Enflasyon Hedeflemesi

Dergimizin piyasaya çıktığı günlerde Türkiye, para politikası uygulamasında yeni bir sistem ile tanışacak. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 1 Ocak 2006 tarihi itibariyle enflasyon hedeflem...

1.01.2006 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Dergimizin piyasaya çıktığı günlerde Türkiye, para politikası uygulamasında yeni bir sistem ile tanışacak. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 1 Ocak 2006 tarihi itibariyle enflasyon hedeflemesi rejimine geçiş yapacak.

Günümüzde para politikasının birincil amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olması gerektiği giderek daha fazla kabul görüyor. Enflasyon hedeflemesi, kısaca, fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi amacına yönelik olarak para politikasının makul bir dönem için belirlenen sayısal bir enflasyon hedefi ya da hedef aralığına dayandırılması ve bunun kamuoyuna açıklanması şeklinde tanımlanıyor.

Enflasyon hedeflemesi ilk kez 1990 yılında Yeni Zelanda’da uygulanmaya başladı. Bu uygulamaya olan ilgi özellikle 1990’ların sonuna doğru hızla yükseldi. Türkiye’nin de katılmasıyla bugün itibariyle 23 ülke para politikasında enflasyon hedeflemesi sistemini uyguluyor. 1999 başında Avrupa Para Birliği’ne (European Monetary Union; EMU) katılmadan önce bir süre bu sistemi uygulayan Finlandiya ile İspanya’yı da sayarsak, bugüne kadar enflasyon hedeflemesi rejimi ile tanışan ülke sayısı 25’i buluyor.

Dört yıllık hikaye
Esasında Türkiye’de enflasyon hedeflemesi ilk kez gündeme gelmiyor. Şubat 2001’de döviz çapalı istikrar programının çökmesinden sonra, para politikasının artık enflasyon hedeflemesine dayandırılması gündeme gelmişti. Nitekim biz de Eylül 2001 tarihli Capital Dergisi’nin Konjonktür sayfalarını bu konuya ayırmış ve “Enflasyon hedeflemesi” başlıklı ilk yazımızı yazmıştık.

Fakat bizim de o yazıda belirttiğimiz gibi 2001 yılında Türkiye’nin şartları enflasyon hedeflemesine geçmeye pek uygun değildi. Bu nedenle Merkez Bankası o zaman enflasyon hedeflemesi rejimine geçiş yapmadı. Bu sistem 2002 başından itibaren örtük olarak uygulansa da, enflasyon hedeflemesi rejimine açık olarak geçiş ertelene ertelene bugüne kadar kaldı.

Enflasyon hedeflemesinde başarı için aranan koşullar ile Türkiye’nin bugünkü durumunu karşılaştırdığımızda ise 2001’dekinden çok daha iyi bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bu da TCMB’nin enflasyon hedeflemesi uygulamasında başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğu izlenimini veriyor.

Başarı koşulları
Enflasyon hedeflemesinde başarı için aranan koşullar ile Türkiye’nin bu koşullar karşısındaki durumunu şu şekilde sıralamak mümkün:

* Aranan ilk koşul Merkez Bankası’nın özerk olması ya da en azından uygulamada işine karışılmaması. Mayıs 2001’de çıkarılan yasa TCMB’ye bu özerkliği sağladı. TCMB’de son dört yılda yasadan aldığı bu gücü kullandı ve hükümetlerin her dediğine evet demedi.

* Aranan ikinci koşul Merkez Bankası’nın başlıca görevinin fiyat istikrarını sağlamak olarak belirlenmesi. Mayıs 2001’deki yasa ile bu koşul da yerine getirilmişti.

* Mali piyasaların gelişmiş ve yeterli derinliğe sahip olması, enflasyon hedeflemesinde başarı için aranan koşullardan bir diğeri. Mali gelişmişlik ölçüsü olarak genelde M2 para arzının GSYİH’ye (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) oranı kullanılıyor. Bu açıdan bakıldığında enflasyon hedeflemesi sistemine biraz dezavantajlı olarak başlıyoruz. Çünkü gelişmiş ülkelerde yüzde 75 dolayında olan M2/GSYİH oranı Türkiye’de yüzde 25’te kalıyor.

Kamu baskısı hala sorun
* Mali piyasalarda devletin baskısının olmaması da enflasyon hedeflemesinde başarı için aranan koşullardan biri. Türkiye bu açıdan da dezavantajlı konumda. Çünkü mali piyasalarda ihraç edilen menkul değerlerin hala yüzde 90’dan fazlasını kamu kağıtları oluşturuyor. Fakat yavaş yavaş özel sektör de tahvil ihraç etmeye hazırlanıyor. Özel sektörün tahvil ihraçlarının başlamasıyla bu alandaki dezavantajlı konum biraz düzelebilir.

* Enflasyon hedeflemesinde başarı için kamu finansmanı konusunda bir sorunun da bulunmaması gerekiyor. 2001’de devletin gelirleri faiz ödemelerine bile zor yettiği için bu açıdan da iyi durumda değildik. Bugün ise durumumuz daha iyi. Hedefler tutarsa 2006’da kamunun borçlanma gereksinimi ortadan kalkacak. Fakat bu açıdan tüm sorunların ortadan kalktığını söylemek için henüz erken gibi görünüyor.

* Benzer bir durum bankacılık sisteminin sağlıklı bir yapıya sahip olması şeklinde ifade edilen koşul için de geçerli. 2001’de adeta çöken bankacılık sistemi son dört yılda epey toparlandı. Fakat henüz sağlığına tam olarak kavuşamadı.

Güven sorunu aşıldı
* Enflasyon hedeflemesinde başarılı olmak için gerekli kilit koşullardan birini, Merkez Bankası’na ve hükümete güven duyulması oluşturuyor. 2001 yılında her iki kuruma olan güven de dibe vurmuştu. Fakat son dört yılda bu alanda çok yol alındı. 2002 yılından itibaren enflasyonun hep hedeflenen düzeyin altında gerçekleşmesi ve 33 yıllık bir aradan sonra tek haneye inmesi, özellikle TCMB’ye duyulan güveni çok artırdı. Dolayısıyla bu açıdan bugünkü durum enflasyon hedeflemesine geçiş için yeterli.

* Enflasyon hedeflemesinde başarı için aranan koşullardan biri de esnek döviz kuru sistemi uygulamasının olması. 2001 yılında dalgalı döviz kuru sistemi uygulaması başlamıştı ama bu uygulamanın ne kadar başarılı olacağı belli değildi. Beş yıla yaklaşan uygulama sonrasında ise bu koşul açısından da durumumuzun iyi olduğunu söyleyebiliriz.

* Döviz kuru ile enflasyon arasındaki ilişkinin zayıf olması da enflasyon hedeflemesinde başarı için gerekli. Türkiye’de dalgalı kur dönemi öncesinde bu ilişki çok güçlüydü. Fakat yapılan araştırmalar dalgalı kur uygulamasıyla birlikte bu ilişkinin zayıfladığını gösteriyor.   

* Enflasyon hedeflemesinde başarı için aranan koşullardan sonuncusunu, uygulamaya geçiş sırasında enflasyonun yüzde 10’nun altında olması oluşturuyor. Bugün bu koşulu da gerçekleştirmiş bulunuyoruz.

Enflasyon hedeflemesi ve makroekonomi
Yukarıda özetlediğimiz değerlendirmeler enflasyon hedeflemesinde başarı için gerekli koşullardan çoğuna bugün için sahip olduğumuzu gösteriyor. Hala dezavantajlı olduğumuz noktalar da var tabii. Ancak bu alanlarda da durum giderek düzeliyor. Bu nedenle biz enflasyon hedeflemesinde başarı şansının yüksek olduğunu düşünüyoruz.

Dünyada enflasyon hedeflemesinin giderek daha fazla ilgi görmesi, bu uygulamanın makroekonomik performansa olumlu yansıdığına inanılmasından kaynaklanıyor. Bu konuda yapılan araştırmaların çoğunun bulguları da bu inancı destekliyor. Genelde enflasyon hedeflemesi kulübü üyelerinde uygulamaya geçtikten sonra makroekonomik performansın iyileştiği gözleniyor. 1990’ların ikinci yarısından sonra neredeyse tüm ülkelerde makroekonomik performansta iyileşme yaşandığı için, enflasyon hedeflemesi uygulamasının ekstra bir getirisi olmadığını savunanlar da var. Fakat enflasyon hedeflemesi uygulamasıyla makroekonomik performansı kötüleşen bir ülkenin olmaması, bu uygulamaya fazla bir muhalefetin olmamasına yol açıyor.

Yükselen piyasalarda enflasyon hedeflemesi
Enflasyon hedeflemesinin makroekonomik performansa etkisi konusunda yapılan son araştırmalardan biri IMF kaynaklı. IMF’nin geçen eylül ayında yayınladığı World Economic Outlook (Dünya Ekonomisinin Görünümü) isimli raporun bir bölümü, enflasyon hedeflemesinin yükselen piyasa ekonomilerindeki makroekonomik performansa etkisi konusuna ayrılmıştı.

Bu araştırmanın sonucu enflasyon hedeflemesinin yükselen piyasa ülkelerinde makroekonomik performansa olumlu yansıdığını gösteriyor. 1990-2004 dönemini kapsayan araştırmanın sonuçlarına göre, enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkelerde hedefleme sonrası dönemde enflasyon diğer ülkelere kıyasla 4.8 puan daha fazla gerilemiş durumda. Araştırmanın sonuçları enflasyonun volatilitesinin yani dalgalanmasının da enflasyon hedefleyicisi ülkelerde daha hızlı gerilediğini gösteriyor. Üretim açığının dalgalanması için ulaşılan sonuç da aynı. Enflasyon hedeflemesinin büyüme oranının volatilitesi üzerinde ise anlamlı bir etkisi tespit edilmiş değil.

Türkiye’de de enflasyon hedeflemesi uygulamasıyla birlikte makroekonomik performansta daha fazla bir iyileşme olmasını umuyoruz.

Uygulamanın mihenk taşları
Türkiye’de enflasyon hedeflemesi uygulamasında hedef TÜFE (Tüketici Fiyatları Endeksi) cinsinden belirlendi. TÜFE enflasyonunun 2006 yılı sonunda yüzde 5, 2007 ve 2008 yılları sonunda yüzde 4 olması hedefleniyor.

Enflasyon hedefi bant değil, nokta şeklinde belirlendi. Ancak enflasyonun tam hedef düzeyinde gerçekleşmesi zor olduğundan, diğer ülkelerin çoğunda olduğu gibi, bir belirsizlik aralığı tespit edildi. 2006 yılının belirsizlik aralığı, hedefin 2 puan üstü ile altını kapsıyor.

2006 yılı için ayrıca üçer aylık dönemler itibariyle de hedefler var. Bu hedefler mart sonu için yüzde 7.4, haziran sonu için yüzde 6.5, eylül sonu için ise yüzde 5.8. Bunlar aynı zamanda stand-by anlaşmasının gösterge niteliğindeki hedefleri durumunda.

Bu dönemlerdeki ve 2006 sonundaki gerçekleşmeler hedefin 1 puan üzerinde ya da altında olursa durum IMF yetkilileriyle görüşülecek. Gerçekleşmeler hedefin 2 puan üzerinde ya da altında olduğunda ise nedenleri analiz edilip kamuoyuyla paylaşılacak. Ayrıca alınması gereken önlemler konusunda hükümete önerilerde bulunulacak.

BÜYÜME ORANI HEDEFİ AŞACAK
Eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) yeni adıyla ise Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2005’in üçüncü çeyrek dönemine ilişkin milli gelir verilerini geçen ay açıkladı. Bu açıklama bir süredir ekonomik kamuoyunda yaşanan resesyon tartışmasına son noktayı koydu. Açıklanan veriler ekonominin bir resesyona doğru gitmediğini, tam tersine yeniden canlandığını gösterdi.

TÜİK’in verilerine göre üçüncü çeyrekte GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) büyüme oranı yüzde 7 olarak gerçekleşti. Bu oran ilk çeyrekte yüzde 4.8, ikinci çeyrekte ise yüzde 4.2 düzeyindeydi. Dolayısıyla üçüncü çeyrekteki büyüme oranı ekonominin yeniden hızlanmaya başladığı anlamına geliyor.

Büyüme beklenenin üstünde
Üçüncü çeyrekteki büyüme oranı, ekonomide bir resesyonun söz konusu olmadığını savunanların da beklentilerinin üzerinde çıktı. Beklentiler üçüncü çeyrekteki büyüme oranının yüzde 5 dolayında çıkması yönündeydi. Gerçekleşmenin 2 puan daha yüksek olması esas olarak iki nedenden kaynaklandı.

Birincisi, “tek yıl etkisi” nedeniyle tarımsal üretimde artış beklenmezken, yüzde 6.4 gibi yüksek oranlı bir artış gerçekleşti. Üçüncü çeyrek pek çok tarımsal üründe hasat mevsimine denk geliyor. Bu nedenle söz konusu dönemde tarımın ekonomideki payı yükseliyor. Bu durum tarımsal üretimdeki artışın büyümeyi beklenenin epey üzerine taşımasına yol açtı. Hesaplarımıza göre tarımsal üretimdeki bu artış olmasa, üçüncü çeyrekteki GSYİH büyüme oranı 1.3 puan daha düşük olacaktı.

İkincisi, sanayi sektöründeki büyüme, üç aylık sanayi üretim endeksinin işaret ettiğinden daha yüksek ve yüzde 5.6 olarak çıktı. Bu oran aylık endeksin ilk gösterdiği oranla aynı. Oysa TÜİK daha sonra bu oranı revize edip yüzde 4.5’e çekmişti. Sanayi sektöründeki büyüme bu revize oran kadar olsaydı, GSYİH büyüme oranı 0.3 puan daha düşük çıkacaktı.

İç talep yeniden canlandı
Harcamalar yöntemiyle hesaplanan milli gelir verilerine baktığımızda, üçüncü çeyrekte iç talebin yeniden canlandığını görüyoruz. Yılın ilk yarısında yüzde 5’in altında kalan özel tüketim harcamalarındaki artış, üçüncü çeyrekte yüzde 11.2’yi buldu. Yatırım harcamalarındaki artış da biraz daha hızlanıp yüzde 27.8’e yükseldi.

Bu arada dış talebin ise büyümedeki rolünün giderek azaldığı görülüyor. Mal ve hizmet ihracatındaki artış üçüncü çeyrekte yüzde 2.7’ye kadar düştü.

Üçüncü çeyrekte büyümenin beklenenden yüksek çıkmasından sonra artık 2005 büyüme hedefinin tutturulması konusunda bir sorun yok gibi görünüyor. Eldeki veriler yılın son çeyreğinde de büyüme oranının yüzde 5’in üzerinde çıkabileceğini gösteriyor. Ekonominin genelindeki büyüme oranı ise yüzde 5.5-6 arasında çıkabilir.

Bu tahminimiz gerçekleşirse Türkiye ekonomisi dört yıl üst üste hızlı (yüzde 5’in üstü) büyümüş olacak. Böylece 1950-53 dönemine ait en uzun süre hızlı büyüme rekoru egale edilecek. 2006 yılı büyüme hedefinin de tutması halinde ise bu rekor kırılacak.

İSTİHDAMDA ARTIŞI TARIM ENGELLİYOR
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ağustos ayı işgücü piyasası verilerini, kasım ayı sonunda ama aralık ayı sayımız baskıya girdikten sonra açıklamıştı. Ağustos ayı verileri temmuz, ağustos ve eylül aylarında düzenlenen anketlere dayanıyor ve üçüncü çeyrek döneme karşılık geliyor. Bu nedenle 2004’ün üçüncü çeyreğiyle bir karşılaştırma yapma imkanını sunuyor.

Bu verileri incelediğimizde işsizlik oranında yıllık bazda 2005 başından itibaren görülen sınırlı gerilemenin sürdüğü dikkatimizi çekiyor. Üçüncü çeyrekte işsizlik oranı yüzde 9.4 olarak gerçekleşti. Bu oran 2004’ün aynı döneminde yüzde 9.5 düzeyindeydi.

Fakat ilk iki çeyrekte istihdamda 2004’e göre ciddi bir artış yaşanırken, bu durumun üçüncü çeyrekte değiştiği görülüyor. Üçüncü çeyrekte istihdamda 36 bin kişilik bir düşüş var.

İstihdamdaki bu düşüş tamamen tarımdan kaynaklanıyor. Hizmetler, inşaat ve sanayi sektörlerinde üçüncü çeyrekte yıllık bazda yaşanan toplam istihdam artışı 1 milyon 195 bini buluyor. Buna karşılık aynı dönemde tarımdaki istihdamın 1 milyon 232 bin kişi azaldığı görülüyor.

Tarımsal istihdamdaki düşüş, Türkiye ekonomisinde yaşanan yapısal değişimin sonucu. Tarım sektöründeki istihdam büyük ölçüde ücretsiz aile işçilerinden oluşuyor. Diğer sektörlerde yeni iş olanakları çıktıkça bu kişiler aile işletmesini terk edip bu sektörlerde iş aramaya çıkıyor. Fakat tarım dışı sektörlerde yaratılan yeni iş miktarı bu kişilerin hepsini istihdam edecek kadar yüksek değil. Bu durum toplam istihdamda düşüşe yol açıyor.

KONUT İNŞAATINDA ESKİ GÜNLERE DOĞRU
Konut inşaatında ikinci çeyrekte başlayan patlama üçüncü çeyrekte de devam etti. TÜİK’in verilerine göre 2005’in ocak-eylül döneminde inşaatına yeni başlanan konut sayısı 337 bin 244 oldu. Bu sayı 2004’ün aynı dönemine göre yüzde 57.3’lük bir artışa tekabül ediyor. Ayrıca ilk üç çeyrekte yapımına yeni başlanan konut sayısı 2004’ün tamamındaki gerçekleşmeyi de aşıyor. 2004’ün tamamında inşaatına yeni başlanan konut sayısı 324 bin 589 olarak gerçekleşmişti.

İnşaat sektörü için yılın en canlı dönemi genelde son üç aylık dönemdir. Bu genel eğilim 2005’te de değişmedi gibi. Bu nedenle 2005’in tamamında yapımına yeni başlanan konut sayısının 500 bine yaklaştığını tahmin ediyoruz.

Bu tahminimiz gerçekleşirse inşaat sektörü 1990’lı yılların ortasındaki parlak günlerine yaklaşan bir performans yaşamış olacak. Türkiye’de bugüne kadar inşaat ruhsatı alınan konut sayısının en yüksek olduğu yıl 1993. 1993 yılında 548 bin konutun temeli atılmıştı. 1994 ve 1995 yıllarında da 500 binin üzerinde konutun inşaatına başlanmıştı.

İnşaat sektörü bu parlak performansa, kredi kullanımıyla desteklenen talep artışıyla ulaştı. Konut talebindeki artış sadece yeni konut inşaatlarının başlamasına değil, mevcut inşaatların da bir an önce tamamlanıp iskana açılmasına yol açtı. Ocak-eylül döneminde inşaatı tamamlanıp iskana açılan daire sayısı 146 bin 863 oldu. Bu sayı 2004’ün aynı dönemine göre yüzde 37.5’lik bir artışa karşılık geliyor.

Bir yılda iskana açılan daire sayısı 2002-2004 döneminde 160 bin dolayında kalmıştı. 2005 yılında bu sayı 200 binin üzerine çıktı gibi görünüyor. İskana açılan konut sayısında rekor  277 bin ile 1997 yılına ait.

2006 YILININ EKONOMİ TAKVİMİ (BEŞİNCİ VE ALTINCI SAYFALARA)

ENFLASYON HEDEFLEMESİNE GEÇİŞ (KON-9 İLE BİRLİKTE)

OCAK
* TCMB, para politikası uygulamasında enflasyon hedeflemesi rejimine geçecek. Para politikası enflasyonun 2006’da yüzde 5’e ve 2007’de yüzde 4’e düşürülmesi, 2008’de ise bu düzeyinde sabit tutulması hedefine dayandırılacak.

* 1 Ocak’ta Yeni Türk Lirası’na (YTL) geçiş süreci tamamlanacak. TL’nin alışverişlerde geçerliliği kalmayacak. Ancak 10 yıl süreyle Merkez Bankası şubelerinden değiştirilebilecek.

* 3 Ocak 2006’da 2005 yılı enflasyon oranları açıklanacak. TCMB, enflasyon hedeflemesine ilişkin hedefleri belirlerken 2005’nin yüzde 8 düzeyinde enflasyonla kapanacağı hesabını yaptı. 3 Ocak’taki açıklamadan sonra yarışa bu çizginin gerisinden mi yoksa önünden mi başlayacağımız belli olacak. Ekonomik kamuoyundaki beklentiler 2005’in yüzde 8’lik hedefin biraz altında kapanacağı yönünde.

* Kamuda çalışan işçi ve memurlar ile özel sektörde çalışanların büyük bölümü ücret zamlarını alacak. Bu zamlar iç talebi olumlu etkileyecek.

ŞUBAT
* Ocak ayının son gününde açıklanacak 2005 yılı dış ticaret verileriyle ilgili değerlendirmeler yapılmaya başlayacak. Şubat’ın ilk günlerinde de 2005 yılı cari işlemler dengesi verileri açıklanacak. Bu açıklamalardan sonra 2006 yılı tahminleri gözden geçirilecek.

* 8 Şubat 2006’da aylık sanayi üretim endeksinin aralık ayı sonuçlarının açıklanmasıyla 2005 yılında sanayi üretiminin ne kadar arttığı belli olacak. Bu açıklamadan sonra 2005 yılının büyüme oranı ile ilgili ilk gerçekçi tahminler yapılmaya başlayacak. Ancak bu tahminlerde aylık endeksin verilerinin daha sonra revize edilebileceğini de dikkate almak gerekecek.

MART
* Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin beş yıllık görev süresi dolacak. Serdengeçti’nin görev süresi uzatılmaz ise yeni başkanın kimliği TCMB’ye duyulan güvenin sürüp sürmemesi üzerinde etkili olacak.

* Kış koşulları nedeniyle ilk çeyrekte ekonominin faaliyet hacmi düşük olacak. Ancak 2005’in aynı döneminde büyüme düşük olduğu için, bu kez ilk çeyrekte daha yüksek bir büyüme oranının ortaya çıkması mümkün olacak. Bunun için 2005’in ikinci yarısında iç talepte başlayan yükselişin devam etmesi gerekecek.

* 2005 yılının tamamına ilişkin milli gelir verileri mart ayının son gününde açıklanacak. 2005 yılındaki büyüme oranı büyük ihtimalle yüzde 5-6 arasında çıkacak. Büyüme oranı bu düzeyde çıkarsa ekonomi son dört yılı hızlı (yüzde 5’in üstü) büyümeyle kapatmış olacak. Böylece 1950-53 dönemine ait en uzun süre hızlı büyüme dönemi rekoru egale edilecek. Bu rekorun 2006’da kırılması ihtimali gündeme gelecek.

NİSAN
* İlk üç ayın enflasyon oranları belli olacak. Enflasyon hedeflemesi uygulamasının hedeflerine göre mart sonunda yıllık enflasyonun yüzde 7.4 olması gerekiyor. Gerçekleşme bu oranın 1 puan altında veya üzerinde olursa, bunun nedenleri IMF ile birlikte değerlendirilecek. Gerçekleşme bu oranın 2 puan altında veya üzerinde olursa nedenleri analiz edilip sonuçlar kamuoyuna açıklanacak. Ayrıca alınması gereken önlemler konusunda hükümete önerilerde bulunulacak. 

* Kış koşullarının ortadan kalkmasıyla ekonomide bahar canlılığı başlayacak.

* Nisan ayındaki yağışlar hava koşullarına aşırı bağımlı olan tarımsal üretimin 2006 yılındaki düzeyi açısından belirleyici olacak.

MAYIS
* Turizm sezonu açılacak. Turizmin hareketlenmesiyle birlikte döviz girişleri de artacak. Bu durum döviz arzını artırıp kurları baskı altına alabilecek. Merkez Bankası’na ise döviz rezervlerini güçlendirme imkanını verecek.

* İlk çeyrek dönemin dış ticaret verileri belli olacak. Cari açığın ne yönde seyrettiği yılın geri kalanına yönelik beklentileri şekillendirmesi açısından önem taşıyacak. Cari açık beklendiği gibi yatay bir seyir izlerse herkes rahatlayacak. Aksi takdirde cari açık kaynaklı endişe bulutları yeniden ekonominin üzerini kaplayacak.

* Enflasyonda yaz rehaveti başlayacak. Yazlık meyve ve sebzelerin piyasaya çıkmaya başlaması fiyat artışlarının hızını kesecek.

HAZİRAN
* Aylık enflasyon yılın en düşük düzeyine inecek. Hatta haziran ayında fiyatlarda gerileme yaşanabilecek.

* 2005’in ikinci çeyreğinde ekonomi iyice yavaşlamış ve büyüme hızı 4.2’ye kadar inmişti. 2005’in ikinci yarısında iç talepte ve yatırımlarda gözlenen canlanmanın devam etmesi halinde, 2006’nın ikinci çeyreğinde yüksek bir büyüme oranı görülebilecek.

* İlk çeyrek döneme ilişkin milli gelir verileri haziran sonunda açıklanacak. Bu açıklama ile birlikte 2005’in ikinci yarısında iç talepte başlayan canlanmanın 2006’ya yansıyıp yansımadığı ortaya çıkacak. Bu yansıma gerçekleşti ise ilk çeyrek büyüme oranı yüzde 5’in üzerinde çıkabilecek.

TEMMUZ
* Enflasyonda ilk yarıyılın sonuçları belli olacak. Enflasyon hedeflemesi uygulamasının hedeflerine göre, haziran sonunda yıllık enflasyonun yüzde 6.5 düzeyine inmiş olması gerekiyor. Gerçekleşme bu oranın 1 puan altında veya üzerinde olursa IMF ile görüşme süreci devreye girecek. Gerçekleşmenin bu oranın 2 puan altında veya üzerinde olması halinde ise ayrıca kamuoyuna da hesap vermek gündeme gelecek.  

* Normalde kamudaki işçi ve memurlar ile özel sektörde çalışanların çoğu ücret ve maaşlarına yarıyıl zamlarını alacak. Fakat özel sektörde 2006’dan itibaren yılda sadece bir kez zam yapma eğilimi gözleniyor. Özel sektör çalışanlarının yaz aylarında alıştıkları ücret zamlarından mahrum kalmaları, iç talebi olumsuz etkileyebilir.

AĞUSTOS
* Dış ticarette ilk yarıyıl bilançosu belli olacak. İhracatta 2005’nin sonlarında gözlediğimiz yavaşlama sürerse ihracatçıların kur konusundaki baskıları gündeme gelecek. Hükümetin de ihracatçılara destek vermesi halinde, TCMB’nin yeni yönetiminin nasıl bir tavır alacağı merakla beklenecek. Yeni yönetimin özerkliği koruyamaması halinde para politikalarına ve dolayısıyla enflasyon hedeflemesine olan güven zedelenecek.

* Tarımda birçok üründe hasat üçüncü çeyrekte ve özellikle de ağustos ayında yapılacak. Yıllık tarımsal üretimin yarısından fazlası üçüncü çeyrekte gerçekleşecek. Bu nedenle tarımsal üretimin düzeyi üçüncü çeyrek büyüme oranı üzerinde epey etkili olacak. Tek yıl-çift yıl olgusu nedeniyle 2006’da tarımsal üretimde artış bekleniyor. Fakat 2005’in üçüncü çeyreğinde tarımsal üretim yüksek çıktığı için, bu yıl fazla bir artış yaşanmayabilir.

EYLÜL
* Okulların açılmasıyla eğitim harcamalarının başlaması, kışlık giysilerin vitrinlere çıkması ve yakacak talebinin artması enflasyonda mevsimlik bir artışa yol açabilecek.

* İkinci çeyrek döneme ilişkin milli gelir verileri eylül ayının ortasına doğru açıklanacak. İkinci çeyrekte büyüme oranı yüksek çıkarsa geleceğe yönelik beklentiler iyice olumlu hale gelecek. Aksi takdirde yeni bir resesyon tartışması başlayabilecek.

* Üçüncü çeyrekte büyüme oranının ne kadar olacağı 2006’nın kaderini çizecek. Matematiksel nedenlerle 2006’nın ilk yarısında büyümenin yüksek olması, ikinci yarıyılda ise yavaşlaması bekleniyor. Bu yavaşlama çok fazla olursa yüzde 5’lik büyüme hedefi bile tutmayabilir. Ekonominin üçüncü çeyrekte yeni bir atak yapması halinde ise son dört yıldaki hızlı büyüme beşinci yıla da taşınabilir.

EKİM
* Yılın ilk dokuz ayına ilişkin enflasyon verileri belli olacak. Enflasyon hedeflemesi uygulamasının hedeflerine göre yıllık enflasyonun eylül sonunda yüzde 5.8 düzeyinde olması gerekiyor. Gerçekleşme bu orandan farklı ve belirsizlik aralıklarının da dışında olursa, yukarıda sözünü ettiğimiz süreç burada da işleyecek.

* 2007 yılı için bütçe ve program çalışmaları sonuçlandırılacak. 2007 yılı bütçe tasarısı en geçen 17 Ekim tarihinde TBMM’ye sunulacak. “2007 Yılı Programı” ise ekim veya kasım ayında Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlanacak.

* Mevsimlik talebin etkisiyle ekim ayı enflasyonu da yüksek çıkacak. Son iki yıldaki eğilim tekrarlanırsa ekim ayı enflasyonu eylül ayındakinden daha yüksek olabilecek.

KASIM
* İç talepteki mevsimlik artışın zayıflamasıyla aylık enflasyonda gerileme başlayacak. Kasım ayında fiyat artışları önceki iki aydakinden daha düşük olacak.

* Turizm sezonunun kapanmasıyla döviz gelirleri azalmaya başlayacak. Bu durum döviz piyasalarında arzı kısıcı yönde etki yapacak. Böylece kurlarda hareketlenme olabilecek.

* Özel sektörde 2007 yılına ilişkin değerlendirmeler başlayacak. Bu değerlendirmelere göre ya yeni yatırım kararları alınacak ya da beklemeye geçilecek. Yeni yatırım kararlarının alınması halinde ekonomideki hızlı büyüme süreci 2007’ye de sarkabilecek.

ARALIK
* 3 Aralık’ta kasım ayı enflasyon oranının açıklanmasıyla yılın hangi düzeyde bir enflasyon oranıyla kapanacağı aşağı yukarı belli olacak. TCMB de bundan sonra 2007 yılı para politikası ve enflasyon hedeflemesi uygulamasına ilişkin açıklamada bulunacak.

* Üçüncü çeyrek döneme ilişkin milli gelir verileri aralık ayının ortasına doğru açıklanacak. Ekonominin yılın ikinci yarısında yeni bir atağa kalkıp kalkmadığı böylece ortaya çıkacak. Bu atak gerçekleştiği takdirde 2006’da da hedefin üzerinde bir büyüme oranı gerçekleşebilecek. Ekonomi üst üste beş yıl hızlı büyüyerek yeni bir rekor kırabilecek.

* TBMM’deki 2007 yılı bütçe tasarısına ilişkin görüşmeler sona erecek. 2007 yılı bütçe yasası, 31 Aralık 2006 tarihine kadar Resmi Gazete’de yayınlanacak ve yılbaşında yürürlüğe girecek.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz