Projeksiyon

ÇİMENTO    KRİZİN ETKİLERİ ATLATILAMADI    Çimento sektörü, 2001’de başlayan krizin etkilerini henüz atlatamadı. Geçen yılki verilerde küçük çaplı düzelmeler gözlense de, kayıpl...

1.07.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
ÇİMENTO  
 
KRİZİN ETKİLERİ ATLATILAMADI
 
 
Çimento sektörü, 2001’de başlayan krizin etkilerini henüz atlatamadı. Geçen yılki verilerde küçük çaplı düzelmeler gözlense de, kayıplar henüz telafi edilemedi. Son 4 yılda çimento üretim ve iç satışında ciddi düşüşler meydana geldi. Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği verilerine göre, 2001 yılında 30 milyon tona ulaşan olan çimento üretimi, 2002 yılında yüzde 9 artış gösterdi.  İç satışlardaki artış oranı ise yüzde 6 oldu.  
 
Sektör, kayıplarını ihracatla da telafi edemiyor. Üretim programını iç pazarı hedefleyerek yapmak zorunda olan sektör, enerji maliyetlerinin yüksekliği ihracatın artırılmasının önünde bir engel olarak görülüyor. 2001 yılında 5 milyon ton olarak gerçekleşen çimento ihracatı, geçen yıl 6 milyon tona ulaştı.  
 
Bu yıl da sektör için iyimser başlamadı. İlk 2 ayda üretim ve ihracatta belirgin bir artış görülmekle birlikte, iç satışta azalma oldu. Yılın olumlu geçmesi için de, hükümetin öngördüğü inşaat hamlelerinin ve özellikle toplu konut projelerinin başlatılması bekleniyor. Genel tahmin, sektörün yıl sonunda yüzde 8-10 oranında büyüyeceği yönünde.  
 
Birlik Genel Koordinatörü Murat Toksöz, yeni hükümetin, inşaat sektörünün canlandırılması hedefini isabetli bir karar olarak nitelendiriyor. Bu kararın 350’nin üzerinde alt sektörün de harekete geçmesinde kilit rol oynayacağını dile getiriyor. Özellikle Acil Eylem Planı’nda dile getirilen otoyol projesi için birliğin beton yol yapılmasına ilişkin girişimleri sürüyor.  
 
Toksöz, savaş krizinin de çabuk atlatılması halinde sektörün yüzde 8-10 mertebesinde büyüyeceğini düşündüklerini kaydediyor. Buna göre, geçen yıl 26.8 milyon ton seviyesinde gerçekleşen iç satış, 29 milyon tonun üzerine çıkacak. Ancak, bu miktar yine de 1998’deki rakamın yaklaşık olarak yüzde 15 gerisinde kalıyor. Toksöz, “Sektörün 2002 yılında ihracatta gösterdiği başarılı performansı 2003 yılında da sürdürerek, üretim ve kapasite kullanım yüzdelerini düşürmemesi gerekir” diye konuşuyor.  
 
HAZIR GİYİM  
 
HAZIR GİYİMCİLER ENDİŞELİ
 
 
Hazır giyim, geçen yıl gerçekleştirilen 8.9 milyar dolarlık değer ve yüzde 25’lik payla, ihracatta Türkiye’nin en büyük sektörü unvanını korudu. 2002 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 21 oranında ihracat artışı sağlayan sektör, Türkiye’nin toplam ihracatının da çok üzerinde bir performans ortaya koydu. Ancak, dünyayla rekabet edebilmek için maliyetine yapılan ihracat, sektörün en önemli sorunlarından biri. İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri’nin (İTKİB) hazırladığı raporda, miktar bazında yüzde 25 olan artışın, değer bazında yüzde 12’de kalması, bunun en önemli kanıtı olarak gösteriliyor. Geçen yılın ilk 3 ayında 2 milyar dolar olan ihracat bu yıl ise 2.6 milyar dolara çıktı. Böylece ilk 3 ayda yüzde 28’lik artış gerçekleşti.  
 
İTKİB’in raporunda yılın ilk 3 ayında gerçekleştirilen hazır giyim ihracatının, büyük ölçüde 2002 yılının ikinci yarısından itibaren verilen ihracat kararlarının bir sonucu olduğu ifade ediliyor. Bu yüzden ihracat rakamları üzerinde, Irak savaşının etkisi yok. Ortadoğu’ya yapılan ihracattaki azalma yüzde 27 oranında.  
 
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Umut Oran, geçen yılı “kötünün iyisi bir yıl” olarak değerlendiriyor. İhracat artışını olumlu buluyor. Oran, “Sektör olarak yapılması gerekenler yapıldı. Yapılan yatırımların nimetleri görülüyor” diye konuşuyor. Ancak, sektör için en büyük tehlikeyi girdi maliyetlerinin artması olarak gösteriyor.  
 
Gelecek için de umutsuz konuşan Oran şu tahminleri yapıyor: “Önümüzdeki dönemden umutlu değilim. Ek vergiler, istihdam üzerine getirilen ek maliyetler, döviz kurlarının düşük olması, TL’nin aşırı değerlenmesi, yatırım ortamının kötü olması açısından olumlu beklentilerim yok. Bu yıl ihracatta yüzde 15-20’lerde artış olabilir. Ancak, hükümetin izlediği politikayı, bindiği dalı kesmek olarak nitelendiriyorum.”  
 
TRAKTÖR  
 
YENİ YASA PAZARI HAREKETLENDİRECEK
 
 
Geçen yılın son çeyreğinde yükseliş trendine giren traktör üretimi, yeni Toprak Yasası’nın sonuçlarından umutlu. Tarım arazilerinin küçük parçalara bölünmesini önleyen yasayla birlikte ortaya çıkacak güçlü çiftçilerin ekipman talebini artıracağı düşünülüyor. Uzel Makina Genel Müdürü İzzet Kalaycı, bu konuda şunları söylüyor: “Yasayla, çok sayıda ve mekanizasyon için yeterli alım gücü olmayan çiftçilerin yerini, optimum sayıda ve gittikçe daha sağlamlaşan finansal yapısı olan çiftçiler alıyor. Bu durum traktör ve ekipman talebini, özellikle de daha güçlü traktörler yönünde artıracak.”  
 
2003 yılının ilk 4 ayında gözlenen artış oranları da toparlanmanın sinyallerini veriyor. İhracat yüzde 202, satışlar da yüzde 150 oranında arttı. İzzet Kalaycı, pazarın 2001’de yüzde 68, 2002’de ise yüzde 24 oranında daraldığını belirtiyor. 2002 yılının son çeyreğinde güçlü bir düzelme trendi olduğu gözleniyor. Bu dönemde pazardaki küçülmenin yerini büyümeye bıraktığı görülüyor. Son çeyrekteki büyümenin oranı 2001 yılının aynı dönemine göre yüzde 87.  
 
Pazardaki diğer gelişmeleri de değerlendiren Kalaycı, Türkiye’de yedek parça pazarının son yıllarda ana üreticilerin daha fazla odaklandığı bir alan haline geldiğine işaret ediyor. “Yaklaşık 20 milyon dolarlık kısmı ana üreticiler tarafından karşılanan bu pazarın, garantisi olan ve kalite standartlarına uyan ürünlere doğru büyümesi bekleniyor” diyor.  
 
Bu yıl ise sektördeki toparlanma sürecinin güçlenmesi bekleniyor. Uzel Makina’nın tahmini, iç satışın 17-20 bin adet düzeyinde gerçekleşeceği yönünde. Hükümetin çiftçiye ucuz mazot temini, Ziraat Bankası’nın birikmiş çiftçi borçlarının faizini affı ve anapara ödemelerini yeniden yapılandırarak yaptığı 1.4 katrilyonluk katkının toparlanmaya destek vereceği tahmin ediliyor. 2004 yılında ekonomik dengelerin iyice yerine oturması, kredilerin ucuzlaşması ve yaygınlaşmasıyla iç piyasada 25-30 bin traktörün satılabileceği düşünülüyor.  
 
KLİMA  
 
KAMPANYALARLA BİRLİKTE CANLANMA BAŞLADI
 
 
Geçen yıl toparlanma döneminin başladığı klima pazarında 2000 yılı verilerine yaklaşıldı. Bu durum, split klimalarda toparlanmayı geçip net bir artışa dönüştü. Türkiye’de küçük klima ve merkezi/endüstriyle pazarının 150’şer milyon dolar büyüklüğe sahip olduğu düşünülüyor. Taahhüt işleri ise bu rakamın dışında tutuluyor.  
 
Pazardaki canlanmanın 2003 yılının ilk 5 ayında da sürdüğü görülüyor. Isıtma Soğutma Klima İmalatçıları Derneği (ISKİD) Başkanı Tunç Korun, pek çok firmanın etkili kampanyalarla satışlarını artırdığını belirtiyor. Merkezi ve endüstriyel klimalarda da iyileşme olduğunu vurguluyor. Ancak, bu tür sistemlerin satılabilmesi için bu sistemleri kullanacak turistik, ticari ve endüstriyel yatırımların artması gerekiyor.  
 
Korun, pazarın bu yılki durumunu değerlendirirken sektörün ihracatını artırmış olmasına da dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor:  
 
“Geçtiğimiz ekonomik krizin neden olduğu iç pazar daralması, sektörde yerli sermayeli veya yabancı ortaklı pek çok firmayı yeni pazarlar aramaya itti. Bu konuda ISKİD’in de etkisi ile yabancı fuar katılımları yapıldı, Türkiye’deki ISK-Sodex Fuarına yabancı ziyaretçi arttı. En önemlisi uluslararası geçerli sertifikasyon konusunda firmalar önemli aşamalar kat etti.” Korun, bu gelişmelerin Türkiye’nin yakın gelecekte Avrupa’nın klima imalat merkezi olacağının işaretlerini verdiğini söylüyor.  
 
Pazarda önümüzdeki dönemin beklentisi ise split satışlarının artacak olması. Satışlarda yüzde 15-30’luk, ihracatta yüzde 50 oranında artış bekleniyor. ISKİD Başkanı Korun, artan trendin yanında üçüncü bir split fabrikasının üretime başlamış olmasını da buna neden olarak gösteriyor. Pencere tipi klimaların zaten çok azalmış durumda olduğunu, minimuma kadar düşüşün devam edeceğini belirtiyor. Paket klimalarda ise yükselme trendi bekleniyor. Klima santralleri, soğutma grupları, fan-coil’ler gibi merkezi sistem ürünlerinde iç pazarda yükselme beklenmiyor. Ancak klima santrallerinde ihracatın yüzde 30-50 artacağı yapılan tahminler arasında.  
 
ALKOLLÜ İÇECEK  
 
PAZARI BİRA BÜYÜTÜYOR
 
 
Alkollü içecek pazarının geçen yıl gösterdiği büyüme, biradaki satış artışına bağlanıyor. Bunun nedeni tüketicinin ucuz ürünlere yönelmesi. Alım gücünün bütün gelir gruplarında düşüş göstermesi, özellikle AB grubundaki gelir düşüşü bunun en önemli sebebi.  
 
Viski pazarında gözlenen yüzde 11’lik büyümenin arkasında da yine ucuz viskilere yönelme var. Bu kategorinin büyük bölümünü ucuz viskiler oluşturuyor. Pazarda en çok tüketilen biranın arkasından ise rakı ve şarap geliyor.  
 
Diageo Türkiye Pazarlama Direktörü Arek Melemetçi, Türkiye’de 18 yaş üstü nüfus içinde, alkollü içki içenlerin oranının yüzde 22 seviyesinde olduğunu belirtiyor. Bu oran erkeklerde, üniversite mezunlarında ve A sosyal sınıfına ait yüksek gelir gruplarında ise yüzde 35’lerin üzerine çıkıyor.  
 
2002’nin sektör açısından zor bir yıl olduğunu belirten Melemetçi, bunda ekonomik krizin devam etmesi, vergilerin yüzde 30 oranında artırılması ve Irak Savaşı’nın etkili olduğunu söylüyor. 2003’ün de sektör için zor bir yıl olacağı öngörülüyor. Fakat Tekel’in özelleştirilmesinin pazara olumlu etki yapacağı düşünülüyor.  
 
Arek Melemetçi, ekonominin büyüme trendine girmesiyle alım gücünün artmaya başlamasını sektör için önemli gelişmelerden biri olarak gösteriyor. Beyaz alkollerde ticaret kısıtlarının kalkması ve fiyatların viskide olduğu gibi ucuzlaması da bir diğer gelişme. Alkol oranı bazında vergilendirmeye geçiş de sektörü ilgilendiren önemli unsurlardan biri. Şu anda geçerli olan “ad valorem” vergilendirme yönteminin “alkol oranı bazında” vergilendirme yöntemiyle değiştirilmesi olumlu bir girişim olarak değerlendiriliyor.  
 
Pazarda önümüzdeki döneme ilişkin öngörüler büyüme trendine girileceğini gösteriyor. Beyaz, yani viski dışındaki yüksek alkollü içkilerde rekabetin daha da hızlanması bekleniyor. Arek Melemetçi, şu değerlendirmeleri yapıyor: “Bu kategoride yüzde 30’lara varan büyüme olabilir. Beklentimiz ticaretin serbestleşmesiyle viski dışındaki ithal içki fiyatlarının yüzde 40-50 oranında ucuzlaması.”  
 
FIRIN  
 
ÜRETİM 2000 YILINI GEÇECEK
 
 
Geçen yıl Türkiye’de 1 milyon 341 bin adetlik fırın üretimi yapıldı. Bu üretimin 339 bini iç pazara, 1 milyon adedi ise dış pazarlara satıldı. Krizden önceki yıl olan 2000 yılında gerçekleşen üretimle karşılaştırıldığında, 2003 üretiminin yüzde 21’lik artış göstereceği düşünülüyor. Bu da yıllık ortalama yüzde 7’lik bir büyüme anlamına geliyor. Yılın ilk 3 ayına ait veriler incelendiğinde de iç satışların düştüğü ancak üretim ve ihracatın arttığı dikkat çekiyor.  
 
Teba Şirketler Grubu Tümaş Genel Müdürü Hakan Günderen, 2001 yılında kriz nedeniyle fırın pazarının yüzde 50 oranında daraldığını belirtiyor. Buna karşılık ihracatın yüzde 60’lar oranında arttığını kaydediyor. Günderen, ihracattaki artışın kriz ve sonrasında sektörün küçülmesini engellediğine dikkat çekiyor. Böylece üretim adetlerinde gerçekleşen yüzde 21'lik artışın ortaya çıktığını söylüyor.  
 
Bu yılın ilk 3 ayı savaş nedeniyle iç pazar açısından kötü geçmiş olsa da yıl sonu beklentileri büyüme yönünde. Yıl sonunda satışların yüzde 5 artacağını düşündüklerini ifade eden Günderen, sözlerini şöyle sürdürüyor:  
 
“Türk beyaz eşya sanayii son üç yılda Avrupa’da önemli bir üretim gücü olarak kendini ispat etti . Son üç yılda sektör dört ana ürün üretiminde yüzde 50 büyüme gerçekleştirdi. İhracatta ise yüzde 112'lik bir artış oldu.”  
 
Günderen’in bu yıl sonuna ilişkin olarak ise 1.5 milyon adetlik üretime ulaşılacağı tahminini yapıyor. Ekonomik koşullarda olumsuz bir gelişme olmadığı takdirde iç pazarın da canlanmasıyla birlikte 2005 yılının sektörün en iyi yılı olacağını görüşünü dile getiriyor.  
 
Teba’nın üretim hedefini ise 700 bin adet olarak açıklıyor. İç pazar satışlarının 2005 yılında tekrar normal seviyelerine döneceği de bir diğer öngörüsü.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz