YATIRIMLAR
UNCTAD raporuna göre yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar yetersiz kalıyor. Gelişmekte olan ülkeler, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak için gerekli olan tutara göre her yıl yaklaşık 4 trilyon dolarlık bir yatırım açığıyla karşı karşıya.
“Gelişmekte olan ülkelerin açığı büyüyor”
Gelişmekte olan ülkeler, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmek için ciddi bir yatırım açığıyla karşı karşıya. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) 2023 Dünya Yatırım Raporu, sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji alanlarına yönelik uluslararası doğrudan yatırımların (UDY) azaldığını ortaya koyuyor. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir enerji dönüşümünde daha fazla yatırım çekme ihtiyacını vurguluyor. Raporda bu açığın yıllık olarak 4 trilyon dolar seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin kabul edildiği 2015 yılına göre 2,5 trilyon dolar daha yüksek.
Acil destek çağrısı
Yenilenebilir enerji yatırımları son yıllarda hızla artış göstermiş olsa da bu yatırımların çoğu gelişmiş ülkelerde yoğunlaşmış durumda. Gelişmekte olan ülkelerin her yıl yaklaşık 1,7 trilyon dolarlık yenilenebilir enerji yatırımına ihtiyaç duyduğu, ancak 2022’de sadece 544 milyar dolarlık bir yatırım çekilebildiği belirtiliyor. Bu durum, yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımların yetersiz kaldığını gösteriyor. Rapor, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerji geçişleri için daha fazla yatırım çekmelerini sağlamak amacıyla acil destek çağrısında bulunuyor. Sürdürülebilir enerji sağlanabilmesi için finansman mekanizmalarının ve yatırım politikalarının öncelikli eylemler arasında yer alması öneriliyor.
Gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir enerji sistemlerine yapılan yatırımların önemli ölçüde artması, 2030 iklim hedeflerine ulaşmak için hayati önem taşıyor. UNCTAD Genel Sekreteri Rebeca Grynspan, küresel doğrudan yabancı yatırımların düşüş gösterdiğini belirtiyor ve özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımların dengesiz bir şekilde dağıldığını vurguluyor. Gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşabilmesi için uluslararası toplumun daha fazla destek sağlaması ve öncelikli eylemleri hayata geçirmesi gerekiyor. Raporun sonuçları, bu ülkelerin enerji geçişleri ve sürdürülebilirlik konusunda daha etkin adımlar atması gerektiğini ortaya koyuyor.
UMUT VERİCİ AMA AZ
ALINACAK MESAFE Paris Anlaşması kapsamında belirlenen hedeflere ulaşılması ve AB Yeşil Mutabakatı ile uyumlu bir yeşil dönüşüm gündeminin yönetilebilmesinde, sürdürülebilir kalkınma yatırımları büyük bir öneme sahip. Bu yılki teması “Herkes için Sürdürülebilir Enerjiye Yatırım” olan UNCTAD raporu hakkında görüş bildiren YASED Başkanı Engin Aksoy, Türkiye’ye 2022 yılında 13,3 milyar dolar düzeyinde uluslararası doğrudan yatırım (UDY) girişinin olduğunu hatırlatıyor ve Türkiye’nin 2022 yılında küresel UDY girişlerinden aldığı payın yüzde 1 düzeyinde gerçekleştiğini belirtiyor. Aksoy, temiz enerji alanındaki yatırımlardaki ilerlemenin umut verici olduğunu ifade etse de bu alanda hala kat edilmesi gereken önemli bir mesafe olduğunu da hatırlatıyor.
KRİTİK ROL YASED üyelerinin, ülkemizin uluslararası doğrudan yatırım rekabetçiliği açısından kritik bir rol oynayan tüm alanlarda en verimli yatırımları gerçekleştirmeye devam ettiğini ifade eden Aksoy, Türkiye'nin yatırım performansının geliştirilmesinde makroekonomik istikrar ve öngörülebilir düzenleyici çerçevenin kilit rol oynadığını belirtiyor.
“31 ÜLKEDE TEK BİR YATIRIM YOK”
3 KAT ARTIŞ VAR UNCTAD Yatırım Araştırmaları Bölümü’nden Amelia U. Santos-Paulino, yenilenebilir enerji alanındaki uluslararası yatırımların 2015 yılından bu yana 3 kat arttığına dikkat çekiyor. Ancak enerji dönüşümü için gerekli olan diğer alanlardaki yatırımların daha sınırlı kaldığını paylaşıyor. Santos-Paulino, enerji alanında uluslararası yatırım çekmekte en az başarılı olan ülkelerin enerji yatırımına en çok ihtiyaç duyan ülkeler olduğunu vurguluyor. Özellikle yenilenebilir enerji veya enerji dönüşümüyle ilgili sektörlerde, az gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere toplamda 31 gelişmekte olan ülkede henüz tek bir uluslararası yatırım projesinin kaydedilmediğinin altını çiziyor.
ETKİN ADIMLAR ATILMALI Santos-Paulino, ülkelerin net sıfır hedeflerine ulaşma yolunda yatırımcı güvenini sağlamak için ayrıntılı yatırım planlamasının ulusal enerji geçiş stratejilerinde önemli bir rol oynadığını vurguluyor. 2022 yılında küresel fosil yakıt sübvansiyonlarının 1 trilyon dolarlık bir rekor seviyeye ulaştığı ve bu rakamın yenilenebilir enerjiye sağlanan sübvansiyonların 8 katı olduğu belirten Santos- Paulino, “Gelişmekte olan ülkelerin enerji geçişleri ve sürdürülebilirlik konusunda daha etkin adımlar atması, küresel sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada kritik bir öneme sahip” diyor.
RİSKLER
Yeşil yıkama: Sürdürülebilirlik için bir tehlike mi?
Şirketler, çevresel etkilerini azaltmak için adımlar atarken bu konudaki iddialarının doğruluğu ve şeffaflığı büyük önem taşıyor. Ancak tüm dünyada bazı şirketlerin gerçekleri çarpıtarak ve yanıltıcı dil kullanarak yeşil yıkama yaptıkları yönünde endişeler artıyor.
Yeşil yıkama, bir şirketin veya ürünün çevre dostu veya sürdürülebilir olduğunu iddia etmesine rağmen gerçekte böyle olmaması durumunu ifade ediyor. Bu taktik, tüketicileri kandırmak ve sürdürülebilir bir imaj yaratmak amacıyla kullanılıyor. Ancak yeşil yıkama, sadece tüketicileri aldatmakla kalmıyor aynı zamanda gerçek sürdürülebilirlik çabalarını gölgede bırakarak çevresel hareketliliği engelliyor. Yeşil yıkamayla mücadele etmek için doğru ve kesin bir dil kullanılması büyük öneme sahip.
İDDİALARIN YÜZDE 53’Ü BELİRSİZ
Şirketlerin sürdürülebilirlik çabalarını açıklarken iddialarını desteklemek için net ve anlaşılır bir dil kullanması gerekiyor. Oysa Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan tahminlere göre, şirketler tarafından yapılan çevresel iddiaların yaklaşık yüzde 53’ü “belirsiz, yanıltıcı veya temelsiz” bilgi içeriyor; yüzde 40’ı ise “tamamen dayanaksız” olarak nitelendiriliyor. “Karbon nötr” teriminin yanlış anlaşılmaya ve kötüye kullanılmaya açık bir terim olduğu ve bir şirketin gerçekten karbon nötr olabilmesi için emisyonlarını azaltma ve telafi etme stratejilerini açıkça belirtmesi gerektiği ifade ediliyor. Aksi takdirde bu terimin kullanımının yeşil yıkama suçlamalarına neden olabileceğine vurgu yapılıyor. Ayrıca sürdürülebilirlik çabalarını değerlendirirken şirketlerin tüm tedarik zincirini dikkate almalarının öneminin altı çiziliyor.
YENİ DÜZENLEMELER
Yeşil yıkama, tüketicileri şaşırtan birçok etiket ve marka nedeniyle AB genelinde de yaygın. Avrupa Komisyonu, geçtiğimiz günlerde şirketleri yeşil iddialarını inandırıcı bilimsel kanıtlarla desteklemeye zorlayacak yeni bir dizi kural açıkladı. Çevresel bir etiket basmak isteyen firmalar, mallarını süpermarket raflarına yerleştirmeden önce bağımsız bir doğrulama sürecinden geçirmek zorunda olacak. Bu bilgilerin üretim zincirinin arkasında neler olduğunu tüketicilerin kolayca erişebileceği şekilde sunması gerekecek.
Yeşil yıkamayı engellemeye yönelik olarak düzenleyicilerin sıkı önlemler almasına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir G20 destekli küresel kurallar seti de söz konusu. Trilyonlarca doların çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) özelliklerini öne çıkaran yatırımlara aktığı bir dönemde Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından normlar hazırlandı. ISSB Başkanı Emmanuel Faber, Kanada, İngiltere, Japonya, Singapur, Nijerya, Şili, Malezya, Brezilya, Mısır, Kenya ve Güney Afrika’nın bu standartları kullanmayı düşündüğünü belirtti. Bu standartlar, G20’nin İklimle İlgili Finansal Bilgiler Görev Gücü'nün (TCFD) gönüllü standartlarına dayanıyor. İngiltere, TCFD açıklamalarını listelenen şirketler için zorunlu hale getiren ilk büyük ekonomi oldu.
“YETERLİ BİLGİ SAĞLANMIYOR”
Londra Borsası Grubu’ndan sürdürülebilir finans stratejik girişimler başkanı David Harris, yeni normların sürdürülebilirlik raporlamasına daha fazla katılım getirdiğini ve finansal raporlamayla daha uyumlu olduğunu belirtti. Harris, dünyanın en büyük 4 bin şirketinin yüzde 42’sinin birinci ve ikinci kapsam karbon emisyonlarıyla ilgili veri sağlamadığını söyleyerek “Ortada halen eksiklikleri olan bir resim var. Bu da sermaye piyasalarının etkinliğini azaltıyor” şeklinde konuşuyor.
Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından geliştirilen standartlar ve Avrupa Komisyonu’nun girişimleri yeşil yıkamanın yaygınlığını ve önlemeye yönelik adımların gerekliliğini vurguluyor. Avrupa Komisyonu Çevre Komiseri Virginijus Sinkevičius, “Şirketler, mallarını pazarlamak için rutin olarak çevresel iddiaları kullanıyor. Öncelikle tüketicilerin güvenilir, tutarlı ve doğrulanabilir bilgi almasını istiyoruz. Daha şeffaf ve tabii ki daha anlaşılır çevresel etiketler istiyoruz” diyor.
Finans sektöründeki yeşil yıkama konusunda ilerleme raporlarını yayınlayan Avrupa Denetim Otoriteleri de (EBA, EIOPA ve ESMA - ESAs) Mayıs 2024’te yeşil yıkama konusunda nihai raporlarını yayınlayacak ve AB düzenleyici çerçevesinde olası değişikliklerle ilgili nihai önerileri değerlendirecekler.
ÖNERİ
Yeşil yıkamaya karşı rehber
Skift, Climate Business Leaders, Zero, Future in our hands ve WWF gibi kuruluşlar tarafından hazırlanan “Yeşil Yıkamaya Karşı Rehber” (The Guide Against Greenwashing), işletmelerin yeşil yıkamadan kaçınmalarına yardımcı olmayı amaçlıyor. Rehberde yer alan adımlar, işletmelere sürdürülebilirlik konusunda doğru ve etik bir yaklaşım sergileme konusunda yol gösteriyor.
Yanıltıcı bir imaj oluşturmaktan kaçınılması öneriliyor. Kusursuz doğa, yeşil yapraklar, rüzgar türbinleri veya mutlu işçilerin resimlerini kullanarak daha sürdürülebilir görünmek yerine, şirketlerin yaptıklarını açıklamaları ve belgelemeleri gerekiyor.
Sürdürülebilirlik çabalarının sadece iletişim ve pazarlama departmanlarıyla sınırlı olmaması önem taşıyor. İşletmelerin eski alışkanlıklarını sürdürmekle birlikte sürdürülebilirlik odaklı pazarlama stratejileri izlemesi, genellikle yeşil yıkamaya yol açıyor.
Şirketlerin sürdürülebilirlik hakkında konuşmadan önce ciddi çaba göstermesi gerekiyor. Doğa, iklim ve etik ticaretin öneminden bahsedilmesi ancak şirketin gerçekten bu konularda çalışmalar yapmamış olması, yeşil yıkama olarak algılanabiliyor.
Küçük önlemlere büyük bütçeler ayırmaktan kaçınılması gerekiyor. Eğer şirketlerin pazarlama çabaları sadece ürün yelpazesinin sadece yüzde 5’lik kısmına odaklanıyorsa ve geri kalan yüzde 95 çevreye zarar veriyorsa değişim için somut planlar oluşturulması gerekiyor.
Vicdanı rahatlatmak için çevre temizleme aktiviteleri düzenlemek yerine işletmelerin kendi ayak izlerini azaltmaya odaklanması gerekiyor. Tüm üretimlerin doğaya olumsuz etkisi olduğu göz önüne alınarak “daha iyi” olarak pazarlanacak ürünlerin somut bir şekilde belgelenmesi gerekiyor.
Bağışlar ve sponsorluklar harika olsa da bunların sürdürülebilirlik çalışmalarının bir kanıtı olmadığı vurgulanıyor. Şirketlerin öncelikle kendi faaliyetlerine odaklanmaları ve ürünlerini, hizmetlerini Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve Paris Anlaşması’ndaki hedeflerle uyumlu hale getirmesi gerekiyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?