“Krizde Dibi Görmedik, Birkaç Yıl Sürebilir”

ABD ekonomisindeki yavaşlama, global arenada tehdit oluşturmaya devam ediyor. Hatta kimine göre bu, son 50 yılın en büyük krizi… Henüz en kötüsünü görmediğimizi düşünenler de var. Durumu bir resesy...

1.09.2008 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

ABD ekonomisindeki yavaşlama, global arenada tehdit oluşturmaya devam ediyor. Hatta kimine göre bu, son 50 yılın en büyük krizi… Henüz en kötüsünü görmediğimizi düşünenler de var. Durumu bir resesyon olarak adlandıranların sayısı ise her geçen gün artıyor. Yaptığı ekonomik tahminler ve araştırmalarla ön planda olan The Conference Board Baş Ekonomisti Dr. Bart Van Ark ise olumlu düşünenlerden… Ona göre yaşanan krizi henüz resesyon olarak tanımlamak için oldukça erken. Şu ana kadar yaşananlar ise mevcut büyümenin yavaşlamasıyla ilgili. Yine de eğer bir resesyondan söz edilecekse bunun Avrupa için daha olası olduğunu düşünen Van Ark, Avrupa’nın ABD kadar güçlü bir yapıya sahip olmadığını söylüyor. Krizin devamı için ise, “Bu krizin sonunu görmediğimizi düşünüyorum. Sadece ABD’de değil, Avrupa’da da sorunlar yaşamaya başlamış şirketler var. Bu, bir gecede giderilecek bir problem değil. Bu geleneksel bir sorun değil” diyor.

Dr. Bart van Ark, dünyada ekonomik araştırmalarıyla göz dolduran The Conference Board’un baş ekonomisti. Yaptığı araştırmalar, tüm dünya şirketleri tarafından takip ediliyor. 20’yi aşkın dünya çapında ekonomisti yöneten Van Ark, ekibiyle birlikte pek çok makro ekonomik göstergeyle ilgili tahminlerde bulunuyor, global araştırmalara imza atıyor.

Dr. Bart van Ark’ın yaşanan krizle ilgili ise ilginç yorumları var. Son dönemde önemli bir kesimin olası resesyon olarak gördüğü krizin büyümede yavaşlama olduğunu düşünüyor. Mevcut işsizlik, üretim, endüstriyel üretim gibi gelişmelere bakıldığında resesyonun çok olası olmadığına inanıyor. Ona göre yaşanan bu yavaşlamanın son birkaç yıldır sürüyor olması endişelerin artmasına neden oluyor. “Tüm dünya son 15-20 yıldır izlediği büyüme modelindeki bir değişimi yaşama gerekliliğinden dolayı sıkıntı yaşıyor” diyen Van Ark, yeni bir büyüme modeline geçişin söz konusu olduğuna inanıyor. Olası bir resesyon tehlikesinin ABD’den çok Avrupa’da mevcut olduğuna dikkat çeken Van Ark sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Avrupa ekonomisinin yapısının ABD’ninki kadar kuvvetli olduğunu düşünmüyorum. ABD, geçtiğimiz 15 yılda oldukça hızlı bir büyüme gösterdi. Çok dayanıklı ve zengin bir üretkenlik gücüne ulaştı. Avrupa ekonomisi buna sahip değil. Bu nedenle Avrupa’nın ABD’ye göre kendini bu krizden çıkarmasının daha zor olacağına inanıyorum. Önümüzdeki dönemde Avrupa’da büyüme negatif seyredebilir.”

Tüm dünyada tahminleri ve araştırmaları ilgiyle izlenen Dr. Bart Van Ark’la mevcut krizin boyutunu, gelişmekte olan ülkelere etkisini, zayıflayan doları ve petrol fiyatlarındaki dalgalanmayı konuştuk:

*Şu anki finansal krizi ve bunun dünyaya etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu oldukça önemli ve yanıtı oldukça geniş olan bir soru. Şu anda en büyük endişenin, dünyada yaşanan büyümedeki yavaşlama olduğunu görüyoruz. Bu yavaşlamanın son birkaç yıldır sürüyor olması da pek çok problemin doğmasına neden oluyor. Ancak, bence şu anda yaşanan durum bundan ibaret değil. Tüm dünya son 15-20 yıldır izlediği büyüme modelindeki bir değişimi yaşama gerekliliğinden dolayı sıkıntı yaşıyor. Yeni bir modele dönüşüm söz konusu. Bu yeni model ise farklı bir finansal gelişme ve kaynakların farklı kullanılmasını gerekli kılıyor. Sonuçta geçtiğimiz 15 yılda büyüme bu anlamda sürdürülebilir bir özellik taşımıyordu.

*Tam olarak bu yeni geçilen büyüme modelinden kastınız nedir?
Aslında bu yeni büyüme modeli hızlı gelişen teknolojik gelişmelerle doğru orantılı. Bu hızlı gelişmenin kötü olduğunu düşünmüyorum. Ama bu gelişmeler için çok geniş bir finansal sistem de gerekiyor. Bu da geçmişte şirketler dünyasında gerekli düzenlemelerle desteklenmedi. Bu büyüme sistemiyle birlikte işçilik, yiyecek ve enerji gibi alanlara daha büyük bir küresel talep doğdu. Şimdi ise dünya uzun zamandır ilk kez büyük ve senkronize bir dalgalanmayla yüz yüze.

hed

Söylemek istediğim şey, bu yaşanan durum sadece finansal krizden ibaret değil. Enflasyon biraz düzene girerse ya da finansal krizden çıkarsak her şeyin iyiye gideceğini düşünmek yanlış olur. Artık öyle bir noktadayız ki her ülke için farklı büyüme modellerinin ortaya çıkması gerekiyor.

Sonuçta Rusya kaynak zengini bir ülke. Çin, ihracata dayalı bir büyüme benimsemiş durumda. Türkiye’nin cari açık gibi büyük bir sorunu var. ABD önemli bir yavaşlama yaşıyor. Avrupa’nın ekonomisi ABD kadar güçlü değil. Tüm bu ülkelerin farklı bir büyüme modeli oluşturması gerekli. Bu ekonomilerin kendilerini yeniden konumlandırması gerek.

* ABD Merkez Bankası’nın bu krizde oynadığı rolü nasıl görüyorsunuz?
Merkez bankaları genel olarak finansal sistemin bekçileri gibidir. Tabii ki ABD Merkez Bankası’nın da finansal sistem içinde yol göstermek ve korumak gibi bir rolü var. Şu ana kadar da FED başka şansı olmadığı için belirli önlemler aldı. Bu önlemleri ise almak zorunda oldukları için aldılar. Yani önlem almama gibi bir şansları yoktu. Burada merkez bankalarının tek başına finansal oyuncuları desteklemek yerine finansal sistemi desteklemesi önemli.

*O zaman Bear Stearn gibi şirketlerin nakit pozisyonundaki kötüleşmeye FED’in müdahale etmesini yanlış buluyorsunuz…
Bear Stearn konusu bence farklı. Çünkü, Bear Stearn ya da Fannie Mae ve Freddie Mac gibi mortgage devlerinin çökmesi bir domino etkisi yaratabilir. Yani bu durum daha fazla sayıda bankanın sorun yaşamasına neden olabilir. Bu da makro anlamda tüm finansal sistemi kötü etkiler.

Şunu da unutmamak gerek ki, FED, bu şirketlere destek sağlarken vergi ödeyenlerin parasını kullanmadı. Verilen desteğin içinde fiili olarak vergi ödeyenlerin payı hala sıfır. Bu çerçeveden bakınca FED’in burada yaptığı genel bir finansal krizi tetiklememek adına bu şirketlere destek vermekten ibaretti.

*Peki FED hangi noktaya kadar bu desteği sürdürmeli size göre?
Aslında bu konuda oldukça haklısınız. FED’in oynadığı bu oyunda bir risk var. Sonuçta bu şirketleri desteklemek ilerde başka şirketleri desteklemek anlamına da gelebilir. Bu iş buraya varabilir. Bu riskten de uzak durmak gerek. Çünkü bu durumda şirketler merkez bankalarına güvenmeye başlar ve bu da sorun yaratır.

*Size göre bu kriz Alan Greenspan’in söylediği gibi son 50 yılın en büyük krizi mi?
Tam olarak öyle değil. Yirminci yüzyılın ilk yarısı oldukça farklıydı. O dönemlerdeki krizlerde ekonomi büyük bir dalgalanma yaşıyordu. Büyük bir risk vardı. Nüfusun büyük bir kısmı evlerini kaybediyor ve işsiz kalıyordu. Şu anda yaşadığımız durum tam olarak böyle değil.

Bunun yanında o zamanlar yaşanan sorun çok daha izole bir yapıya sahipti. Şu anda ise finansal sistemlerin global arenaya entegrasyonu söz konusu. Bu nedenle herhangi bir ülkede çok büyük bir şirketin batması, tüm dünyayı etkileyebiliyor. Bu durum da merkez bankalarının ciddi aksiyon almasına neden oluyor. Bir şekilde daha stabil bir çevre yaratmak için emniyet sübabı görevi görüyorlar.

Biz zaten artık daha fazla emniyet araçlarına ihtiyacımız olduğunu bu krizle anladık. Ancak bu sayede global sistemdeki dengesizlikleri önleyebiliriz. Bu da oldukça ciddi ulusal ve uluslararası reformların yapılmasını gerekli kılıyor. Bu reformları da global sistemde oluşturmak önemli. Ama bu da zaman alacaktır.

* Tam olarak ne tür emniyet araçlarından söz ediyorsunuz?
Bu biraz ulusal biraz da uluslararası bir problem. Finansal sistem o kadar globalleşmiş durumda ki reformları da global olarak düşünmek zorundayız. Finans sektörü artık kredi tutarlarına göre ne kadarlık bir minimum depozito ayırması gerektiğini bilmeye ihtiyaç duyuyor. Şu anda ellerinde olan maddi teminatların tiplerine tekrar karar vermek zorundalar. Bu teminatlar emtia mı yoksa eskiden beri kullanılan daha geleneksel teminatlar mı olmalı diye düşünmeliler. Bu konularda regülasyonlar ve düzenlemeler ortaya çıkmalı.

*Önümüzdeki dönemde Bear Stearn, Fannie Mae ve Freddie Mac gibi başka şirketlerde de çöküşler yaşanmasını bekliyor musunuz?
Evet, daha bu krizin sonunu görmediğimizi düşünüyorum. Fannie Mae ve Freddie Mac gibi şirketlerin problemleri henüz daha atlatılmış değil. Hatta daha fazla sayıda şirketin bilançosu tehlike sinyalleri veriyor. Finansal şirketler arasında da sadece ABD’de değil, Avrupa’da da sorunlar yaşamaya başlamış şirketler mevcut. Yani sonuçta daha fazla şirketin zarar açıkladığını ve sorun yaşadığını göreceğiz. Ben bunu başından beri söylüyorum: Bu, bir gecede giderilecek bir problem değil. Bu geleneksel bir sorun değil.

*Yani size göre bu kriz daha kötü bir hal alabilir mi? Yoksa en kötüsünü gördük mü?
Tam olarak daha kötü olabileceğini düşünmüyorum. Buradaki hikaye şu: Gelişmiş ekonomiler yüzde 1-2’lerde seyreden oldukça düşük bir büyümeyle ilerliyor. Gelişmekte olan ülkeler yüzde 5’lerde büyüme kaydediyor. Daha henüz önemli bir negatif büyüme oranı görmüş değiliz. ABD 4’üncü çeyrekte gösterdiği negatif büyüme dışında negatif büyüme göstermedi. Avrupa 2’nci çeyrekte negatif büyüme gösterdi, 3’üncü çeyrekte de küçük bir negatif büyüme gösterebilir. Ama bu yaşananlar tam olarak büyük bir resesyon değil. Zaten burada konu resesyonun ne kadar derin olduğuyla ilgili değil. Bu durum uzun dönemde devam ederse o zaman sorun olur ki negatif büyümelerin geçtiğimiz krizlerde de uzun dönem sürdüğünü hiç görmedik. Sadece yeni büyüme modellerine geçiş biraz zaman alacaktır.

* Size göre 70’li ve 80’li yıllarda şu anki kriz ne tür benzerlikler içeriyor?
Enflasyon ve ekonomik çevre 80’li yıllarda oldukça farklıydı. Bunun nedeni o dönemde Çin gibi ülkeler radarda bile yoktu. Sovyetler Birliği farklı bir konuydu. Latin Amerika kendi ekonomik yapısına sahipti. Şu anda çok farklı bir dönemden geçiyoruz yani bence hiç benzerliği yok.

* Peki size göre bu kriz ne zaman sona erer? Bir tahmininiz var mı?
Bunu kimse bilemez ama önümüzdeki birkaç ayda bitecek gibi de durmuyor. Uzun süreli bir yavaş büyüme dönemi yerine kısa bir resesyon bazı durumlarda daha iyi olabilir çünkü devamlı alçak viteste büyümek yerine dibe vurarak hızlı toparlanıp, daha hızlı, sağlıklı ve sürdürülebilir büyümeye geçmek daha kolay olabilir.

Çünkü kısa dönem yaşanan kriz kendinizi toparlamanızı sağlar. Bence bu yeni büyüme modeline geçiş biraz zaman alacak. Bunun için uluslararası koordinasyon ve yeni iş stratejileri gerekli. Bu da en azından birkaç yıl sürecek bir süreç.

* Dolar uzun zamandır düşük bir seviyede gidiyor. Bu düşüş size göre sona erdi mi? Bu düşüşün dünya ekonomisine etkisi nedir?
Bana göre zayıf dolar, bazı dengesizliklerin rayına girmesine yardımcı oldu. ABD, Çin’den yaptığı ihracatı azaltmak zorunda kaldı. Ticari denge ABD ekonomisinde daha da güçlendi. Sonuçta ABD’de son birkaç çeyrekte görülen önemli büyümenin tek nedeni ihracattı. Bu doğrultuda dolar kendi üstüne düşeni yaptı. Dolar şu anda güçlenmeye başladı yine. Bu nedenle bence dolar en düşük noktasını gördü ve artık daha düşmez.

* Dolar önümüzdeki dönemde de lider para birimi olmayı sürdürecek mi?
Tek başına bu görevi üstlenmeyebilir. Hatta şu anda bile tek başına lider para birimi olmadığını söylemek mümkün. Son yıllarda Euro uluslararası alanda önemli bir ticari para birimi oldu. Dolar yine önemli bir rol oynayacak ama tekel olmayı sürdürmeyecek. Belki bu da dolar için iyi bir şeydir diye düşünüyorum. Dünya ekonomisi için de özellikle başka bir para biriminin daha fazla güç kazanması iyi bir şey olabilir.

*ABD ve Avrupa’da bu yılın sonu için nasıl bir büyüme öngörüyorsunuz?
Bu yılın sonu için büyümeyi yüzde 1,6 olarak öngörüyoruz. Bu yılın ilk yarısında yüzde 1,5 hatta 2 seviyelerine çıkan büyümenin, ikinci yarıda biraz daha düşeceğini düşünüyoruz. Büyüme yine pozitif kalacaktır ama yüzde 1’in çok üstünde olmayacaktır. 2009 yılında ise yüzde 1,3’lük bir büyüme olacağını öngörüyoruz.

Avrupa ise umduğumuzdan daha hızlı bir yavaşlama eğiliminde. Bize göre aslında bu yaşanan yavaşlama daha önce olmalıydı. Bizim beklentimiz bu yöndeydi. Şu anda bu yılın sonu için büyümeyi yüzde 1,5, 2009 yılı için ise yüzde 1,2 olarak öngörüyoruz. Petrol fiyatları konusunda net bir tahmin yapmıyoruz ama 100 dolar seviyesine hatta biraz daha aşağısına düşebileceğini düşünüyoruz. Ama 100 doların çok altına düşmesini beklemiyorum.

Daha Az Etkilenmek İçin Türkiye Neler Yapmalı?

*Size göre bu tür krizlerden az etkilenmek için Türkiye neler yapmalı?
Türkiye’nin ekonomik pozisyonunu düzeltmek için orta sınıfın gücünü artırması gerekli. Yerel piyasalarını güçlendirmesi de şart. Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin büyük bir kısmı dışsal faktörlerle ilgili. Bunun nedeni de ihracat. Bunun dışında rekabet avantajı sağlaması gerekiyor. Türkiye’nin burada yapması gereken çok iş olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de şu anda durum iyi ve çok büyük bir potansiyel var. Ama artık güçlü bir ekonominin ve sürdürülebilir bir yapının kesinkes hakim olması gerekli. Bu da ancak yerel pazarların güçlenmesiyle mümkün. Servetin artması, yaşam standartlarının ve eğitim düzeyinin iyileşmesi de gerek. Bunlar aslında uzun dönemde büyümeyi tetikleyecek faktörler. İhracata dayalı bir ekonomiden güçlü bir yerel ekonomiye dönüşmek ise ciddi bir iş.

 “Avrupa Ekonomisi ABD Kadar Güçlü Değil”

*Kimileri bu krizin henüz Avrupa’yı ve gelişmekte olan ülkeleri vurmadığını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bence şu anda finansal kriz, Avrupa’yı da vurmuş durumda. Büyük Avrupa bankaları son birkaç çeyrektir önemli zararlar açıkladı. Ayrıca ben Avrupa ekonomisinin yapısının ABD’ninki kadar kuvvetli olduğunu düşünmüyorum. ABD, geçtiğimiz 15 yılda oldukça hızlı bir büyüme gösterdi. Çok dayanıklı ve zengin bir üretkenlik gücüne ulaştı. Avrupa ekonomisi buna sahip değil. Bu nedenle Avrupa’nın ABD’ye göre kendini bu krizden çıkarmasının daha zor olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde Avrupa’da büyüme negatif seyredebilir.

*Yani ABD’de uzun zamandır beklenen resesyon size göre Avrupa’da mı kendini gösterecek?
Bildiğiniz gibi gayrı safi yurtiçi hasılanın iki çeyrek üst üste negatif olması resesyon olarak adlandırılır. Bu açıdan bakarsanız bu yıl Avrupa ekonomisinin resesyona girdiğini duyarsak hiç şaşırmam. Yine de biz The Conference Board olarak bu konuya daha geniş bir açıdan bakıyoruz. Farklı sektörlerden gelen iktisadi verilerin ekonomi için önemli olduğunu düşünüyoruz. İnşaat sektör verileri, para politikası, tüketici beklentileri, işsizlik, sigorta başvuruları gibi göstergelerin yavaşlama ve küçülme dönemleriyle ilgili önemli ipuçları verdiğine inanıyoruz. Bu perspektiften bakarsak da açıkçası, Avrupa ekonomisinin yakın geleceği iyi görünmüyor. Çünkü bu bölgede birkaç ülkenin öncü göstergeleri bir suredir aşağıya bir trend izliyor. Yani Avrupa’da bir resesyon görme ihtimalimiz daha olası.

 “Petrolde Varil Başına 100 Dolara Dönüş Mümkün”

*Şu anda yükselen petrol fiyatları ülkelerin sadece ekonomik değil politik kararlarını da etkiliyor. Hatta son dönemde ortaya çıkan pek çok savaşın nedeni artık petrol… Yükselen petrol fiyatları ve etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Doğal Kaynaklara Talep Artıyor
 Doğal kaynakların sorun yaratması yeni bir şey değil. 30-40 yıl önce bu çok fazla tartışılmıştı. Şu anda değişen ise son dönemde önemli oranlarda pozitif büyümenin yaşanmış olması. Üstelik bu büyüme oranları sadece gelişmiş ülkelerde görülmedi, gelişmekte olan ülkelerde de önemli bir büyüme trendi oluştu. Hatta bu ülkeler gelişmiş ülkelere göre daha yüksek büyüme oranlarına sahip oldular ve olmaya devam ediyorlar.  Bu durum da doğal kaynaklara olan talebin artmasına neden oluyor.

Spekülatif Hareketler Ortaya Çıkıyor
Uzun dönemde arz bunu sağlayabilecek gibi gözükmüyor. Bu problemin farkına varılmıştı ancak birkaç ay önce bu konudaki farkındalık arttı. Bence zaten olağandışı petrol fiyat artışının arkasında da bu etken var. Bu sadece petrolde de değil diğer emtia ürünlerinde de yaşandı. Burada net olarak bir arz talep sorunu olduğunu söylemek mümkün değil aslında. Çünkü geçmişte nasıl bir durum varsa şu anda da aynı durum söz konusu. Burada global arenada oluşan genel bir belirsizlik var. Bu da kimilerine göre spekülatif hareketlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Petrolde Dalgalanma Doğal
 Ben bu dalgalanmaları doğal hareketler olarak tanımlıyorum. Emtia piyasalarının bu tür malların fiyatları üzerinde çok fazla baskı yarattığını düşünüyorum. Yine de petrol konusundaki endişeler de oldukça yerinde. Biz petrol fiyatlarında varil başına 100 dolarlara dönüş görüyoruz. Yine de bu fiyatın da oldukça yüksek olduğunu kabul etmek gerek. Sonuçta bundan sadece birkaç yıl önce petrol fiyatları varil başına 25 ya da 30 dolardı. Şu anda bu seviyeye düşüş mümkün gözükmüyor. Ki dönsek bile pazar şu anda belirsiz bir durumda. Burada uzun dönem enerji arzının nasıl organize edileceği düşünülmeli.

Gelişmekte Olan Ülkeler Krizden Nasıl Etkileniyor?

Çin’de Büyüme Yavaşlayacak
 Tüm gelişmekte olan ülkeleri tek bir perspektiften değerlendirmek yanlış olur. Teker teker bakarsak Çin, gelişmiş ülkeler arasında oldukça önemli bir oyuncu. Avrupa’da yaşanan enflasyondan önemli oranda etkilendi ve ihracatında önemli bir yavaşlama yaşadı. Bence Çin, önümüzdeki dönemde büyüme modelinde önemli değişim yaşayacak ülkelerden biri. İhracat ve yatırıma dayalı bir büyüme modelinden, yerel ekonomiye ve bölgedeki tüketime dayalı bir büyüme modeline geçiş yaşanacağını düşünüyorum. Bunun sonucu olarak da Çin’de son yıllarda gördüğümüz yüzde 10-11’lik büyüme trendi önümüzdeki yıllarda yavaşlayacak. Bir de büyüme modelinde değişim yaşanırsa büyüme hızı daha da düşecektir.

Emtia Fiyatları Rusya’ya Yaradı
 Rusya ve Brezilya gibi ülkelerin ise kaynak bakımından zengin ülkeler olduğunu kabul etmeliyiz. Özellikle Rusya bu durumda. Bu ülkeler emtia fiyatlarının artmasından son birkaç yıldır oldukça fazla yarar sağlamış durumda. Emtia fiyatları 90’lı yıllara göre yüksek seviyede olmaya devam edecek. Bu nedenle de bu ülkeler bu durumdan fayda sağlamayı sürdürecek. Yine de Rusya’nın daha dengeli bir ekonomi için çalışmaya başlayacağını bu geçişin de zor bir süreç olacağına inanıyorum.

Türkiye’nin Önünde Engeller Var
 Türkiye için ise oldukça farklı bir durum söz konusu. Özellikle Çin’le Türkiye’yi kıyasladığımızda iki ülkenin oldukça farklı olduğunu söylemek mümkün. Türkiye’nin çok büyük bir cari açığı var. Türkiye’de oyuncular uluslararası alanda kendi rekabet edebilirliklerini artırmak için yollar arıyor. Avrupa ve Asya pazarlarına girmek istiyorlar. Aslında Türkiye son yıllarda da çok ciddi reformlara imza attı. Ama yine de ekonominin büyük bir kısmı kayıt dışında. Bu durum da Türkiye’nin hızlı büyümeyi sürdürmesini engelleyecektir.

Şeyma Öncel Bayıksel
[email protected].

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz