Türkiye’de 17,5 milyon hane var. Ortalama hane büyüklüğü ise 4,2 kişi. Oysa benzer nüfusa sahip gelişmiş ülkelerde rakamlar oldukça farklı. Yaklaşık 82 milyon nüfuslu Almanya’da hane sayısı 39 mily...
Türkiye’de 17,5 milyon hane var. Ortalama hane büyüklüğü ise 4,2 kişi. Oysa benzer nüfusa sahip gelişmiş ülkelerde rakamlar oldukça farklı. Yaklaşık 82 milyon nüfuslu Almanya’da hane sayısı 39 milyon civarında. 60 milyon kişilik Fransa’da 25,5 milyon, 56 milyon nüfuslu İtalya’da ise 21 milyonu aşkın hane var. Bu ülkelerin ortalama hane büyüklüğü ise 2,4. Hane sayısının fazla olması, bu ülkelerde tüketimi olumlu etkiliyor. Tüketim cephesindeki bu olumlu iklim ise tüm sektörlere ve şirketlere olumlu yansıyor. Hane sayısının artışı ise sadece ekonomik değil eğitim düzeyinin artışı gibi bazı sosyal gelişmelere de bağlı. Türkiye’de yakın gelecekte hane sayısındaki artışın ivme kazanması bekleniyor
“Türkiye’de 17,5 milyon hane var. Hemen hemen aynı nüfuslu Fransa’da ise 25 milyon hane olması dikkat çekici. Hanelerin Türkiye’de bu kadar sıkışmış olması, tüketimi de olumsuz etkiliyor.”
Bu sözler EURO RSCG İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Levent Erden’e ait. Ona göre, Türkiye’de belirli bir yaşa gelmiş kişilerin ayrı evlere taşınmaması, hane sayısının düşük olmasına neden oluyor. Bu da tüketimi ve pek çok sektörü olumsuz yönde etkiliyor. Hatta Erden, bu haneler arasından sadece 6 milyonunun makul bir gelire sahip olduğuna dikkat çekiyor.
Aslında istatistikler de Erden’in bu görüşünü destekliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de yer alan 17,5 milyon hanenin yüzde 45’inin aylık geliri 1 milyarın üstünde. Geliri 2 milyarı aşan hane oranı ise sadece yüzde 15.
Türkiye’de yalnız yaşayan kişi sayısı da gelişmiş ülkelere göre oldukça geride seyrediyor. TGI Türkiye’nin 15 yaş ve üzeri kent nüfusu üzerinde yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de yalnız yaşayan kişi sayısı 1,2 milyon. Bu kişiler nüfusun yüzde 4,03’ünü oluşturuyor. Araştırma verileri son 5 yıl içinde yalnız yaşayanların oranında yüzde 0,5’lik bir artış olduğunu gösteriyor. Türkiye’de yalnız yaşayanların yüzde 48,1’ini 55 yaş ve üzeri kişiler oluşturuyor. Ekonomik olarak daha faal olan 15 – 34 yaş grubu ise yüzde 33,8’lik orana sahip. Türkiye’de yalnız yaşayanların yüzde 37,7’si bekar, 47,7’si dul, 10,5’i boşanmış, 3,8’i ise boşanmamış olmasına rağmen eşinden ayrı yaşıyor. Bu veriler Türkiye’de yalnız yaşamanın bireyselleşmeden çok, dul kalma gibi zorunlu nedenlere dayandığını gösteriyor.
Bin Kişiye 239 Hane Düşüyor
Aslında Türkiye’de hane sayısında son 5 yıldır büyük bir değişim yok. 2002 yılında 16 milyon 355 bin olan hane sayısı, 2006 yılında 17 milyon 580 bine çıkmış durumda. Ortalama hane büyüklüğüne baktığımızda da benzer bir sonuçla karşılaşıyoruz. 2002 yılında 4,28 olan hane büyüklüğü 2006 yılında 4,23 olarak gerçekleşti. Uzmanlara göre, 2010 yılında da benzer bir sayısal profille karşı karşıya kalacağız. 2010 yılında hane sayısının 18 milyon 758 bin, ortalama hane büyüklüğünün ise 4,17 olması bekleniyor.
Bin kişiye düşen hane sayısına baktığımızda da Türkiye’nin benzer nüfuslu ülkelere göre oldukça düşük sayılarda kaldığını görüyoruz. Yaklaşık 82 milyon nüfuslu Almanya’da bin kişiye düşen hane sayısı 476, 60 milyon nüfuslu Fransa’da 432, 56 milyon nüfuslu İtalya’da ise 385. 73 milyon nüfuslu Türkiye’de ise bin kişiye düşen hane sayısı sadece 239.
DAP’ın 1994 yılından bu yana her yıl yaptığı “Yaşam Biçimleri” araştırmasının 2006 yılı verilerine göre, bin kişiye düşen hane sayısının artması, ekonomik gelişmeler ve global kültürün etkisiyle doğru orantılı. Araştırmadan çıkan bir başka sonuca göre de çağdaş yaşam biçiminin benimsenmesi ve eğitim seviyesinin artması Türkiye’de hane büyüklüğünün düşmesine neden olacak. Bu durum da Türkiye’de pek çok sektörü yakından etkileyecek.
Tüketimi Nasıl Etkiliyor?
Aslında sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada hane yapılarındaki farklılaşma tüketimi doğrudan etkiliyor. TGI Global verilerine göre, nüfusun yüzde 21’inin yalnız yaşayanlardan oluştuğu ülkelerde, son 3 yıl içinde hazır yiyecek satışlarında büyük oranda artış yaşandı. Bu değişim, üreticilerin de ürünlerini bu kitleye yönelik şekillendirmesine neden oldu. Değişimin en önemli nedeni, “aile boyu” ürünlerin yalnız yaşayanların tüketim alışkanlıklarına uygun olmamasıydı. Hatta bu değişim sadece gıda sektöründe değil, dayanıklı tüketim ürünleri tüketiminde ve emlak piyasasında da bir farklılaşma yarattı.
Yalnız yaşayan kitlenin tüketim potansiyelinin yüksek olması, hane sayısını artırdığı için tüm sektörleri yakından ilgilendiriyor. Nüfusun yüzde 20’sinin yalnız yaşadığı İsveç’te, yalnız yaşayanların yüzde 57’sinin kendine ait bir arabası, yüzde 60’ının kişisel bilgisayarı ve yüzde 67’sinin mikrodalga fırını var.
ABD’de ise yalnız yaşayanların yüzde 58’i kendi evine sahip. HTP Genel Müdürü Kıvanç Bilgeman’a göre, Türkiye’de de hane sayısında ve yalnız yaşayan kişi sayısında artış, pek çok sektör için önemli bir potansiyel oluşturuyor. Her yeni hanenin belli başlı eşyalara ihtiyaç duyduğuna dikkat çeken Bilgeman, “Her yeni hane beyaz eşya, mobilya, kahverengi eşya ve mutfak gereçleri gibi sektörlerde canlanmaya neden olur” diyor.
Türkiye’de Haneler Kalabalık
Hanelerde yaşayan ortalama kişi sayısı da tüketimi yakından etkileyen bir başka faktör. Türkiye’de 2006 yılı verilerine göre hanelerde yaşayan ortalama kişi sayısı 4,23. Bu sayı Avrupa ülkelerinde 2,4, Amerika ve Japonya’da ise 2,6 düzeyinde. Barem Researh International CEO’su Doç. Dr. Pervin Olgun, Türkiye’de hane büyüklüğünde ufak bir gerilemenin tüketim potansiyelini büyük ölçüde etkileyeceğini söylüyor.
“Bugün Türkiye’de hane büyüklüğü ortalama 2,5 kişi olsaydı, 17,5 milyon olan hane sayısı 28,8 milyon haneye çıkardı” diyen Olgun, bu 11,3 milyon hanenin Türkiye ekonomisine olumlu olumsuz etkileri olacağına dikkat çekiyor. Olgun, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Aslında hane sayısındaki artış, temel olarak ekonomik duruma bağlı. Ülkeler zenginleştikçe hane sayısı artar. Bu artış da finans, beyaz eşya, mobilya gibi pek çok sektörün cirosunu yakından ilgilendirir. Hane büyüklüğünün küçülmesi ise otomatik olarak çocuk sayısının azalması anlamına gelir. Dolayısıyla hane sayısı küçüldüğü zaman, çocuklarla ilgili sektörler bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Yine de hane sayısının yeterince artmaması, penetrasyonu yüksek sektörlerde durgunluk riski anlamına gelir. Firmalar da bu riski yenilikçilikle bir oranda aşmak durumunda kalır.”
Hangi Sektörler Etkileniyor?
Hane büyüklükleri, hanelerde yaşayan kişilerin sosyo ekonomik statüsüne (SES) göre de değişiyor. DAP, Yaşam Biçimleri anketine katılan kişileri segmentlere ayırarak analiz ediyor. DAP’ın 2006 yılı araştırmasında 1-2 kişilik haneler anket yapılan kesim içindeki çağdaşların yarısını, geçiştekiler olarak adlandırılan kesimin ise dörtte birini oluşturuyor. Aynı araştırma, hane sayısının eğitim arttıkça ve SES yükseldikçe de arttığını gösteriyor. Üniversite mezunlarının yaklaşık yarısı 1-2 kişilik hanelerde yaşarken, ortaokul mezunlarının yalnızca dörtte biri bu durumda. Benzer şekilde A ve B SES gruplarındaki kişilerin yaklaşık yarısı 1-2 kişilik hanelerde yaşarken, C2- D SES grupları için bu oran dörtte bire düşüyor.
Özellikle tek ve iki kişilik hanelerde tüketim alışkanlıkları, kalabalık ailelere göre daha farklı. Bu kesimin öncelikle beslenme alışkanlıklarında farklılıklar göze çarpıyor. Büyüklüğün az olduğu hanelerde, dışarıda yemenin yanı sıra, ısmarlama yemek, hazır ve dondurulmuş gıda tüketiminde de artış yaşanıyor. Aynı şekilde bu kitle ev dışında da daha fazla zaman geçirdiği için, eğlence sektörüne olumlu katkı sağlıyor. Ev içi eğlence sektörünün araçları olarak adlandırılan CD, DVD ve kitap gibi ürünlerin satışının artmasına da katkıda bulunuyorlar. Pervin Olgun, kentleşmenin de hane sayısını artıran bir etkiye sahip olduğunu söylüyor. Kentlerdeki hanelerde daha az kişinin yaşadığına dikkat çekiyor. Olgun, “Barem Research International olarak, 2005 yılında Türkiye genelini temsil eden 3 bin hane üzerinde yaptığımız bir araştırmaya göre hane büyüklüğü; 50 bin kişiden az nüfuslu yerleşimlerde 4,5 kişi iken, nüfusu 50 bin ve üzeri yerleşimler için 3,9 kişiye düşüyor” diye konuşuyor.
Yalnız Yaşayanların Profili
Türkiye’de yalnız yaşayan kitlenin profiline baktığımızda son yıllarda ilginç bir değişim göze çarpıyor. TGI Türkiye’nin verilerine göre yalnız yaşayanlar içinde erkeklerin oranı azalırken, kadınların oranında bir artış var. Yine araştırma sonuçlarına göre, yalnız yaşayan kadınların oranındaki artış okullaşma oranıyla bağlantılı. 2005 yılında yalnız yaşayanların 24 binini eğitim nedeniyle yalnız yaşayan kızlar oluşturuyor. Aynı yıl, boşanma nedeniyle yaşamını yalnız sürdüren 37 bin kadın olması ise dikkat çekici.
TGI Türkiye Proje Müdürü Funda Kadıoğlu, Türkiye’de yalnız yaşayanların yüzde 30’unun düzenli bir işte çalıştığını söylüyor. Geri kalanların ise ya emekli olduğunu ya da giderlerinin başkaları tarafından karşılandığını belirtiyor. Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yalnız yaşayanların yüzde 9,3’ü üniversite öğrencisi, sadece yüzde 2,8’i yarı-zamanlı işlerde çalışıyor. Tüm kişilerde baktığımız zaman, yalnız yaşayanların çeşitli ürün ve hizmet tüketimlerinin diğerleriyle hemen hemen paralel seyrettiğini görüyoruz. Yalnız yaşayanların; banka hesabı, banka kartı, kredi kartı, hayat sigortası gibi paraya ilişkin ürün ve hizmet tüketimleri ise oransal olarak daha yüksek.”
Funda Kadıoğlu/ Tgı Türkiye Proje Müdürü
“Büyük Değişimi Birkaç Kuşak Sonra Göreceğiz”
Neden Yalnız Yaşıyorlar?
Türkiye’de insanların yalnız yaşamalarının baskın biçimi hala kişisel tercihle ilgili değil. Son 5 yıllık döneme baktığımızda yalnız yaşayanların içinde en büyük oransal artışın dul olanlarda gerçekleştiğini görüyoruz. Aslında bu da bizim için önemli bir bilgi. Çünkü bu veri bize hem geleneksel aile yapısının çözülmesine karşı bir direncin olduğunu, hem de geleneksel aile yapısına ilişkin zincirin bir halkasında kırılmanın başladığını eş zamanlı olarak gösteriyor.
Zincirin Halkasında Kırılma Var
Öğrencilik, boşanma, dul kalma gibi nedenler hala yalnız yaşamanın en temel nedenleri. Yine de zincirin halkasında bir kırılma var; çünkü dul kalanlar daha önceleri çocukları tarafından himaye edilirdi. Artık bu durum değişiyor. Ben, hane yapısındaki farklılaşmaya ilişkin asıl büyük değişimin önümüzdeki yıllarda gerçekleşeceğini düşünüyorum. Çocuklarımızın şu anki hayata bakışları, bu değişimin gerçekleşeceğine dair en önemli gösterge.
Yeni Neslin Tercihi Farklı
Örneğin Doğu illerinde 9-12 yaş grubu çocuklarla yapılan bir çalışmada, onlardan hayallerindeki odayı resmetmeleri istendi. Çocuklar ezici bir çoğunlukla kendilerini yalnız resmettiler. Pek azının çizdiği odada bir kardeş ya da ailenin diğer bireyleri yer alıyordu. İlginç olan, resimlerin tamamına yakınında büyük gardıroplar vardı ve bazılarında raflardaki giysi detayları resimlerin üzerine dikkatle not alınmıştı. Tamamına yakınında bilgisayar, birçoğunda ise kitaplık vardı.
Büyük Dalga Yolda
Yani bana göre büyük dalga birkaç kuşak sonra gelecek. Çünkü tüketimi sadece yaşam tarzı belirlemiyor. Tüketim ya da çocukların resimlerindeki gibi tüketim istekleri de yaşam tarzını belirliyor. Ama Türkiye’de en azından şimdilik, insanların yalnız yaşayacakları kendilerine ait evlerden değil, evde yalnız kalabilecekleri kendilerine ait odalardan söz etmek mümkün.
Levent Erden/Euro Rscg İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı
“Hane Sayısındaki Artışın Olumsuz Etkileri de Olabilir”
Hane Sayısı Neden Az?
Türkiye’de haneler sıkışmış durumda. Hanelerin bu kadar sıkışmasının nedeni ise belli ürün ve hizmetlerin tek elden idare edilmesi. Bir evde bir televizyon ve bir buzdolabı var. Belli bir yaşa gelmiş çocuklar kendi evlerine çıktıkları zaman, televizyon ve buzdolabı ihtiyacı artar. Ama Türkiye’de reşit olan çocukların çoğu aileleriyle yaşıyor.
6 Milyon Hanenin Geliri Makul
Türkiye’nin 17,5 milyon hanesinden 6 milyon hanesi makul gelire sahip. Böyle baktığınız zaman, bu 6 milyon hanede yüzde 10’luk artış bile aslında çok şey ifade eder. Örneğin Marmara depremi 400 bin haneyi devre dışı bıraktı. O 400 bin hane, pazarda yüzde 10’luk bir düşüş anlamına geliyordu.
Ekonomik Durum Belirleyici
Bu tür depremler Türkiye’nin daha az gelişmiş yerlerinde olduğunda, fiziki olarak aynı derecede zarar olsa dahi bu bölgelerdeki ailelerin ekonomik durumunun daha düşük olmasından dolayı ekonomi bu sarsıntıyı fazla hissetmiyordu. Ama Marmara depremi, ekonominin motoru sayılabilecek önemli bir sınıfı etkilediği için, Türkiye bu kaybı hala giderebilmiş değil.
Birkaç Milyon Hane Ne Değiştirir?
Türkiye’de birkaç milyon hanenin daha devreye girmesi ve bu hanelerin mümkün olduğu kadar çabuk ve çok belli markalarla donatılması her şeyi değiştirecektir. Tabii ki bu durum önemli bir potansiyel kadar tehlike de yaratabilir. Bu insanlar ekonomik olarak verimli hale gelebilirlerse, dünyanın en büyük potansiyelini oluştururlar. Ama geliri aşağı çeken, sistemi zorlayan bir yapı yarattıkları anda da çok büyük bir tehlike yaratacaklardır.
Doç. Dr. Pervin Olgun/ Barem Research Internatıonal Ceo
Araştırmacı Gözüyle Hane Sayısı İle İlgili Gerçekler
Her Sektörü Etkiliyor
Hanede yaşayan kişi sayısı, ülkelerin ekonomik ve kültürel yapıları ile etkileşim içinde olan önemli bir gösterge. Ekonomik olarak başta inşaat, beyaz ve kahverengi eşya ile mobilya olmak üzere çok sayıda sektörü doğrudan etkiliyor. Hane büyüklüğünün aile bağları, kişisel açıdan özgür olmak veya ait olmak gibi sosyal konulara da etkisi büyük. Bunun yanında daha çok hane, daha çok kaynak kullanımı ve daha çok çevre kirliliği anlamına geliyor.
Ekonomi Geliştikçe Azalıyor
Dünya geneline baktığımızda hanede yaşayan kişi sayısının, ülkelerin ekonomisi geliştikçe nüfus ve kültürden bağımsız olarak azaldığını görüyoruz. Avrupa (EU15) ülkelerinde hanede yaşayan kişi sayısı büyüklüğü ortalaması 2,4 kişi ve bu sayı tüm Avrupa ülkeleri için 2-3 arasında değişiyor. Tek kişilik hanelerin sayısı ise oldukça yüksek.
Gelişmiş Ülkelerde Durum Nasıl?
Örneğin 82,4 milyon nüfuslu Almanya’da 2005 rakamlarına göre 39,2 milyon civarında hane var ve bu sayı son 3 yıldır çok az artış gösteriyor. Ortalama hane büyüklüğü 2,1. Hanelerin 14,5 milyonunda tek, 13,3 milyonunda ise iki kişi yaşıyor. Gelişmiş ülkelerin diğer örnekleri olarak sayabileceğimiz Amerika ve Japonya’da ortalama hane büyüklüğü 2,6.
Türkiye’de Nasıl Değişti?
Türkiye’de, son nüfus sayımına göre 2000 yılında 67,8 milyon nüfus ve 15 milyon hane vardı. Aradan geçen yıllar içinde, TÜİK tarafından yapılan çeşitli çalışmalarda ve projeksiyonlarda 2005 yılı için nüfusun 72 milyona, hane sayısının ise 17,5 milyona ulaştığı hesaplanıyor. Bu durum hanede yaşayan ortalama kişi sayısının 4,5’den 4,1’lere gerilediğini gösteriyor.
Şeyma Öncel Bayıksel
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?