Aslında
uzun suredir tartışılıyor. "Türkiye tüketim toplumu oldu"
eleştirilerini, "Hane halkı tasarrufları azalıyor" yorumları izliyor.
Gerçekten de Türkiye'nin tüketimi, son 10 yıldır ciddi oranda arttı.
Rakamlar da gösteriyor. Bu sürede kredi kartı sayısı yüzde 247, borcu
ise yüzde 1.388 arttı. AVM sayısı 40'tan 308'e çıkarken otomobil
yenileme sıklığı 7 yıldan 4 yıla düştü. Uzmanlar, tüketim toplumu
olmanın bir zararı olmadığını düşünüyor. Yeter ki tasarruflar sürsün ve
bu tüketim fonlanabilsin. Türkiye'de oluşan bu tablo, sektörler için iki
ayakta da fırsat sunuyor. Şirketler, son 10 yıldır hızlı tüketimin
yarattığı pazardan zaten yararlanıyor. Bugün ise bireyler tasarrufa
yönlendirilirken buradan doğan fırsatları değerlendirmeye
çalışıyorlar.ürkiye'de tasarruflar az, harcamalar fazla. Gittikçe daha
fazla tüketiyoruz. Tüketim arttıkça da dış borç alıyoruz. Cari açığın
kaynağı da buradan geliyor. Onun için Türk milletinin iki işi çok iyi
yapması lazım: Çok çalışıp, çok üretmeli ve çok da tasarruf yapmalılar."
Bu sözler, tam 4 yıl önce dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
tarafından artan tüketim ve ithalat oranlarına dikkat çekmek için
söylenmişti. Bugün ise Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, "Türkiye'ye
2011'de 14,3 milyon adet cep telefonu geldi. 1,7 milyar dolarlık bedel
ödedik. Biz 11 ayda cep telefonu değiştirecek kadar zengin bir ülke
miyiz" diye sorarak aynı noktaya dikkat çekiyor. Aslında sadece
politikacılar değil, iş dünyası düzeyinde de Türkiye'de artan tüketim ve
göz ardı edilen tasarruf alışkanlıkları son dönemde sıklıkla gündeme
taşınıyor. Bir ay önce Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler
Sabancı, daha fazla tasarruf yapılması için çağrıda bulundu. Hatta bu
konunun ulusal öncelik haline gelmesi gerektiğini öneren Sabancı,
"Türkiye'nin cari açık veren bir ülke olması karşısında bu açığın makul
düzeyde tutulması hedeflenmeli. Bir yandan cari açığı azaltıcı
düzenlemeler yaparken öte yandan bunun için daha fazla tasarrufu teşvik
etmeliyiz. Bireyler, şirketler ve hükümet olarak hepimiz daha fazla
tasarruf etmeliyiz" dedi. MÜTHİŞ CANLANMA
Peki, tüketim ve tasarruf konularının bu kadar gündeme gelmesinin
arkasında sadece artan cari açık mı var? Son 10 yılda Türkiye, tüketim
toplumu olma yolunda nasıl bir yol kat etti? 2001-2011 yılları arasında
Türkiye'de kişi başı milli gelir 3 bin 500 dolardan 10 bin 79 dolara
ulaştı. Bu süreçte 238 milyar TL olan hane halkı tüketimi, 921 milyar
TL'ye yükseldi. Toplam 15 milyon olan kredi kartı sayısı 52 milyon
oldu.~
Tüketim mallarındaki ithalat, 2002 yılında 4,9 milyar dolarken yüzde
500'ün üzerinde bir artışla 2011'de 29,7 milyar seviyelerine tırmandı.
Konutlardaki enerji tüketimi yüzde 60 artış gösterirken, sanayideki
enerji tüketim artışı sadece yüzde 4,7 oranında kaldı. Tüketimdeki
müthiş canlanmanın önemli göstergelerinden bir diğeri de artan AVM
yatırımları. 2001'de sadece 40 olan AVM sayısı, 2012'de Türkiye'nin dört
bir yanına yayılarak 308 adede ulaştı. Bugün Alışveriş Merkezi
Yatırımcıları Derneği'nin açıkladığı verilere göre yıllık 1 milyar 300
milyon ziyaretin gerçekleştiği alışveriş merkezleri, toplam 39 milyar
TL'lik ciro yapıyor. Üstelik bu ciro, her geçen yıl hızla artıyor.
Sadece 2009 yılında AVM'lerin toplam cirosunun 19 milyar TL olduğu ve
2,5 yılda 20 milyar TL'lik bir artış yakaladığı göz önünde
bulundurulduğunda hızın derecesi de ortaya çıkıyor.
TÜKETİMLE GELEN BÜYÜME
BEYAZ EŞYADA BEKLENTİ
Her ne kadar tasarruf ön plana çıkarılmaya çalışılsa da Türkiye’nin
önümüzdeki yıllarda büyümesi sürecek. Büyümeye bağlı olarak kişi başı
gelir artışı beklentisi var. Geçmiş yıllarda olduğu gibi artan gelir,
yine sektörler ve şirketler için önemli fırsatlar sunuyor. Beyaz eşya
sektöründe bugün 6 milyon adet olan satışların, önümüzdeki 5 yılda 7,5-8
milyon adede ulaşması hedefleniyor. BSH İcra Kurulu Üyesi Özcan
Aydilek, “Bugün Türkiye’de hala ailelerin yüzde 40’ının fırını ve
bulaşık makinesi yok. Bu ürünlere talep artacak” diyor. OTO TALEBİ ARTIYOR
Otomotive olan talebin, gelecek 5 yılda milli gelirin yüzde 50
artmasıyla yüzde 100 artacağı tahmin ediliyor. Mobilyada üretici
fiyatlarıyla kişi başı mobilya tüketiminin yüzde 50 artarak 84 dolar
olması bekleniyor. Turizmde son 10 yılda 6 kat büyüyen Setur’un genel
müdür yardımcısı Tülin Betir de gelecek birkaç yıl içinde sektörün daha
da ivme kazanacağı görüşünde. Betir, önümüzdeki dönemde ürün
çeşitliliklerini artırarak hedef kitlelerini geliştirip büyüyeceklerini
belirtiyor. Pronto Tour Pazarlama Müdürü Sarp Özkar da yurtiçi ve
yurtdışı turlarda çeşitliliği artırarak, kişiye özel lüks seyahat
konseptinde sınırları zorlayarak büyümelerine ivme katacakların
söylüyor. PERAKENDE HIZ KESMİYOR
Perakendeciler de büyümede hız kesmek niyetinde değil. Geçtiğimiz yıl 10
yeni mağaza açan ve toplam mağaza sayısını 45’e ulaştıran Vatan
Bilgisayar, bu yıl toplam 100 mağaza hedefiyle büyüme planı yapıyor. 39
ilde 77 yurtiçi mağazasıyla yer alan Tekzen’in planı ise her yıl 25 yeni
mağaza açarak büyümesini sürdürmek. 2009’da 20, 2011 ’de 30 yeni mağaza
açan Watsons Türkiye’nin genel müdürü Ahmet Yanıkoğlu, bu yılki hedefin
35 yeni mağaza olduğunu söylüyor.~
SAHİPLİKTEKİ DEĞİŞİM
Tüketimde sahiplik oranları da son 10 yılda önemli bir değişim yaşadı.
Türkiye'de 2002 yılında bin kişiye düşen araç sayısı 96 iken 2010'da bu
sayı 135'e çıktı. Sektör oyuncularının verdiği bilgiye göre araç
yenileme sıklığı da son 5 yıl içinde 7 yıldan 4 yıla geriledi. Bazı
ürünlerde, ürün yenileme sıklığı dünya ortalamasını bile aştı. Örneğin
Deloitte tarafından hazırlanan "Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon
Öngörüleri 2012" çalışması, dünyada cep telefonu yenileme ortalamasının
14 ay, Türkiye'de ise 11 ay olduğunu ortaya koyuyor. Tüketimdeki büyük
hızın yansımaları atık oranında da kendisini net olarak gösteriyor. 2006
yılında hurdaya ayrılan araç sayısı, 31 bin 258 iken 2010'da bu sayı 79
bin. Atık elektronik eşya miktarı da yıllar içinde ciddi bir yükseliş
seyri gösterdi. 2006'dan 2010'a atık elektronik eşya miktarı bin 818
tondan 5 bin tona ulaştı. Türkiye'de turizm sektörü de artan tüketimden
payına düşeni aldı. 2002'de 2,5 milyon olan yurtdışına çıkan turist
sayısı, 2012'de 6,5 milyona çıktı. Lüks tüketim harcamaları da önemli
bir artışa geçti. The Boston Consulting Group'un yaptığı bir çalışmaya
göre 2002 yılında lüks tüketimin GSMH'den aldığı pay, yüzde 0,4 iken
2012'de bu oran yüzde 1,5'e tırmandı.
BORÇLANMA HIZLI ARTTI
Türkiye'de tüketim iştahı artarken beraberinde borçlanma kültürünü de
getirdi. Yapılan alışverişlerde artan taksit oranı, kredi kartı borçları
ve tüketici kredilerine olan büyük talep, bu durumun göstergesi.
2000'de sadece 2 milyon kişi tüketici kredisi kullanırken 2010'da 7,5
milyon kişi tüketici kredisi aldı. ING Bank yetkililerine göre bu
krediler de ağırlıklı olarak tatil, eğitim, borç transferi ya da nakit
ihtiyacı için kullanıldı. 2002'deki toplam 4,3 milyar TL'lik kredi kartı
borcu, 2012 Mayıs ayı itibarıyla 64 milyar TL'ye ulaştı. Sonuç olarak
hane halkı borçluluğunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı son 8 yılda
yüzde 700'lük bir artışla yüzde 2'den yüzde 16'ya ulaştı. Peki nasıl
oldu? Son 10 yılda Türkiye'de ne değişti? Uzmanlara göre bu durumun en
önemli nedeni, reel faizlerdeki ciddi düşüş ve uluslararası likidite
bolluğu. Likidite bolluğu ile Türkiye'de kredi olanaklarının geliştiğini
belirten Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomi Profesörü Seyfettin Gürsel,
"Bu durum düşen faizlerle birleşince hane halkında ciddi şekilde
borçlanarak tüketim eğilimini doğurdu ve tüketim patlamasına neden oldu"
diyor. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ramazan
Aktaş da aynı noktaya değiniyor. "Tüketimin bu derece artmasında
uygulanan makro politikaların da etkisi var. Reel faizler düşük olunca
insanlar tasarruf yerine tüketime yönelir. Son yıllarda Türkiye'de olan
da buydu" diye konuşuyor.~ PROF. DR. ALPAY FILIZTEKIN / SABANCI ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
"YARIN YERİNE BUGÜN TÜKETİYORUZ'
TOPLUMUN TERCİHİ
Türk toplumu yarın tüketmek yerine bugün tüketmeyi tercih ediyor. Burada
bir israf var mı, bence yok. Bu bir tercih meselesi. Ama bunun birtakım
sonuçları var. Bu da yarın tüketecek daha az malımız olacağı anlamına
gelir. Asıl soru ise bunun bedelini kimin ödeyeceği... YAPISAL DÖNÜŞÜM
Türkiye'de toplam tüketim son 10 yıldır artıyor. 2001 yılında Türkiye
bir kriz yasadı ve kriz sonrasında ciddi yapısal bir dönüşüm geçirdik.
Enflasyon düştü. Ekonomi belli bir düzeye geldi. Şu anda yeni bir şeyler
yapmak, yeni politikaları desteklemek gerekiyor. Öncelikle tasarruf
teşvik edilmeli. KORKUTAN 2 KONU
Öte yandan beni asıl korkutan iki konu var: Bunlardan birincisi, Türkiye
nüfusunun yaşlanıyor oluşu. İkincisi de sosyal değişim. Büyük aile
yapısı çekirdek aileye dönüşüyor. Önümüzdeki yıllarda emekli maaşlarını
garanti edecek bir yapıya ihtiyaç var. Bunlar tüketimden daha az görünen
ama daha tehlikeli gelişmeler. Çünkü tüketim, insanların tercihi, bugün
lüks yaşayıp ileride sıkıntı yaşamayı tercih edebilirler. Ama bu
insanlar, yarın yaşlanıp genç nüfusa sorun olacaksa tasarrufu
desteklemek lazım.
TASARRUF AZALMA EĞİLİMİNDE
Türkiye'de tüketim artarken tasarruf yapma oranı giderek düştü. GSYH'ye
oran açısından tasarrufların seyrini gösteren IMF Dünya Ekonomik Görünüm
Raporu'na göre Türkiye'de tasarruf oranı, 1989-1996 arasında yüzde 22
iken 2011 yılında yüzde 12,9'a geriledi. İşte bu tablo nedeniyle
önümüzdeki dönemde devlet eliyle özellikle ithalata ve borçlanmaya
dayalı tüketimde frene basılma yönünde hamleler konuşuluyor. Yeni
dönemde tasarruf ön plana çıkarılırken şirketlerin de rotasını buraya
çekmeleri bekleniyor. Sektörlere baktığımızda da birçok şirket tasarruf
ekseninde pazarlama çalışmaları yapıyor. Tasarruf odaklı fırsat arayışı
içinde çalışmalarını yürütüyor. Örneğin ING Bank, düşük tasarruf oranına
dikkat çekmek için "Türkiye'nin Tasarruf Eğilimleri Araştırmasını
gerçekleştirdi. Kendisini de Türkiye'nin lider tasarruf bankası olarak
konumlandırdı.~
Bu kapsamda "Turuncu Hesap" adını taşıyan bir ürün de oluşturan banka,
Türkiye'de bireyleri tasarrufa teşvik ederken kazanmayı hedefliyor. ING
Bank Genel Müdürü Pınar Abay, "Biz ING Bank olarak Turuncu Hesap
ürünümüz ile 100 TL'lik tasarrufa bile rekabetçi bir faiz vererek
sektörde bir ilke imza attık ve ilk kez tasarruf yapacak kişileri
bankamız ile tasarrufa alıştırmaya başladık. 2012 ilk çeyrek itibarıyla
ING Bank olarak tasarruf mevduatımızı yüzde 7 büyüterek sektörde hızlı
bir büyümeye imza attık. Sektörde aynı dönemde tasarruf mevduatı
büyümesi sadece yüzde 1. Önümüzdeki dönemde de Türkiye'de bireyleri
tasarrufa yönlendiren iletişim yapmaya ve ürünler çıkarmaya devam
edeceğiz" diyor.
TÜKETİMİN FONLANABİLİR OLMASI LAZIM'
YENİ YÖNTEMLER
Bir ekonomide ihracat ve ithalat dengesi çok önemli. Eğer bir ulus
kendisini tam bir ithalatçı ya da tüketim toplumu olarak bulursa bu
durumda yapılması gereken, ulusun daha sağlıklı bir şekilde
büyüyebilmesi için yeni ihracat yöntemleri bulmasıdır. Örneğin Dubai
turizme, Singapur da finansal hizmetler sektörüne odaklanıyor.
Böylelikle yeni zenginlikler, yeni kaynaklar yaratmış oluyor. TÜRK İŞ DÜNYASI YAVAŞ
Türk iş dünyası bugüne kadar uluslararası düşünme anlamında yavaş kaldı.
Yerel pazarlar için daha yerel segmentlere odaklanarak daha kolay bir
seçeneği tercih etti. Borusan, Koç ve Sabancı gibi şirketler hala
stratejileri ve inovasyona yaklaşımlarıyla içe dönük. Bu şirketlerin
daha büyük bir dünyaya uyanmaları ve oyun değiştiren teknikleri
kullanmaları gerekiyor. SAĞLIKLI BİR DENGE
Yaşam ve refah düzeyi yükselirken tüketim toplumu olmakla ilgili bir
sorun yok. Bu iyi, fakat bunun fonlanabilir ve hızlı büyüyen
sürdürülebilir bir GSMH ile eş zamanlı gerçekleşmesi gerekiyor. İşte bu
nedenle Türkiye için global bir oyuncu olarak düşünme ve işteki
varlığını artırma zamanı. Ülke, ancak bu şekilde ithalat odaklı
tüketimden uzaklaşır ve tüketimde sağlıklı bir denge elde edebilir.
ŞİRKETLERİN YENİ ROTASI
Sadece bankacılık değil birçok sektör, tasarrufu ön plana çıkaran
çalışmalar yürütüyor. Tasarrufa teşvik eden bireysel emeklilik
sisteminin de önümüzdeki dönemde büyüme beklentisi yüksek. 2011'de
toplam 2 milyon 650 bin kişi ile 14,3 milyar TL'lik fon büyüklüğüne
ulaşan sektör, tasarrufun ön plana çıkmasından en büyük payı almak
niyetinde. Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu, BES'in
büyümesi ve daha hızlı gelişmesi için tüm şirketlerin ortak bir heyecan
içinde çalıştığını, sigorta ve tasarruf bilincinin gelişmesi için ortak
iletişime önem verdiklerini anlatıyor. Uğurlu, "BES için 2020 yılında
115 milyar TL'lik bir fon büyüklüğü ve 5,5-6 milyon katılımcı sayısı
öngörüyoruz" diyor. Teknoloji şirketleri ise tasarrufa yönelik trendden
her konuda tasarruf sağlayan ürünlerin satışlarındaki payını artırarak
faydalanmayı planlıyor.~
Beyaz eşya sektörünün dev oyuncularından BSH, tüm markalarında enerji
verimli ürünler yaratmak için çalışıyor. Yeni teknolojileri daha az su
ve enerji harcayarak müşteri beklentilerini karşılayan ürünlere
dönüştürdüklerini belirten BSH CEO'su Norbert Klein, "Her yıl daha fazla
yenilikçi ürünü tüketiciyle buluşturuyoruz. Türkiye'de satılan enerji
verimli beyaz eşyaların yüzde 50'si A+ ve üzeri ürünlerden oluşuyor.
BSH'nın sattığı beyaz ev eşyalarında ise bu oran yüzde 70. Bu oranı
gelecekte daha da artıracağız" diyor.
KİM NE BEKLİYOR?
Küçük elektrikli ev aletleri sektöründe Arzum da satışları içinde enerji
tüketim seviyesi düşük ürünlerin sayısını artırmak üzere çalışmalar
yapıyor. Arzum Pazarlama Direktörü Serhan Algım, "Orta vadede bu
ürünlerin toplam satışımızın en az yüzde 25'ini oluşturacağını tahmin
ediyoruz" diye konuşuyor. Homend de stratejik olarak düşük enerji
tasarruflu ürünlere odaklanıyor. Homend Genel Müdürü Hakan Koçer,
özellikle bilinç düzeyinin yükselmesiyle bu tür ürünlere talebin
artacağını ifade ediyor ve şöyle devam ediyor: "2012 yılında toplam
satışlarımızın sadece yüzde 4'ü düşük enerji harcayan ürünlerden
oluşuyor ama hem ürün sayısının artması hem bilinçlenmedeki artış
sayesinde, beşinci yılın sonunda bu oranın toplam satışımızın yüzde
40'ına ulaşacağını tahmin ediyoruz." Otomotiv sektörünün odağında da
daha az yakıt harcayan otomobiller var. Mercedes Benz Otomobil Pazarlama
ve Satış Müdürü Şükrü Bekdikhan, önümüzdeki dönemde yeterli altyapının
oluşması halinde Smart elektrikli araçlarla yeni bir hedef kitleye
ulaşmayı istediklerini belirtiyor. Toyota da 2020'li yıllara doğru her
Toyota modelinin daha çevreci ve enerjide tasarruf sağlayan hibrit
versiyonunu geliştirmeyi hedefliyor.
"YATIRIMA DAYALI BÜYÜME GEREKİYOR"
TASARRUF ORANI
Türkiye’de toplam tasarrufun milli gelire oranı yüzde 12. Yani her 100
kişiden 12 kişinin tasarrufu var. Bu düşük bir oran. İnsanlar tasarruf
yapmıyor, harcıyor. Türkiye’de tüketim gü��lü bir büyüme motoru ama bunun
düşük tasarrufla sürdürülebilir olması kuşkular ortaya çıkarıyor. GELİR YETERSİZLİĞİ
Düşük tasarrufun altında büyük oranda gelir yetersizliği var. Ama
bazıları da tasarrufunu nasıl değerlendireceğini bilmiyor. Tasarruf
yapma konusunda yeterli bilinç yok. Tasarruf ayağında devreye girmesi
gereken bankacılık kesimi. Onların sunacağı enstrümanların çok kolay
anlaşılabilir ve güvence doğuruyor olması lazım.~ CİDDİ TEŞVİKLER
Ayrıca Türkiye’de iç tüketimden ziyade ihracata ve yatırıma dayalı
büyüme modeli gerekiyor. Örneğin bireysel emeklilik yasasında olduğu
gibi tasarrufları artırma yönünde ciddi teşvikler geliyor. Sadece
bireylerin değil özel sektörün de tasarruflarını artırması şart.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?