Yapay zeka, refahı artırmak için önemli fırsatlar sunuyor. Hatta ekonomik anlamda değersiz olan pek çok şehrin, bu konulara eğilerek yeni cazibe merkezlerinden olması muhtemel görülüyor...
Bu fırsatı yakalayan şehirlerden bir tanesi de ABD’nin kalbinde yer alan Pittsburgh. Şehirde yüksek teknoloji ekonomisi yaratmak için çalışmalar başlamış durumda. Uber başta olmak üzere pek çok yeni nesil şirket, Pittsburgh’la yakından ilgileniyor. Silikon Vadisi’nden şehre milyarlarca dolar akıyor. Bu da ekonomisi yıllardır can çekişen bir kentte hoş karşılanan bir gelişme. En önemlisi Pittsburgh’daki bu dönüşüm dünyadaki pek çok şehre örnek teşkil ediyor.
Monongahela Nehri kenarındaki geniş boş alan, Pittsburgh’un sanayi geçmişinden geriye kalan bir yara. Bir zamanlar, çelik buradaki en baskın sektörken şehirdeki en büyük çelik fabrikalarından biri olan Jones and Laughlin çelik işlerinin arazisiydi. Şu anda muazzam yapıların çoğu artık burada yok. Bazı çelik yapım kalıntıları ve birkaç garip binanın bulunduğu boş alanlar mevcut. Hepsi Pittsburgh’un şehir merkezindeki nehre bakıyor. Bu alanın hemen yanında, bir evin 50 bin dolardan daha aza gidebildiği, Pittsburgh’un fakir mahallelerinden Hazelwood var. McKeesport ve Duquesne gibi Batı Virginia’ya doğru nehir boyunca güneye uzanan kasabaların çoğunda, bir zamanlar ekonomik olarak oldukça değerli olan çelik ve kömür artık soluk birer hatıra. Bugünlerde ise geliştiricileri tarafından Hazelwood Green olarak adlandırılan eski çelik sitesi hayata geri dönüyor. Bir kenarda, meraklı gözlerden uzak, Uber’in sürücüsüz araçları için bir test alanı bulunuyor. Hala halka kapalı olan yeni bir yol, park işaretleri, yangın söndürücüler, taş döşeli bisiklet yolları ve kaldırımlarla tamamlanmış olarak 178 dönümlük bir araziyi dolaşıyor. Nehir kıyısında olması planlanan parkın ziyaretçilerle dolup taştığını gözünüzde canlandırmak için çok fazla hayal gücü gerekmiyor. Yeniden geliştirme çabalarının mücevheri ise Mill 19, eski bir kola fabrikası. Boş alanların ortasında ve çeyrek milden daha uzun olan bu fabrika, sadece üç katlı metal iskeleti ayakta kalacak şekilde yıkıldı. İşçi ekipleri kalan enkazı temizliyor ve binayı yeniden hayata döndürmeye hazırlıyor. Eğer her şey plana göre giderse gelecek ilkbaharda binanın ilk sakini buraya taşınmış olacak: The Advanced Robotics for Manufacturing Institute. Şehirde, eski bir çelik fabrikasına robotların taşınması hayli ilginç bir durum. Pittsburgh, yüksek teknoloji ekonomisi yaratmaya çalışmak için artık okullardan, özellikle de Carnegie Mellon Üniversitesi’nden (CMU), dışarı çıkan otomasyon, robotlar ve yapay zekadaki ilerlemeleri kullanarak kendini yeniden var ediyor. Hazelwood’a 8 kilometre uzaklıktaki Lawrenceville, ABD’nin sürücüsüz araçları geliştirebileceği bir merkez haline geldi. Uber Advanced Technologies birçok endüstriyel binayı işgal ediyor. Yeni başlayan sürücüsüz araç şirketleri Argo AI ve Aurora Innovation da hemen yakınlarında. Hatta Caterpillar bile buraya yerleşerek, bir gün kendi kendine çalışabilecek olan otonom kazıcılar ve diğer ağır makineler üzerinde çalışıyor.
MİLYARLARCA DOLARLIK YATIRIM
Bu gelişme, Silikon Vadisi’nden ve başka yerlerden şehre milyarlarca dolar gelmesine neden oldu. Bu da ekonomisi yıllardır can çekişen bir kentte hoş karşılanan bir gelişme. Etkileri de şimdiden görülüyor. Test sürüşüne çıkan sürücüsüz arabaları görmek normal bir şey. Kentsel destekçilerin “Robotics Row” dedikleri moda restoranların dışında bekleyen sıra sıra insanlar da öyle. Uzun bir süredir şehirde yaşayanların çoğu, teknoloji şirketlerinin genel merkezi ve test tesislerinin yakınında bulunan evlerin fiyatlarının artmasından şikayetçi olsa da bunların hayatları boyunca gördükleri en güzel günler olduğunu da söylüyorlar. Fakat tüm bu hareketliliğe rağmen, Pittsburgh’un ekonomisi hâlâ zorluk çekiyor. Her ne kadar şehir nüfusu artık kan kaybetmiyor olsa da, ki 1970 ile 1980 yılları arasında normalin yaklaşık beşte birine düştü, büyümüyor ve üstelik hızlı bir şekilde de yaşlanıyor. Son 10 yılın yarısında, 35 ila 54 yaş arasındaki yaklaşık 70 bin kişi bölgeden ayrıldı. Refah için en azından bir dönem ana umudun sadece kömür ve doğal gaz olduğu bölgelerde, iyi ücretli işler çok az. Tüm bunlar, Pittsburgh’u ABD’nin endüstriyel merkezi için bir mikro evren değil, yeni dijital teknolojilere erişimi olan her şehir ve ülkenin karşılaştığı sorulara yönelik bir test dosyası yapıyor. Yapay zeka, gelişmiş robotlar, sürücüsüz araçlar ve diğer yeni atılımlar, nüfusa daha geniş bir refah yayar mı, yoksa zenginlikleri sadece girişimciler, yatırımcılar ve bazı yüksek vasıflı teknoloji çalışanları arasında mı yoğunlaştırırlar? Ulusal Şehirler Ligi’nden Scott Andes, Pittsburgh’un parlak yetenekler ve fikirler üreten bir üretici olamayacağını söylüyor ve ekliyor: “Pittsburgh, 21’inci yüzyıl ekonomisi için büyük bir örnek, çünkü araştırma gücünü ekonomik değere dönüştürmeye başladı.” Aslında robotların ve yapay zekanın işleri yok edip etmeyeceği veya tam tersine, bolca yeni iş yaratıp yaratmayacağı konusundaki tartışma oldukça saçma. Sonuçta bu durum çeşitli ekonomik faktörlere bağlı. En önemlisi yapay zekanın gelişme hızı arttıkça neler olacağını kimse bilmiyor. Otomasyon ve robotlar son birkaç yılda, özellikle de imalatta birçok işi tamamen yok etti. Endüstriyel robotların etkisini ölçmeye yönelik ilk girişimlerden birinde, 1990’dan 2007’ye kadar olan verileri temel alan MIT profesörü Daron Acemoğlu ve meslektaşları tarafından yapılan araştırmalar, bir fabrikadaki her bir robot başına altı işin kaybedildiğini ortaya koydu. Bu, inceledikleri yıllar boyunca 670 bin ve ABD’de 2016’daki robot kullanım seviyesine göre 1,5 milyon işin yok olması demek.
OTOMASYON İŞİ DEĞİŞTİRİYOR
Robotik ve yapay zeka nedeniyle net kazancı veya iş kaybını ölçmek zor bir iş. Ancak, talep edilen iş türlerinin, el emeğine duyulan ihtiyacın azalması ve dijital ve insani becerilere duyulan ihtiyacın artmasıyla değiştiği ortada. McKinsey Global Institute, ekonomimizdeki işlerin yaklaşık yüzde 50’sinin otomatik hale getirilebileceğini tahmin ediyor. Ancak bu tür istatistikler sıklıkla yanlış yorumlanıyor. Enstitünün başkanı James Manyika, bu yüzde 50’lik kısmın sadece mevcut ve yeni gelişen teknolojilerle otomatikleştirilebilecek “teknik fizibiliteyi” gösterdiğini söylüyor. Kaybedilen gerçek işlerin sayısı, insanların makinelerle değiştirilmesinin maliyetine ve faydalarına bağlı olacaktır. Daha da belirsiz olan, kaç yeni işin yaratılacağı. Pek çok teknoloji uzmanı, özellikle de robotlarla ilgili olanlar, ilerlemelerin yeni iş çeşitliliklerine yol açacağını ileri sürüyor. Şimdiye kadar bu gerçekleşmedi ve atılımların sadece bir kısmı, sağlık hizmetleri gibi ABD ekonomisinin en büyük sektörlerine ulaştı. Belki de sadece sabırlı olmalıyız. Teknoloji alanındaki ilerlemeler, her zaman gelirlerin artmasına sebep oldu ve ardından, mal ve hizmetlere yönelik talebi artırdı ve bu da daha fazla işin ortaya çıkmasına yol açtı. Fakat Amerika’nın eski başkanlarından Bill Clinton’ın üst düzey ekonomi danışmanlığını yapan ve University of California, Berkeley’de profesör olan Laura Tyson, herkesin aklındaki soruyu soruyor: Bu sefer, insanların istediği mal ve hizmetlerin üretilmesi için çok fazla insan gücü gerekmiyorsa ne olur? “İlk defa teknolojinin insanlara duyulan ihtiyacı azaltacağını düşünüyoruz” diyor. Acemoğlu ise şöyle konuşuyor: “Makro iktisatçılar arasında yıllardır süregelen naif bir görüş, teknolojinin her zaman yeni işler yaratacağını söyler. Karamsarlar da hep bu kez farklı olacağını ve işleri yok edeceğini iddia eder. Gerçek şu ki teknoloji her ikisini de yapabilir. Geçmişte, yeni teknolojilerden elde edilen ekonomik faydalar, her zaman kaybedilen işlerden daha fazlasını yaratmak için yeterli olsa da son zamanlarda, çeşitli nedenlerden dolayı, teknolojinin işleri yok eden yüzü daha çok ortaya çıktı.” Acemoğlu’nun tanımladığı bu olgunun bir kısmı sözde verimlilik paradoksu: Büyük veriler, otomasyon ve yapay zeka teoride işletmeleri daha üretken hale getirir, ekonomiyi canlandırır ve kaybedilenleri dengelemek için daha fazla iş yaratırken, aslında bu gerçekleşmedi. Bazı iktisatçılar bunun sadece bir zaman meselesi olduğunu düşünüyor, ancak bu uzun yıllar alabilir. Ancak kaç işin kazanıldığı veya kaybolduğuna dair tartışma çok daha önemli bir noktayı anlaşılmaz hâle getiriyor. İşlerin yeri ve gerektirdikleri çalışma şekilleri değişiyor. İnsanlar ve yerel ekonomiler için sorun çıkaran da asıl bu. ABD’de, depo ve restoran gibi yerlerde düşük ücretli işlere olan talep artıyor. Programlama gibi birçok teknik beceri gerektiren mesleklerdeki gibi yüksek ücretli işlere olan talep de öyle. Aynı zamanda, üretim ve veri işleme gibi alanlardaki geleneksel olarak orta sınıfa ait olan birçok iş de küçülüyor. Bu eğilimler, rekor düzeydeki gelir eşitsizliğine katkıda bulunuyor. Tyson, “Teknolojinin talep edilen becerileri ve meslekleri değiştirdiği konusunda pek fazla anlaşmazlık yok. Bu da gelir eşitsizliğini artırmaya devam edecek” diyor. Bu film, elbette daha önce de oynadı. 1900 yılında, ABD işçilerinin yaklaşık yüzde 40’ı çiftliklerdeydi. Bugün bu rakam yüzde 2’den az. 1950’de işlerin yaklaşık yüzde 24’ü imalattaydı; bugün yaklaşık yüzde 9’u böyle. Diğer gelişmiş ülkelerde de benzer değişiklikler gerçekleşiyor. Ancak bugünkü değişiklikler, eskisinden daha hızlı, daha geniş bir şekilde hayata geçiyor ve insanlara uyum sağlamak için çok az zaman bırakıyor. Pek çoğu düzgün bir iş aramaktan vazgeçiyor. Emek gücü katılımı, yani çalışan veya iş arayan kişilerin oranı, özellikle 25 ila 54 yaşları arasındaki erkekler için rahatsız edici bir düşüş gösteriyor. Maryland Üniversitesi’nden iki iktisatçı Melissa Kearney ve Katharine Abraham, bunun nedenlerini araştırdı. Birkaç nedenin olabileceğini düşünüyorlar. Ancak robotların ve otomasyonun en önemlilerinden olduğunu söylüyorlar. Üniversite mezunu olmayan pek çok kişi, yüksek ücretli bir iş bulma ihtimalinin, aramaya değmeyecek kadar zayıf olduğunu düşünüyor.
BÜYÜME YAVAŞLADIKÇA EŞİTSİZLİK ARTIYOR
Yapay zeka ve robot teknolojisindeki ilerlemelere rağmen, üretkenlik azalıyor ve gittikçe daha az insan bunun faydalarının tadını çıkarıyor. Büyümeyi artırmak için özellikle de iş gücünün büyümesi yavaşlarken, daha fazla yapay zekaya ihtiyacımız olacak ve bunu nasıl daha iyi kullanabileceğimizi öğrenmemiz gerekecek. Princeton’dan iktisatçı Anne Case ve yazar ortağı Angus Deaton, muhtemel bir eğilimi belirledi. ABD’de, lise diplomasına veya daha altına sahip orta yaşlı beyaz kişiler arasında ölüm oranının yükseldiğini buldu. Suçlular ise yüksek oranda intihar, uyuşturucu bağımlılığı ve alkolizmdi ki Case ve Deaton bunları “umutsuzluk hastalıkları” olarak adlandırıyor. Çünkü bunlar yoksullukla değil, aksine hayal kırıklığıyla ilgili hastalıklar. Beklentilerinin tersine, insanlar ebeveynlerinden daha iyi olamayacaklarını fark ediyor. Bu sosyal problemler için otomasyon kısmen suçlanabilir. Ancak eğer Acemoğlu gibi iktisatçılar haklıysa daha iyi işler yaratmanın anahtarı bu ilerlemelerin azalması değil, ekonomiye daha hızlı bir şekilde yayılan daha iyi versiyonlarıdır. Bu da aslında Pittsburgh’un kendini yeniden icat etme girişiminin sebebi. Şimdiye kadar sonuçlar karışık. CMU’da bilgisayar bilimleri dekanı olan Andrew Moore, “Kentin yapay zeka ve robotik alanında çalışan yeni, genç insanlar tarafından dönüşümü muhteşem oldu. Ancak bu, toplumun dahil edilmesinden ziyade, bir soylulaştırma yaklaşımı” diyor. Bu eleştiri, kendisini güçlü sendikalara sahip bir işçi sınıfı kenti olarak öven bir yerde yankılanıyor. Belediye Başkanı William Peduto, Uber’i şehre çekmeye yardım etti. Ancak o zamandan beri San Francisco merkezli bu şirketten biraz soğudu. Peduto, “Detroit ve Pittsburgh gibi yerlerde, işin geleceğine baktığımızda, işçinin geleceğinin ne olduğunu bilmek istiyoruz” diyor. Yakın zamanda yapılan bir ankete göre, Pittsburgh sakinlerinin yarısından fazlası Amazon’un ikinci genel merkezini burada inşa etmesini destekliyor. Austin ve Boston’da ise nüfusun yalnızca üçte biri bu taşınmaya sıcak bakıyor. Bu şaşırtıcı değil: Amazon, Pittsburgh için dönüştürücü olacak 50 bin iş ve 5 milyar dolar yatırım sözü veriyor. Şehrin şirketi Mill 19’a sahip Monongahela nehri boyunca yer alan boş alanla bölgeye çekmeye çalıştığına dair söylentiler var. Ancak eğer Amazon Pittsburgh’u seçerse bu, şehrin sakinlerini yeni yüksek teknoloji işleriyle nasıl eşleştireceklerine dair endişeyi daha da körükleyebilir. CMU’dan Moore, “Şehirde ve bölgede teknik becerilere sahip yeterince insan yok. Nadir deha liderleri açısından harikayız, ama Pittsburgh bunun içinde yer almak için gerçekten yerel nüfusun becerilerini artırmak zorunda” diyor. Yine de kentin ve ülkenin geri kalanının karşılaştığı zorluk, sadece yüksek teknolojili iş gücüne daha fazla insanı dahil etmek değil, yüksek ücretli işlerin de arzını genişletmek. Gelişmiş robotlar, Pittsburgh gibi bir şehirde fabrikaları modernize edebilir ve üretimin daha rekabetçi olmasına yardımcı olabilir. Ancak yıllar boyunca kaybedilen fabrika işleri geri dönmeyecek. Yapay zeka ve otomasyon etrafında dönen iyi işlerle dolu bir ekonominin nasıl inşa edileceğini hayal etmekte ülkece zorlanıyoruz. Lawrenceville mahallesindeki bir binanın çatısında duran bir kişi, geleceğe dair bir fikir edinebilir. Birinci katta Aurora’nın sürücüsüz arabalarına ev sahipliği yapan büyük bir garaj bulunuyor. Uzaktaki yaban otlarıyla dolu tarlalarda, otonom makineler için şirketin araştırma tesisine ait bir Caterpillar kazıcı duruyor. Bunların da ötesinde, bir başka eski çelik tesisinin yanında çitle çevrili bir test alanı var. Bu alan, Amerikan ordusu için bombaları temizleyecek bir robot üzerinde çalışan Carnegie Robotics’e ev sahipliği yapıyor. Arkalarında ise başka bir heybetli bina olan ve Mill 19’a taşınıncaya kadar Advanced Robotics for Manufacturing Institute’e ev sahipliği yapan National Robotics Center bulunuyor. Bu, nereye bakacağınızı biliyorsanız, dünyanın önde gelen robot ve otomasyon araştırmalarının işaretlerini veren etkileyici bir sahne.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?