Döküm Düzelme 2010’daKüresel krizden en çok etkilenen sektörlerden biri de döküm sanayi. Geçen yıl 2,7 milyar dolar ihracat ve 4 milyar dolar değerinde üretim gerçekleştiren sektörde yaşanan temel...
Döküm
Düzelme 2010’da
Küresel krizden en çok etkilenen sektörlerden biri de döküm sanayi. Geçen yıl 2,7 milyar dolar ihracat ve 4 milyar dolar değerinde üretim gerçekleştiren sektörde yaşanan temel sorun, iptal edilen siparişler. Özellikle sektörün en büyük müşterisi olan otomotiv sanayinin küçülmesi ve yeni ürün talebinde bulunmaması, sektörde faaliyet gösteren 1.200 şirketin tamamını etkiliyor.
Sipariş iptallerinden dolayı sektörde, hem çalışan hem üretici sayısı düşüyor. 3 yıl önce sektörde 34 bin çalışan bulunurken bu sayı bugün 25 bine inmiş durumda. Dökümhane sayısında da azalma dikkat çekiyor. 2008’de 1.150 dökümhane faaliyetini sürdürüyordu. 2009’da yüzde 15’lik bir daralmayla sayının 975’e ineceği tahmin ediliyor. Buradaki azalmanın daha çok küçük ve orta büyüklükteki dökümhanelerin kapanmasından kaynaklanacağı düşünülüyor. Büyük ölçekli döküm hanelerde ise değişiklik beklenmiyor.
Türkiye Döküm Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Günay Yaylalı, tüm bu gelişmeler ışığında, geçen yıl 4 milyar dolar değerinde 1 milyon 265 bin ton üretim yapılanmasına karşın 2009’da yüzde 20’in üzerinde küçülme beklediklerini belirtiyor. Yaylalı, sektördeki son durumu şöyle özetliyor:
“Sektörümüzdeki şirketler, krizi fırsata dönüştürme çabası içinde. Kendilerine teknik, idari ve iş süreçleri açısından çekidüzen veriyorlar. Hedeflerinde yeni ürün, yeni müşteri ve yeni ülkeler var.”
2009’da üretimin yüzde 29 daralacağı tahmin ediliyor. Sektörün, en iyi ihtimalle 2010’da düzeleceği düşünülüyor.
Alışveriş Merkezleri
Büyüme Sürüyor
Alışveriş merkezleri, son 10 yılda Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörleri arasında yer aldı. Sektörün, organize perakende içerisindeki payı giderek artıyor. Son 10 yılda sektörde kiralanabilir alan metrekare olarak 5 katına çıktı. 1999’da 878 bin 752 metrekare olan toplam kiralanabilir alan, 2009 yılı başında 5,7 milyon metrekareye ulaştı. Sektörün toplam cirosu ise 2008’de 16 milyar TL oldu. 2009’da ise bu rakamın 20 milyar TL olacağı tahmin ediliyor. Ekonomik krizin AVM’lerin cirosuna etkisi ise diğer sektörlerle karşılaştırıldığında oldukça düşük kalıyor. Cirolarda, yılın ilk çeyreği dikkate alındığında 2008’e kıyasla 2009’da sadece yüzde 4’lük bir azalma yaşanıyor.
Buna karşın ziyaretçi sayısında artış devam ediyor. Bu yıl AVM’lere, 1 milyar ziyaretçi bekleniyor. Cadde mağazalarına göre AVM’ler, hem ziyaretçi sayısı hem ciro bakımından daha iyi bir performans sergiliyor. AVM Yatırıcıları Derneği Başkanı Hakan Kodal, sektörde 30 milyar doları aşan yatırımların 3 yıl içerisinde 50 milyar dolara ulaşacağını söylüyor. Kodal, sektörün içinde bulunduğu durumu şu sözlerle anlatıyor:
“Durgunluk az da olsa cirolarımızı düşürdü. Buna karşın kampanya ve satış promosyonlarını arttırarak önlem alıyoruz.”
Kiralanabilir alan ve ziyaretçi sayısı artmaya devam ediyor. 2008’de 16 milyar TL ciro gerçekleştiren sektörün bu yılki hedefi 20 milyar TL.
Hazır Beton
Üretim Kaybı Yüzde 20’ye Yaklaştı
2005 yılında inşaat sektöründe yaşanan ciddi büyüme, hazır beton üreticilerine de ivme kazandırmıştı. 2005 yılında 46,3 milyon metreküp olan hazır beton üretimi, 2006 yılında yüzde 50’nin üzerinde artarak 70,7 milyon metreküpe ulaşmıştı. 2007 yılında da bir önceki yıl kadar agresif olmasa da büyüme sürmüştü. 2008’den itibaren ise küresel krizin etkisiyle sektör ciddi bir daralma eğilimine girdi. Sektörde 2007 yılında 75 milyon metreküpe ulaşan hazır beton üretimi, geçen yıl yüzde 13 küçülerek 64,5 milyon metreküpe kadar düştü. Bu düşüşün en büyük nedeni ise inşaat sektöründe yaşanan durgunluktu.
Bu yıl ise sektördeki üretimin, en iyi ihtimalle 60 milyon metreküp seviyelerinde olacağı tahmin ediliyor. Sektörün büyüklüğünün ise 5 milyar dolar civarında olacağı öngörülüyor. 2009’u tahmin etmek zor olsa da Türkiye Hazır Beton Birliği Genel Sekreteri Ferruh Karakule, 2 yıl öncesine göre sektörün yüzde 15 ila 20 civarında daralacağını düşünüyor. “Ticaretin hiç tadı kalmadı” diyen Karakule’ye göre sektörün en büyük sorunu nakit akışı. Sektördeki birçok şirketin, nakit akışını sağlamak için maliyetlerinin çok altında satış yapmak zorunda kaldığını anlatan Karakule, değerlendirmesine şöyle devam ediyor:
“Hazır beton sektörü tamamen inşaat sektörüne bağlı. Acilen sektörünün önünü tıkayan konular ele alınmalı ve şirketlerin kapanması engellenmeli.”
Sektör, 2008’de 64,5 milyon metreküp üretim yaparak yüzde 13 küçüldü. Bu yıla ilişkin beklentilerde ise yüzde 7 civarında küçülme öngörülüyor.
Kozmetik
Hedef Markalaşmak
Dünya genelinde kozmetik sektörünün hacmi 150 milyar dolar seviyesinde. Türkiye’de ise pazarın hacminin 1,5- 2 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Kozmetik sektörü, her yıl ortalama yüzde 15-20 civarında büyüyor. 1.300 şirketin faaliyette olduğu sektörde, çalışan sayısı 14 bin civarında.
Sektörde en çok dikkat çeken gelişme ise krize rağmen talebin daralmaması ve büyümenin devam etmesi. Sektör temsilcilerine göre krizden dolayı morali bozulan kadın tüketiciler, diğer alanlardaki harcamalarından fedakarlık etse de kozmetik giderlerini kısmıyor. Sektörde, 2007’de 627 milyon dolarlık ihracat yapılırken geçen yıl bu rakam yüzde 30,7’lik artışla 820 milyon dolara çıkmış durumda. Özellikle Rusya, Irak, Ukrayna, İran, Bulgaristan, Almanya, Romanya ve İran’a büyük miktarlarda ihracat gerçekleştiriliyor. Bunun dışında sektör, yurtdışına gül yağı, ıhlamur çiçeği, defne yaprağı, bergamot, nane, limon, portakal, mandalina, turunç gibi bazı hammaddelerin de ihracatını yapıyor.
Sektörün en büyük problemlerinden birinin markalaşma olduğunu söyleyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, şu bilgileri veriyor:
“Türk kozmetikçiler, tesislerinin modernleşme yatırımlarını büyük ölçüde tamamladı. Şampuan ve sabunda Türkiye dünya çapında bir üretim merkezi olabilir. Ancak üreticilerimiz kendi markalarını çıkarmakta zorlanıyor. Global markalardan çok bölgesel markalar yaratılıyor.”
Krize rağmen ciro ve ihracatın arttığı kozmetik sektöründe hacim 2 milyar dolara ulaştı. 2009’da da büyümenin süreceği tahmin ediliyor.
İklimlendirme
Yatırımlar Durdu Kârlılık Düştü
İnşaat sektörünün yavaşlaması, son yıllarda ihracat ağırlıklı büyüyen iklimlendirme ve soğutma sektörünü de olumsuz etkiliyor. 2007’de, 1,9 milyar dolara ulaşan pazar hacmi, 2008’de yüzde 10 daralarak 1,8 milyar dolara geriledi. Bu yılın sonunda en iyi tahminle toplam pazar büyüklüğünün 1,5 milyar dolar olacağı öngörülüyor. 2009’da ise sektördeki küçülmenin sürmesi bekleniyor. Rekabetin artması net kâr marjlarında da sıkıntı yaratıyor.
Normal zamanlarda net kâr marjları yüzde 2-10 arasında değişen sektörde, bu yıl inşaat yatırımlarının azalmasından dolayı bu oranlar yüzde 2 ila 3 arasına düşmüş durumda.
Sektörün olumlu tarafı ise ihracatın ithalatın geçmesi. Sektörün 2008 yılı ihracatı 1 milyar 829 milyon, ithalatı ise 920 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 4 ayındaki ihracat 317 milyon dolar oldu.
İhracat ürünleri içinde ticari soğutma ve bireysel klimaların ağırlıklı olduğunu söyleyen
İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği (İSKİD) Genel Müdürü Hüseyin Musa Yüksel, sektörün yurtdışı potansiyeli şöyle anlatıyor:
“Sektörün ihracatı Türkiye’deki makine sanayinin en büyük ihracatıdır. Bireysel klima imalatında ise Avrupa’da birinciyiz. Bu birincilik, önümüzdeki yıllarda daha da pekişecek. Ticari ve merkezi klima-soğutma alanlarında da Avrupa’nın önemli bir imalat merkezlerinden biri durumundayız. Ayrıca sektördeki firmalarımızın araştırma geliştirme faaliyetleri oldukça iyi.”
2008’de yüzde 10 daralan sektörün 2009’da yüzde 20 küçülmesi bekleniyor.
Nişasta ve Glikoz
Üretim Talebin Altında
Nişasta sanayinin ana hammaddesini mısır oluşturuluyor. Mısırın işlenmesiyle üretilen nişasta şeker, kağıt, tekstil, gıda, ilaç-kimya ve savunma sanayilerinde kullanılıyor. Ancak sektörde, 2001 yılında üretime konan kotadan dolayı sıkıntılı günler hala devam ediyor. Kota uygulamasından önce yılda 461 bin ton ürün üreten sektörde, bu değişikle birlikte 234 bin ton seviyesine düşüldü. Ardından 2007’de 360 bin tona çıkıldı. Ancak hala sektördeki üretim, 650 bin ton olan yıllık talebin çok altında bulunuyor.
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Rint Akyüz, kotadan dolayı üretimin hiçbir zaman kapasitenin yüzde 33’ünü, arzın da talebin yüzde 75’ini aşamadığını söylüyor. Sektör olarak kotaların kaldırılmasını istediklerini söyleyen Akyüz, sektörün mevcut durumunu şöyle anlatıyor:
“Üretime konan kotalardan dolayı yurtiçi talep, yurtiçi üretimle karşılanmıyor. Bunun sonucunda da aradaki talep farkı gerek yasal gerekse yasa dışı yollarla yurt dışından temin ediliyor. Yurtiçinde kayıt dışı üretilen kaçak şeker üretimi artıyor. Japonya’dan sonra dünyanın en pahalı şekerini Türk tüketicisi satın alıyor. Yurtdışından kaçak yollarla her yıl 300 bin ila 1 milyon ton kamış şekeri İran, Irak, Suriye gibi ülkeler üzerinden Türkiye’ye sokuluyor. Özellikle güney sınırımızdan kaçak yollarla getirilen bu şekerlerin, hammadde, üretim, depolanma, taşınma koşulları bilinmediğinden halk sağlığı açısından da önemli tehdit oluşturuyor.”
Kota uygulanan sektörde üretim talebi karşılamıyor. Bu da ihtiyacın ithalatla karşılanmasına neden oluyor.
Hazırlayan: Ayçe Tarcan Aksakal
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?