Türkiye’de 2001 krizi sonrasında orta sınıfın alımlarını durdurması, konut, otomobil, beyaz eşya ve PC talebinin dibe vurmasına neden oldu. Üst orta, orta ve alt orta gelir grupları 2004 ve 2005’te...
Türkiye’de 2001 krizi sonrasında orta sınıfın alımlarını durdurması, konut, otomobil, beyaz eşya ve PC talebinin dibe vurmasına neden oldu. Üst orta, orta ve alt orta gelir grupları 2004 ve 2005’te adım adım pazara döndü. Onların dönüşüyle 2004’te beyaz eşya, 2005’te ise PC pazarı rekor seviyede satışlara ulaştı. Beyaz eşya satışları 5 milyon, PC satışları 2 milyon adedi aştı. 2006 ve sonrasında ise konut pazarındaki büyümenin orta ve alt orta sınıftan kaynaklanacağı düşünülüyor. Ekonomik modeller ile birlikte bu kesimin otomobil pazarındaki payının da artması bekleniyor.
Michigan Üniversitesi İş İdaresi Okulu profesörlerinden C.K Prahalad, “The Fortune At The Bottom Of The Pyramid” (Piramidin Altındaki Servet) adlı kitabında dünyanın en büyük ve karlı şirketlerinin bile düşük gelir gruplarına satış yaparak para kazanabileceğini örneklerle anlatıyor. Bu dev şirketlerin bir taraftan para kazanırken diğer taraftan bu yoksul insanların yaşam kalitelerini “kaliteli ve ucuz” ürünlerle yükseltebilecekleri tezini öne sürüyor. Uluslararası şirketlerin dünyada yıllık geliri 2 bin doların altında olan 2,5 milyar insanı göz ardı ettiğini söylüyor ve ihmal edilen bu yoksul kitlenin gücüne dikkat çekiyor.
Kitabında ihmal edilen bu kitlenin önemini anlatmak için yer verdiği öykülerden biri Hindistan Lever’in bir deneyimine ait; “Lever, Hindistan’da tanesi 1 peni olan şekerlemeleri piyasaya sundu ve bu ürün 6 ay içinde şirketin en hızlı büyüyen kategorisi oldu. Sadece karlı bir ürün değil gelecek vaat eden bir ürüne dönüştü. Düşük gelirli insanların kaliteli ve ucuz ürünlere talebi çok yüksek.”
Bangladeşli yoksul köylülere hizmet götüren Gramen Telekom isimli şirketin elde ettiği başarı da çok çarpıcı: “Kişi başına 200 doların altında yıllık gelire sahip olan bu köylüler telekom hizmetlerini kullanmaya çok istekli. Gramen Telekom, küçük köylerde işlettiği telefon kulübelerinden ayda 90, büyük köylerde ise 1.000 dolara varan karlar elde ediyor.”
Orta sınıfın muhteşem dönüşü
Bu örneklerden de görüldüğü gibi düşük gelirli kitleyi göz ardı etmek, ihmal etmenin maliyeti büyük. Türkiye’de de 2001 krizi sonrasında sadece düşük gelirli sınıf değil, orta sınıf da pek çok üründe alımı durdurdu. Nüfusun yüzde 50-60’ını oluşturan üst orta, orta ve alt orta sınıfın pazardan çekilmesi konut, otomobil, beyaz eşya ve PC piyasasının adeta dibe vurmasına neden oldu. 2003’te üst orta, 2004’te ise orta ve alt orta sınıf beyaz eşya pazarına geri döndü. Bu dönüş ile birlikte 2001’de 2 milyon 414 bin adede düşen beyaz eşya satışları 2004’te 5 milyon adedi geçti.
PC’de ise 2004’te üst orta sınıf, 2005’te ise orta sınıf alıma geçti. 2000 yılında 750 bin olan ve 2001’de 400 bine gerileyen satışlar üst orta sınıfın dönüşüyle 2004’te 1 milyon 200 bine çıktı. 2005’te orta sınıfın pazara girmesiyle ise PC satışlarının 2 milyon adede ulaştığı tahmin ediliyor.
Konutta ise uzmanlar 2005 yılındaki talebin hala üst ve üst orta gelir grubuyla sınırlı olduğunu söylüyor. Orta sınıfın ve alt – orta gelir grubunun talebinin 2006 ve 2007’de çözülmeye başlayacağını tahmin ediyorlar. Sadece konutta değil otomobil, beyaz eşya ve PC’de de orta sınıfın alımlarını devam ettirmesi sayesinde 2005 satış rakamlarının üzerine çıkılabileceği tahmin ediliyor.
Beyaz eşya her kesime sesleniyor
Türkiye’de iç pazarda buzdolabı, otomatik çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve fırın satışlarının toplamı 2000 yılında 3 milyon 922 bin adetti. 2001 krizinde bu rakam 2 milyon 414 bine geriledi. 2002’de tekrar yükselen satışlar önce 2,5 milyon adede ulaştı. 2003’te 3 milyon, 2004’te 5 milyon adet sınırını aştı. 2005’te beyaz eşya satışları 5 milyon 189 bin adede ulaştı.
Türkiye’de 17 milyon civarında hane olduğu düşünüldüğünde bu oldukça iyi bir rakam ve bütün kesimlerin pazarda alım yaptığının gösteriyor. Buzdolabı ve fırın gibi temel ürünlerin sahiplik oranları tüm gelir gruplarında çok yüksek. Bulaşık makinesi ve otomatik çamaşır makinesi sahiplikleri ise alt gelir gruplarında halen oldukça düşük. Buzdolabı, çamaşır makinesi ve fırında talebin yüzde 25’inin üst, yüzde 75’inin ise üst orta, orta ve alt orta gelir gruplarından kaynaklandığı söylenebilir. Bulaşık makinesinde ise talebin yüzde 30’unun üst, yüzde 60-70’inin üst orta ve orta gelir gruplarından geldiği düşünülüyor.
Sektörde farklı segmentlere yönelik özel üretim yapılıyor. Örneğin, İtalyan Merloni Grubu’nun Ariston ve Philco dışındaki üçüncü markası Indesit, orta sınıfa sesleniyor. Vestel’de Regal adlı kompakt özellikler içeren bir ürün yelpazesi olan markasını daha ekonomik fiyatlarla tüketiciye ulaştırıyor.
BSH, Türkiye’de Gaggenau, Bosch, Siemens ve yerel markası Profilo ile hizmet veriyor. Şirket bu markalarını ve kurumsal stratejilerini tüm segmentleri kapsayacak şekilde hazırlıyor. BSH Merkez Pazarlama Direktörü Christo Jaeger, “Bu yıl özellikle genç ve yeni ev döşemeye başlayan çiftlere yönelik önerilerimizi çeşitlendirdik. Bu genç insanlar birden fazla ev aletine ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle fonksiyonlar ve fiyatlama bazında alternatif paketler oluşturduk” diyor.
Beyaz’ın alt gelir stratejisi
Aslında orta ve alt gelir grubu beyaz eşya sektörünün uzunca bir zamandır müşterisi. Bu nedenle sektör bu kesimi iyi tanıyor. Jaeger, 2001 krizi sonrasında bu gelir gruplarının öneminin daha iyi anlaşıldığını ve onlara ürün ve strateji geliştirme konusuna daha çok ağırlık verildiğini söylüyor. Türkiye’de her şirket üst, orta ve alt gelir gruplarını kendi kriterlerine göre farklı tanımlıyor. Jaeger, “İstatistiklere göre hanelerin üçte biri yoksulluk sınırının altında ya da diğer bir deyişle 500 YTL civarında aylık gelire sahip. Bazı çalışmalarda 2.000 YTL’nin altındaki hane geliri alt sınıf olarak değerlendiriliyor. Bizim sistemimiz bunun ortasında bir yerde” diyor.
Jaeger, geçtiğimiz yıllarda BSH’da alt gelir gruplarına yönelik ürün gamlarında artış olduğunu ve satışlarının yaklaşık yüzde 15’ini alt gelir gruplarına yaptıklarını söylüyor. “Pazarda alt-orta gelir grubunda ürünlerimizi ilk defa satın alanlar çoğaldı” değerlendirmesini yapan Jaeger, “Bu durumdan çok memnunuz. Çünkü bu kaliteli ürünlerin ve üstün fonksiyonlara sahip beyaz eşyaların alt gelir gruplarındaki Türk tüketicileri için bile önemli olduğunu gösteriyor” diyor.
PC’ye orta sınıf dopingi
Türkiye’de kayıt dışı veya markasız satışlarda hesaba katıldığında 2005 yılında satılan PC sayısının 2 milyon adede yaklaştığı tahmin ediliyor. Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, “Bilgisayar alan kişilerin ağırlıklı olarak 1.000 dolar ve üzerinde aylık gelir seviyesine sahip kişiler olduğunu görüyoruz. Ancak son dönemde yaygınlaşan 12 ay ve 24 ay gibi taksit seçenekleri aylık geliri 1.000 doların altında olan kişilerinde bilgisayar alabilmesine olanak tanıyor” değerlendirmesini yapıyor.
Bu talebin 400 bini orta, 600 bini üst orta, 1 milyonu ise üst gelir grubunda kaynaklandığı söylenebilir. 2006 yılında da benzer bir tablonun oluşacağı tahmin ediliyor.
Türkiye’de kişisel internet penetrasyonu yüzde 11 civarında. Evlerin de yaklaşık yüzde 20’sinde bilgisayar bulunuyor. Üst gelir grubunda PC sahipliği yüzde 40, üst orta gelir grubunda yüzde 18, orta gelir grubunda ise yüzde 8 düzeyinde.
Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, önümüzdeki 2 yıl içinde özellikle kişisel bilgisayarların fiyatlarında yüzde 25 - 50 arasında bir düşüş olacağını umduklarını belirtiyor.
2006’da ve önümüzdeki yıllarda PC pazarında satışların aynı performansını sürdürmesi ve fiyatlardaki düşüşün sürmesiyle birlikte orta sınıfın satışlardaki payı daha da yükselebilir.
Konut talebinin analizi
1990’da Türkiye’de kentlerdeki konut ihtiyacı yılda 340 bin civarındayken, 2005’e gelindiğinde bu rakam 680 bine yaklaştı. Ancak, inşaat izni alan konut sayısı 1995 sonrasında hep ihtiyacın altında gerçekleşti. Yasal konut üretimi ihtiyaca yanıt veremediği için kaçak yapılaşma sorunu bu süreçte büyümeye devam etti. Son 10 yıl içinde düşük gelir gruplarındaki haneler konut ihtiyaçlarını kaçak yapılaşma yoluyla gidermeyi sürdürdü. Türkiye nüfusun neredeyse yüzde 40-50’sini oluşturan, D ve E sosyo-ekonomik statü grubu olarak adlandırılan bu kesimin bir kısmı kaçak yapılarda kiracı, bir kısmı ise ev sahibi oldu.
1995 sonrasında konut ihtiyacının önemli bir bölümü de ertelendi ve birikti.
TÜİK ve DPT’nin analizine göre 2004’te kentlerdeki konut ihtiyacı 633 bin adetti ancak inşaat izni alan konut sayısı 330 bin rakamında kaldı. 2004’te 165 bin adet konut için yapı kullanma izni alındı ve buralarda yaşam başladı. 2005’te ise inşaat izni alan konut sayısı bir önceki yıla göre yüzde 50 civarında artarak 511 bin adede yükseldi.
2005 lüks konutun yılı oldu
2005’te Türkiye’de kentsel alanlardaki konut ihtiyacı 679 bin 600 adet civarındaydı. Ancak aynı yıl içinde inşaat izni alan konut sayısı ihtiyacın altında kaldı ve 511 bin olarak gerçekleşti. Yapı kullanma izni alan yani içinde yeni yaşanılmaya başlanan konut sayısı ise geçen yıl 240 bin oldu. Konut sektöründe son birkaç yıldır yaşanan canlanma ise daha çok A ve B olarak tanımlanan üst sosyo-ekonomik gruptaki, yüksek gelirli kesimden gelen talepten kaynaklandı. Bu konutların alıcıları daha çok nüfusun en varlıklı yüzde ilk yüzde 10’luk dilimindeydi. C1 olarak adlandırılan (ağırlıklı olarak en varlıklı ikinci yüzde 10’luk gelir diliminde yer alan) ve ayda 2 bin 500 YTL civarında geliri olan ailelere yönelik projelerde geçtiğimiz yılın sonlarına doğru canlanmaya başladı.
Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren de geçtiğimiz yıl yaşanan konut satışlarının üst ve üst orta gelir grubuyla sınırlı olduğunu söylüyor. Eren, “Yüksek gelir grubundaki aileler yatırım amaçlı olarak ikinci ve üçüncü konutlarını alıyorlar” diyor. Henüz orta ve altındaki gelir gruplarının konut piyasasında olmadığını belirtiyor.
Orta sınıfta canlanma başlayabilir
TC. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın yaptığı hesaba göre, Türkiye’nin acil konut ihtiyacı 2,5 milyon adet. Türkiye nüfusunun yüzde 40’ının alt, yüzde 20 kadarının alt orta gelir grubunda olduğu ve üst gelir gruplarında konut sahipliğinin yüksek olduğu göz önüne alındığında, acil konut ihtiyacının minimum 1,5 milyon adedinin alt ve alt orta gelir grubundan kaynaklandığı rahatça söylenebilir. Orta grubun acil ihtiyacı ise en az 800 -900 bin adet civarında.
2004 ve 2005’te yapılan projelerde 1 oda 1 salondan konutların fiyatlarının bile 150 -200 bin dolar olduğu görülüyordu. 2006’da ise lüks konut projelerinden ziyade üst orta ve orta gelir grubuna yönelik konutların yılı olacak. Emlakchi İcra Kurulu Üyesi Bilge Özdemir, “2005’te yüksek gelir grubuna yönelik proje enflasyonu yaşandı. 2006 orta hatta dar gelirliler için projelerin üretileceği bir yıl olacak” diyerek bu görüşü destekliyor.
Mortgage yasasının gecikmesi ise orta ve alt gelir grubunun konut taleplerinin realize olmasını, talebin çözülmesini yavaşlatıyor.
Hangi şirketler orta direği hedefliyor?
Geçtiğimiz yıl konut kredilerindeki canlanmadan orta sınıf da nasibini aldı. İş Bankası yetkililerinin verdiği bilgiye göre 2005’te konut kredisi kullananların yüzde 25’i orta gelir grubundandı. İş Bankası yetkilileri, bu yıl içinse “2006 yılında da orta gelir grubunun toplam konut kredileri içindeki payının yüzde 25’ler civarında olacağını tahmin ediyoruz. Bu durumda 2006’da yaklaşık 3 milyar YTL’nin orta gelir grubunca konut alımında kullanılacağını öngörüyoruz” değerlendirmesini yapıyor.
Ancak, özel şirketler orta ve üst orta gelir grubuna, TOKİ, KİPTAŞ ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kuruluşlar ise orta ve alt gelir gruplarına yönelik projelerine başladılar bile.
Garanti Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Genel Müdürü Kürşat Tuncel, “Orta ve düşük gelir gruplarına yönelik konut projeleri gerçekleştirmek istiyoruz” diyor. Öncelikli olarak aylık geliri 2500 YTL civarında olan ve orta gelir grubunda yer alan ailelere yönelik, fiyatları 100 bin dolar seviyesinde olan konut üretimine yöneleceklerini söylüyor. Bu ailelerin aylık 1.000 YTL civarı ödemelerle ev sahibi olabileceklerini belirtiyor.
Tunçel’e göre orta vadede faizlerin yüzde 5-6 seviyelerine gerilemesiyle birlikte ise alt gelir grubuna yönelik 50-60 bin dolar maliyetli konutlar üretilmeye başlanacak.
Orta ve alt gelir grubunu hedefleyen şirketlerden bir diğeri ise Ağaoğlu…Şirketin genel müdürü Hasan Rahvalı, “bundan sonra orta gelir grubuna yönelik üretim yapmak daha doğru” değerlendirmesini yapıyor.
Han Yapı, EkSA Grup, Ekşioğlu İnşaat, Kar İnşaat, Dumankaya gibi şirketler de orta gelir grubuna yönelik projelere başlamış durumdalar.
2006 hesaplı konut yılı
Bu şirketler orta direğe hitap eden projelerin fiyatlarını da onlara göre ayarlıyorlar. Örneğin Han Yapı’nın Beylikdüzü’ndeki 1.500-1.600 konutluk projesinde 3+1 dairelerin metrekare fiyatı 1.000 YTL olacak. EkSa’nın Kurtköy’deki Ek-Ka evlerinde ise metrekare fiyatları 730-770 YTL düzeyinde.
Regnum, Opet’in eski sahipleri olan Öztürk ailesinin ikinci kuşak temsilcileri tarafından kurulmuş bir gayrimenkul şirketi. Regnum Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Öztürk, “Bostancı’da üst, Bahçeşehir’de ise orta gelir grubuna yönelik bir projeyi hayata geçireceğiz” diyor ve ekliyor: “Artık orta gelir grubuna yönelik talebinde karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. Onlara yönelik fiyatlar metrekare başına 1.200 doları geçmemeli.”
Anlaşılan o ki, 2006 ve 2007 orta gelir grubuna yönelik hesaplı, ucuz konut projelerinin yılı olacak. Sadece orta değil alt gelir grubuna yönelik projelerde de hareketlenme başlayacak. TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, “Yoksul ve dar gelirli vatandaşlar için ürettiğimiz konutları ayda 100 – 200 YTL’lik taksitlerle satıyoruz” diyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin konut şirketi KİPTAŞ’ın orta gelir grubuna yönelik projelerine gösterilen büyük ilgi bu alandaki büyük potansiyelin göstergesi. Şirket, 2006 yılında 60 bin konut üretmeyi hedefliyor ve İstanbul’da Esenler, Tuzla, Mimarsinan gibi bölgelerde inşaata başladı bile.
Otomobil’de global trend
Otomobil üreticileri sadece Türkiye’de değil tüm gelişmekte olan ülkelerde orta sınıfı yakalama çabası içinde. Trendwatching.com sitesinin kurucusu ve ünlü trend avcısı Reinier Evers, “Çin ve Hindistan gibi iki pazarın yükselmesi ve parlaması, kitle sınıfı otomobili trendinin yeniden gündeme gelmesini sağlayacak yeni girişimleri de açığa çıkarıyor” diyor.
Evers, Fiat’ın bu konudaki stratejisini ise şu sözleriyle değerlendiriyor: “İtalyanlar 1990’larda gelişmekte olan dünya için Fiat Palio’yu çıkardı. Şirketin bu ‘dünya otomobili’, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Çin ve Türkiye gibi pazarları hedefledi. Bugün Fiat Palio, 9 ayrı tesiste üretiliyor ve 40 ülkede satılıyor.”
Hintli Tata Motors, geniş kitleleri için motorize bir yaşama kavuşturabilmek için 2 bin dolar maliyeti olan otomobiller üretmeyi hedefliyor. Hindistan’ın en ucuz aracı olan Maruti ise halihazırda 4 bin 860 dolara satılıyor. Çin’de ise Chery ve Geely adlı iki otomobil üreticisi, büyük rakipleri karşısında fiyatları düşük tutarak yüzde 10 civarında pazar payı kazandı. Bu iki üretici 4 bin 800 dolarlık araçlar üreterek bu başarıyı yakaladı.
Orta sınıf alıma başladı
Fransız otomobil üreticisi Renault, Romanya’daki Dacia tesislerinde “Logan” veya “X90” adıyla bilinen modelin hazırlıklarını sürdürüyor. Şirket, “Logan” adlı bu modeli gelişmekte olan piyasalarda 5 bin Euro civarında bir fiyatla satışa sundu. Logan’ın gördüğü büyük ilgi diğer otomotiv üreticilerini de harekete geçirdi.
Fiat, Albea modelinin üretim maliyetlerini düşürerek 10 bin Euro’nun altında bir fiyatla bir ucuz versiyonunu satmayı hedeflediğini açıkladı. Fiat CEO’su Sergio Marchionne, “Düşük maliyetli otomobil platformu olarak adlandırdığımız programla Albea’yı Türkiye dışında birçok ülkede üretmeyi planlıyoruz” açıklamasını yaptı. Tofaş’ın CEO’su Alfredo Altavilla ise “Türkiye’de şu an 12 bin Euro’dan satılan Albea, üretim maliyetleri aşağıya çekildiğinde 10 bin Euro’nun altında bir fiyatla satılabilir” değerlendirmesini yapıyor.
Türkiye’de gelir bakımından nüfusun en varlıklı yüzde 20’si üst ve üst orta denilen kesimden oluşuyor. Veri Araştırma’nın yaptığı çalışmaya göre Türkiye genelinde kentlerde bu kesimde otomobil sahipliği 2005’te yüzde 53,3 düzeyindeydi.
Kentli orta sınıf olarak adlandırılabileceğimiz, en varlıklı yüzde 20’nin bir altında yer alan yüzde 20’lik dilimde ise otomobil sahipliği yüzde 32,2’ye geriliyor. Alt orta gelir grubunda ise yüzde 21,1’e düşüyor. Sahiplik oranlarının düşük olması Türkiye’de orta ve alt orta sınıftaki büyük potansiyeli ortaya koyuyor.
Orta kesimin talep hesabı
Türkiye’de 1995’te 280 bin adet düzeyinde olan otomobil ve hafif ticari araç satışları sonraki yıllarda sürekli tırmandı ve 2000 yılında 659 bine ulaştı. 2001 krizinde satışlar 195 bine, 2002’de ise 175 bin adede geriledi. Sonrasında ise toparlanma başladı, önce üst ve üst orta sınıf alıma geçti ve 2003’te satışlar 400 bin adedi aştı. 2004 ve 2005’te ise orta sınıf otomobil pazarına tekrar döndü. Satışlar 2004’te 753 bin, 2005’te 763 bin adedi aştı. Hafif ticari araç satışları dışarıda tutulduğunda 2005’te Türkiye’de 439 bin adet otomobil satıldığı ortaya çıkıyor. 2006’da ise 450-460 bin adet otomobil satılacağı tahmin ediliyor.
2006’da talebin yüzde 50’sinin üst, yüzde 40’ının üst orta, yüzde 10’unun ise orta sınıftan kaynaklanacağı söylenebilir. Türkiye’de 2005’te M-0 olarak adlandırılan pazara giriş modellerinin yer aldığı segment, toplam pazardan yüzde 27,6 oranında pay aldı. M-1 denilen orta segment modellerin pazar payı ise yüzde 36,1 oldu. “Türkiye’nin yıllık olarak 600 bin adet civarında otomobil ve hafif ticari araç pazarı potansiyeli olduğunu düşünüyoruz” diyen Renault Mais yetkilileri, pazarın potansiyelini şu sözlerle ortaya koyuyor: “ Türkiye’de 1.000 kişi başına 70-80 otomobil düşüyor. AB ortalaması ise 1.000 kişi başına 250 otomobil. Bu da sektörün potansiyelini açıklıyor.”
Ekonomik istikrarın sürmesi ve kişi başına düşen milli gelirin artması halinde ise orta gelir grubunun otomobil talebi daha da yükselecek. Bu senaryonun gerçekleşmesi ve kişi başına milli gelirin 7- 8 bin dolarlara yaklaşması halinde Türkiye’de yılda 1 milyon otomobil satılması hayal olmaktan çıkacak.
“FİRMALAR DÜŞÜK GELİRLİNİN PARASINI KENDİNE İSTİYOR”
Prof. Dr. Ömer Baybars Tek / Dokuz Eylül Üniversitesi
AMAÇ CÜZDANDAN PAY ALMAK Firmaların alt-orta gruba yönelmelerinin nedeni tüketicilerin cüzdan payından daha fazla pay alabilmek ve global rekabetin, özelikle Çin rekabetinin keskinleşmesi. Bu durum her sektörde yaşanıyor ve yaşanacak. Bu rekabetin artması, teknolojik olanakların gelişmesi ve tüketici uyanmasından kaynaklanan bir durum. Bugün tüketicilerin parasını harcayabilecekleri çok değişik seçenekler var. Bu nedenle firmalar düşük gelirli segmentlerin paralarını oraya buraya çarçur etmeleri yerine kendi ürünlerine çekmek istiyor.
İNTERNET SÜRECİ HIZLANDIRDI Zamanımızda “değer pazarlaması” dediğimiz önce “ucuz fiyat” olarak başlayan ama sonradan “iyi bir kaliteyi çok ucuz olmasa da çok uygun fiyatla satmaya” dönüşen devir başladı. Bunda rekabetin artmasının yanı sıra tüketicilerin internet yoluyla fiyat ve kalite karşılaştırmaları yapabilme olanaklarına kavuşmaları ve bilinçlenmelerinin etkisi yüksek. Bu yaklaşımın nedeni tüketicileri ekonomik ürünlerle başlatıp, markaya ve ürüne alıştırarak, sonra bir üst markaya atlatmak. Bu gecikmeli upselling diyebileceğim bir taktik.
ELEKTRONİK TİCARETTE YAYGINLAŞACAK Kuşkusuz dünyada da bu konuda bir çok örnekle karşılaşabiliriz. Özellikle perakende ticarette özel marka ve alt markalar yaratılması trendleri hakimdi. Şimdi de elektronik pazarlama ve elektronik ticarette doğrudan pazarlamada bu durum yaygınlaşmaktadır. Türkiye’de ise özelikle perakendecilik sektöründe, bilgisayarda ve otomobilde başarılı örnekler görüyoruz.
ORTA DİREK BU YIL 20 MİLYAR YTL HARCAYACAK
İş Bankası
KONUTTA ALT GRUP İSTİSNA SAYILIYOR 2005 yılında tüketici kredisi kullanan kişilerin yaklaşık olarak yüzde 20-25’i alt – orta gelir grubuna dahil. 2006 yılında da benzer seviyenin geçerli olacağını tahmin ediyoruz. Bu durumda 2006 yılında yaklaşık 3 milyar YTL civarında kredinin orta gelir grubunca konut alımında kullanılacağını tahmin ediyoruz. Alt gelir gruplarının konut kredisi kullanımını istisna olarak değerlendiriyoruz.
OTOMOBİL İÇİN 10 MİLYAR HARCANIR İhtiyaç kredilerinde bu yıl 4-6 milyar YTL civarında kullanım olabilir. Taşıt kredilerinde ise 8-10 milyar YTL civarında bir kullanım beklenebilir. Tabii ki sistemin bakiye artışı bu rakamlarla ilintili olmayacaktır. Bu krediler hızlı geri ödenen krediler olduğundan sistemin bakiye artışı çok sınırlı olacaktır.
HAZIRLANAN PROJELER İLGİ GÖRÜYOR İş Bankası olarak bu gelir grubuna mensup kişilere özel pazarlama çalışmaları çerçevesinde hizmet sunmaya gayret ediyoruz. Belli meslek grupları için uygun ödeme koşulları olan kampanyalar, esnek ödeme tabloları sunuyoruz. Ek Hesap bu gelir grubundaki kişilerin sıklıkla tercih ettiği bir ürün olup zaman zaman bu ürünümüzün pazarlaması ve kullanımını artırmak amacıyla kampanyalar düzenliyoruz. Özellikle bayram öncesinde müşterilerimize kullandırılan bayram kredileri müşterilerimizce çok benimsendi.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?