MÜTHİŞ DEĞİŞİMİN ÖYKÜSÜ  
 
ÖNCE YÖNETİM DEĞİŞTİ
Son 5-6 yıllık dönemde şirketimiz çok ciddi bir kabuk değiştirme sürecinden geçti. Bu kabuk değişimi yukarıdan aşağıya bir bütünü kapsıyordu. Böyle bir stratejiyi en tepedeki yönetimin öncelikle kabullenmesi gerekiyor.  
 
ÜRÜN YAPISI  YENİLENDİ İhracat ile iç pazarın kültürü birbirinden çok farklı. İhracat kültürü çok daha formel bir yapıya sahip. Çok daha yüksek kalite beklentisine sahip bir pazar var. Dolayısıyla, öncelikle Bossa ürün yapısını, ihracat yapmak istediği ülkelerin damak tadına hitap edebilecek şekilde yapılandırmaya başladı. Koleksiyon mantığını geliştirdi.  
 
YABANCI TASARIMCILAR DEVREDE Yurtdışındaki birçok dizayn şirketiyle çalışmalar yapıldı. Bugün spor ürünleri için koleksiyonları İtalyan dizayner firma ile kendi ürün geliştirme ekiplerimiz yapar. Bu bize çok ciddi anlamda katkı sağladı. O pazarlara hitap eden ürünlerin, gamın içine alınması çok önemliydi.  
 
YURTDIŞI SATIŞ ORGANİZASYONU Bunun dışında satış organizasyonumuzu geliştirdik. Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da ajanlarımız var. Londra ve New York’ta kendi ofislerimizi kurduk. Buralarda müşteri grubunun kültürünü anlayabilecek, onlarla şirketin arasındaki iletişimi doğru platformda kurabilecek kişileri istihdam ettik. Bunlar hem bize ürün geliştirme anlamında bilgi aktardılar hem de müşteriye kendi kültürüyle satış servisi verdiler.  
 
ŞİRKET İÇİ ÇALIŞMALAR Bunları yaparken dünya pazarında rekabetçi olabilmek sadece satış ve koleksiyon oluşturmaktan geçmiyor. Aynı zamanda şirketin kendi içersindeki sistemlerini ve maliyet yapısını ciddi anlamda irdelememiz gerektiğini gördük. Çünkü, dünya pazarında çok ciddi bir rekabet var. Bu rekabetle başa çıkmanın yolu kendi maliyet yapımızı doğru bir noktaya taşımaktan geçiyordu.  
 
“SABANCI’NIN EN ÇOK İHRACAT YAPAN SANAYİ ŞİRKETİ OLDUK”  
 
Dünden bugüne Bossa’nın geldiği noktayı değerlendirir misiniz?
 
 
Bossa 1951 yılında kuruldu. Sabancı Holding’in sanayileşme yolunda adım attığı ilk şirkettir. Dolayısıyla, ailenin ilk göz ağrısıdır. Bütün üretim ve satışı tamamen tekstil üzerinedir. İlk başlarda ağırlıklı olarak iç pazara çalışıldı. Yıllarca arz talep dengesinin talep lehine olması ve o günün getirdiği kapalı ekonomi şartları nedeniyle iç pazarda performansı yüksek bir şirketti.  
1995-1996 yıllarına kadar çok az bir ihracatla gelindi. 1996 yılında şirketin üst yönetiminin aldığı stratejik kararlar doğrultusunda ihracata dönüldü. Yönetim Kurulu Başkanımız Şevket Sabancı önderliğindeki şirket son 5 yıllık dönemde ihracat anlamında çok ciddi adımlar attı.  
 
Aslında 1990’lı yılların başlarından itibaren rahmetli Turgut Özal’ın ihracata verdiği önem nedeniyle belki bu gecikmiş bir adımdı. O 5 yıllık gecikmeyi son 5 yıldır ciddi anlamda kompanse etmiş durumdayız. Tamamına yakın oranda iç piyasaya çalışan şirket, bugün yüzde 70 ihracat yapan bir duruma geldi.  
 
2002’de 107 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Kendi tarihinin ve Sabancı Holding’in sanayi şirketleri içersinde en yüksek ihracattı gerçekleştirdi. Bu yıl 135 milyon dolarlık bir ihracat hedefimiz var. İlk 5 aylık performansımız bunun realize edilebileceğini taahhüt ediyor.  
 
Bossa bir fabrikalı bir şirketti. Bugün kaç fabrikayla çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz?  
 
Başlangıçta bir fabrikası bulunuyordu. O dönemlerdeki performansın getirdiği moralle 5 fabrika devreye sokuldu. Son olarak 2001’de 6’ıncı fabrika faaliyete geçti. Bossa bugün tek çatı altında 3 ana kâr merkezi modeliyle işleyen bir yapıya sahip. Bunlar gömleklik kumaş üreten Bossa 5 fabrikası, ağırlıklı olarak polyester vizyon kumaşlardan oluşan ürün gamıyla formel giyim diye tabir ettiğimiz ürünleri üreten Bossa Formel giyim grubu ve denim spor giyim kumaşlarını üretip satan Bossa Denim ve Spor giyimdir.  
 
Bossa Denim 1991’de kuruldu. Maraş ve Adana’da fabrikası var. Bossa toplamında 3 bin 250 personel çalışıyor. Bossa’nın geçen yıl realize ettiği 258.8 trilyon liralık cironun yüzde 42’si Bossa Denim’e aittir. Bu yılda hedeflediği 340.9 trilyon liralık cironun yüzde 45’i Bossa Denim’e ait olacak.  
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz