Türkiye Satınalma Merkezimiz Olacak

Dr. Bruno Salzer / Hugo Boss Yönetim Kurulu Başkanı    Hugo Boss, dünyanın önde gelen giyim şirketlerinden biri… Türkiye’ye önce satış, ardından da yatırımla girdi. İzmir’de dev bir tesi...

1.02.2003 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Dr. Bruno Salzer / Hugo Boss Yönetim Kurulu Başkanı  
 
Hugo Boss, dünyanın önde gelen giyim şirketlerinden biri… Türkiye’ye önce satış, ardından da yatırımla girdi. İzmir’de dev bir tesis kurdu, çok sayıda Türk şirketiyle tedarikçi olarak çalışmaya başladı. Şirketin yönetim kurulu başkanı Dr. Bruno Salzer, Türkiye’nin Hugo Boss için büyüyen bir ortak olduğunu söylüyor. Dr. Salzer, “Zaman içinde artan sayıda Türk şirketiyle çalışıyoruz. Bu şirketlerle son derece başarılı ilişkilerimiz var ve gelecekte de bunun devam edeceğini düşünüyoruz” diyor.  
 
Dünyada erkek giyimi denince akla gelen ilk markalardan biri de Hugo Boss. Yaklaşık 80 yıldır bu alanda faaliyet gösteren şirketin 69 ülkede, 580 mağazası bulunuyor. Hugo Boss Türkiye’deki ilk mağazasını ise biraz gecikmeli olarak, 1999 yılında Nişantaşı’nda açtı ve ardından da Ankara mağazası geldi.  
 
Bunları yatırım atağı izledi. 1999 yılının ağustos ayında İzmir Serbest Bölge’de bin 400 çalışanı olan bir fabrika devreye girdi. Günde 2 bin takım elbise ve 4 bin gömleğin üretildiği bu fabrikanın gelecekte tedarikçilerle ilişkilerin yürütüldüğü bir satın alma merkezi olması planlanıyor.  
 
Hugo Boss Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Dr. Bruno Salzer, yatırım için İzmir’e seçme nedenini açıklarken, “Bu kentin Avrupa ve Akdeniz ruhunu taşıması bizi etkiledi” diye konuşuyor. Dr. Salzer’e göre, bir başka neden ise İzmir’deki üniversitelerde verilen tekstil eğitiminin kalitesi oluşturuyor.  
 
Dr. Bruno Salzer, Türk erkeklerinin giyim tarzını değerlendirirken, “Diğer ülkelerin insanlarına göre çok ciddiler” yorumunu yapıyor. Dr. Salzer “Türk erkekleri iş hayatlarında dünyanın diğer bölgelerine göre daha ciddi giyiniyorlar. Bu durum da bize son derece uyumlu çünkü bizim markamızın ve işimizin temelinde takım elbise var” diyor.  
 
Capital’e, Türkiye’deki yatırımları ve Türk erkek giyimini değerlendiren Dr. Salzer’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:  
 
Hugo Boss dünyada kaç pazarda yer alıyor ve bunlardan hangileri en önemli pazarlarınızı oluşturuyor?  
 
Hugo Boss şu anda 108 ülkede bulunuyor. Bu 108 ülkede Hugo Boss ürünlerini satın alabiliyorsunuz. Bizim ana markamız Boss Hugo Boss. Bu marka tüm dünyadaki toplam ciromuzun yüzde 90’ını oluşturuyor. En büyük pazarımız Almanya. Toplam ciromuzun yaklaşık yüzde 25’i bu ülkeden geliyor. İkinci en büyük pazarımız ise ABD. Bu ülkeleri Fransa, İngiltere ve İtalya izliyor. Bu ülkeler en önemli 5 pazarımızı oluşturuyor.  
 
Hugo Boss’un toplam cirosu nedir?  
 
Toplam ciromuz yaklaşık 1.1 milyar Euro diyebilirim.  
 
Ağırlıklı olarak erkek giyimi üzerine çalışıyorsunuz. Ancak, son zamanlarda kadın giyimi işine de girdiniz. Bu süreçten bahsedebilir misiniz?  
 
Dediğiniz gibi, şirket kültürümüzde erkek giyiminin yeri büyük. 80 yıldan daha fazla bir süredir erkek giyimi üzerine çalışıyoruz. 3 yıl önce de kadın giyimi işine girdik. İlk olarak daha genç bir çizgi olan Hugo ile başladık. İki yıl önce de Boss ile kadın giyimi çalışmalarımıza başladık ve bugün de devam ediyoruz.  
 
Kadın giyimi işine ilk olarak Milano’da başladık. 2002 yılında ise Almanya’ya taşındık. Şu anda tüm işlerimizi Almanya’dan yürütüyoruz. Kadın giyimi bugün toplam ciromuzun yüzde 5-10’unu oluşturuyor.  
 
Almanya’yı merkez olarak seçme nedeniniz neydi?  
 
İşimizin yaratıcılık tarafından bakarsanız, her zaman için markanın ve koleksiyonun en önemli noktasının kadın ve erkek giyimini birbirine uydurmak olduğunu görebilirisiniz. Boss bizim yarattığımız ve son derece başarılı olan bir markadır.  
 
Bizim için sadece bir kadın giyimi markasına sahip olmak yeterli değildi. Kadın giyiminin erkek giyimi ile uyumlu olması da son derece önemliydi. Kadın ve erkek koleksiyonlarımız birbirine paralel ilerliyor.  
 
Türkiye’de giyim pazarında ne kadar zamandır bulunuyorsunuz?  
 
Türkiye’deki ortağımız Orijin ile 1999 yılının ekim ayında çalışmaya başladık. Daha sonra ikinci mağazamızı Ankara’da açtık.  
 
Hugo Boss olarak İzmir’de bir yatırım gerçekleştirdiniz. Bu yatırımın detaylarından bahsedebilir misiniz?  
 
Türkiye’de üretim yapma fikri doğdu öncelikle. Bunun ardından nerede ve nasıl bir yatırım yapabileceğimizi düşündük. İzmir bu anlamda son derece uygun bir bölge olarak karşımıza çıktı. Serbest Bölge’de büyük bir fabrika inşa ettik. Şu anda bu fabrikada her gün 2 bin takım elbise ve 4 bin gömlek üretiyoruz. İki vardiya halinde çalışan bin 400 çalışanımız var. Bu fabrikada tasarım ekibi yok, sadece üretim yapıyoruz.  
 
Ayrıca, bu fabrika takım elbise üretiminde en büyük kapasiteye sahip. Elbette gelecekte bu kapasiteyi daha da arttırmayı amaçlıyoruz.  
 
Türkiye’deki üretim sürecinde birlikte çalıştığınız Türk şirketleri var mı?  
 
Evet var. Deri işinde Orjin Grubu ile çalışıyoruz. Edirne’de bizim için takım elbise üreten bir şirket bulunuyor. Ayrıca, jean konusunda da Mavi’den destek alıyoruz.  
 
Bunun yanında pek çok küçük ölçekli işletme ile de işbirliği içindeyiz. Buralardan da örme, çorap gibi ürünleri tedarik ediyoruz. Türkiye bizim için büyümekte olan bir endüstriyel ortak. Zaman içinde artan sayıda Türk şirketiyle çalışıyoruz. Bu şirketlerle son derece başarılı ilişkilerimiz var ve gelecekte de bunun devam edeceğini düşünüyoruz.  
 
Türkiye’yi yakından inceliyorsunuz. Buradaki erkek giyim pazarı ve erkeklerin giyim tercihi hakkındaki düşünceleriniz nedir?  
 
Biz büyük metropolitan kentlerde çalışıyoruz. İstanbul da, Avrupa’nın ve tüm dünyanın en büyük kentlerinden biri. Buraya geldiğimde caddelerde yürüyerek insanların nasıl giyindiklerini görmek istedim. Bizim için erkeklerin ne kadar iyi giyindiğini görmek gerçekten de şaşırtıcıydı. Türkiye’de erkekler Hugo Boss’un tarzına yakın giyiniyorlar.  
 
Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türk erkeklerinin daha ciddi bir giyim tarzı olduğunu söyleyebilirim. İş hayatlarında, dünyanın diğer bölgelerine göre daha ciddi giyiniyorlar. Bu durum da bize son derece uyumlu çünkü bizim markamızın ve işimizin temelinde takım elbise var. Hugo Boss’un tek ve en güçlü ürünü takım elbisedir. Türk erkekleri de takım elbiseden hoşlanıyor. Bunu mağazalarda da görebiliyoruz.  
 
Türkiye’de hangi tüketici gruplarını hedefliyorsunuz?  
 
Bizim temel tüketicimiz işadamları. İşadamlarını hem iş hem de özel hayatlarında hedefliyoruz. Onları hem ofisleri hem evleri hem de hafta sonu aktiviteleri için giydiriyoruz. Bir işadamının farklı ve yoğun bir yaşamı vardır. Biz bu yaşamın her anında ona yönelik ürünler sunuyoruz.  
 
Mağaza tasarımınıza gelmek istiyorum. Siz her ülkede benzer tasarımları mı tercih ediyorsunuz yoksa yerel unsurlar da kullanıyor musunuz?  
 
Mağaza tasarımımızın ve konseptimizin temeli dünyanın her yerinde aynıdır. Ancak, yerel farklılıklar elbette var. Bugün 69 ülkede, yaklaşık 580 mağazamız bulunuyor. Dolayısıyla, örneğin buradaki mağazamızda İstanbul hissini vermek istiyoruz. Buradaki mağazaya girdiğinizde Tokyo’daki mağazadan farklı bir hisse kapılmanız gerekiyor.  
 
Bir mağazayı diğerlerinden ayıran ve farklı kılan bazı unsurlar vardır. Bu çok önemlidir. Mağazamıza gelen müşterimizin hangi mağazada olduğunu ayırt edememesini istemeyiz. Son iki mağazamızı Lübnan ve Tokyo’da açtık ve bu mağazalara girdiğinizde de Lübnan’da ya da Tokyo’da olduğunuzu hissedebiliyorsunuz. Bu farkı bazen bir pencereden ya da tavanın yapısından anlayabiliyorsunuz. Mağazamızın içi ile dışını birbirine uydurmayı hedefliyoruz.  
Mağazamızda öncelikle Hugo Boss mağazası olduğunu hissettirecek unsurlar bulunması gerekiyor elbette. Ama bunun yanında bir metropolitan kentin yerel hissini de vermeye çalışıyoruz.  
 
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında teknoloji kadın ve erkek giyimi üzerinde ne gibi etkiler yaratıyor?  
 
İlk olarak yeni ekonominin çöküşünden önce giyimde rahatlık tercihi artmıştı. Şu anda bu trend durdu. Elbette cuma günleri serbest giyim trendi ve genelde rahatlık tercihi devam ediyor. Ama daha ciddi giyimi öne çıkaran bir trend de var günümüzde. Dünya ekonomisinde iş yaşamında ciddiyet yine hakimiyetini koruyor. Ayrıca, iyi kalite de öne çıkıyor.  
 
Genel olarak trend daha ciddi bir giyim tarzına yönelik diyebiliriz. Örneğin, bundan iki yıl önce kravat daha az kullanılırken bugün yine tercih edilen bir parça. Erkekler günümüzde iyi bir gömlek ve ona uygun güzel bir kravat kullanmayı seçiyorlar.  
 
Dünyada erkek giyiminde yeni trendler ne olacak? Renklerde ya da kumaşlarda değişiklikler yaşanacak mı?  
 
Genel olarak söylemek gerekirse, gerçek ürüne dönüş trendinin öne çıkacağından bahsedilebilir. İnsanlar gelecekte paralarının gerçek karşılığını almak isteyecekler ve buna önem verecekler. Satın aldıkları ürünü daha yakından inceleyecek ve kusursuz ürünler talep edecekler. Bunun yanında, belirli bir fiyat öderken onun için geçerli nedenler arayacaklar.  
 
Dolayısıyla, çok daha sofistike kumaşlar ortaya çıkacak. Kumaş ve tarzda yeni kombinasyonlar görülecek. Ürünlerde gizli bir lüks hissi olacak, ürün kendi değerini kendi içinde taşıyacak.  
 
“İZMİR AVRUPALI BİR KENT”  
 
Türkiye’deki yatırımınızda İzmir’i seçmenizin temel nedeni neydi? Başka bölgelerde de yatırım planlarınız var mı?
 
 
Türkiye’de ihtiyaca göre ek yatırımlar yapılabilir. İzmir’i seçme nedenlerimizden biri ve belki de en basiti bu kentteki işgücü oldu. Son derece kaliteli bir işgücü var.  
 
Ayrıca, Ege Üniversitesi’nin tekstil bölümünün de imajı çok iyi. İyi eğitimli pek çok insan var. Bu insanlar tekstil kültürünün birer parçası.  
 
İkinci nedenimiz ise grubun geri kalanı ile buradan daha rahat iletişim kurabileceğimizi düşünmemiz oldu. İzmir, ayrıca Avrupa ve Akdeniz ruhu taşıyan bir kent. İtalya ya da Fransa’daki bir kent ile pek çok ortak özelliği bulunuyor. Farklı uluslardan olan çalışanlara da son derece çekici geliyor.  
 
Özellikle yatırımın başlangıcında Almanya ve diğer ülkelerden pek çok teknisyen İzmir’e geldi ve bu insanlar kendilerini hiç yabancı hissetmediler. Anadolu’da bir yere gitselerdi daha farklı olacaktı eminim ki.  
 
Türkiye çevre ülkelere ulaşma açısından Hugo Boss’un bu bölgedeki merkezi olabilir mi?  
 
Lojistik anlamda evet. İzmir’de başlamayı planladığımız bir sonraki yatırımımız tamamen Türkiye ve Doğu Avrupa’daki ürün akışı üzerinde yoğunlaşacak. Ayrıca tedarikçilerimizle ilişkilerimizin yürütüleceği bir satınalma merkezi olacak.  
 
“TÜRK ERKEĞİ MODAYI İZLİYOR”  
 
Giyimde tercih edilen tarz ülkeden ülkeye farklılık gösterebiliyor mu?
 
Elbette böyle bir farklılıktan söz edilebilir. Örneğin ABD kendi içinde son derece büyük farklılıklar barındıran bir pazar. İnsanların bir kısmı son derece ciddi giyiniyor. Ama öte yanda bir de “Casual friday” pazarı var. Cuma günleri daha rahat giyinmeye yönelik bir eğilim var.  
 
Ancak, ABD’deki rahat giyim tarzı Avrupa’dakine göre yine de ciddi kalıyor. Örneğin İstanbul’daki mağazamızda Boss Orange etiketli ürünler görebilirsiniz. Bu ürünler spor giyim tarzına hitap eder. İstanbul’da bu ürünlerimizde çok başarılıyız.  
 
İstanbul’da hem ciddi hem de spor giyim tercih ediliyor. Spor giyim de modayı yakından izliyor. İstanbul’da erkekler spor ama yine de modaya uygun giyinmeyi tercih ediyorlar demek yanlış olmaz. Ancak eminim Ankara’da durum daha farklıdır. Politik ortam Ankara’da daha baskın olduğundan orada erkeklerin daha ciddi bir giyim tarzı benimsediklerini düşünüyorum.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz