Ekonomik performans ve seçim

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), geçen ay milletvekili genel seçiminin 12 Haziran'da yapılması kararını aldı.

1.04.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Ekonomik performans ve seçim


Böylece normalde temmuz ortalarında yapılması gereken seçim, bu tarihte okulların tatilde olacak olması nedeniyle bir ay kadar öne alınmış oldu. Okulların tatilde olduğu dönemler, pek çok seçmenin tatil amacıyla seçim bölgelerinin dışındaki yerleşim yerlerine gitmeleri nedeniyle seçim için pek uygun kabul edilmiyor. Hatırlayacağınız gibi 2007'de, seçimlerin temmuz ayında yapılması da gönül rızasıyla olmamış, sonuçsuz cumhurbaşkanlığı seçimi ve 27 Nisan e-muhtırasının getirdiği siyasi karışıklık ortamında biraz mecburiyetten kaynaklanmıştı. Seçimin 12 Haziran'da yapılacağının kesinleşmesiyle olası bir seçime ilişkin olarak zaten sürekli yapılmakta olan partilerin oy oranlarına yönelik anketler de daha fazla ilgi çekmeye başladı. Bu anketlerin çoğu üç aşağı beş yukarı benzer sonuçlar veriyor ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) birinci, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ikinci, diğer büyük muhalefet partisi olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ise üçüncü sırada çıkıyor. Yine bu anketlerin çoğunda iktidardaki AKP, tek başına iktidarda kalmayı sürdürecek gibi göründüğü için bugünlerde seçim sonuçlarına ilişkin çok fazla bir tartışmaya rastlanmıyor. Ancak seçim yaklaştıkça ve önceki seçimlerde doğru tahminleriyle dikkat çeken kamuoyu araştırma şirketlerinin anketleri de ortaya çıktıkça bu durum değişebilir.

EKONOMİNİN ETKİSİ
Seçim sonuçlarını anketlere dayanarak tahmin etmeye çalışmak bizim işimiz değil. Fakat ekonomideki durumla seçim sonuçları arasındaki ilişkiden yola çıkarak bu konuda bir şeyler söyleyebiliriz. İktidardaki partilerin ekonomideki performanslarıyla seçimlerde aldıkları oy arasında yakın bir ilişki olduğuna, daha önce de seçim öncesi dönemlerde yazdığımız yazılarda dikkatinizi çekmiştik. Burada sadece bizim gözlemlerimiz tarafından değil, bilimsel çalışmalar tarafından da ortaya konulan bir ilişki var. Mesela ABD'deki Illinois Üniversitesi'nden Ali T. Akarca ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden Aysıt Tansel'in 2006 yılında yaptıkları ve Türkiye'de 1950 ile 2004 arasında yapılan tüm seçimleri (genel, yerel, ara vb.) ele alan bir çalışması* bu yönde sonuç vermişti.
Bu yazı için biz de 1950 yılından bu yana yapılan milletvekili genel seçimlerini ele alarak bir analiz yaptık. Sonuçlarını Konjonktür'ün ikinci sayfasında sunduğumuz bu analiz de ekonomideki performansla seçim sonuçları arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteriyor. İktidardaki partiler ekonomide iyi bir performans gösterdiklerinde, seçmenden yine iktidarda kalmalarını sağlayacak ölçüde oy almayı başarıyor. Ekonomide başarılı olamayanlar ise muhalefete düşmekten kurtulamıyor. Üstelik yaptığımız analiz, seçmenin hafızasının genelde sanıldığı gibi zayıf da olmadığını, iktidar partilerini ödüllendirir ya da cezalandırırken sadece ekonomide son dönemde yaşananları değil, ilgili partinin tüm iktidar dönemindeki gelişmeleri dikkate aldığını gösteriyor.~

CEZA ÖRNEKLERİ
Seçmenin bu şekilde ceza kestiği ilk parti, 1950'deki seçimde CHP olmuştu. 1950'de seçime gidilirken ekonomide son bir yıldaki performans kötüydü ama önceki seçimin yapıldığı 1946'dan itibaren bu performansa bakıldığında çok iyi görünüyordu. Ancak 1950'de seçmen, CHP'yi ne son dönemdeki ne de iki seçim arasındaki ekonomik performansına bakarak değil, 26 yılı aşkın süredir devam eden iktidarındaki performansına bakarak değerlendirmişe benziyor. CHP'nin bu uzun iktidar döneminde reel kişi başına GSYİH'de yaşanan yıllık ortalama artış yüzde 2,6 gibi vasat bir düzeydeydi. Seçmenin ekonomideki performansa bakarak iktidardaki partilere ceza kesmesinin en ünlü ve dramatik örneğini ise 2002'de yaşamıştık. Bu seçimde koalisyonun büyük ortağı olan DSP sadece yüzde 1,2 oy alırken, diğer iki koalisyon partisi de yüzde 10'luk barajın altında kalmıştı. 2001'de ekonomide kriz yaşanmıştı ama seçimin yapıldığı sırada büyüme yeniden başlamıştı. Seçmen gerçekten zayıf bir hafızaya sahip olsaydı, 2002'deki seçimde bu kadar ağır bir fatura kesmezdi. Fakat iki seçim arasındaki dönemde reel kişi başına GSYİH'nin yıllık ortalama olarak yüzde 0,3 gerilediği dikkate alındığında, bu ağır fatura anlam kazanıyor.

ÖDÜL ÖRNEKLERİ

Seçmenin ekonomideki performansa bakarak ödüllendirdiği ilk parti ise 1954 yılında DP olmuştu. Esasında bu seçime gidilirken ekonomide durum çok iyi değildi ve son bir yıllık dönemde reel kişi başına GSYİH büyüme oranı yüzde 3,6'ya gerilemişti. Fakat iki seçim arasındaki dönemde reel kişi başına
GSYİH'de yaşanan yıllık ortalama artış yüzde 7,4'ü buluyordu. DP'nin 1954'teki seçimlerden oylarını artırarak ve tek başına iktidarını sürdürerek çıkması, iki seçim arası dönemde yaşanan bu refah artışı sayesinde oldu.
DP, bu ilk dönemindeki ekonomik başarısı sayesinde 1957'de de seçmenden bir kez daha tek başına iktidarını sürdürecek kadar destek almayı başardı. 1954 ve 1957'de yapılan iki seçim arasında reel kişi başına GSYİH'de yaşanan yıllık ortalama artış sadece yüzde 1,6 olmuştu. Eğer seçmen sadece bu ikinci dönemdeki performansa baksaydı, DP'yi kesinlikle muhalefete düşürmesi gerekirdi. Bunu yapmamış olması, DP'nin ilk dönemindeki ekonomik performansı tekrar yakalayabileceğine inandığını düşündürüyor. Seçmen, 1969'da Adalet Partisi (AP) ile 1987'de Anavatan Partisi'ni de (ANAP) iktidardaki ekonomik performansından dolayı bir kez daha iktidara getirerek ödüllendirmişti.

AKP'NİN DURUMU

Hatırlanacağı gibi son genel seçimde de bunun bir örneğini yaşadık. Her ne kadar 2007'de AKP'nin seçimden oylarını artırarak çıkmasını o sırada yaşanan siyasi gelişmelere (sonuçsuz cumhurbaşkanlığı seçimi ve 27 Nisan e-muhtırasıyla demokrasiye müdahale girişimi) bağlayanlar varsa da esas etken yine ekonomiydi. AKP'nin 2002 ve 2007 seçimleri arasındaki ilk iktidar döneminde reel kişi başına GSYİH'de yaşanan yıllık ortalama artış yüzde 5,8 olmuştu. Seçmenin uzun zamandır görülmeyen böyle bir başarıyı ödüllendirmesi de gayet mantıklı görünüyor.~
AKP'nin 2007 seçimlerinden sonraki ikinci iktidar döneminde ise ekonomideki performansı pek parlak olmadı. Bu dönemde 2008-2009 resesyonunu yaşadık. Fakat son bir yıllık dönemde ekonomi yeniden şaha kalktı ve seçime de böyle gidiyor. Ekonominin genelinde 2010 yılında yaşanan büyümenin yüzde 8,5 olduğunu ve bu yıl yaşanacak büyümenin ise yüzde 5
olacağını varsayarsak, seçim öncesindeki bir yıldaki reel kişi başına GSYİH artışı yüzde 5,8, 2007 ve 2011 seçimleri arasındaki yıllık ortalama artış ise sadece yüzde 1 çıkıyor. Buna karşılık AKP'nin iktidara ilk geldiği 2002 seçimlerinden bu yana reel kişi başına GSYİH'de yaşanan yıllık ortalama artış ise yüzde 3,6 olarak hesaplanıyor. Bu tablo, seçmenin AKP'yi hangi dönemdeki ekonomik performansına göre değerlendireceği ve seçimden nasıl bir sonuç çıkacağı sorusunu ortaya çıkarıyor.

12 HAZİRAN'DA NE OLUR?
Konjonktürün ikinci sayfasında yer verdeğimiz analizin sonuçları, seçmenin AKP'ye son bir yıldaki ya da ikinci iktidar dönemindeki ekonomik performansına bakarak değil, tüm iktidar dönemindeki performansını dikkate alarak oy vermeyi tercih edeceğini düşündürüyor. Buna göre AKP'nin ekonomik performansı dolayısıyla alabileceği oy oranı yüzde 40 dolayında olacak gibi görünüyor.
Elbette diğer faktörlerin etkisiyle AKP'nin gerçekte alacağı oy bu oranın üzerinde veya altında çıkabilir. Muhalefet partileri seçmeni kendilerinin ekonomiyi daha iyi yöneteceğine ikna edebilirlerse, AKP'nin oy oranı daha düşük olabilir. AKP'nin ekonomide eski performansa geri döneceğine seçmeni daha güçlü bir şekilde ikna edebilmesi ise oy oranının daha yüksek çıkmasını sağlayabilir. 2008-2009 resesyonunun daha çok gelişmiş ülkelerden ithal edilmiş görünmesi ve son bir yılda ekonominin yeniden şaha kalkması, bu konuda kozların AKP'nin elinde olduğunu düşündürüyor. Bu arada demokrasiye bakış gibi tamamen ekonomi dışı faktörlerin de partilerin seçimdeki oylarını etkileyeceğini unutmamak gerekiyor.

* Ali T. Akarca and Aysıt Tansel, "Economic Performance and Political Outcomes: An Analysis of the Turkish Parliamentary and Local Election Results Between 1950 and 2004", Public Choice, Volume 129, No: 1-2, pp. 77-105, 2006.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz