Gaz dinamikleri yön değiştiriyor

Türkiye bugüne dek çevresindeki coğrafyalarda gaz konusunda “oyun kurucu” rol üstlenemediğinden Doğu Akdeniz’deki tarihi fırsatı akıllıca değerlendirmesi önem taşıyor.

21.04.2015 11:19:380
Paylaş Tweet Paylaş
Gaz dinamikleri yön değiştiriyor
İlk keşfedildiğinde bölge ülkelerinde büyük umutlar yaratan Doğu Akdeniz gazı bir süredir durgunluk içinde. Ne yatırıma başlamak için para bulunabildi ne çıkarıldıktan sonra gazı satacak güvenilir müşteri çıktı ne de tüm bu hesapları altüst eden jeopolitik gerilimler gevşedi. Fırsat olmasına fırsat var da bu riskler zengin gaz yataklarının ticarileştirilip refah ve güvenliğe katkı sağlaması çabalarının önünde ciddi risk oluşturuyor. Dahası, dünya gaz dinamikleri de tanınmaz ölçüde değişiyor. Sıvılaştırılmış doğalgaz üretimi ve ticareti önümüzdeki 10 yılda iki katına çıkacak. Kuzey Amerika’daki “kaya gazı devrimi” hem arz hem fiyat bakımından tüm hesapları değiştiriyor. Yenilenebilir ve nükleer enerjinin yeni projelerle büyümesi de belli oranlarda gazın ikamesi sonucunu doğurabilir. Nitekim 2011-2014 arasında Avrupa Birliği’nde elektrik üretiminde gaz yüzde 30 civarında kömüre pay kaybetti. Türkiye’de de nükleere ve yenilenebilir enerjiye pay kaybedilmesi bekleniyor. Bölgemizde de arzı artıran, gaz-gaz rekabetini kızıştıran, fiyatları düşüren proje bakımından sıkıntı yok. Güney Gaz Koridoru, Kürt Bölgesel Yönetimi gazı, İran’ın Pars projesi, bir gün Türkmen gazının Hazar’ı aşması, Rusya’nın “Türk Akımı” gibi yeni projeleriyle birlikte petrole endeksli fiyatların düşmesi, yatırım finansmanı kıtlığı da karmaşık tabloya ilave edilebilir. Doğu Akdeniz’de çok sayıda hesaba katılması gereken oyuncu var. İsrail, Lübnan, Mısır, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye gaz denkleminde yerini alıyor. Ayrıca, ABD, Avrupa Birliği ve Rusya zaman zaman denkleme girip çıkıyor. Noble Energy ve Delek dışında büyüklü küçüklü birçok uluslararası firma da aynı şekilde denkleme giriyor ve çıkıyor. Şu anda Güney Kıbrıs da İsrail de yatırımcı bulmakta ciddi sıkıntı yaşıyor. Özellikle de dünya finansörleriyle yakın bağlantısı malum İsrail’in açık denizdeki Leviathan doğalgaz sahası için yatırımcıları ikna edememesi projenin ticari olabilirliği üzerine soru işaretlerini artırıyor. Ortada güvenilir bir alıcı yok. Filistin Yönetimi, Ürdün ve Mısır ile imzalanan alım anlaşmaları, alıcıların ödeme sorunları nedeniyle çok heyecan verici görülmüyor. Güney Kıbrıs yönetimi de bir an evvel gaz kaynaklarını nakde dönüştürmenin yolunu arıyor. Mevcut keşfedilmiş ve kanıtlanmış kaynakların tek başına Güney Kıbrıs’ta LNG altyapısı kurulmasına yetmeyeceği görülüyor. 7 milyar metreküplük tek bir LNG treni 6 milyar dolarlık bir yatırım gerektiriyor. 22 milyar dolarlık Kıbrıs ekonomisi tarihinde 1 milyar doların üzerinde bir yatırım görülmedi. Bu durumda ölçek ekonomisi yaratabilmek için ya İsrail gazının da buraya sevkedilmesi (ki Tel Aviv’in bu öneriye artık eskisi kadar sıcak bakmadığı ortaya çıktı), küçük yüzer LNG terminalleri kurulması ya da Mısır’daki LNG terminaline gazı sevkiyatı düşünülüyor. Bölgedeki ülkelerin arap saçına dönmüş karmaşık jeopolitik çekişmeleri, enerji ortaklığı sayesinde bunların çözüme kavuşturulabileceği yolundaki iyimser tahminleri alt üst ediyor. Türkiye güzergahını izleyecek boru hattının Doğu Akdeniz gazını Avrupa’ya ulaştırmada en hesaplı ve etkili yol olduğu hususunda hemen herkes hem fikir. Projelerin yeniden hareketlenmesi için kaynak ülkelerin hem gazın çıkarılacağı hem de boru hattı güzergahının geçeceği münhasır ekonomik bölgeler üzerindeki hukuki ihtilafları çözüme kavuşturması, KKTC ve Filistin üzerine “kazan-kazan” çözümler üretmeleri, özellikle de Türkiye ile aralarındaki jeopolitik gerilimi gevşetme yolunu bulmaları gerekiyor. Elbette ki ne İsrail ne de Güney Kıbrıs kaynaklarını paraya dönüştürmek için Türkiye’nin keyfinin gelmesini bekleyecek. Nitekim, ilk elde Mısır’daki atıl kapasite çalışan LNG terminallerini kullanmak için harekete geçtiler. CNG opsiyonu da ciddi olarak düşünülüyor. Türkiye bugüne kadar çevresindeki coğrafyaların hiçbirinde gaz konusunda “oyun kurucu” rol üstlenemediğinden hem alıcı hem ekonomik boru hattı güzergahı hem de her bakımdan bölgesel güç olması nedenleriyle Doğu Akdeniz’deki bu tarihi fırsatı akıllıca değerlendirmesi önem taşıyor. Bunun için de görünür gelecekte çözümlenmesi beklenmeyen Kıbrıs, İsrail ve Mısır ile ilişkiler gibi netameli hususları şimdilik geri plana itip hem alıcı hem transit hem yatırımcı hem de güvenlik sağlayıcı “oyun kurucu” rolüyle Ankara’nın bölge ülkelerinin özel sektörünü öne sürmesi isabetli olacaktır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz