Ne felaket tellallığı ne de "Polyanna"cılık

Erken aşamada gerekli önlemleri almaz, öngörülerde yanılırsak esen rüzgarlar kimilerimizi zatürre etmeye yetebilir.

27.02.2015 14:29:390
Paylaş Tweet Paylaş
Ne felaket tellallığı ne de "Polyanna"cılık

Son haftalarda 2015’te bizleri nelerin bekleyeceği üzerine çok yazıldı çizildi. Her şeyin tepetaklak gideceği yönünde felaket senaryoları yazanlar da var, tozpembe tablo çizen müzmin iyimserler de... Oysa biliyoruz ki yılsonuna geldiğimizde, yine ikisinin ortasında bir yerde salınacağız.

 Bir ara dilimize pelesenk ettiğimiz geleceğe dönük istikamet duygusu veren, hükümete, iş dünyasına, sivil toplum kuruluşlarına, uluslararası oyunculara, yatırımcılara ve daha da önemlisi birey olarak bizlere “çapa” işlevi gören 2023 vizyonu şimdilik geri plana itilmiş gibi… Çoğumuz önümüzdeki genel seçimlere kilitlendik; erkene alınmazsa 14 Haziran 2015 Pazar günü yapılması bekleniyor.

 İktidar ve muhalefette halefiyet sorunu, ağır aksak ilerleyen Kürt sorununun çözüm süreci, “paralel yapı” ile savaş, 3 milyona doğru tırmanan Suriyeli mültecilerin yarattığı çalkantı gibi güncel problemler hala çözüm bekliyor. Ayrıca dış politikayı kilitleyen “değerli yalnızlık” olgusu, dış borcun zamanlıca döndürülmesi, eğitimdeki tartışmalı reformlar, “Ermeni soykırımı”nın 100’üncü yıldönümündeki sürprizler, büyük çaplı enerji ve altyapı yatırım gereksinimi, küresel ligde sınıf düşüren yolsuzluk dalgası gibi bizleri epey düşündürecek, kaygılandıracak gelişmeler sıcak gündem maddeleri arasında...

 Arada “bizim büyüyüp bölgemizde güçlenmemizi istemeyen karanlık dış güçler”e saldırsak da aslında göbeğimizden bağlı olduğumuz ve geleceğimizi temelden etkileyebilecek küresel sistemin dinamiklerini yeterince kavradığımızı söylemek zor.  Oysa, reelpolitik’in baskın olduğu, şimdiden geleceği şekillendiren oyun değiştiricilerle karşı karşıyayız.

 Fed, Çin Politbüro’su, OPEC, Avrupa Komisyonu kararları bazen kendi hükümetimizin kararlarından bile önemli olabiliyor. Erken aşamada gerekli önlemleri almaz, öngörülerde yanılırsak oralardan esen rüzgarlar kimilerimizi zatürre etmeye yetebilir. Manşet başlıkları ile neler mi bu dinamiklerin bazıları?

 

•          Biz iki basamak gerileyip dünyanın en büyük 19’uncu ekonomisi düzeyine inerken ABD, 140 yıl sonra ilk defa dünyanın en büyük ekonomisi unvanını 2015’te Çin’e terk ediyor.

•          Yeni üretici ve tüketiciler nedeniyle dünya enerji arz ve talep haritası temelden değişti, daha da değişecek. Ama yıl ortasından itibaren arz-talep dengesinin sürdürülebilir bir fiyat düzeyi yaratması bekleniyor.

•          Yenilenebilir “yeşil” enerjinin yükselişi biraz yavaşlayabilir. Düşük fiyatlar, tabii ki geçici süreyle de olsa, tüketicilere ilave alım gücü şırınga etmesi bakımından olumlu ancak fazla rehavete kapılmadan, bu kısa “fırsat penceresi”nden yararlanarak, evlerimizin içini düzene sokmak zorundayız.

•          Yeni “akıllı” teknolojiler, enerji, su ve gıda güvenliğinde olumlu dönüşümler yaratacak.

•          ABD ile AB arasındaki dünya ticaretinin üçte birini serbestleştirmesi hedeflenen “The Transatlantic Trade and Investment Partnership”in sonuçlandırılması yüksek ihtimal.

•          Geopolitik gerilim ve riskler azalmayacak; tam tersine 2014’te olduğundan daha yoğun ve de ekonomi üzerinde güçlü etki yaratacak şekilde süregidecek gibi görünüyor.

•          2015’te nükleer anlaşmaya varılamaması ve yaklaşan Amerikan başkanlık seçimleri nedeniyle İran ile yakınlaşma başka bir bahara ertelenebilir.

•          Rusya’nın Kırım’ı ilhakı, Ukrayna’da ayaklanmayı kışkırtması, Orta Asya ve Hazar bölgelerinde de dişini göstermesi, buna karşılık her iki tarafa da zarar veren Batı yaptırımlarının dozunun artırılması ister istemez bizi de etkisi altına alacak. 

•          Irak ve Suriye’de Sünni üçgeni yaratan İŞİD’in ilerleyişi devam ederse Türkiye’nin devreye girmesi riski ciddi kaygı veriyor.

Ekonomide, eğitimde, sağlıkta, demokraside, yargıda, dış politikada güven kilit sözcük olmaya devam edecek. Onu yaratamaz, tehditkar davranır, başkalarının içişlerine her ne gerekçeyle olursa olsun burnunuzu sokarsanız ne ülkenize sermaye çekebilirsiniz ne ticaretinizi ve kültürel nüfuz alanınızı genişletebilirsiniz ne üretici ve tüketicileri ikna edip gerçek anlamda bölgesel “hub” olabilirsiniz. Keşke 2015 senaryolarımızda ortak ulusal hedefleri, menfaatleri, özgüveni ve idealleri öne çıkaran entegre ve katılımcı bir yönetim akıllı yumuşak güç anlayışı ağır basarsa...

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz