Rakamlar küresel ısınmanın dünyaya olası etkisini net şekilde gözler önüne seriyor. 2100 yılına kadar global ısınmayla ilgili bir şey yapılmadığı taktirde, ısı değişiminin dünya ekonomisine yıllık ...
Rakamlar küresel ısınmanın dünyaya olası etkisini net şekilde gözler önüne seriyor. 2100 yılına kadar global ısınmayla ilgili bir şey yapılmadığı taktirde, ısı değişiminin dünya ekonomisine yıllık maliyeti ortalama 20 trilyon dolar civarında olacak. Kümülatif olarak bakıldığında ise 2100 yılına kadar toplam maliyetin 2 katrilyon dolara yaklaşacağı öngörülüyor. Bankacılıkta 8,6, akaryakıtta 5,9, yiyecek ve içecekte ise 9,9 milyar Euro sermaye risk altında. Bu inanılmaz rakamlara ise sadece 4 derecelik ısı değişimi neden olacak. Bunun bilincinde olan şirketler önlem almaya başladılar bile.
Küresel ısınma son günlerin popüler konusu. Türkiye’de ise son yılların en sıcak kışının yaşandığı 2007 yılında bu konu daha fazla tartışılır oldu. Oysa dünya, küresel ısınmaya uzun yıllardır kafa yoruyor. 1992’de Rio de Janeiro’da "Küresel düşün, yerel hareket et" ilkesinin eyleme geçirilebilmesi için dünya ülkeleri bir araya toplanmıştı. 1997 yılında Kyoto Protokolü ile endüstrileşmiş ülkeler için sera gazları emisyonlarının azaltılmasına yönelik hedefler belirlendi. Ülkeler, bu hedeflere ulaşma yöntemlerini tartışmak için ise Lahey’de 2000 yılında bir araya geldi.
Bir şeyler yapmanın gerekli olduğuna inanların yanında, küresel ısınmanın doğanın doğal döngüsünün bir parçası olduğunu düşünenler de var. Onlara göre küresel ısınmaya müdahale etmek anlamsız. Yine de son yıllarda ısınmanın etkileri arttıkça bu görüşü seslendiren aktör sayısı da giderek azalıyor.
Küresel ısınma, insanlar tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artması anlamına geliyor. Bu durumun dünya ekonomisine olan etkisi ise hala tartışılıyor. Yine de küresel ısınmayı tehdit olarak görmeyen kesimler bile, hiçbir şey yapılmadığı taktirde 2100 yılına kadar yıllık ortalama 20 trilyon dolarlık bir maliyetin ortaya çıkacağını düşünüyor.
20 Trilyon Dolarlık Darbe
Küresel ısınmanın dünya ekonomisine maliyeti konusunda farklı araştırmalar mevcut. German Institute for Economic Research’ün yaptığı araştırma, 2100 yılına kadar sıcaklığın sanayileşmeden önceki düzeyden 4 derece daha fazla olacağını gösteriyor. Bu ısı artışı ise dünyadaki yıllık üretimin yüzde 6 ila 8 oranında azalmasına neden olacak. Bu oran, rakamsal olarak 2002 fiyatlarıyla, yıllık 20 trilyon dolar anlamına geliyor. Yine de araştırmaya göre iklim koruma politikaları devreye girerse, 4 derecelik ısı artışını 2 dereceyle sınırlandırmak mümkün. Bu da maliyeti yaklaşık olarak yarı yarıya azaltmak anlamına geliyor. Yani iklim korumasına yılda 3 trilyon dolar ayrılırsa, küresel ısınmanın yıllık maliyeti 12 trilyon dolar azalacak. Ancak, iklim koruma çalışmaları 2025’e kadar başlatılmazsa, sıcaklık artışını 2 dereceyle sınırlamak mümkün olmayacak. Yani korumaya ne kadar geç başlanırsa, maliyet o kadar artacak.
European Commmission’s Directorate’in araştırmasına göre de küresel ısınmayla ilgili bir şey yapılmazsa, 2200 yılına kadar yıllık maliyet, 2000 fiyatlarıyla 26 trilyon dolar olacak. Lombard Street Research tarafından yapılan bir başka araştırma ise en iyi ihtimalle yıllık 18 trilyonluk bir maliyet oluşacağını öngörüyor. Bu araştırmalarda da hemen aksiyona geçilirse maliyetin yarı yarıya azalacağı tahmin ediliyor.
2 Derecenin Üretime Darbesi
Peki yerküre ne kadar ısınırsa ekonominin lokomotifi olan üretimde tehlike çanları çalmaya başlayacak? Bu sorunun yanıtı aslında üretim alanında oluşabilecek vahameti de gözler önüne seriyor. Nurdhous and Boyer’in 2000 yılında yaptığı araştırmaya göre, yerkürenin sadece 2 derece ısınması bile, dünya ekonomisini olumsuz yönde etkilemeye yetecek. Bu etki, ülkelere göre farklılık gösterse de, afetlerle birlikte dünya toplam üretiminin yılda ortalama yüzde 1,9 oranında olumsuz etkilenmesi bekleniyor.
Araştırmaya göre, 2 derecelik ısı artışından en fazla etkilenecek ülkelerin başında yüzde 4,9’luk üretim kaybıyla Hindistan ilk sırada yer alıyor. Hindistan’ı yüzde 3,9’la Afrika, 2,8’le OECD Avrupa ülkeleri, yüzde 2,6’yla da düşük gelirli ülkeler izliyor.
Isınmadan kârlı çıkması muhtemel ülkeler de var. Herhangi bir afetin olmaması durumunda, coğrafi konumları nedeniyle Rusya yüzde 1,6, Çin ise yüzde 0,3 oranında üretimden kazanç sağlayacak.
Küresel ısınmayı tetikleyen ülkelerin başında gösterilen Amerika’da ise, 2 derecelik ısı artışının ekonomiye olan maliyeti her alanda hissedilecek. Geçtiğimiz yıllarda da yaşadığı doğal afetler nedeniyle zor günler yaşayan Amerikan ekonomisi, 2 derecelik ısınmanın sonucunda yine en fazla afetlerin maliyetiyle sarsılacak. 1990 yılı fiyatlarıyla afetlerin 2 derecelik bir ısınma sonucunda ABD ekonomisine yıllık maliyetinin en az 25 milyar dolar olması bekleniyor. Deniz seviyesinde yaşanacak dalgalanmaların etkisinin ve inşaat sektöründeki maliyetin ise 6 milyar dolar seviyesinde kalacağı öngörülüyor.
Marka Değerleri Risk Altında
Aslında küresel ısınmanın sektörlere etkisi, kullanılan karbon miktarına göre değişiyor. Karbon yoğunluğu fazla olan sektörlerde, şirket markalarının değerleri daha fazla risk altında. Örneğin, havayolları sektöründe şirketler kazandıkları her 1 pound için 14,5 kg karbon salınımı gerçekleştiriyor. Karbon salınımının bu kadar fazla olması ise bu sektördeki şirketlerin marka değerlerinin yüzde 50 oranında risk altında kalması sonucunu doğuruyor. Havayolları sektörünü yüzde 10’luk risk altındaki marka değeriyle yiyecek, içecek üretimi izliyor. Akaryakıt sektöründe ise risk altında olan marka değer oranı yüzde 2,5.
Marka değerleri karbon salınımlarına göre risk altına girse de, sektörlerdeki şirketlerin sermayelerinden kaybedecekleri miktar, karbon salınımıyla ilgili değil.
Şirketlerin bu alandaki maliyet miktarları kabaca sektör büyüklüğü ve diğer sektörlerle etkileşimleriyle doğru orantılı. Örneğin, karbon salınımı en fazla olan havayolları sektöründe risk altında kalan sermaye miktarı 2,3 milyar Euro. Oysa karbon salınımı daha düşük olan yiyecek ve içecek üretiminde bu meblağ 9,9 milyar, hemen hemen hiç karbon salınımı olmayan bankacılık sektöründe ise 8,6 milyar Euro’ya çıkıyor.
Bankacılık Önünü Göremiyor
Bankacılığın küresel ısınmadan en fazla etkilenen sektörler arasında yer almasının nedeni, diğer sektörlerle olan bağlantısı. Yine de küresel ısınmanın bu sektöre olumlu etkileri olması da muhtemel. Dünya Enerji Konseyi’nin yaptığı araştırmaya göre, yenilenebilir enerji pazarının büyüklüğü 2020’ye kadar 1,3 trilyon Euro’ya ulaşacak. Bu alana yatırım yapan şirketlere kredi veren bankalar ise bu pazarın büyümesinden olumlu etkilenecek. Bankalar iklim bağlantılı yatırım ve kredi risklerinin yönetiminde önemli rol sahibi olacakları için de öne çıkacak. Sektörün yeni iklime uygun, kur riskini azaltmaya yönelik ürünlerle de değişimden faydalanacağı tahmin ediliyor.
Küresel ısınmanın bankacılık sektörüne olumsuz etkilerine bakacak olursak; şirketlerin karbon salınımını azaltması, karbon yoğun sektörleri olumsuz yönde etkileyecek. Bu sektörlerdeki şirketlerin kredi risklerini, bankalar kendi üzerlerinde taşıyacağı için sorun yaşanacak.
Petrol, gaz, kömür gibi ürünlerdeki fiyat elastikiyeti ve iklimle doğrudan ilişkisi olan ürünlerde yaşanacak sorunlar, finans sektöründe projeksiyon yapmayı da güçleştiriyor. Bu nedenle sektör için önümüzdeki dönem belirsizliklerle dolu. Geçmişte de bu ürünlerin fiyatının değişken olması bu sonucu doğruyor. Örneğin, karbondioksitin tonunun fiyatı 2003-2005 yılları arasında 5 ila 20 Euro arasında değişim gösterdi. Bu kadar geniş bir aralıkta fiyat değişimi yaşanması, iklim değişiminin sonucunda daha da fazla bir fiyat oynaklığı olma ihtimalini artırıyor.
Sigortanın 150 Milyar Dolar Korkusu
Küresel ısınmanın etkilerinden en fazla etkilenecek sektörlerin başında sigortacılık geliyor. İklim uzmanlarına göre sektör, olağandışı hava koşulları nedeniyle meydana gelebilecek sel, hortum, kasırga gibi afetler nedeniyle risk altında. Tahminler ise önümüzdeki 10 yıl içine sektörün yıllık ortalama sigorta kaybının 150 milyar doları bulacağı yönünde.
İklim değişimi, ön görülmeyecek pek çok afeti beraberinde getirebileceği için de, sigortacılığın küresel ısınmadan en fazla etkilenecek sektörler arasında yer alacağı düşünülüyor. Hatta sigorta fiyatlarının aslında olması gerekenden yüzde 30 daha düşük olacağı varsayılıyor. Bu nedenle sigorta şirketlerinin çoğu, gelecekte oluşabilecek iklimsel risklerle ilgili yeterli bilgi toplamaya çalışıyor.
Aslında geçmiş dönemde yaşanan afetler, sektörün önümüzdeki dönemde nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağının en önemli göstergesi. Sadece 2004 yılında dünyadaki tropik kasırgalar nedeniyle sigortalanmış hava kaynaklı hasarlar toplam 32 milyar Euro’yu buldu.
UK Biritish Insurers’ın tahminine göre ise 2050 yılına kadar İngiltere’de hava koşullarından dolayı meydana gelecek hasarlar, sigortacılığa yılda 3,3 milyar Euro’ya mal olacak. Bu maliyet, olağanüstü durumlarda ise 20 milyar Euro’ya çıkacak. Almanya’da da bir selin maliyetinin 15 milyar Euro’yu bulması bekleniyor. Bu veriler ışığında dünyada iklim değişikliğinin, gayrimenkul hasarını yüzde 2 ila 4 arasında değişen oranlarda artırması bekleniyor.
Tarım Kısa Vadede Kârlı mı?
Tarım sektörü ise küresel ısınmadan etkilenecek bir başka alan. Aslında tarım sektörünün kısa dönemde küresel ısınmadan yarar sağlayacağı düşünülüyor. Sıcaklık artışının çoğu mahsule olumlu etkisinin olabileceği tahmin ediliyor. Özellikle kuzey bölgelerdeki soğuk iklimin değişmesinin, tarım sektöründe verimliliği artıracağı da bir gerçek. Ancak bu konuda yapılan en iyi tahminlerde, mahsul miktarının kuzey bölgelerde bile ancak 2 derecelik bir ısınma sonucunda artacağı öngörülüyor. Bu ısı artışının sonucunda ortaya çıkabilecek doğal afetlerin ise, mahsul miktarındaki kazancı yok edeceği tahmin ediliyor. Örneğin 2003 yılında yaşanan sıcak dalgalanma sırasında İngiltere dahil pek çok Avrupa ülkesi bu nedenle mahsullerinde büyük düşüş yaşadı.
Fotosentez nedeniyle karbondioksit salınımının tarım sektörünü olumlu etkilemesi ise bir başka dikkat çekici faktör. Hatta bu olumlu etkilerin 2050 yılına kadar tarımsal mahsul miktarını yüzde 17 artıracağı tahmin ediliyor.
Tarım sektöründe talep elastikiyetinin az olması ise mahsullerdeki azalmanın sektör açısından sorun olmamasına neden oluyor. Tarımsal mahsullerde herhangi bir azalış olursa, gıda ürünlerinin fiyatı artışa geçeceği için bu, ciroya da olumlu yansıyacak. Ancak bu alandaki kazanımlarda 2050 yılının bir dönüm noktası olacağı görüşü de hakim. Bu noktadan sonra tarımsal mahsullerdeki azalış, global açlığı tetikleyeceği için büyük zarar oluşacağı düşünülüyor.
Dünya Devleri Global Isınmaya Karşı Nasıl Konumlanıyor?
Bmw
Dünya otomotiv devi, küresel ısınmayla ilgili şirket içinde çalışmalarını yoğun şekilde sürdürüyor. Bu kapsamda Ar-Ge çalışmalarına ağırlık veren şirket, önümüzdeki 2 yıl içinde hidrojen benzin karışımlı araç piyasaya çıkarmayı planlıyor.
Unilever
Şirket, 2005 yılında toplam enerji kullanımını yüzde 4,9, toplam karbondioksit salınımını ise yüzde 6,4 azaltmayı başardı Tüm dondurma ve dondurulmuş ürün fabrikalarında ise endüstriyel ölçekteki soğutmalar için, küresel ısınmaya neden olmayan ve ozon tabakasına zarar vermeyen amonyak kullanılıyor.
Hsbc
Banka, düşük karbon kullanımlı bir global piyasa yaratılması için çalışıyor. Sektörde karbon kullanımı çok az olmasına rağmen şirket, rüzgar ve güneş enerjisi içeren yenilenebilir enerji teknolojilerine yatırım yapıyor.
Du Pont
Küresel ısınmayı tetikleyen en önemli faktörler arasında yer alan sera gazı salınımını 1990 yılından bu yana yüzde 65 azalttı. Yaptığı yatırımlarla çevreye duyarlı şirketler arasında dikkat çekti. Aynı zamanda yaptığı bu yatırımla şirket kendisi de milyonlarca dolarlık tasarruf sağlamış oldu.
General Electric
Kârlı alanlarını şirket içinde ayıran şirket, rüzgar enerjisi bölümünün önümüzdeki dönemde kâr etmesini bekliyor. Hatta önümüzdeki dönemde daha fazla enerji verimi sağlayacakları alanlara ve ürünlere yatırım yapmayı planlıyor.
General Motors
Şirket milyonlarca doları karbondioksit yaymayan, hidrojen benzin karışımlı araba üretmek için harcıyor. Bu konuda Ar-Ge çalışmalarına milyonlarca dolar ayırıyor.
Bp
Yenilenebilir enerji alanında yatırım yapılabilecek pek çok ürün olduğuna inanan BP yönetimi, bu alanlara ilgisini artırmış durumda. Alternatif enerjilerin de yine sektör için avantaj yaratacağına inandıkları için bu alanda da çalışmalar yapıyorlar.
Küresel Isınma Sektörel Trendleri Değiştiriyor
Otomotivde Hybrid Araç Dönemi
Otomotiv sektörü en fazla karbondioksit salınımı gerçekleştiren alanlar arasında başı çekiyor. Bu nedenle şirketler, karbondioksit salınımı olmayan hidrojen-benzin karışımlı ya da hybrid araçlara yatırıma hız vermiş durumda. Örneğin Toyota, Mart 2006’da 613 bin adet hybrid araç satışı gerçekleştirdi. Sektörün bir başka önde gelen oyuncusu Peugeot ise geçtiğimiz aylarda 2 adet yeni elektrikli dizel hybrid aracı piyasaya tanıttı.
Bankacılık Artık Yenilenebilir Enerjiye Odaklı
Yenilenebilir enerji projelerindeki artış, bu projelere finansman sağlayacak bankalara önemli fırsatlar sunuyor. Bu nedenle sektörün önde gelen şirketleri bu alana yatırım yapmak için kolları sıvamış durumda. Credit Agricole şu ana kadar 200 MW’lık rüzgar enerjisini finanse ettiğini açıkladı. Sektörün bir başka önemli oyuncusu Barclays ise 2 bin 500 MW’lık yenilenebilir kapasite için uzun dönem finans kaynağı ayırdı.
Kimya Sektörü Yeni Ürün Geliştiriyor
Diğer endüstriyel sektörler gibi kimya sektörü de enerji bazlı ürünlerin talebinin artmasını sağlamak için çalışmalar yapıyor. Praxier diğer sektör şirketleri ve Amerikan Enerji Bakanlığıyla birlikte, yüksek verimlilikte oksijen üretimi sağlayan bir tedarik sistemi geliştirmek için çalışmalar yürütüyor.
Gıda Nakliyede Kesintiye Gidiyor
Gıda üreticilerinin küresel ısınmaya karşı aldıkları önlemler arasında, nakliyede kısıntı dikkat çekiyor. Dünya gıda devi Nestle’nin yaptığı son araştırmaya göre, sevkıyatı yapılan her ürünün tonu için yaklaşık olarak 15 kg. karbondioksit salınımı gerçekleşiyor. Bu ise toplamda üretim sürecinde ortaya çıkan karbondioksitin yüzde 10’una tekabül ediyor.
Şirketler İklim Değişiminin Ne Kadar Farkında?
Küresel ısınmanın maliyetinin azaltılmasının en önemli yolu, bu konuda şirketlerin bilinçlenmesi. Her yıl Innovest tarafından FT500 şirketlerini kapsayarak yapılan Carbon Disclosure Project (Karbon Açıklama Projesi) bu amaca hizmet eden bir araştırma. Araştırmaya katılan şirketler, projede yer alan sorulara yanıt vererek bir anlamda iklim değişimi konusuna bakışlarını da açıklamış oluyor. 2006 yılındaki CDP’ye, toplam 35 trilyon dolar ciroya sahip 225 şirket katıldı. Araştırmadan çıkan genel sonuçlar ise şöyle:
Şirketler Sorunun Farkında
FT500 şirketlerinin yüzde 87’si iklim değişiminin kendi işlerini etkilediğinin farkında. Bu çoğunluk, küresel ısınmanın ticari risk içerdiğini de kabul ediyor. Gördükleri en büyük riski ise enerji maliyetlerindeki artış olarak özetliyorlar.
Önlem Olarak İnovasyon
FT500 şirketlerinin yüzde 60’ı iklim değişimine yönelik ürün ve hizmet geliştirmiş durumda. Şirketler, bu ürün ve hizmetlerin büyük bir çoğunluğunu kendi iç organizasyonlarını iyileştirmek amacıyla üretiyor. Bu ürün ve hizmetler özellikle enerji verimliliği sağlamaya yönelik inovatif çalışmaların sonucunda ortaya çıkıyor.
Operasyonlar Üzerinde Risk Var
FT500 şirketlerinin belli bir çoğunluğu iklimsel değişimin operasyonların belirli bir kısmını tehdit etmeye başladığını kabul ediyor. Aşağı yukarı yüzde 45’i ise en fazla olağanüstü hava aktivitelerinin operasyonları üzerinde etkisi olacağı görüşünde.
Artık Isınma Üst Kademenin İşi
Şirketlerin yüzde 56’sı iklim değişimi konusunun kendi şirketlerinde üst kademe yöneticiler tarafından incelendiğini söylüyor. Bir önceki araştırmada ise şirketlerin yüzde 86’sı iklim değişiminin orta ve alt kademe tarafından incelendiğini belirtmişti.
Emisyon Azaltma Çalışmaları
FT500 şirketlerinin yüzde 42’si karbondioksit emisyonunun azaltılması için özel bir program yürüttüklerini belirtiyor. Şirketlerin enerji maliyetlerinin artışı, iklim değişiminde ortaya çıkacak en büyük yatırım riski olarak biliniyor. Fakat CDP’ye yanıt veren şirketlerin sadece yüzde 38’i enerji maliyetlerinin ne kadar olduğunu açıklıyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?