Yenileme Bekleyişi

Aslında hepimiz bir yuva olarak bakıyoruz. Ancak, yaşadığımız evler, iş dünyası için tam anlamıyla bir hedef pazar... Yanlış anlamayın, günlük tüketim ve sadece dayanıklı tüketim için değil...&nbsp...

1.09.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Aslında hepimiz bir yuva olarak bakıyoruz. Ancak, yaşadığımız evler, iş dünyası için tam anlamıyla bir hedef pazar... Yanlış anlamayın, günlük tüketim ve sadece dayanıklı tüketim için değil...  Çatıdan halıya, mobilyadan elektroniğe, onlarca sektörü ilgilendiren yenileme talebinden söz ediyoruz... Bazıları 30 yaşına gelmiş konutlar, eskimiş pencereler, yıllanmış tesisat, teknoloji dışı kalmış elektronik ve beyaz eşya... İşte bu tablo, konutlardaki müthiş potansiyeli gözler önüne seriyor... Uzmanlara göre, krize rağmen, bu tablo, sektörleri umutlandırıyor...

Türkiye’de geleneksel Türk evindeki değişimin startı 1950’li yıllarda verildi... Sanayileşme ve modernleşme tüm dünyada etkin hale gelirken, Türk insanı müstakil ahşap evlerden betonarme apartmanlara taşınmaya başladı. Artan nüfus kentlere kayıyordu. Şehirlerde yoğunlaşmaya başlayan bu nüfusun konut ihtiyacı ise devlet tarafından da desteklenen politikalarla, çok katlı kooperatif evleri ile karşılanmaya çalışıldı.

Büyük dönüşüm ise ilk sinyallerini 1980’lerde vermeye başladı. Evler büyüyor, gecekondulaşma artıyordu. Artan nüfus ile birlikte yeni semtler, hatta yeni kentler kurulmaya başladı. Artan konut ihtiyacı adeta dağa taşa ev yapılarak giderilmeye çalışıldı. 1980’lere kadar 100 metrekare olan ortalama konut alanı, 1990’larla birlikte 110 metrekareye ulaştı.

Kentleşen nüfus ile birlikte betonarme apartmanlar, kooperatifler haline gelen evler ise aradan geçen 30 yıldan sonra artık eskimeye yüz tuttu. Ahşap yapılan pencerelerin modası geçti, PVC pencereler gündeme geldi. Ardından seramikler şekillendi, armatürler farklılaşmaya başladı. Tüm bu değişimler ise evin yenilenme ihtiyacını artırdı.

1980’lerde yeni konut yapma telaşında olan inşaat malzemeleri sektörü, 2000’de yapılmış konutların yenileme talebini karşılar hale geldi. Bundan 20 yıl önce yenileme talebi inşaat malzemeleri sektörünün toplam büyüklüğü içinde çok düşük bir orana sahipken, şimdi  bazı ürünlerde yenileme talebi yüzde 75-80’lere bile ulaşıyor.

PVC yenileme talebini artırdı

Ahşap pencere 5-10 yıl öncesinin tek tip ürünüydü. Konut yapıldığında ikinci bir alternatif neredeyse düşünülmez, farklılık için ise sadece boya opsiyonuna başvurulurdu. Duvar boyaması için kullanılan boyanın bir iki ton koyusu pencere için ideal renk olarak algılanırdı.Güvenlik, sağlık ve ısı geçirmezlik ise geri planda kalan unsurlar arasında yer alıyordu.

Oysa geçtiğimiz yıl PVC pencere pazarının yüzde 75’i yenileme talebinden kaynaklandı.

Plastik pencere pazarının toplam büyüklüğü  650-750 trilyon lira arasında değişiyor. Bu pazarın sadece yüzde 25’i ise yeni konut yapımına yönelik olarak çalışıyor.

2000 yılında  7 milyon adet plastik pencere satıldığını belirten Fırat Pen PVC Profil Satış Müdürü Erdal Eyüpoğlu, şöyle konuşuyor: “Ahşap pencerede yenileme oranı yüzde 10 ile 15’ler düzeyinde. Bu da çok düşük bir oran olarak kabul ediliyor. 1980’lerde bir iki tane pencere üreticisi vardı. Şu anda 60 tane üretici var. 10’a yakın şirkette yurt dışından geldi.

Plastik pencere kullanımı Türkiye’de 1982’lerde başladı. Ancak, 1990’a kadar sektör çok net olarak şekillenemedi. 1990’lı yıllarda yenileme talebi artmaya başladı. Ahşap pencereler PVC’lerle değiştirildi. Yenileme talebi de zaten eski ahşap pencerelerin değiştirilmesiyle gündeme geldi. 1990’da yenileme pazarın yüzde 50-60’ına tekabül ediyordu. Şu anda ise yüzde 75’leri buluyor.”

Boya 1990’larda çeşitlendi

Boya pazarı 1990 yılından sonra sürekli büyüme trendi içinde... O yıllarda boya sektöründe küçük şirketlerin ağırlığı vardı. Ancak, büyük oyuncuların ve yabancıların katılımıyla sektör hızla büyüme sürecine girdi.. Marshall Boya Pazarlama Müdürü İrfan Çetindamar bu konuda şöyle konuşuyor:

“Türkiye 1990’lardan bu yana ne kadar büyüdü ise boya sektörü de bunun iki katı büyüdü. 1990 yılında iç tüketim yaklaşık olarak 150 bin tondu. Bunun parasal değeri 225 milyon dolara tekabül ediyor. O dönemde yenilemenin pazardaki payı da daha yüksekti. Pazarın yüzde 20’ye yakını yenilemeden kaynaklanıyordu. Bunun en önemli nedeni ise ekonomideki hareketlilikti. Konut yapımındaki artışın yanı sıra yenileme içinde boya tüketiliyordu.”

Geçtiğimiz yıl 200 bin ton boya tüketimi gerçekleştirildi. Bu rakam birkaç yıl öncesinde ise 300 ile 500 bin ton arasında değişiyordu. Şu an toplam cirosu 300 milyon doları bulan pazarın yüzde 10 ile 12’si yenilemeden kaynaklanıyor.

Ürün bazında ise daha çok “su bazlı”ların yıldızı yükseliyor. Bir dönem revaçta olan sentetik boyalar giderek pazar payını kaybediyor. Su bazlı boyaların tercih edilmesinde en büyük etken ise koku yapmaması olarak yorumlanıyor. 

Seramiğe renk geldi

Önce yerler kale bodur, banyo fayansları beyazdı. Sonra ebatlar büyüdü, fayanslar çiçeklendi. Beyaz üzerinde çiçek desenleri 1985’lerin en gözde fayans modelini oluşturuyordu. Şimdi ise renkten renge, ebattan ebada her çeşit fayansı bulmak mümkün. 20’ye 20 İtalyan fayanslardan değişik ebatta renkli fayanslara kadar çeşit çeşit ürün pazarda yerini aldı. Bu farklı ürünler ise yenileme talebini 10 yıl öncesine göre artırdı. 1990’larda yenileme talebi yüzde 10’lar düzeyinde iken, geçtiğimiz yıl bu oran yüzde 25’e çıktı.

Sağlık gereçleri olarak tanımlanan lavabo ve klozet ise yenileme talebi çok fazla artış göstermedi. 1980 yıllında toplam lavabo ve küvet üretimi 25 bin ton, sektörün toplam cirosu ise 25 milyon dolardı. 1990’da üretim 45 bin tona çıkarken toplam ciro da 45 milyon dolar oldu. Geçtiğimiz yılda 96 bin ton üretim ve 96 milyon dolar ciro gerçekleştirildi. Bunun 45 bin tonu yurt içi talebinden kaynaklanıyor. Yenileme talebinin bu pazardaki payı ise yüzde 25’ler düzeyinde....

Boruda demirden plastiğe geçiş

Bina içi tesisat olarak bakıldığında Türkiye’deki boru sektörünün toplam büyüklüğü 8 milyar doları buluyor. Bu pazarda yenileme talebi ise demir borudan, plastik boruya geçişle artmaya başladı. Doğal gaz kullanımı ise yenileme talebini körükleyen etkenlerden biri oldu.

Plastik boru kullanımında yenileme oranın çok düşük olduğunu belirten Fırat Boru Genel Müdür Yardımcısı Ayhan Namlı şöyle konuşuyor: “ Son 5 yıldır yeni konut yapımında bir daralma var. Bunun daha da artacağını tahmin ediyoruz. Bundan 3 yıl öncesine kadar özellikle kooperatiflerin çok önemli bir yeri vardı. Demir boru, yerine plastik borulara tercih ediliyor.

Doğal gaz kullanımının artmasıyla birlikte de yenileme talebi şu an yüzde 25-30’lar seviyesinde. Yılda ortalama olarak 800 bin ton civarında boru üretimi gerçekleştiriliyor.”

Mobilyada işlevsel dönem

Mobilya, evdeki estetik unsurunun en büyük göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Modayı yakından takip etmek, şık ve gösterişli mobilya tercih etmek, özellikle 1990’larda çok daha önemliydi. Ancak, gelişen sektörle birlikte mobilyalar sadeleşirken işlevsellik ön plana çıkmaya başladı. Yenileme talebi ise 1990’lara göre düşüş gösterdi. Bunda en önemli etkenlerden birinin, Anadolu’daki mobilya kullanımının değişme eğiliminin bitmesi olduğuna dikkat çeken İstikbal Mobilya Pazarlama Müdürü Bilal Uyanık şöyle devam ediyor:

“1990’larda sektörün toplam cirosu 50 milyon dolar civarındaydı. Bu büyüklükte yenileme talebinin payı ise çok daha yüksekti. Çünkü, Anadolu’daki mobilya kullanımının değişim göstermeye başlamıştı. O dönemde yeni bir oluşum vardı. Çünkü, hem ekonomik hem de pratik ürünler pazara sunulmaya başladı. İstikbal olarak ürünlerin dizaynında özellikle işlevselliği göz önünde bulunduruyoruz. Bunda da Türk kültürünün önemli bir yeri var.

Çünkü, kültürel olarak baktığınızda misafirlerin çok sık ağırlandığı bir kültüre sahibiz. Bunun içinde aynı zamanda yatakta olabilen ürünler her zaman daha çok tercih ediliyor. Sektörün toplam cirosunun 100 milyon dolar olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, yenileme pazarının yüzde 50’yi geçmeyeceğini düşünüyorum.”

Ev tekstilinde neler oluyor?

Ev tekstili ürünlerinde yenileme talebi, 1990 yılına göre daha düşük seyrediyor. Perde ve döşemelik kumaşların dayanıklı tüketim ürünleri arasında yer aldığına dikkat çeken Ev Tekstilcileri Derneği Genel Sekreteri Bülent Seval şöyle konuşuyor:

“Bu ürünler en az 7-8 yılda bir değiştiriliyor. Şu anda yenileme talebinin pazardaki payı yüzde 20’ler düzeyinde. 1990 yılında bu pazarın toplam büyüklüğü 30-50 milyon dolar arasındaydı. Yenilemenin payı da yüzde 25-30 oranındaydı. Bunda 1990’larda daha hareketli bir oramın olmasının da etkisi var. Şu anda kriz ortamı yaşanıyor. İnsanlar döşemelerini ya da perdelerini değil, daha öncelikli ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor.”

Ev tekstili sektörünün toplam cirosunu 300 milyon dolar civarında olduğuna değinen Seval: “İç piyasada daha çok doğal iplikten üretilmiş ürünler tercih ediliyor. Yenileme talebi ise yüzde 20’yi geçmiyor” diyor.

Ömürlük halı kalmadı

Halı, ihtiyaçtan çok kültürel yakınlık nedeniyle satın alınan bir ürün olmaktan çıkıyor. El dokuması halılar, eskiden zenginliğin ve kültürün bir parçası olarak evin en önemli eşyası olarak karşımıza çıkarken, artık halı ihtiyaç için satın alınıyor. Türkiye’de halının artık ömürlük bir ürün olarak algılanmadığını belirten  Halı İhracatçıları Birliği Başkanı Suat Terzioğlu şöyle konuşuyor:

“Makine halısını da dahil ettiğimiz zaman Türkiye’deki halı sektörünün toplam cirosunun 1 milyar 750 milyon dolar ile 2 milyar dolar arasında olduğunu söyleyebiliriz. Bunun 350 milyon doları ihracat, 250 milyon doları iç satış, 1 milyar 250 ile 1 milyar 500 milyon dolar arasında da turistik perakende satışı kapsıyor. Bundan 30-40 yıl öncesinde halı kültürün de bir parçası olarak çok kıymetli bir üründü.

İnsanlar ihtiyaçtan çok kültürel yakınlıkla bu ürüne para veriyordu. Halının kültür mirasından ihtiyaca dönüşmesi ise makine halılarının üretilmeye başlanmasıyla gerçekleşti. Makine halılarının kullanılmaya başlaması ömürlük halılarında tarih olmasına neden oldu. Çünkü, 30-40 yılda bir değiştirilen halı 8-10 yılda bir değiştirilmeye başlandı. Artık halı lüks ürün değil, dekorun bir parçası. Halı sektöründe yenilemenin payı yüzde 20 ile 25 arasında değişiyor.”

MUTFAK BÜTÜN OLDU

Kuru gıdaların saklandığı tel dolap, tabakların vazgeçilmez yeri raf ve üzerinde birkaç da çiçek konulan tezgah Türk ailesinin 1970-80’lerdeki klasik mutfağını anlatıyordu. Sonra mutfağa dolaplar yapılmaya başlandı. Sadece yemek takımlarının saklanabileceği şekilde dizayn edilen bu dolaplar ise çoğu zaman mobilyacılara özel olarak yaptırılıyordu. Ancak, değişen yaşam koşulları ile birlikte mutfakta değişti. Komple üretilen hazır mutfaklarda bulaşık makinesinden buzdolabına kadar bir çok beyaz eşyanın yeri ayrı ayrı düşünülmeye başlandı.

Genellikle tek renk olarak yapılan hazır mutfaklar, bütün mutfağı adeta boydan boya kapladı. 2000’lere gelindiğinde ise hazır mutfak pazarının yüzde 80’i yenileme talebinden kaynaklanır hale geldi. Hazır mutfak sektörünün büyüklüğünde yenileme talebinin çok önemli bir yer tuttuğunu belirten Tepe Mobilya Satış Grup Müdürü Ayşen Dağıstanlı şöyle konuşuyor:

“Sektörün toplam cirosu 300 milyon doları buluyor. Bunun yüzde 80’i ise yenileme talebinden kaynaklanıyor. Bu rakamın inşaat sektöründe önümüzdeki dönemde iyileşme olursa biraz düşeceğini tahmin ediyoruz. Hazır mutfak satışında tasarımcı mutfak ölçüsüne göre tasarım yapıyor. Ayrıca, kullanıcı alışkanlıkları da göz önünde bulunduruluyor.”

Sektör yetkilileri, hazır mutfak sektörünün 1990’lı yıllarda toplam büyüklüğü içinde yenileme talebinin yüzde 30’lar seviyesinde olduğunu belirtiyor.

BEYAZ EŞYA’DA KULLANIM SÜRELERİ DÜŞÜYOR

Türkiye’de 10 yıl öncesine kadar buzdolabı, çamaşır makinesi ve fırın gibi beyaz eşya kullanım süreleri 10-15 yıl civarındayken, şimdi bu süre biraz daha düştü. Bu tip ürünlerin kullanım ömrü 10, hatta 7 yıla geriledi... 2000 yılında buzdolabı pazarının yüzde 62’si, otomatik çamaşır makinesi alımlarının yüzde 32’si, bulaşık makinesi satışlarının ise yüzde 23’ü yenileme talebinden kaynaklandı. Sektör yetkilileri dayanıklı tüketim mallarında sahiplik oranı artıp, Pazar doydukça, yenileme talebinin payının yükseldiğini vurguluyor.

Ekonomik sıkıntı ve krizlere karşı direnen ve canlılığını kaybetmeyen TV pazarından ilk alımlar yüzde 30, yenileme alımları yüzde 40, ilave alımlar ise yüzde 30 pay alıyor. Çok kanallı yayınlarla beraber evlerimize ikinci televizyonu aldık, hatta kimi evlere üçüncü bir televizyon bile girdi. Yayıncılık teknolojisindeki teknolojik ilerlemelerle birlikte görüntü ve ses kalitesi arttı. Bu gelişmeler doğrultusunda kullanım süreleri 15 yıldan 5 yıla kadar düştü.
 
ÇEŞİTLİLİK ÜRETİMİ BİLE ZORLAŞTIRDI

Seramik sektörünün toplam cirosunun  400 ile 500 milyon dolar arasında değiştiğine değinen Seramik Kaplama Malzemeleri Üreticileri Birliği Genel Sekreteri Öngün Sanlı şöyle konuşuyor:

“Bu toplam içinde yenileme pazarının payı yüzde 25’ler seviyesinde. Bu da 100 milyon dolara tekabül ediyor. 1990 yılında sektörün toplam cirosu 200 milyon dolar civarındaydı. 2000 yılında iç pazarda ise 115 milyon metrekare seramik satıldı. Eskiden ebatlar çok sınırlı renk seçenekleri olurdu. Ama artık ebatlar farklılaşıyor. Bu hem avantaj hem de dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor. Avantaj olarak baktığımızda insanlar değişim eğilimine giriyor.

Çeşitlilik arttıkça daha çok satın alınıyor. Dezavantaj olarak baktığınızda da üretim zorlaşıyor.

Bu da şirketleri sürekli yeni arayışlar içinde olmaya itiyor. Stoklar artıyor. Türkiye’de seramik sektöründe yenilemenin payı önemli bir yer tutuyor. Türkiye’de konut stoku var. Onun içinde yenileme de daha çok kullanıyor.”

Çeşitlilik sadece seramik sektöründe değil, armatürde de yenileme talebini artırıyor. Toplam 50 trilyon lira olan armatür pazarında 1990’larda yüzde 5’leri zor bulan yenileme talebi, 2000’de yüzde 10’lara kadar çıkıyor. Vana ve sayaçlarda da yenileme talebi sektörün ancak yüzde 3’ünü oluşturuyor. 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz