Ford Otosan Genel Müdürü Turgay Durak ve Genel Müdür Başyardımcısı Michael Flewitt Türkiye’nin, araç üretip Avrupa’ya göndermek için son derece rekabetçi olduğunu söylüyor. İki yönetici, “Tür...
Ford Otosan Genel Müdürü Turgay Durak ve Genel Müdür Başyardımcısı Michael Flewitt Türkiye’nin, araç üretip Avrupa’ya göndermek için son derece rekabetçi olduğunu söylüyor. İki yönetici, “Türkiye’nin, rekabetçi olmasının yanında çok iyi bir tedarik tabanı var. Tedarikçileri olmayan bir ülkeye gidip araç üretmeye başlayamazsınız. Pazar büyüyor, ortaya çıkan ürünler son derece kaliteli. Dolayısıyla Türkiye’nin büyümesi için tüm koşullar mevcut.” diyor. Durak ve Flewitt, bundan sonra, otomotivin, Türkiye’nin ihracatında, mutlaka ilk sıralarda yer alacağını vurguluyor.
Dünya otomotiv devlerinden Ford ile Türk otomotiv sanayinin önemli oyuncularından Otosan, 1997 yılı sonunda Türkiye’de ihracata dönük yeni bir araç ve fabrika projesine başladılar. 2001 yılında Kocaeli fabrikası açıldı ve 2002’de de Connect model aracın üretimi başladı. İşte bundan sonra Ford Otosan ihracatta büyük bir atağa geçti.
Ford Otosan’ın Kocaeli fabrikasında üretilen her 10 araçtan 7’si ihraç ediliyor. Ford Otosan Genel Müdürü Turgay Durak Kocaeli fabrikasında bu yıl 220 bin araç imal edeceklerini belirtiyor. “10 bin araç da İnönü’deki fabrikamızda imal edilecek. 55-60 bine yakın da ithal otomobil getiriyoruz. Bu yıl herhalde 289 bin araç satacağız. 2004’te de toplam araç satışımız 252 bin olmuştu” diyor. Durak, 220 bin olan üretimi gelecek yıl 240’a, bir sonraki yıl ise 250-260 bine çıkarmayı hedeflediklerini ve bunun için çalıştıklarını da ekliyor.
Ford Otosan Genel Müdür Başyardımcısı Michael Flewitt de Kocaeli fabrikasının Ford’un Avrupa’daki en modern fabrikası olduğunu söylüyor. “En iyi teknoloji ve uygulamaları kullanıyoruz” diyen Flewitt, Avrupa’da 7 üretim üsleri bulunduğunu ve her birinin en iyi olmak için rekabet ettiğini belirtiyor. Flewitt, Türkiye’nin araç üretip Avrupa’ya göndermek için son derece rekabetçi bir yer olduğuna dikkat çekiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: Ayrıca Türkiye’nin çok iyi bir tedarik tabanı var. Tedarikçileri olmayan bir ülkeye gidip araç üretmeye başlayamazsınız. Pazar büyüyor, ortaya çıkan ürünler son derece kaliteli. Dolayısıyla Türkiye’nin büyümesi için tüm koşullar mevcut. Bu büyüme gerçekleşince iç pazar da büyüyecek.”
Ford Otosan Genel Müdürü Turgay Durak ve Genel Müdür Başyardımcısı Michael Flewitt Capital’e Ford Otosan’ın ihracat başarısını yaratan stratejileri, gelecek planlarını ve hedeflerini, ihracatta öne çıkan ülkeleri ve bölgeleri, Türkiye’nin potansiyelini anlattı.
Ford’un bugünkü ihracat performansı nasıl ortaya çıktı? İzlenen stratejiler, hedefler neler? Gündemde yeni projeler var mı?
TD: İMKB’de ve SPK’da kayıtlı olduğumuz için ciddi şekilde gündeme alınmış bir proje olduğu an onu zaten duyurmamız gerekiyor. Koç Grubu Ford’un 78 yıldır bayiliğini yapıyor. Otosan’ı da 1959’da kurmuş. Otosan 45 yıldır da üretim yapıyor. Bunun ilk yılları hep iç pazar için olmuş. Türkiye korumalı bir ekonomi içindeydi. Kendi ülkesi için önce montaj sanayi, sonra yavaş yavaş imalat sanayi kuruldu. Ama 90’lı yıllarda AB ile beraberlik, hiç olmazsa Gümrük Birliği olsun gibi kararların çıkması gündeme gelince bir arayışa girildi. Gümrük Birliği sıfıra indirildiğinde zaten 1.5-2 yıl içinde Otosan’da Ford ile Koç’un hisselerini eşitlediler.
Koç Grubu hakim hisseyi satıp Ford ile ortak yönetime karar verdiğine göre bunun bir koşulu da Türkiye’de ihracata dönük yeni bir araç projesinin ve fabrikanın olmasıydı. 1997’nin sonunda bu karar verildi. 2001’de Kocaeli fabrikası açıldı. 2002’de de bu aracın imalatı başladı. Şimdi biz bu yıl burada 220 bin araç imal edeceğiz. 10 bin araç da İnönü’deki fabrikamızda imal edilecek. 55-60 bine yakın da ithal otomobil getiriyoruz. Bu yıl herhalde 289 bin araç satacağız. 2004’te de toplam araç satışımız 252 bin olmuştu.
Pazarlamada, tanıtımda, dünyaya yönelik faaliyetlerde ne gibi özel uygulamalar yapılıyor?
MF: Temelde 2 strateji var. Türkiye’nin dışında biz Ford Otosan araçlarını değil Ford araçlarını satıyoruz. Çünkü Ford Otosan, Ford için araç yapıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin dışında bu otomobillerin adı Ford Transit, Ford Connect. Ayrıca biz araçlarımızın nerede yapıldığı hakkında konuşmayız. Çünkü bizim tüm araçlarımızın her türlü yapım standardı aynıdır. Türkiye bizim Avrupa üretim üssümüzün bir parçası. Burada da aynı kaliteyle, aynı mühendislik standartlarıyla üretim yapılıyor.
Türkiye’de ise aslında araç yine Ford aracı ama Ford Otosan fabrikasında üretildiğini söylüyoruz. Dolayısıyla bu araçları Türkiye’de üretmekten duyduğumuz gururu belirtiyoruz.
TD: Örneğin, Türk gazetelerine verdiğimiz ilanlarda aracın Ford Transit olduğunu söylüyoruz ama aynı zamanda en altta Kocaeli fabrikasında üretildiğini de yazıyoruz. Bir de üretilen her 10 araçtan 7’sinin ihraç edildiğine de ilanda yer veriyoruz. Ama Avrupa’da böyle bir şey yapmıyoruz.
Ford’un ihracat performansı bu şekilde devam edecek mi? Sonraki 5 yıl için tahmininiz ve hedefleriniz neler?
TD: Bizim planlarımız üretmekte olduğumuz ticari araçlarla devam etmek yönünde. Bu da hafif, orta ve ağır ticari araç anlamına geliyor. Biz bu araçlarda üretimimize devam edeceğiz. Her modelin bir yaşam süresi vardır. Gençtir, olgunlaşır, yaşlanır ve ölür. Yönetimin görevi, aracı, çok yaşlanmadan, yenilemektir. Böylelikle o model, yaşamının son evresinde de ilk evresindeki kadar iyi satar. Dolayısıyla biz modellerimizi yeniliyor, ürün geliştirme faaliyetlerinde bulunuyoruz.
Tabii bu yenilikler sadece görüntüyle ilgili değil. Aynı zamanda regülasyonlar da var. Hava kirliliği ve yakıt tüketimiyle ilgili, çarpma anında yolcuya ve şoföre daha az zarar gelmesini sağlayacak yeni kanuni düzenlemelerle ilgili olarak araç modellerimizi geliştirmek için sürekli çalışıyoruz. Bununla birlikte, bu yıl Kocaeli’de 220 bin olan üretimimizi gelecek yıl 240, bir sonraki yıl ise 250-260 bine çıkarmayı hedefliyoruz ve bunun için çalışıyoruz.
Türkiye’deki üretim üssünün dünya üzerinde otomobil fabrikaları içindeki yeri nedir? Üretim teknolojisi açısından değerlendirir misiniz?
MF: Pek çok açıdan bakıldığında Kocaeli fabrikası Ford’un Avrupa’daki en modern fabrikası diyebilirim. En iyi teknoloji ve uygulamaları kullanıyoruz. Avrupa’da 7 üretim üssümüz var. Her biri kendi arasında en iyi olmak için rekabet ediyor.
Ford’un dünya yapısı içinde, Türkiye’nin yeri ve önemi nedir? Bu açıdan Türkiye’ye nasıl bakıyorlar?
MF: Hem Kocaeli hem de İnönü’deki fabrikalara çok önem veriyorlar. Hem Türkiye hem de Ford Otosan, Ford için gerçekten de çok önemli. Burada gerçekleştirilen faaliyetlerin Ford Avrupa’nın hedeflerinde büyük payı var. Burada 250 bin araç üretmeyi planlıyoruz. Ford Avrupa 1.65 milyon araç üretiyor. Dolayısıyla hangi açıdan bakarsanız bakın Türkiye’nin ve buradaki fabrikanın Ford için kritik bir önemi var.
Türk pazarı hala büyüyor. Batı Avrupa ülkelerinin pazarları ise ya sabit ya da çok az büyüme var. Bu yıl Türkiye’de yüzde 5–6 büyüme gerçekleşmesi tahmin ediliyor. Eğer bir pazar büyüyorsa tüketim de artar. Çünkü insanların yaşam tarzları iyileşir, otomobil satın alırlar, iş dünyasında büyüme gerçekleşir ve ticari araç satışları artar. Biz pazar lideriyiz ve lider olarak da kalmak istiyoruz.
TD: Türkiye’nin önemi için bir başka açıdan da bakmak gerekir. Ford’un Türkiye’deki payı yüzde 16–17 ve satışlarda da ilk sırada yer alıyor. Ford’un Avrupa’da bu kadar yüksek paya sahip olduğu tek pazar İngiltere. Pazarda yer alan 43 markanın 10–12 tanesi dünya markası. Bunların içinde toplamda yüzde 16–17 pazar payına sahip olmak gerçekten de çok önemli. 5 ticari araç modelimiz, her modelin de kendi içinde onlarca farklı versiyonu, dolayısıyla da çok geniş bir ürün yelpazesi var. Buna ek olarak Fiesta, Fusion, Focus, C-Max ve Mondeo modellerimiz var. Ayrıca yerli imalat yaptığımız için, özellikle ticari araçlarda, maliyetleri düşük tutabiliyoruz. Bunun sayesinde de son 10 yılda Otosan’ın pazar payı yüzde 6-7’den, her yeni modelle artarak, yüzde 16-17’ye geldi. Türkiye bu nedenlerle de Ford Avrupa için önemli.
Ne zaman ki Türkiye’nin pazar büyüklüğü İspanya kadar olur, o zaman elbette önemi çok daha artacaktır. Biz Türkiye’de 750 bin araçtayız. Ama İspanya, nüfusu bizden az olmasına rağmen, 2 milyon araçta.
Tabii yerli ortak olarak Koç Holding’in olması da ek satış olanaklarını kendiliğinden getiriyor. Koç Grubu’nda çok sayıda şirket, 60-70 bin çalışan var. Koç Grubu’nun tüm şirketlerinin ekonomideki payı yüzde 10-12. Bayi teşkilatımız da çok güçlü. Vehbi Koç ilk Ford bayii olduğunda yıl 1928’miş. Bugün 50 yıldır, 40 yıldır, 35 yıldır birlikte çalıştığımız bayilerimiz bulunuyor. Bayi ilişkilerimiz de çok kuvvetli. Bu sayede de satışları hemen arttırabiliyoruz.
Türkiye 1,5 milyon araç üretimi seviyesini yakalayarak ilk 10 otomotiv üreticisi içine girerse bunun Türkiye ekonomisine katkısı ne olur? Bu 1,5 milyon aracı ihraç edebilir mi?
MF: Elbette edebilir. Batı Avrupa neredeyse doymuş bir pazar. Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ülkelerinde büyük fırsatlar var. Bu ülkeler de gelişiyor ve onlar da daha fazla otomobil tüketecekler. Olgun pazarlara girebilmek için çok rekabetçi, kaliteli ve maliyet avantajlı olmanız gerekir. Biz öyleyiz ve bu nedenle o ülkelere ihracat yapıyoruz.
TD: Türkiye’de büyük bir yerli pazar yok. Bu nedenle üretim rakamlarını yükseltmek çok zor. Üretimin üçte birinin iç pazarda satılması, gerisinin ihraç edilmesi gerekir. Bugün Türkiye’nin toplam araç üretimi 900 bine yakın. 1.5 milyona çıkılması demek yüzde 50-60 artış demektir ve bu çok büyük bir rakamdır. Böyle bir şey için Otosan gibi 2 fabrika daha gerekir. Burası 320 bin metrekare kapalı, 1 milyon 650 bin metrekare açık alandan oluşuyor. Kendi limanı da var. Bu elbette ki çok büyük bir yatırım. Ona göre de yan sanayi de yakın yapması gerekiyor. 500 bin ilave araç için 4-5 milyar dolarlık yatırım anlamına gelir bu da. Bizim şansımız yan sanayinin kısmen de olsa varolmasıydı. Bugün ise 1.5 milyon üretime çıkmak için yan sanayinin de, mühendislerin de, işçilerin de sıfırdan başlaması gerekir.
Hal böyleyken yabancı yatırımcı ve eğer varsa Türk ortağının satacak pazarı olmadan böyle bir risk alması olanaklı değil. Yurtdışında marj yüzde 2-3’tür. Üretimin tümünü yurtdışına satarak da bu kadar büyük bir yatırımın geri dönüşü olamaz. Yerli piyasada da tatlı bir satış olması lazımdır.
Türkiye dünya çapında 17’inci sırada. Türkiye’nin gerçek üretim potansiyeli nedir? Önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye, otomotiv üretiminde hangi rakamı yakalayabilir?
MF: Türkiye’nin potansiyeli ile ilgili kesin bir rakam veremem. Ama Türkiye, araç üretip Avrupa’ya göndermek için son derece rekabetçi bir yer. Rekabetçi olmasının yanında çok iyi bir tedarik tabanı var. Tedarikçileri olmayan bir ülkeye gidip araç üretmeye başlayamazsınız. Pazar büyüyor, ortaya çıkan ürünler son derece kaliteli. Dolayısıyla Türkiye’nin büyümesi için tüm koşullar mevcut. Tüm büyüme fırsatlarına bakılmalı ve Türkiye büyümeye devam edecek. Bu büyüme gerçekleşince iç pazar da büyüyecek.
İhracatta sektör olarak otomotivin öne çıkısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu neye bağlıyorsunuz? Gelecekte neler olabilir?
TD: Bizim sektörümüzde ürünün birim fiyatı yüksek. Dolayısıyla yüzlerce araç fabrikası olamaz. Onlarca fabrika olma ihtimali bile düşük. Çünkü birim fiyatı yüksek, karmaşık bir teknoloji var, çok yüksek yatırım ve yine çok gelişmiş bir yan sanayi ağı gerektiriyor. Otosan’ın ana yan sanayi olarak çalıştığı 150 firma var. Onlara parça yapan tali yan sanayicileri de sayarsanız bu rakam 400 olur.
Böyle büyük bir organizasyon olduğu zaman her birinin yaptığı ciro ve ihracat rakamları da yüksek oluyor. Halbuki örneğin tekstilde daha küçük boyutlarda çok sayıda firmayla, daha küçük ihracat cirolarıyla toplamda büyük rakamlara ulaşılıyor. Son 6-7 yılda otomotiv ürünleri ihracatı 6-7’nci sıralardaydı. Son 2 yıldır 2’inci sırada. Bu yıl da ilk 7 ayın sonunda 2’inci sıradaydı. Birinciyle aramızda 600-700 milyon dolar bir fark var. Biz 7 milyar doları geçmişiz, onlar da 7.7 milyar dolar civarındalar. Ama herhalde Türkiye’de otomotiv ihracatı ilk 2-3 içinde olacaktır.
EKONOMİSİ GELİŞEN ÜLKELER ÖNEMLİ
İhracat pazarlarında öne çıkan ülkeler bölgeler neresi? Gelecekte hedefler nereleri?
Aslında ihracatımızın büyük kısmı Batı Avrupa’ya gidiyor. AB’nin 19 üyesinin hepsi bizden araç satın alıyor. İngiltere bir numaralı pazarımız. Almanya ikinci, İtalya üçüncü, İspanya dördüncü, Fransa beşinci sırada yer alıyor. Ama Batı Avrupa’daki Belçika, Norveç, Danimarka, Fransa, İngiltere gibi pazarlar olgun pazarlar. Bu ülkelerde pazar ya yüzde 2-3 büyüyor ya da yüzde 2-3 küçülüyor. Hacimde artış fırsatları ise yeni pazarlarda bulunuyor. Bu pazarlar arasında da Bulgaristan, Romanya, Rusya, Belarus, Moldovya, Çek Cumhuriyeti gibi aralarında yakın zamanda AB üyesi olanların da yer aldığı Doğu Avrupa ülkeleri bulunuyor. Ardından Fas, Cezayir, Libya, Mısır gibi ülkelerin yer aldığı Kuzey Afrika pazarı geliyor. Bu bölgelerde hacmin daha da büyümesi için fırsatlar var.
Ekonomisi gelişmekte olan ülkelere olan satış fırsatları çok önemli. Ford, son 3 yıldır bilinçli bir şekilde bu ülkeler için departmanlar kurdu, işe yeni elemanlar aldı, bayisi olmayan ülkelerde bayilikler kurdu. Buradan amaçları önümüzdeki yıllarda toplam satışlarını yüzde 10-15 arttırmak. Türkiye’den bu saydığım tüm ülkelere satış yapıyoruz. Hatta Avustralya’ya bile buradan satışımız var.
ATILIM, YENİ KARARLARLA GELİR
Son yıllarda Ford Otosan’ın ciddi bir atılım yaptığı gözleniyor. Bu dönemde neler oldu ve Ford Otosan ihracatta böyle bir başarı yakaladı?
Mike: Burada önemli olan, fırsatları, onlar ortaya çıktığı anda kullanmaktır. 1997’nin sonunda Ford ile Koç eş ortak haline geldiler. Connect yeni bir pazar segmentinde yeni bir araçtı. Daha önce Ford’un rekabet ettiği bir alan değildi. Ford’un bu pazar segmentine girmesi, Türkiye’de son derece modern bir fabrika kurması büyüme için fırsat kullanması oldu. Ford ve Koç bu fırsattan faydalanmak için bir araya geldi. Bu fabrikayı kurdu, Connect’i üretmeye ve ihraç etmeye başladı. Başarılı olunduktan sonra da diğer araç olan Transit geldi. Bence ihracat hacminin büyümesinin nedeni budur.
TD: Ancak yeni kararlar alınırsa ihracat atılımları yapılabilir. 1998-99’da Uzakdoğu’da, Rusya’da ekonomik kriz vardı. 1999’da Türkiye’de de hem kriz hem de deprem oldu. O dönemde hem Ford hem de Koç Holding cesaretli ve dirayetli bir yaklaşımla 1 milyar dolar yatırım yapma kararı verdiler. Bu 1 milyar dolarla Connect ve Transit modelleri, yeni kargo kamyonu, Transit’in motoru olan Puma motoru ve yeni Kangoo kamyonun da motoru yapılacak dendi. Bunların yanında bir de Kocaeli fabrikası yapılacaktı. Onun üzerine bunlarda çok iyi başarı sağlandığı ve gelen ürün kalite ve maliyet açısından Avrupa’nın beklentisini karşıladığı için Belçika’daki fabrikayı Türkiye’ye getirme kararı alındı. Çünkü Avrupa’da bir rekabet sorunu var.
Batı Avrupa’da ürünler pahalı. O pahalılığı azaltmaları için de Doğu’ya doğru gitmeleri gerekiyor. Bununla birlikte Kocaeli fabrikasının ilk zamanlarda 140 bin olan üretim kapasitesi 200 bine çıkarıldı. Şimdi burada da bir başarı durumu geldi ki Avrupa’da talep artınca ve Türkiye de krizden çıkınca kapasite 240 bine çıkarılıyor. Önümüzdeki yıl da kapasite 250 bine çıkacak. Bunlar için de 60-70 milyon dolarlık ek yatırımlar yapıldı. Şirketin değeri de 500-600 milyon dolardan bugün 2 milyar 600 milyon dolar civarına geldi.
HER ZAMAN YENİ FIRSATLAR PEŞİNDEYİZ
Ford Otosan’ın yaşadığı ihracat başarısının ardından yeni segmentlere girmeyi, yeni modeller üretmeyi düşünüyor musunuz?
Mike: Türkiye’den gerçekleşen ihracatta ciddi anlamda bir büyüme yaşanmış olmasının birkaç nedeni var. Bu büyüme aslında Connect programı ile başladı. Ford Otosan, Connect’in üretiminden ve Avrupa’ya ihracatından sorumlu. Bugün 70 bin adet Connect ihraç ediliyor. Connect’in üretimindeki başarı, buradaki yüksek kaliteli ortam Ford Otosan’ın Transit üretimine de başlamasını sağladı. Belçika’daki fabrikanın üçte ikisinden de fazlası Ford Otosan’a taşındı. Şu anda Ford Otosan tüm Avrupa’ya Transit ihraç ediyor. İngiltere’de hala 70 bin Transit üretilen bir fabrikamız var. Bu fabrika’nın ürettiği araçlar İngiltere ve bazı Kuzey Avrupa pazarlarına gidiyor.
Ford Otosan’la yaptığımız yatırım kalite-maliyet ilişkisinde çok olumlu bir tercihti. Ford’un Türkiye’de ihracatta bu kadar başarılı olmasının en önemli nedeni Transit-Connect yatırımıdır diyebiliriz. Her şey birbirine bağlı gelişti.
Yeni modeller için de Ford Otosan her zaman fırsat sunar durumdadır. Biz de her zaman yeni fırsatlar peşindeyiz. Ama şu anda bu fabrikada tam kapasite çalışıyoruz ve kapasitemizi nasıl arttırabileceğimize bakıyoruz. Connect’in yer aldığı segmentte ciddi oranda bir talep var. Başka segmentlere de girilebilir belki ama bir karar vermeden herhangi bir duyuru yapma yanlısı değiliz. Burada muhteşem bir üssümüz var. Son yıllarda ne kadar geliştiğini görebilirsiniz.
N. ASLI TEKİNAY
atekinay@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?