Yatırımcının Yol Haritası

Yatırım Finansman’dan Didem Helvacıoğlu, Turkish Yatırım’dan Enis Musluoğlu, Dış Portföy’den İbrahim Çetiner ve Enver Gürsoy, Ata Yatırım’dan Cem Martı, Ak Portföy’den Tuğrul Gemici, Anadolubank’ta...

1.01.2005 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

hedYatırım Finansman’dan Didem Helvacıoğlu, Turkish Yatırım’dan Enis Musluoğlu, Dış Portföy’den İbrahim Çetiner ve Enver Gürsoy, Ata Yatırım’dan Cem Martı, Ak Portföy’den Tuğrul Gemici, Anadolubank’tan Hasan Ecesoy, Kalkınma Yatırım’dan Ersin Albayrak, Tacirler Menkul Değerler’den Murat Kayacan, İş Bankası’ndan Erdal Aral ve TEB Portföy’den Bilgehan Yazıcı … Hepsi de Türkiye’nin önde gelen portföy yöneticileri… Faizden borsaya, dövizden uluslararası piyasalara, 2005 yılında paranın izleyeceği yol konusunda yatırımcıların akıllarındaki sorulara yanıt verdiler.

Nihayet 2004 yılına damgasını vuran 17 Aralık tarihini başarıyla atlattık. Türkiye, müzakerelere başlamak için Avrupa Birliği’nden tarih almayı başardı. Üstelik bunu yaparken, piyasalarda çok tartışılan “taviz” de verilmedi. Bu olumlu gelişmeye ilk tepki piyasalardan geldi. Kıbrıs’ı tanıma şartı nedeniyle masadan kalkma aşamasına gelinmesiyle morali bozulan piyasalar, öğleden sonra gelen ‘şartsız tarih’ haberiyle nefes aldı.

Borsa 24 binlerin üzerine çıkarken, Temmuz 2006 vadeli tahvillerin faizi yüzde 22,8’lere kadar düştü. Dolar ise uzun bir aradan sonra 1 milyon 400 bin liranın altına indi.

2005 yılında da piyasalar için en önemli gösterge yine AB olacak. AB’ye uyum sürecinde alınacak kararlar ve bunların ne derecede hayata geçirildiği yakından izlenecek. IMF ilişkileri ve yurtdışı piyasaların seyri de AB beklentisinin yanı sıra piyasaları etkileyecek diğer faktörler olacak. 

Normal koşullar altında 2005 yılı genelinde Türkiye’de makro ekonomik dengelerin, önemli bir sorun yaşanmaksızın, hedefler doğrultusunda seyretmesi bekleniyor. Bu da gerek ekonominin gerekse mali piyasaların giderek güçlenmesi ve sert dalgalanmalara  karşı giderek daha güçlü hale gelmesi anlamına geliyor. 

Ancak, yatırımcıların kafasındaki soru işaretleri hali hazırda giderilmiş değil. Bunun en büyük nedeni de geçmiş dönemde yaşanan krizlerde aldıkları yaralar. Şu sıralarda hemen herkes 2005 yılında hangi enstrümana yatırım yapacağını, nasıl bir strateji izlemesi gerektiğini düşünüyor. Biz de bu konuyu 2004 yılında piyasaların trendini en iyi takip eden, bu sayede de en başarılı fonları yönetmeyi başaran 10 fon yöneticisine sorduk.

Yatırım Finansman’dan Didem Helvacıoğlu, Turkish Yatırım’dan Enis Musluoğlu, Dış Portföy’den İbrahim Çetiner ve Enver Gürsoy, Ata Yatırım’dan Cem Martı, Ak Portföy’den Tuğrul Gemici, Anadolubank’tan Hasan Ecesoy, Kalkınma Yatırım’dan Ersin Albayrak, Tacirler Menkul Değerler’den Murat Kayacan, İş Bankası’ndan Erdal Aral ve TEB Portföy’den Bilgehan Yazıcı  piyasalara ilişkin tahminlerini, sektörel beklentilerini ve 2005 yılında öne çıkacak şirketleri Capital’e anlattı.

Borsa yükselecek, faiz düşecek

2004 yılının en başarılı fon yöneticileri, 2005 yılına da oldukça iyimser bakıyor. Genel olarak döviz cephesine ilişkin tahmin yapmaktan kaçınan fon yöneticileri, borsada yükseliş, faizlerde ise 2004 yılındaki kadar hızlı olmasa da kademeli bir düşüş bekliyor.

Yatırım Finansman Hazine ve Portföy Yönetimi Müdürü Didem Helvacıoğlu, 2005’in genel olarak piyasalar açısından olumlu bir yıl olacağını söylüyor. AB’ye tam üyelik görüşmelerinin başlamasıyla, özellikle yabancı sermaye girişinin hem hisse senedi hem de tahvil bono piyasalarında belirleyici olacağını ifade ediyor.

Tacirler Menkul Değerler Hazine Pazarlama Yönetmeni Murat Kayacan ise bu yıl piyasaların kendi iç dinamiklerine ve yurt içi gelişmelere döneceğini düşünüyor. Bu kapsamda ekonomik açıdan cari işlemler açığı, borçlanma, dış kaynak temini, 3 yıllık stand-by anlaşmasının uygulanması, Irak konusu ve buna bağlı gelişmelerin yakından izleneceğini söylüyor

Ata Yatırım Fon Yönetimi Müdürü Cem Martı, 2005 yılında piyasaların hızlı bir ralli yapmadan temkinli hareket edeceğini söylüyor. Martı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“İMKB Endeksi’nde bu yıl birkaç kez deneyip geçemediğimiz 1,63 sentin üzerine çıkılacağını, ancak hedefimizin 1,82 sentle sınırlı kalacağını düşünüyorum. Faiz cephesinde ise enflasyona paralel makul düşüşlerin olması muhtemel. Yükseliş hareketi yurt dışı piyasalardaki hareketlere bağlı olarak devam edecek. Asıl belirleyici ise ABD piyasaları olacak.”

Yabancı sermaye gelecek mi?

Fon yöneticilerinin olumlu beklentilerinin temelinde, iç dinamiklere ilişkin pozitif trend tahmini yatıyor. Ancak, sadece pozitif trend beklentisi bu iş için yeterli değil. Fon yöneticileri, olumlu trendin desteklenmesi için yabancı sermaye girişinin de şart olduğunu söylüyor. Kalkınma Yatırım Fon Yönetimi Müdürü Ersin Albayrak da, 2005 yılında en can alıcı noktanın uzun vadeli yabancı sermaye girişi olacağını söylüyor. Özellikle telekomünikasyon, bankacılık ve ağır sanayide beklenen şirket evlilikleri ve satın almaların gerçekleşmesinin, hem bono hem de hisse senetleri fiyatları üzerinde önemli etkiler yaratacağını ifade ediyor.

Turkish Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Enis Musluoğlu, piyasalardaki hareketlerin 2005 yılı yabancı sermaye akış hızı ile doğru orantılı olacağını düşünüyor. Bunun nedenini de, “Değişen dünya dinamikleri doğrultusunda Türkiye'nin kilit ülke konumunda kalması” olarak açıklıyor. Musluoğlu’na göre, yabancı sermaye konusunda Türkiye'nin izleyeceği dış politikalardaki tutumun belirleyici rol oynayacak.

Dış Portföy Yönetimi Fon Yöneticileri Enver Gürsoy ve İbrahim Çetiner ise, Institute of International Finance’in 2005 yılında gelişmekte olan ülkelere özel sektörün fon akımlarının 229.3 milyar dolar gibi güçlü bir rakama ulaşacağı öngörüsünü hatırlatıyor. Fon yöneticileri, ABD’de faiz artış hızının beklentilere paralel seyretmeye devam etmesinin de gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışını sınırlandıracağına dikkat çekiyor. Tüm bunların da Türkiye piyasalarına olumlu yansıyacağını ifade ediyorlar.

Uluslararası piyasalara dikkat!

Ancak, tüm bu olumlu beklentilerin gerçekleşmesi için uluslararası piyasaların da dengede kalması gerekiyor. Çünkü, ABD’nin 2005 yılında da zayıf dolar politikasına devam edeceğinin sinyallerini vermesi, bazı ülkelerin 2004 yılına göre daha düşük düzeyde ticaret fazlası vermesine neden olacak. Bu da Euro/dolar paritesinin Euro lehine gelişmesi sonucunu doğurabilir. Yıl ortası için yapılan parite tahminleri de 1,34-1,38 aralığında yoğunlaşıyor.

Paritenin bu seviyelere ulaşması, Amerika'nın dış ticaret açığındaki yavaşlamanın boyutuna ve 2005'te yapılacak Amerikan tahvil ihraçlarının tutarına bağlı olarak reel faizleri de şekillendirecek. 2005 yılında dış ticaret fazlası veren ülkelerin ABD tahvillerine olan taleplerinin azalması durumunda, gerek ABD Hazine kağıtlarının gerekse devlet kuruluşlarının ihraç ettiği kağıtların faizlerinde yükseliş yaşanabilecek. Bu da gelişmekte olan ülkelerin tahvillerini olumsuz etkileyecek.

Diğer taraftan ABD ve diğer gelişmiş ülke ekonomilerindeki küçülme beklentisinin gelişmekte olan ülkelere yönelik iştahı artıracağı söyleniyor. İş Bankası Fon Yönetimi Müdürü Erdal Aral, tüm bu nedenlerle, yatırımcıların iç piyasadaki gelişmeleri değerlendirirken dış piyasalara özgü dinamikleri yakından takip etmelerini öneriyor. Özellikle ABD ekonomisine ilişkin bütçe, cari ve tasarruf açığı kalemlerinin, Çin’in ABD Doları’na endeksli para birimi Yuan’ın seyrinin önemli olduğunu söylüyor.  Japonya, Çin ve Asya merkez bankalarının ABD tahvillerine ilgisinin de izlenmesi gerektiğini ifade ediyor. 

Telekomünikasyona satış dopingi

2004 yılının en başarılı fon yöneticileri, 2005’in, “borsa yılı” olacağı konusunda görüş birliğindeler... Onlara göre, hisse senedi piyasasında uzun zamandır beklenen hareket, 2005 yılında kendini gösterecek.

Ancak, bu hareket, bazı sektörlerde daha belirgin yaşanacak. Bunların başında da telekomünikasyon geliyor. Telekomünikasyon sektöründeki beklentinin temelinde ise Türk Telekom’un özelleştirme çalışmaları yatıyor. Bunun yanı sıra, Turkcell’in Yapı Kredi Bankası’ndaki hisseleri ile TMSF bünyesindeki Telsim’in satılacak olması da sektörü hareketlendirecek gelişmeler olarak kabul ediliyor.

Çünkü, Türk Telekom’un özelleştirme sürecinin başarılması, telekom sektöründe serbestleşmenin derinleştirilmesini de beraberinde getirecek. Bu nedenle söz konusu özelleştirme yalnızca telekom alt yapısı sektörünü değil, bilişimden, teknolojiye diğer sektörleri de tetikleme potansiyeline sahip. Portföy yöneticileri, zincirleme reaksiyon yaratması beklenen bu sürecin, özellikle yılın ikinci yarısında, teknoloji bağlantılı sektörlerde hızlı fiyat hareketlerine yol açabileceğini söylüyor.

Kalkınma Yatırım Fon Müdürü Ersin Albayrak da Türk Telekom ve Telsim’in satılacak olması ve Turkcell’in sermaye ortakları arasında muhtemel bir pay değişiminin telekomünikasyon sektörünü hareketlendireceğini söylüyor. Albayrak’a göre, bu satışlar hem parasal değer olarak hem de yabancı sermaye girişi sağlamaları bakımından genel piyasalar üzerinde büyük etki yaratacak. 

Bankacılıkta yabancı hareketi

Fon yöneticilerine göre, bankacılık her zaman oldu gibi, bu yılda cazibesini koruyacak. Bunun en büyük nedeni de düşük yabancı sermaye payı dolaysıyla sektörün yeni girişlere çok açık olması. Gerçi son 2 yılda bu konuda ciddi gelişmeler yaşandı. Ancak, bunlar genel olarak küçük boyutlardaki yabancı sermaye girişleriydi. Bu yıl ise özellikle Yapı Kredi Bankası’nın satışının sektöre yeni bir hareket getirmesi ve diğer büyük bankaları da bu konuda tetiklemesi bekleniyor.

Turkish Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Enis Musluoğlu, bankacılık sektöründe yaşanan evlilikler, yasanın işlerlik kazanması ve şeffaflaşmanın sektör açısından önemli gelişmeler olduğunu söylüyor. Tüm bunların yanı sıra düşen faiz oranlarının bankaların kârlılıklarına olumlu yansıyacağını hatırlatıyor. 

Ak Portföy Yönetimi Müdürü Tuğrul Gemici ise AB süreci ile hız kazanan yabancı ortak söylentilerine bağlı olarak orta ve küçük ölçekli bankaların yılın gözde yatırım alanları arasında yer alabileceğini vurguluyor.

Anadolubank Hazine Grup Başkanı Hasan Ecesoy da, yılın ilk 6 ayında faizlerin düşüş sonrası, finansal varlık fiyatlarında yaşanacak ciddi artışların bankacılık sektörün yüksek kârlılığa ulaşmasını sağlayacağını ifade ediyor. 

Mortgage, inşaatı hareketlendirecek

Bu yılın en gözde sektörlerinden bir başkası da inşaat olacak. Tabii buna bağlı olarak çimento ve gayrimenkul sektörlerinde de ciddi hareketlenmeler yaşanacak. Bunda da yasal düzenlemesi hazırlanan uzun vadeli konut kredilerine (Mortgage) ilişkin uygulamaların yılın ikinci yarısında hayata geçeceği beklentisi bir hayli etkili.

Ayrıca, çimento fiyatlarındaki yükseliş de söz konusu sektörlere destek verecek. Sonuçta, mortgage nedeniyle gayrimenkul yatırım ortaklıkları konuya ilişkin alacakları görev ve mevcut iskontolu piyasa değerleriyle ön plana çıkarken, çimento ve diğer inşaat sektörü şirketleri de buradaki hareketten olumlu etkilenecek.

TEB Portföy Yönetimi yöneticilerinden Bilgehan Yazıcı da, uzun zamandır durgun olan inşaat ve ilgili sektörlerin bu yıl hareketli olacağını söylüyor. Beklendiği gibi yılın ikinci yarısında mortgage sisteminin devreye girmesi halinde, söz konusu sektörlerde ciddi bir canlanma yaşanacağını ifade ediyor.

Anadolubank’tan Hasan Ecesoy ise mortgage sistemine ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin tamamlanmasının ve uygulamaya konulmasının ardından gayrimenkul sektöründe ciddi şekilde hareketlenme yaşanacağını söylüyor. 

Ata Yatırım Fon Yönetim Müdürü Cem Martı, fiyat hareketlenmelerine dikkat çekiyor. Çimento fiyatlarının uzun bir aradan sonra yükselişe geçtiğini hatırlatan Martı, “Çimento sektöründeki şirket hisselerinin de genel olarak ucuz kaldığını düşünüyorum. Bu nedenle de yatırım listesi içine dahil edilebilirler” diye konuşuyor. 

Özelleştirme holdinglere yarayacak

2005 yılında gündemin en önemli maddelerinden birini de özelleştirmeler oluşturacak. Türk Telekom’un blok satışının yanında Tüpraş, Milli Piyango, Tekel’in sigara bölümü, TMSF bünyesindeki medya kuruluşları ve Telsim’in satış ihaleleri yapılacak.

Ayrıca, Yapı Kredi Bankası’nda büyük ortak payının satışı da, 2005 yılının gündeminde. Bu büyük sermayeli faaliyetlerin, kendilerine stratejik faaliyet alanları arayan büyük holdinglerin de ilgisini çekmesi bekleniyor.

Bu süreçte, yabancı ortaklarla veya kendi aralarındaki ortaklıklarla, holdinglerin, söz konusu işlerde pay arayacakları düşünülüyor. Bu arayışların da holding sektöründeki hisse senetlerini hareketlendireceği ifade ediliyor.

Ak Portföy Yönetimi’nden Tuğrul Gemici de özelleştirme ile ilgilenen şirketlere dikkat çekiyor. Gemici sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Piyasanın genel yükseliş seyrine tam anlamıyla tepki vermeyen ve hedef fiyatlarına nazaran yüksek iskonto oranları ile işlem gören çeşitli holding şirketleri var. Bunlar önemli fırsatlar yaratabilir. Özelleştirme çalışmaları da bu şirketler için diğer bir itici güç olabilecektir.” 

Turkish Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Enis Musluoğlu da bu konuda aynı görüşte. Musluoğlu, 2005 yılında ağırlık verilecek özelleştirme çalışmalarıyla birlikte gelecek haberlerin holdingler üzerinde olumlu beklentiler doğuracağını söylüyor.

İhracatçı sektörler yine gözde

İhracata dayalı sektörler de bu yılın gözdeleri arasında. Bunların başında ise otomotiv ve dayanıklı tüketim geliyor. İş Bankası Fon Yönetimi Müdürü Erdal Aral, bu yıl Euro/dolar paritesindeki artış ve gelişen pazar potansiyeli nedeniyle de özellikle ihracata dayalı sektörlerin ön plana çıkacağını söylüyor.

Dış Portföy Yönetimi’nden İbrahim Çetiner ve Enver Gürsoy, cari açık kaygılarıyla ÖTV’de yaşanan artışların son aylarda otomotiv ve dayanıklı tüketim sektörlerinin yavaşlamasına neden olduğunu hatırlatıyor. Buna karşın söz konusu sektörlerin bu yıl da yakından takip edilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.

Ata Yatırım Fon Yönetim Müdürü Cem Martı da, otomotiv ihracatının son dönemde hız kesmiş olsa da kuvvetli bir şekilde devam ettiğine dikkat çekiyor. AB çizgisinin netleşmesiyle iç talebin hız kazanacağını söyleyen Martı, “Her ne kadar ÖTV artmış olsa da bu gelişmenin son dönemde çoğu otomotiv şirketinin fiyatlarına yansıması bu sektörü cazip kılıyor” diyor.

Söz konusu sektörlerin yanı sıra, portföy yöneticilerinin 2005 yılında dikkatle izlenmesi gerektiğini söylediği iki sektör ise petro kimya ve demir çelik.

Ayrıca güçlü mali yapıları nedeni ile olumsuz gelişmelerden de oldukça az etkileniyorlar. Demir çelikte ise, dünya genelinde güçlü seyreden fiyatların, şirketlerin bilançolarına olumlu yansımasının 2005 yılında da devam etmesi bekleniyor.

Yatırımcı fondan vazgeçmemeli

Piyasalara ilişkin genel beklentiler olumlu. Ancak, yatırımcılar için gerçekten zor bir dönem başlıyor. Çünkü, her ne kadar son iki yıldır geçmişte alıştıkları yüksek getirileri yakalayamamış olsalar da, önümüzdeki dönemde daha az getiriyle yetinmek zorunda kalacaklar. Bu nedenle de seçim yapmaları bir hayli zor. Bu noktada portföy yöneticilerinin yatırımcılara önerisi ise, TL bazlı enstrümanlardan vazgeçmemeleri. Özellikle piyasaları çok yakından takip edemeyen yatırımcıların ise ağırlıklı olarak yatırım fonlarına yönelmeleri.

Yatırım Finansman Hazine ve Portföy Yönetimi Müdürü Didem Helvacıoğlu, yatırımcıların 2005 yılında portföylerinde hem hisse senedi hem de devlet iç borçlanma senetlerine yer vermesini öneriyor. Bu doğrultuda da A tipi fonlar, B tipi tahvil-bono ve B tipi değişken fonların yatırımcılar için iyi bir alternatif olacağını söylüyor.

Turkish Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Enis Musluoğlu ise, risk almak istemeyen yatırımcıların sabit getirili enstrümanları tercih edebileceğini söylüyor. Borsanın ise getiri açısından daha cazip olacağını ifade ediyor. “Borsada önemli olan doğru stratejileri izlemek” diye konuşan Musluoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Faizlerde devam eden düşüş trendi borsayı yatırım aracı olarak cazip kılıyor. Bu nedenle 2005  yılında  fonlara olan talep önemli ölçüde artacaktır. Bugüne kadar iyi performans gösteren A tipi fonlar, 2005 yılı içinde de yatırımcılar için en doğru adres olacaktır.”

PORTFÖY YÖNETİCİLERİ BORSA İÇİN NE DEDİ?

EN AVANTAJLI ENSTRÜMAN Turkish Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Enis Musluoğlu, faizlerde yaşanan düşüşün, yatırımcıları borsaya yönelteceğini söylüyor. “Doğru stratejiler izlenirse, 2005 yılında borsanın en avantajlı olacak” diye konuşuyor. Ona göre, borsada yaşanacak hareket kademeli olacak ve bütün yılı kapsayacak.  

ENDEKSTE HEDEF 25.000 Tacirler Menkul Değerler’den Murat Kayacan, endeksin yapacağı bir düzeltmenin ardından, yılın ilk ayı sonundaki değerinin 24.500-25.000 aralığına ulaşacağını tahmin ediyor. 

SINIRLI YÜKSELİŞ OLUR Ata Yatırım’dan Cem Martı AB beklentilerin uzun vadeli olması ve yurtdışı piyasalardaki gelişmelerin para çıkışını sağlama olasılığı nedeniyle endekste sınırlı bir yükseliş beklediğini söylüyor. Martı, “Yılın ilk aylarında 1,52 sente kadar gerileme yaşanabilir. Ancak, sonrasında ise 1,63 sente doğru hareket olabilir” diyor.

İLK YARIDA 1,8 SENT Ak Portföy’den Tuğrul Gemici, AB ve IMF rüzgarını arkasına alan hisse senedi piyasasında sert dalgalanmalar yaşanabileceğini söylüyor. Ancak, 2005 yılının ilk yarısında endeksin 1,7-1,8 sent seviyesinde seyretme olasılığının kuvvetli olduğuna dikkat çekiyor. 

3,2 SENTE YAKLAŞABİLİRİZ Dış Portföy’de Enver Gürsoy ve İbrahim Çetiner, İMKB’nin önce 2,2 sent düzeyini deneyeceğini söylüyor. Müzakere süreci içerisinde gerçekleştirilen uyum ile beraber artan yabancı sermaye girişinin de etkisiyle endeksin 2,8 ve 3,2 sent seviyelerine doğru hareket edebileceğini ifade ediyorlar.

RİSK PRİMİ DÜŞTÜ TEB Portföy’den Bilgehan Yazıcı, faiz ve döviz cephesindeki iyimser senaryo sonucunda, risk priminin düşmesiyle İMKB-100 Endeksi ve hisse senedi hedef değerlerinde güncelleme yapılması gerektiğini söylüyor. İyimser değerlemelerin endeks seviyesi olarak 1,9-2 senti işaret ettiğini anlatıyor.

30.000 HEDEFİMİZ VAR Anadolubank Hazine Grup Başkanı Hasan Ecesoy, yılın ilk 6 ayı sonunda endeks değerinin 27.000-30.000 aralığında oluşmasını beklediklerini söylüyor.

2 SENT DENENECEK Yatırım Finansman Hazine ve Portföy Yönetimi Müdürü Didem Helvacıoğlu, “İMKB 100, orta vadede 2 sent düzeylerini deneyebilir” diye konuşuyor.

İLK 6 AYDA 26.000 DENENİR Kalkınma Yatırım Fon Müdürü Ersin Albayrak, yılın ilk altı ayı sonunda İMKB-100 endeksinin 25.000-26.000 civarında olacağı tahmini yapıyor.

BORSAYA DİKKAT! İş Bankası’ndan Erdal Aral, yeni dönemin temel taşının direkt yabancı yatırımları olacağını söylüyor. Bu bağlamda da TL enstrümanlarla, borsa ve Eurobond’ların cazibesini koruyacağını ifade ediyor.

FAİZDE DÜŞÜŞ DEVAM EDECEK

GERİ ÇEKİLME YAŞANACAK Didem Helvacıoğlu, olumlu gelişmelerin etkisiyle faizde yüzde 18-20 bandına doğru geri çekilme hareketi yaşanabileceğini söylüyor.

FAİZLER YÜZDE 19’A DÜŞEBİLİR Erdal Aral, Hazine'nin azalan borçlanma gereği ile birlikte 24 Mayıs 2006 vadeli gösterge kağıdın 2005 yıl sonu itibariyle faiz oranının yüzde 19 olacağını ifade ediyor.

YÜZDE 20’NİN ALTI ZOR  Murat Kayacan, “2005 yılında faiz oranları tedricen gerilemeye devam edecek. Hedef değeri ise yüzde 20 olabilir” diyor.

FONLAMA MALİYETİ ÖNEMLİ Cem Martı, AB beklentilerinin müzakere tarihine kayacağından, fonlama maliyetinin altına inmenin zor olduğunu söylüyor. 6 ay sonunda gösterge kağıdın faizinin yüzde 20,5-21 aralığında olma ihtimaline dikkat çekiyor.

DİBS’LER CAZİBESİNİ KORUYACAK Hasan Ecesoy, Merkez Bankası’nın seri faiz indirimlerine gidecek olması nedeniyle, DİBS’lerin cazibesini koruyacağını söylüyor. İlk 6 ay sonu için faiz beklentisi ise yüzde 18-19 düzeyinde.

HIZLI DÜŞÜŞ OLMAZ Tuğrul Gemici, gerileyen risk primi paralelinde faizlerdeki düşüşün süreceğini söylüyor. Gemici, “Faizler, yılın ilk yarısında yüzde19-20’ye düşebilecektir” diye konuşuyor. 

KADEMELİ DÜŞÜŞ YAŞANACAK Ersin Albayrak, 2005 yılında da faizlerdeki kademeli düşüş devam edeceğini ifade ediyor. Yılın ilk 6 ayı sonunda da uzun vadeli faizlerin yüzde 20-21 düzeyinde kalacağı tahminini yapıyor.

YÜZDE 15 HAYAL DEĞİL Enver Gürsoy ve İbrahim Çetiner, belirlenmiş olan enflasyon hedefini dikkate alır ve Türkiye'nin AB üyeliğinin normal seyrinde ilerlediğini varsayarak, bono faizlerinin yüzde 15’lere kadar gevşeyebileceğini öne sürüyor.

MB FAİZ İNDİREBİLİR Bilgehan Yazıcı, Merkez Bankası’nın enflasyon hedefiyle tutarlı olarak faiz indirimlerine gideceğini söylüyor. Böyle bir durumda, artan likiditenin de yardımıyla faizlerin yüzde 20’nin altına inmesinin şaşırtıcı olmayacağını ifade ediyor.

FAİZDE DÜŞÜŞ SÜRER Enis Musluoğlu, enflasyonda yaşanacak düşüş trendi ile birlikte faizlerin de gevşemeye devam edeceğini söylüyor. Ancak rakamsal değer vermiyor.

DÖVİZDE DIŞ PİYASALAR İZLENECEK

PARİTE 1,40’LARI DENER Didem Helvacıoğlu, Euro’daki değerlenmenin devam etmesinin, AB ekonomisini iyice zora sokacağına dikkat çekiyor. Bu nedenle euro/dolar paritesinin 1.40’ları denese bile, 1.30’larda dengeleneceğini ifade ediyor.

EURO GÜCÜNÜ KORUYACAK Euro/dolar paritesinin düzeltmelerle beraber Euro lehine gelişeceğini ifade eden Enis Musluoğlu, “Asya ülkelerinin para politikalarındaki tutumları da parite üzerinde etkili olacaktır” diyor.

ARTIŞ ENFLASYONUN ALTINDA Erdal Aral, Dolar/YTL kurunda enflasyon beklentisinin altında artış beklediklerini söylüyor. 2005 yıl sonu için kur tahminini ise 1,525 YTL, ilk 6 ay sonu için ise 1,480 YTL olarak açıklıyor.

DİP NOKTA 1,350 Doların diğer yabancı paralar karşısında değer kaybının duracağını tahmin eden Murat Kayacan, Dolar/YTL kurunun da 1,350 dip nokta olmak üzere 1,450-1,500 YTL arasında olacağını söylüyor.

KÂR REALİZASYONLARI OLUR Cem Martı, kuvvetli bir trendde hareket eden paritenin gelebilecek kâr realizasyonlara karşın, 1,35’in üzerini tekrar deneyebileceğini ifade ediyor. Dolar/YTL’de ise 1,470-1,450 aralığında bir seviye beklediğini söylüyor.

1,35-1,38 TEST EDİLEBİLİR Kısa vadede Euro/Dolar paritesinin 1,35-1,38 bandını test edebileceğini söyleyen Hasan Ecesoy, Türk Lirası’nın dolara karşı gücünü koruyacağını, ilk altı ay sonunda 1,500 YTL’nin altındaki kurun kimseyi şaşırtmaması gerektiğini vurguluyor.

SERT HAREKETLER YAŞANABİLİR Tuğrul Gemici, uygulanan politika uyarınca döviz kurlarında zaman zaman sert hareketler yaşanabileceğine dikkat çekiyor. Ancak dönem genelinde sepet bazında kurların 2005 yılında enflasyon paralelinde veya enflasyon oranının birkaç puan üzerinde bir artış göstereceğini iddia ediyor.

FED’İN TAVRI ÖNEMLİ Ersin Albayrak, FED’in faiz artırımlarına devam etmesi sonucunda doların diğer para birimlerine karşı nasıl bir tavır göstereceğini tahmin etmenin zor olduğunu söylüyor. Buna karşın YTL’nin genel olarak Euro/Dolar paritesinin yarattığı değişim dışında güçlü kalacağını ifade ediyor. 

YIL SONU TAHMİNİ 1,625 Enver Gürsoy ve İbrahim Çetiner, Dış Yatırım Ekonomik Araştırmalar’ın 2005 sonu için dolar tahmininin 1,625 YTL, Euro tahmininin ise 2,145 YTL olduğunu söylüyor.

TL DEĞERİNİ KORUYACAK Bilgehan Yazıcı, 2005 yılının ilk 6 ayında AB ve IMF ile olan ilişkilerin sınırlarının büyük ölçüde çizilmiş olacağını hatırlatıyor. Bu iki cephedeki gelişmelerin beklendiği gibi olması halinde, TL’nin diğer dövizler karşısında değerli kalmaya devam edeceğini ifade ediyor.

BELGİN BAYIR LEVENT
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz