Kaç Kişi Sınıf Düştü

20’inci yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’de çok sayıda aile “sınıf atlama” şansını yakaladı. Kimi aile gelirini artırarak, kimi de çocuklarına yüksek eğitim aldırarak bunu başardı. Üst sosyo-ekono...

1.03.2004 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
20’inci yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’de çok sayıda aile “sınıf atlama” şansını yakaladı. Kimi aile gelirini artırarak, kimi de çocuklarına yüksek eğitim aldırarak bunu başardı. Üst sosyo-ekonomik sınıflara geçiş yollarının ve şansının yüksek olması nedeniyle Türkiye’yi “fırsatlar ülkesi” diye niteleyenler oldu. “Lüküs hayat” opereti bu sınıf atlama tutkusunun simgesine dönüştü.  
 
Ancak, son yıllarda Türkiye’de sınıf atlamak zorlaşmış gibi görünüyor. İngilizce’de üst gelir gruplarına ve statü atlamaya “upward mobility” (yukarıya doğru hareket) deniliyor. Krizlerinde etkisiyle Türk aileleri değil bir üst sınıfa atlamak, mevcut statülerini koruyabilme çabasına girmiş görünüyor. Veri Araştırma tarafından yapılan ve Türkiye’deki kentsel nüfusu kapsayan araştırmaların sonuçları da bunu doğruluyor.  
 
Veri Araştırma Proje Yönetmeni Elif Pars, bu konudaki son durumu şöyle açıklıyor: “Ekonomik kriz sonucu her tabakada işsizlik oranı arttı. Ayrıca, yeni bulunan işlerde genelde bir öncekinden daha düşük konumlu işler oldu. Bazı haneler evlerini ve otomobillerini satmak zorunda kaldı. Dolayısıyla, bu faktörler hanelerin statülerini aşağıya çekti”.  
 
Veri Araştırma’nın yaptığı çalışma, Türkiye’nin kentlerinde yaşayan hane ve insanları kapsıyor. Araştırma sonuçlarına göre, 2000-2002 yılları arasında A, B, C1 ve C2 gruplarında yaşayan nüfusun oranı yüzde 55.6’dan yüzde 40.4’e düştü. Bu da yaklaşık 1 milyon 984 bin yani 2 milyon kişinin sosyal statüsünü kaybettiği ve daha alt gruplara kaydığı anlamına geliyor.  
Bu aşağıya doğru kayış kentlerde yaşayan D ve E gruplarının nüfus içindeki payının yüzde 44’ten yüzde 54’e çıkmasına neden oldu. Dolayısıyla, D ve E gruplarında yaşayan nüfusa neredeyse 5 milyon (4 milyon 930 bin) kişi daha eklendi.  
 
A grubundan kaç kişi düştü?  
 
Türkiye’de kentlerde yaşayan nüfus, 2000 yılında 35 milyon 809 bin kişi civarındaydı. 2002 yılında ise bu rakam 38 milyon 755 bin kişiye çıktı. Toplumun ortama gelir düzeyi açısından en üst kesimini yansıtan “A” sosyo-ekonomik statü (SES) grubundaki hanelerin sayısı 2000’de 164 bin iken 2002’de 148 bine geriledi. “A” grubundaki insan sayısı da 585 binden 561 bine düştü. Bir başka deyişle, en az 24 bin kişi daha alt sosyo-ekonomik gruplara düştü.  
 
Benzer bir eğilim B, C1 ve C2 gruplarında da görüldü. Bu gruplardan aşağıya doğru kayışın en önemli sebeplerinden biri işsizliğin artışı. Örneğin, 2000 yılında A grubunda işsizlik oranı “sıfır” iken, 2002’de yüzde 4,6’ya yükseldi.  
 
Galatasaray Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Doç. Dr. Haluk Levent, “En yüksek gelir kaybı yüksek SES gruplarında yaşandı. 2001 krizinin tipik özelliklerinden biri, özellikle iyi eğitimli ve yüksek ücretli kişilerin büyük ölçüde ücret kaybına uğramaları veya işsiz kalmaları oldu” diyor.  
 
Kim nereye geriledi?  
 
2000 yılında ise B grubu hanelerin toplam içindeki payı  yüzde 8.3 idi, 2 yıl içinde 1.6 puan azalarak 2002’de yüzde 6,7’ye düştü. Bu da 2 yıl içinde bu gruptaki hane sayısının 753 binden 647 bine,  nüfusun ise 2 milyon 696 binden 2 milyon 458 bine gerilemesine neden oldu. Yani B grubundaki en az 198 bin kişi statüsünü kaybetti.  
 
Veri Araştırma Genel Müdürü Kadir Gürtan, “Sadece A ve B değil, C1 ve C2 statü tabakaları da geriledi. C1 ve C2 grupları toplamda 7,2 puan azaldı. Buna karşın D ve E gruplarının toplamı 9.1 puan büyüdü. Bu manzara 2001 krizinin toplumu sosyo-ekonomik statü açısından önemli ölçüde aşağıya ittiğini, gerilettiğini ortaya çıkarıyor. Tüm statü gruplarında aşağıya doğru bir kayma olduğunu görüyoruz” diyor.  
 
Veri Araştırma’nın yaptığı çalışmanın sonuçlarından B grubundan düşen hanelerin ne kadarının C1’e, ne kadarının C2’ye kaydığını tespit etmek mümkün değil. Ancak, Proje Yönetmeni Elif Pars, “Daha çok bir alt SES grubuna düşüş olduğunu tahmin ediyoruz. Çünkü, bu kadar kısa dönemde dramatik yapısal farklılaşmalar olmasına imkan yok” yorumunu yapıyor.  
 
Düşüşü etkileyen unsurlar  
 
Aşağıya doğru kayışın sebeplerini açıklamadan önce bir noktayı netleştirmekte fayda var. Sosyo –ekonomik statü grupları sadece gelire bağlı olarak oluşturulmuyor. Örneğin, Veri Araştırma SES gruplarını belirlerken 4 kriteri göz önüne alarak bir puanlama yapıyor ve o hanenin hangi statü grubunda olduğunu saptıyor. Veri Araştırma’nın Türkiye’de SES gruplarını tanımlarken kullandığı bu 4 kriter şöyle:  
 
*Aile reisi ve üyelerinin çalışma konum ve biçimi.  
 
*Ev sahipliği ve yaşanılan mekanın toplumsal değeri  
 
*Aile reisi ve üyelerinin ortalama öğrenim düzeyi  
 
*Hanede sahip olunan dayanıklı eşya ve araçlar  
 
Dolayısıyla, A, B, C1 ve C2 gruplarından aşağıya doğru kayışta bu 4 kriterdeki değişimler de etkili oluyor.  
 
Aşağıya kayışın sebepleri  
 
Veri Araştırma Proje Yönetmeni Elif Pars, 2000-2002 döneminde ailelerin daha alt SES gruplarına kayışlarının sebeplerini söyle açıklıyor:  
 
* 2000-2002 arasında geçen 2 yıldaki değişim incelendiğinde, özellikle A, B, C1 gruplarında haneye gelir getiren kişi sayısının azaldığı, gelir getirmeyen kişilerin ise arttığı görülüyor. Bu bulgu, ekonomik krizle birlikte gündeme gelen işsizlikten daha çok üst sosyo-ekonomik tabakaların etkilendiğini ortaya koyuyor.  
 
*C2, D ve E gibi daha alt tabakalarda ise 2000-2002 arasında haneye gelir getiren kişi sayısı hemen hemen hiç değişmedi. Ancak, gelir getirmeyen üyelerin sayısında az da olsa bir artış oldu. Anlaşılan o ki, bu gruplarda hane büyüklüğü geçen 2 yıl içindeki artışı, yeni üyelerin haneye eklemlenmesinden kaynaklanıyor.  
 
* En çarpıcı değişim, özellikle A ve B üst gruplarında 1-2 kişilik hanelerin sayısının çok azalmış olması. Buna karşılık hem üst gruplarda hem de orta tabakalarda (C1 ve C2)  3-4 kişilik hanelerin oranının arttığı görülüyor. Bunun nedeni, büyük olasılıkla 2001 krizi nedeniyle üst tabakalardaki 1-2 kişilik hanelerin erimesi ve bu hanelerin üyelerinin ya kendi tabakalarında ya da orta üst tabakalarda başka hanelere katılarak 3-4 kişilik hanelere dönüşmelerinden kaynaklanıyor.  
 
* Üst sosyo-ekonomik gruplardaki 1-2 kişilik haneler genç çalışanların refah göstergesi sayılır. Bu hanelerin kriz sürecinde kapanması, ana-baba evine dönüşlerin bir yansıması olarak da değerlendirilebilir.  
 
DÜŞÜŞTEKİ HANELER ÇOĞUNLUKLA BİR ALT GRUBA GEÇTİ  
 
Kadir Gürtan/Veri Araştırma Genel Müdürü  
 
Sizce bir alt SES grubuna doğru mu düşüş oldu çoğunlukla?  
 
Evet, bir alt SES grubuna düşüş olduğunu tahmin ediyoruz. Çünkü, bu kadar kısa dönemde dramatik yapısal farklılaşmalar olmasına çok imkan yok. Bu düşüşte belirleyici faktör hane bireylerinin çalışma biçim ve konumları olarak görülüyor. Örneğin, eğitimde böyle bir değişiklik bekleyemeyiz. Hanenin yaşadığı kentsel mekan, yaşanılan konutun sahipliği ve hanede kullanılan yaşamı kolaylaştırıcı araçlarındaki etkiler ise SES grubunu 2-3 basamak düşürecek kadar etkili olmayacaktır.  
 
Nüfus büyüklüğü olarak en büyük hareket C1-C2 ses gruplarından D ve E ses gruplarına doğru (düşüş şeklinde) olmuş gibi duruyor. Siz ne düşünüyorsunuz?  
 
Aslında her gruba kendi içinde bakarsak, 2000-2002 arasında A-B grubunda yüzde 19’luk bir azalma, C1-C2 grubunda ise yüzde 16’lık bir azalma olduğunu görüyoruz. C1-C2 grubu A-B grubundan oransal olarak daha büyük olduğu için esas olarak hareket bu grupta olmuş gibi görünse de, kendi içlerindeki değişime bakarsak A-B grubundaki kayma oranı daha fazla. Yukarıda değindiğimiz sebepler burası için de geçerli.  
 
E grubunun nüfusunun artışını neye bağlıyorsunuz? Sizce kimler bu kümeye geçiş yaptı daha çok?  
 
Tüm SES tabakalarının bir alt tabakaya kayması söz konusu olduğu için üstlerde azalan nüfus alt tabakalara kaymış ve nüfusunu çoğaltmıştır. Ayrıca, E grubunda 1-2 kişilik haneler 2000 yılında yüzde 42 ağırlık taşırken, işsizlik daha büyük hanelerin buraya kaymasına neden olmuştur. Dolayısıyla, bu da en alt grupta nüfusun artmasına sebep olmuştur.Tüm tabakaların bir alt tabakaya kaydığını göz önüne alarak, E grubuna geçişin de D grubundan olduğunu söyleyebiliriz.    
 
“TÜRKİYE’DE SINIFLAR ARASI GEÇİŞLER AZALIYOR”  
 
DOÇ. DR. Haluk Levent/Galatasaray Ünv. İktisat Bölümü  
 
2000-2002 yılları arasında yıllık ortalama hane gelirlerine bakıldığında dolar bazında önemli bir gerileme görülüyor. Bu konuda değerlendirmeniz nedir? Gerçekten toplumun her kesiminde refah bu denli düştü mü?  
 
Hemen bir olgunun altını çizmek gerekiyor, bu çalışmada gelirler ABD Doları bazında raporlanmıştır.  Eskiden TL’nin her yıl aşırı değer kaybı bir alışkanlık olduğundan dolar bazında yapılan değerlendirmeler hata barındırsa da bir anlam ifade ediyordu. Ancak, 2000 yılından itibaren dolar bazında yapılan “yerli değişkenlere” ait değerlendirmeler dolar paritesinde görülen büyük dalgalanmalar dolayısıyla yanıltıcı oluyor.    
 
Bu bakımdan, 2000 yılında Türk Lirası’nın dolar karşısında aşırı değerli, 2002 yılında ise aşırı değer kaybına uğramış olduğu göz önüne alınmalı. Bu farklılığın azımsanmayacak bir bölümünün parite değişikliğine bağlı olarak ortaya çıktığı söylenebilir.  Diğer bir deyişle; 2000 yılından 2002 yılına gelindiğinde TL bazında ortalama gelirde göründüğü kadar büyük bir düşüş olmadı.  Başka paralar cinsinden fiyatlanan ürünlere dönük alım gücü yukarıdaki oranlar ölçüsünde azaldı.  
 
Bu verilerden bagimsiz olarak size sormak istedigim bir soru da su; geçmişte (ölçülemese bile) Türkiye'de sosyal sınıflar arasında özellikle yukarıya doğru bir hareket (upward mobility) göze çarpıyordu. Şimdi bu hareketlilik yavaşladı mi sizce?  
 
Bence her geçen yıl biraz yavaşlaması beklenmelidir. Çünkü, bu tür sınıflar arası geçişlilik gelişmiş bir kapitalist toplumda oldukça zorlaşır.  Örneğin, bu tür hareketliliğin temel nedenleri arasında sayılabilecek göç azalırsa geçişlilik azalır; eğitimde, sağlıkta fırsat eşitliğini kaldıran “metalaşma” yerleştiği ölçüde geçişlilik azalır; piyasalarda kurumsallaşma arttıkça geçişlilik azalır.  Kısaca piyasa tüm kurumlarıyla yerleşip stabilite kazandıkça sınıflar arasında geçişlilik azalır; bizde de giderek azalmaktadır.  
 
AMERİKAN RÜYASI BİTTİ Mİ?  
 
Artık Amerika bile eskiden olduğu gibi vatandaşlarına ömür boyunca refah basamaklarını tırmanma olanağı sunamıyor. Oysa, tarihsel olarak Amerikalıların çoğu, hatta düşük nitelikli olanlar bile önce düşük ücretli fabrika işleri buluyor ve ardından zaman içinde ücretlerini artırarak adım adım ilerleyerek orta sınıfa girebiliyorlardı. Ancak, yukarı doğru ilerleme kaydeden çalışanların sayısı 1970’lerde düşmeye başladı. Çünkü, İkinci Dünya Savaşı sonrasında esen verimlilik rüzgarları 1970’lere gelindiğinde gücünü kaybetmeye başladı.  
 
RÜYA NEDEN BİTTİ?  
 
Amerikan rüyasının bitmesinin pek çok başka nedeni var. 1990’lı yıllarda Amerikan iş dünyası işgücü maliyetlerini kontrol etme çabasına girdi. Dönemsel ve part-time elemanlar çalıştırılması gündeme geldi. Bazı işler düşük maaşlı, kısa süreli sözleşmelerle çalıştıran “outsourcing” firmalarına verildi. Bu “outsourcing” firmalarının kimi ABD içinde kimi ise ABD dışındaydı.  
 
Bu önlemler ürünlerin fiyatlarına da yansıdı. Tüketici ürünlerinin fiyatları düştü. Ancak, diğer bir açıdan oldukça pahalıya patladı. İş gücünün dörtte birinden fazlası, neredeyse 34 milyon insan, düşük ücretli (dead end) işlere sıkıştı kaldı.  
 
90’LARDA DA YÜKSELİŞ OLMADI  
 
Çok sayıda uzman bu trendin ekonominin tekrar ısınmaya başladığı 1990’larda tersine dönmesini bekledi. Aslında bir çok konuda kazanımlar oldu. Ücretlerdeki düşüş durdu ve ücretler yükselişe geçti. Kolej kayıtları patladı. Ev sahipliği yükseldi. Böylece “Amerikan rüyası” daha çok sayıda aile için gerçek oldu. Düşük faiz oranları ve yüksek maaşlar, toplumun en alt kademesindeki insanların bile olumlu ekonomik havadan faydalanmasını sağladı.  
 
UPWARD MOBILITY DURDU  
 
Fakat yeni bir araştırma, son 30 yılda yaşanan en iyi ekonomik koşulların bile, Amerika’nın zedelenen “upward mobility” hareketini tekrar düzeltmeye yetmediğini gösteriyor. Yeni çalışmalarda aynı birey ve aileler uzun yıllar boyu takip ediliyor.  
1990’lı yıllar boyunca ekonomi patladığında bile çok daha az sayıda Amerikalı bulunduğu gelir dilimini (aşağı ya da yukarı doğru) değiştirebildi. Bureau Of Labor Statistics’de çalışan iki ekonomist Jonathan Fisher ve David Johnson’ın analizleri de bu doğrultuda. University of Chicago Ekonomi Profesörü James Heckman, “Son yıllara ilişkin en büyük, en önemli bulgu şu; Amerika’nın mobil bir toplum olduğu nosyonu artık eskiden olduğu gibi doğru değil” diyor.  
 
AİLELER OLDUKLARI YERDE SAYIYOR  
 
Boston Federal Reserve Bank’ta çalışan iki ekonomistin çalışmalarına göre; son 30 yılın verileri incelendiğinde 1990’larda aynı gelir dilimi içinde kalan hanelerin oranının arttığı görülüyor.  
1970’lerde aynı gelir dilimi içinde kalan aşağıya veya yukarıya doğru hareket etmeyen ailelerin oranı yüzde 36 iken, 1990’larda bu oran yüzde 40’a çıktı. Kolej eğitimi olmayanlar için ise bir üst gelir dilimine geçmek neredeyse imkansız hale geldi.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz