"Enerji yatırımlarında Türkiye cazip ülke"

Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim, enerji sektörünü, yaşanan problemleri anlattı...

15.02.2017 12:50:370
Paylaş Tweet Paylaş
"Enerji yatırımlarında Türkiye cazip ülke"
Türkiye, birincil enerji tüketiminde dünyadaki en yüksek 22’nci ve elektrik tüketiminde 19’uncu ülke olması nedeniyle enerji politikalarında çok önemli bir yere sahip. Bu kapsamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan projeksiyon çerçevesinde, 2023 yılında Türkiye kurulu gücünün 125 bin MW’a, elektrik tüketiminin ise 424 milyar kWh’e ulaşacağının öngörülüyor. Bunun, Türkiye’nin halen enerji yatırımlarının yapılmasında cazip bir ülke konumunda olduğunun bir göstergesi olduğunu ifade eden Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim, enerji sektörünü, yaşanan problemleri ve alınması gereken önlemlerini anlattı:

 “BÜROKRASİ SORUNU ÇÖZÜLMELİ”
 “Son 10 yılda enerji alanında ülkemizde önemli adımlar atıldı. Halihazırda yürürlükte olan 2015-2019 Stratejik Plan’ıyla büyük atılımların önünün açılıyor. Planda; enerji tarafında arz güvenliği, enerji verimliliği ve tasarrufu ön plana çıkıyor. Enerji sektörü, doğası gereği sadece bir kurumla ilişkili bir sektör değil. Projelerin çeşidi ve durumuna göre yenilenebilir bir enerji projesinde birçok farklı kurumun onayı gerekiyor. Tüm bu kurum ve kuruluşların kendi kanun ve yönetmeliklerine göre hareket etmeleri nedeniyle bu projeler çok uzun onay süreleriyle muhatap oluyor. Öncelikle enerji piyasası yönetmeliklerinin yazılmasında, tüm bu kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınması ve bu kurum ve kuruluşların yönetmeliklerinin enerji piyasası yönetmeliğiyle uyumlu hale getirilmesi önemli. Bu projelerin lisanslamasını yapan EPDK’de bir birim oluşturularak bütün bu izin ve onay işlemlerinin bu birimin organizasyonu içinde yapılmasıyla projelerin yapılabilirliğini yükselteceği gibi çok uzun süreçleri azaltılacaktır.

“BELİRSİZLİKLER GİDERİLMELİ”
Enerji sektörüne girecek tüm şirketlerde güçlü finansal yapının olması istenmeli. Bunun yöntemi, projelerin lisanslanma aşamasında teminat ve ödenmiş sermaye miktarına ciddi limitler konulması. Ayrıca lisanssız yenilenebilir enerji projelerinde var olan belirsizlikler, kanun ve yönetmelikleriyle değiştirilmesiyle süratle son hale getirilmeli. Hidrolik projelere öncelik verilerek yapılmalarının temin edilmesi gerekiyor. Bununla beraber mevcut rezervuarlı hidrolik santrallerin uygun olanlarının ‘pompaj depolamalı santral’ haline getirilmesi de önemli. Rüzgar projelerinde de deniz üstü alanlar kullanıma açılmalı. Organik gübre kullanımı hem toprak kalitesinin hem bitki veriminin artmasıyla çevre sağlığı için önem arz ediyor. Organik atıkları organik gübreye çeviren biyokütle projelerinin özellikle yer seçim kriterleri değiştirilmeli. Yenilenebilir enerji projeleri, ülkemizde sadece elektrik alış fiyatı ve yerli katkı payı fiyatıyla destekleniyor. Bu desteklerin yanında verim, inovasyon, ısı kullanımı gibi desteklerde verilmeli. Bununla beraber milli enerji tesisleri üretimi imalatına başlanmalı.

“ÖZELLEŞTİRMELER TAMAMLANMALI”
Son elli yılın birikmiş problemlerinin çözümünün bir günde olmayacağı malum. Önemli atılımlar yapmak için önemli projeler devlet tarafından üretiliyor ama yapılacak çok şey var. Kamu kurum ve kuruluşlarının serbest piyasa şartlarına daha fazla uydurulması şart. Dağıtım şirketlerinin bölgesel tarifeye geçişinin bir an önce sağlanması ve dağıtım şirketlerinin istedikleri üreticiden yüzde 20’si miktarının YEK santrallarından olması kaydıyla elektrik alımının önünün açılması gerekiyor. Elektrik alım garantisi verilecek tüm santrallerin, verimine göre kademeli elektrik alım fiyatı teşviki verilmesi önemli. 2001 yılında yapılan projeksiyona göre EÜAŞ’ın elindeki santralleri 2005 yılına kadar özelleştirmesi gerekiyordu. Ancak daha sonraki yıllarda bu özelleştirmelerde gecikmeler yaşandı ve halen yapılması gerekli özelleştirmeler yapılmadı. Bu nedenle EÜAŞ halen piyasada tek başına en büyük üretici ve oyuncu olarak bulunuyor. EÜAŞ’ın elindeki portföy incelendiğinde çok çarpıcı sonuçlara erişiliyor. Ülkemizde mevcut 25 bin 100 MW gücünde olan hidrolik santralların 13 bin MW’ı EÜAŞ’ın elinde bulunuyor. Bu santralların hemen hemen hepsi (12 bin 692 MW) rezervuarlı büyük santraller. EÜAŞ pörtföyünde bulunan termik santrallerinse hemen hemen yarı kapasitesi kömür santrali. Bunlarda, EÜAŞ kömür çıkartmak için rödövans bedeli ödemiyor. Bu da EÜAŞ’a piyasada çok rekabetçi bir avantaj sağlıyor.”

 “TÜRKİYE ENERJİ POTANSİYELİNİ KULLANAMIYOR”
RÜZGAR ENERJİSİ Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyelinin karasal alanlarda 37 bin 800 MW, deniz üstü alanlarda ise 10 bin MW olmak üzere toplam 47 bin 800 MW olduğu hesaplanmasına rağmen halen bu kapasitenin 5bin 800 MW’ı fiilen hayata geçirilebildi.
GÜNEŞ ENERJİSİ
Güneşlenme süresi, Türkiye’de ortalama 7,5 saat/gün gibi yüksek bir değer olmasına rağmen bugün lisanslı 12,9 MW, lisanssız 819 MW güneş santrali üretime geçirilebildi. Oysa Türkiye’nin potansiyelinin 56 bin MW termik santral kapasitesine eşit olduğu hesaplanıyor.
JEOTERMAL ENERJİ
Türkiye hidrolik kurulu gücü 26 bin 680 MW seviyesinde. Oysa Türkiye hidrolik potansiyelinin 47 bin 950 MW olabileceği hesaplandı. Jeotermal kapasitenin ise halen 820 MW’ı hayata geçirilmiş olup hesaplanan teorik potansiyel 31 bin 500 MW.
BİYOKÜTLE ENERJİSİ
Türkiye’de biyokütle enerjisine çevrilebilecek ormansal, hayvansal, bitkisel ve organik atıklardan 10 MTEP karşılığı toplam 120 milyar kWh elektrik üretimi yapılacağı öngörülmesine rağmen bugün kurulu güç 300 MW, üretilen enerji ise 1 milyar kWh/yıl civarında kaldı. Yerli kömür kaynaklarından üretilebilecek güç potansiyelinin ise 25 bin MW seviyesinde olduğu hesaplandı. Halen yerli kömüre dayalı elektrik gücü 9 bin 800 MW.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz