2018'de ne batacağız ne çıkacağız

3.04.2018 14:42:000
Paylaş Tweet Paylaş
2018'de ne batacağız ne çıkacağız

Kimilerine göre bu yıl hem dünyada hem de Türkiye’de 2017’yi hasretle arayacağız. Kimileri ise 2018’in hem ekonomide hem de jeopolitik düzlemde iyimser gelişmelere gebe olduğunu düşünüyor. Ama her zaman olduğu gibi gerçek tabii ki ikisinin arasında bir yerde… Tüm belirsizliklere rağmen yine de, elimdeki kristal küreye bakıp, sizlere 2018 için yerel ve global riskler/fırsatlar potpurisi sunmaya çalışacağım. 2010’dan bu yana ilk defa bu yıl dünya ekonomisi birçok tahminin üzerinde - yüzde 4 civarında - GSMH büyümesi bekliyor. FED, sıkı para politikasını sürdürüyor. Başta petrol ve doğal gaz olmak üzere emtia fiyatları yükseliyor, enflasyonun ibresi yukarı doğru çıkıyor, iş gücü piyasaları güçleniyor. Hindistan, yüzde 8 civarında büyüyecek. Çin yüksek borç dozu nedeniyle sorunlu; birkaç yıl önce yüzde 13 rekorunu yakalamışken yüzde 6 civarına inen büyüme hızı ülkenin istihdam ve sosyal istikrarı bakımından iyi haber değil. Avro Bölgesi zor günleri bu yıl da aşamayacak. Beklenen Fransız-Alman motorunun bir türlü çalışmaması, Brexit, Rusya ile gerginlik, mülteciler ve aşırı sağın yükselişi AB’ye pek rahat vermeyecek. Küreselleşme karşıtı cephe daha da büyüyecek. 

KÜRESEL LİDERLİK YARIŞI 

Dünya güçler dengesi değişmeye devam edecek. ABD ve AB zemin kaybederken yatırım, ticaret, döviz rezervi, oyun değiştirici teknolojiler, altyapı yenilenmesi, ticari marka, telif ve patent, kültür ve sanat rönesansı gibi alanlarda artık daha fazla Çinli, Hintli, Koreli, Malezyalı isimler, olgular görülecek. Çin, ABD’nin terk ettiği küresel liderlik boşluğunu iklim değişikliği, teknoloji, finansman akışı, jeopolitik hükümranlık gibi hemen her alanda doldurma çabası içinde. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, 21’inci yüzyılın en önemli vizyoner projesi haline geliyor. “Vekalet savaşları”nın ötesinde askeri güç kullanımı 2018’de hiç de yabana atılmayacak bir risk. Kuzey Kore ile sıcak çatışma ihtimali uykuları kaçırıyor. Suudi Veliaht Prensi Mohammed bin Salman’ın liderliğinde Suudi Arabistan ve komşularının sıcak çatışmalar da içeren derin bir bunalım girdabına girmeleri şaşırtıcı olmayabilir. Rusya, ekonomik büyümesini tüm olumsuz yaptırım ve dalgalanmalara karşın sürdürecek. Putin, yeniden seçilecek.

PETROL 65 DOLAR CİVARINDA OLACAK 

Enerji piyasaları tüketiciler için karamsar, üreticilerin çoğu için ise daha iyi bir yıl olacak gibi. Petrol fiyatları 2017’deki düzeyinden daha yukarı çıkıp 70 doları bulabilir ama 2018 ortalaması muhafazakar tahmin ile 65 dolar civarında. Beklenmedik krizler arzda kesintiye yol açarsa özellikle enerjide dışa bağımlı ülkeler zorda kalabilir. 2018 başında Venezuela’nın borç ve altyapı sorunları üretimi son 30 yılın en düşük seviyesine (günlük 1,61 milyon varil) geriletti. Gaz ve petrolde süper güç olma yolundaki ABD kendisine yeni piyasalar açmada mevcut OPEC ve diğer kısıtlamalardan yararlanıyor. Irak’ın Kürdistan bölgesi bağımsızlık referandumu krizini hala aşamadı; üretimi yarı yarıya azaldı. 2018’de yeni bir kriz istenmiyorsa orada Bağdat-Erbil çözümü gecikmeksizin gelmeli. İran, Suudi Arabistan, Nijerya ve Malakka/Hürmüz/ Süveyş stratejik su yollarından geçiş riskleri fiyatları uçurabilir. Doğal gaz’da LNG ile boru hattı gazı rekabeti kızışıyor. Nükleer rönesans daha ziyade enerji fukarası hızla büyüyen ekonomilerde devam edecek. En iyi haber yenilenebilir enerjide. Düşen maliyetler, (güneş enerjisi maliyetleri 2009’dan bu yana yüzde 62 azaldı), Çin’in hükümranlığı (10 yılda güneş enerji kapasitesi 800 kat arttı) ve pil teknolojisindeki rekabet bu alanda 2018’in belirleyici özellikleri olacak. 

TÜRKİYE NE YAPMALI? 

Dış ilişkilerde ABD’den Körfez’e, İran’dan İsrail’e, Mısır’dan Yunanistan’a hemen her ülke ve bölgesel ittifakla sorunlu, her an çatışmaya dönüşebilecek, ulusal menfaatleri net şekilde tanımlanmamış “sert” bir yaklaşım izlenmesi finans, enerji, teknoloji, tarım ve ihracat girdilerinde böylesine dışa bağımlı bir ülke için ciddi riskler yaratabilir. Rusya, ABD, AB, Çin, İran, Mısır ve İsrail ile en az 10 yıl sonrasına uzanan, ”kazan-kazan” stratejisine dayanan bir anlayış birliği kurmamız zorunlu. Felaket senaryolarına rağmen Türk ekonomisi direncini sürdürdüğü için, maliyeti yüksek de olsa hala finansman ve yatırım çekebiliyor. Büyük çaplı altyapı projelerine tam gaz devam ediliyor olması etkileyici. Oldu bitti denilen turizmi ayağa kaldırma yönündeki adımlar da… En ciddi riskler, ülke içindeki demokrasiden uzaklaşan yönetişim, dış dünyaya meydan okuyucu tavır, ekonomik kırılganlığın artması ve sınırlarımızdaki içeriye de terör olarak yayılabilecek sıcak çatışmalar.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz