Ne yazık ki kapı komşumuz
Suriye’de olduğu gibi Irak’ta
da büyük resmin dışında tutuluyoruz.
Bölgenin en büyük
askeri ve ekonomik gücü olmamıza
rağmen verdiğimiz tepki akılcı,
uzlaşmacı olmadığı ve eski husumetleri
canlandırdığı için bizi oyunun daha da dışına itiyor.
Arap, Kürt, Fars ve Türkmen yüzler ekranda gözükse de
nihai analizde, bölgenin geleceğini belirlemede Washington
ve Moskova yaşamsal rol oynuyor. IŞİD’in Musul ve
Rakka’dan temizlenmesi, İsrail’in güvenliğinin sağlanması,
bölgede İran, Irak, Türkiye, Suriye ve Mısır arasındaki yeni
güç dengesinin oluşturulması, bunlarla yakından bağlantılı
enerji kaynaklarının işletilmesi, yüksek değerli pazarlara
taşınması temel amaçlar. Bunlara, Mezopotamya suyunun
paylaşılması hesabı da ilave edilebilir.
BİRLEŞİK KÜRT DEVLETİ MÜMKÜN MÜ?
İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşayan ve KDP, PUK, PJAK,
Goran, PKK, PYD gibi farklı vizyonlara sahip Kürtlerin bölgede
birleşik bir devlet yaratma emelleri biliniyor. Irak’ın
Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) bu oluşumun nüvesi.
Sağlam gelir kaynaklarına kavuşmadan, Bağdat, Tahran ve
Ankara’nın rızasını almadan, ABD’den yeşil ışık görmeden
uzun vadeli hedefi olduğunu saklamadığı bağımsızlığı kazanması
da mümkün görünmüyor.
Ayakta kalabilmesi ve çarkın dönmesi için aylık asgari
1 milyar dolar gelire ihtiyacı var. Türkiye’ye, petrol üretici
ve tacirlerine de yaklaşık 5 milyar dolar ödenmesi gereken
borcu bulunuyor. Petrol üretimini SOMO’ya teslim etmediği,
petrol sahalarını kendi rızaları alınmaksızın uluslararası
şirketlere cazip koşullarda uzun süreli üretim anlaşmalarıyla
verildiği, ihracat gelirlerinin paylaşılmadığı gibi gerekçelerle
Bağdat, Erbil’in anayasal hakkı olan yüzde 17 bütçe payını
uzun süredir ödemiyor.
BAĞDAT İLE ERBİL ARASINDAKİ DENGE
Hem üretimin halihazırdaki günlük 500 bin varilin üzerine
çıkamaması hem fiyatların 50 dolar ve (iskontodan dolayı)
altında seyretmesi hem yeni yatırımcı bulmakta güçlük çekmeleri
hem de IŞİD’in yarattığı güvenlik riskleri nedeniyle
Erbil, bölge içinde ciddi ekonomik sıkıntıyla karşı karşıya.
Suriye’den kaçan mülteciler de ağır bir yük teşkil ediyor.
KRG sınırları dışında kalan ihtilaflı alanlar ve Musul ile
Kerkük’ün statüsü er ya da geç bir gündem maddesi olarak
karşımıza çıkacak. Kerkük, IŞİD’in bölgeye sızma girişimlerine karşı Kürtler tarafından savunuldu ve
zengin petrol yatakları halen büyük ölçüde
KRG’nin elinde.
İRAN’IN KRG ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
ARTIYOR
Musul’a yönelik IŞİD’İ temizlemeyi amaçlayan
harekatın başarısı için Washington KRG’nin ödemekte güçlük
çektiği Peşmerge maaşlarını da karşılamaya başladı. Ayrıca
Kerkük petrolünün KRG üzerinden Ceyhan’a akmasında
Mart 2016’da yaşanan kesinti sorununu çözmek için Bağdat
nezdinde baskıda bulundu.
Bu sayede, eylül ayından bu yana Irak devlet petrol şirketi
SOMO ile KRG arasında Haydar al-Abadi ve Necirvan
Barzani’nin müdahalesiyle varılan anlaşma uyarınca günlük
150 bin varillik Kerkük petrolü yeniden kuzeye akmaya başladı.
Gelir, yüzde 50-50 paylaşılacak.
Bağdat’ta etkinliği artan İran, KRG’nin üzerinde de ağırlığını
artırmaya çalışıyor. KRG petrol bakan yardımcısının
ifadesiyle “Türkiye’ye münhasır bağımlılığı azaltmak” amacıyla
günde 250 bin varil petrolün İran’a uzanacak bir boru hattı
üzerinden taşınması yönündeki teknik görüşmeler olumlu
sonuçlandı. Henüz resmi bir anlaşma imzalanmadı ama Kürtler
bu şekilde petrollerinin Türkiye dışındaki güzergahlardan da
taşınması yönündeki iradelerini ortaya koydu.
Bizim açımızdan daha önemli bir diğer proje, hem Tahran
hem Erbil’in, çok uzak bir ihtimal olsa da kendi petrol ve
doğal gazlarını Irak ve Suriye’deki Kürt koridoru üzerinden
Doğu Akdeniz limanlarına ulaştırması. Şu anda Türkiye’nin
sert tepkisi ve “Fırat Kalkanı” müdahalesi nedeniyle rafa
kaldırılmış bu iddialı hedefin fırsat yakalandığında yeniden
masaya yatırılacağı da kuşku götürmez.
AKILLI BİR SATRANÇ OYUNU OYNAMALIYIZ
Unutmayalım, 1935-1948 arasında Musul ile İsrail’in Hayfa
Limanı arasında faal olan, Kerkük petrollerini Ürdün üzerinden
taşıyan 942 km’lik bir ham petrol boru hattı vardı. 1948’de
Arap-İsrail savaşının çıkması ve Irak’ın İsrail’e petrol pompalamayı
durdurması üzerine boru hattı kapatıldı.
Hem bu gelişmeleri hem İran, ABD ve Rusya’nın bölgeye
ilişkin Ankara çizgisine oldukça uzak düşen yaklaşımlarını
dikkate alırsak önümüzdeki dönemde kuru gürültü ya da
tehditlerle değil kimseyi dışlamayan çok dikkatli ve akıllıca
bir satranç oyunu kurgulamamız, oynamamız gerekiyor. Aksi
takdirde bırakın yeni küresel düzeni bölgenin en büyük gücü
olarak hemen sınırlarımızın yanı başındaki bizim için yaşamsal
önem taşıyan “büyük oyun”un dışında kalacağız.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?