Dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı olarak para piyasaları çok ilginç bir dönemden geçiyor. ABD ve Avrupa merkez bankalarından sonra Japon Merkez Bankası da para politikasında değişikliğe gidece...
Dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı olarak para piyasaları çok ilginç bir dönemden geçiyor. ABD ve Avrupa merkez bankalarından sonra Japon Merkez Bankası da para politikasında değişikliğe gideceğine yönelik sinyaller verdi. Bu beraberinde “global likidite” konusunda endişeleri de beraberinde getirdi. Japonya’dan Brezilya’ya şimdi dünyanın dört bir yanında ince hesaplar yapılıyor, paranın yönü konusunda tahminler gerçekleştiriliyor.Türkiye’de ise cari açık ve aşırı değerli YTL sıkıntısına son dönemde Merkez Bankası Başkanı’nın atamasındaki sorun da eklenince, hassasiyet arttı. Yatırımcının kafasında çok sayıda sorun var. Global likiditenin etkisinden Dolar/TL ilişkisine, ABD’deki faizlerden cari açığa kadar…
İşte bu kritik soruların yanıtını, dünyaca ünlü yatırım bankası JP Morgan’ın ekonomistlerinden Tuygan Teoman’dan aldık. Uzmanlık alanı kantitatif araştırmalar olan Teoman, 7 kritik soruya açıklık getirerek yatırımcılara ışık tuttu.
1. Global Likidetinin Yönü Ne Olacak?
Burada Japonya’nın durumunun ilginç olduğunu düşünüyorum. Japonya’da tüketici davranışları çok değişti. Tüketiciler son 15 yıldır deflasyonla karşı karşıyalar. Bu durum da ekonomideki tasarruf oranını oldukça artırdı. Hükümetin değişmesiyle birlikte, şirketler hızlı bir büyüme içine girdiler.
Buna paralel olarak global dengeler de değişmeye başladı. Japon piyasasındaki pozitif gelişmeler endüstriler tarafından olumlu karşılandı. Enflasyonun yükselmesiyle birlikte tasarrufa aktarılan para da çözülmeye başladı. Japon Merkez Bankası’nın gevşek para politikasından vazgeçeceğinin sinyallerini vermesi, global likiditenin yönünü değiştirmeye başladı. Bu pazara yönelik beklenti 0 faiz oranı politikasının da 1 yıl içinde terk edileceği yönünde. Şu anda tüketiciler kendi paralarıyla çok daha fazla risk almaya hazırlar. Tüketici davranışlarındaki bu değişim sadece içi piyasaya değil, dış piyasalara da önemli oranda para akmasına neden olacak. Yani Japonya’dan piyasalara önemli oranda likidite akışı olacak. 1 yıl sonra faiz oranlarının artırılmaya başlamasının, likiditenin yönünü nasıl değişime uğratacağı ise hala belirsiz.
Ben yine de 2007 yılının ortasına kadar 0 faiz oranı politikasının değiştirilmesini beklemiyorum. Ama bu sırada enflasyon yükselmeye devam edecek. Bu da ekonomiyi olumlu yönde etkileyecek. Japonya’daki iyi giden havayı ihracata bağlayanlar da var. Buna katılmıyorum. Örneğin Japonya’nın ticaret yaptığı en büyük pazarlardan birisi olan Çin’deki üreticiler stoklarını artırmaya başladılar. Bu durum da ihracatı olumsuz etkiledi. Japonya’daki iyiye gidiş tamamen tüketicilerin iç tüketiminin artmasıyla ilgili. Bu durum dünyayı da etkileyecek.
2. Abd’de Faizin Yönü Ne Olacak?
Amerika pazarında insanlar 4 ay öncesine kadar hazine bonolarının yüzde 4,5 seviyelerine çıkmasının çok zor olacağını düşünüyorlardı. Günümüze geldiğinizde ise yüzde 5, belki daha da yüksek olması bekleniyor. Euro/dolar piyasasında 2007 yılında bir gevşeme oluşacağı düşüncesi hakim. Aslında şu anda Amerika’daki piyasa yatırım araçlarının tümünde bir gevşeme beklentisi var. Bu, faiz oranlarının artması ve daha sonra çok yüksek seviyeye geldiği için düşürülmesi anlamına geliyor. Daha doğrusu böyle bir beklenti var. Ben de şahsen bu piyasada önümüzdeki dönem faiz artışlarının süreceğini düşünüyorum.
3. Japonya Ve Avrupa Ne Yapacak?
Japonya pazarındaki faiz artırımlarına daha zaman var. Daha öncede belirttiğim gibi şu anda gevşek para politikasından vazgeçmek üzereler. Aslında bu durumu 0 faiz oranı politikasıyla bağdaştıranlar var. Oysa ikisi tamamen ayrı konular. Gevşek para politikasından vazgeçildiğinde, faiz oranlarının artacağı düşünülüyor. Fakat böyle bir şey olması gerekmiyor. Japonya’nın uyguladığı gevşek para politikası aslında para politikasının bir aracı. Japonya, ekonomisini eski parlak devrine dönüştürmek adına böyle bir yöntem kullanmaya başladı. Japon Merkez Bankası, sisteme para arz ederek, deflasyonun önüne geçmeyi ve piyasaya denge getirmeyi amaçladı. Çünkü, Japonya 15 yıldır likidite tuzağında. Fakat tüketici davranışlarındaki değişimden dolayı artık gevşek para politikası son buluyor. Yine de bu modelin sona ermesi faizlerin artacağı anlamına gelmez. Bu sadece Japon Merkez Bankası’nın mevcut hesap dengesine bakmayı bırakıp, gerçek para politikasına geçmesi anlamına geliyor.
Avrupa’da ise faiz oranlarının daha da artmasını, yüzde 3 seviyelerine gelmesini bekliyorum. Sonuçta burada o kadar uzun zaman düşük faiz ortamında yaşandı ki, insanlar faiz artırılıyor dendiğinde hemen aktif varlıkların likit olma özelliğinin yok olacağını düşünüyorlar. Ama aslında geçmişe göre faizler hala düşük durumda.
4. Türkiye’de Ekonomi İyi Gidiyor Mu?
Türkiye’nin şu anda bütün piyasaların radarının içinde olduğunu düşünüyorum. Amerika’da Wall Street Journal okuyorum. Son dönemde Türkiye hakkında çıkan haber sayısında büyük bir artış var. Bulgaristan ya da Romanya’yla ilgili bu kadar haber görmüyorum. Örneğin Wal Street Journal’ın ilk sayfasında dünya gidişatını etkileyen 100 liderin içinde Recep Tayyip Erdoğan da yer alıyor. Tabi bu haberlerin bazıları olumlu bazıları olumsuz oluyor. Yine de Türkiye son dönemde yaptığı hamlelerle göz önünde olan bir ülke.
5. Cari Açık Sorun Yaratacak Mı?
Cari açıkla ilgili genel ekonomik bir kural vardır. Bence her piyasa için bu kural geçerlidir. Bir ülkede cari açık olması her zaman sorun olduğu anlamına gelmez. Küçük bir sanayici gibi düşünün. Sürekli borç alıyorsunuz. Bu borçlarla eğer para getirecek yatırımlar yapılırsa, o zaman bunun bir sorun olması gerekmez.
Makro anlamda düşündüğümüzde de bu şekilde değerlendirildiğinde cari açığının olması aslında ekonomi için iyi bir şeydir. Amerika mesela çok uzun yıllardır cari açıkla boğuşuyor. Bu onlar için hiçbir zaman kötü olmadı. Çünkü buradan bir değer yaratmayı başardılar. Ama Kore örneğinde alınan borçlar ticari olmayan yatırımlara aktarıldı. Bu nedenle sorun yaşadılar. Sonuçta aldığınız borcu ticarete aktarmazsanız elbette bu ekonomiyi kötü yönde etkiler.
Siyasi uygulamaların cari açık üzerinde büyük etkisi vardır. Sonuçta alınan paranın yönünü hükümet belirler. Bu borçların ekonomi içinde nasıl değerlendirileceğinde siyasi kararlar etkilidir.
6. Yakın Gelecekte Nereye Yatırım Yapmalı?
Gelişmekte olan pazarlarda sabit gelir kurları artacak. Bu nedenle sabit gelir yatırımı çekiciliğini yitirecek. Aslında bu pazarlarda her şey siyasal konjonktüre bağlı. Bu da aslında biraz komik bir durum.
Örneğin, Latin Amerika’da seçimler iyi geçerse, o zaman sermaye girişi artabilir. Para birimleri demin bahsettiğim dengelerde devam edecek. Çok büyük değişimlerin olacağı bir yıl geçireceğimizi düşünmüyorum. MSCI Avrupa endeks oranları yüzde 9-10’lara çıkabilir. Yani, Avrupa daha çekici bir hal alacak.
7. Dolar/Tl Paritesinde Neler Bekleniyor?
Para birimlerini tahtıravalli gibi düşünün. Bazı para birimleri tahtıravallinin aşağı kısmında bazısı yukarda yer alıyor. Bunlar her an dengeye göre yer değiştirebilir.
Örneğin Yeni Zelanda Doları oldukça değerlendi, bunun aşağı düşmesi an meselesi. Yine de burada ben iki istisna para birimi olduğunu düşünüyorum. Bunlardan bir tanesi Brezilya Real’i, diğeri ise Türk lirası. Bonoların faiz oranları iki piyasada da oldukça yüksek. Bu nedenle oldukça çekici pazarlar olduklarını düşünüyorum. Bu nedenle bonoların gevşeme olasılığı, bölgelerde bir sermaye akışını tetikleyebilir. Sermaye gevşemesinin sonucunda da para birimlerine olan talep artacaktır. Bu durum da para biriminin değerini yükseltmeye devam edecek.
Şeyma Öncel Bayıksel
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?