Sigorta sektöründe kârsızlık en önemli sorun olarak yıllardır önemini koruyor. Kârsızlıkta en çok öne çıkan iki alan ise kasko ve sağlık. 2006’nın ilk 3 ayı sonunda hasar prim oranları kaskod...
Sigorta sektöründe kârsızlık en önemli sorun olarak yıllardır önemini koruyor. Kârsızlıkta en çok öne çıkan iki alan ise kasko ve sağlık. 2006’nın ilk 3 ayı sonunda hasar prim oranları kaskoda yüzde 95’e, sağlık branşında da yüzde 104’e yaklaşmış durumda. Yüksek oranların ve engellenemeyen zararın en büyük sebebi ise fiyata dayalı rekabet… Pazar payı yarışındaki sigorta şirketleri fiyata dayalı rekabete odaklanıyor. Maliyetler yükselirken, teknik kârlılıklar azalıyor.
Gelişmiş ülkelerde sigorta şirketleri pazar payı kavgasını çoktan bıraktı. Oysa Türkiye’de şirketlerin önceliklerinde hala pazar payı var. Hedef pazar payını artırmak olunca, rekabet fiyat etrafında odaklanıyor. Fiyat rekabeti ise hemen her branşta hasar prim oranını artırıyor. Hasar maliyetlerini kontrol edebilecek yeni sistemler geliştirmek yerine, periyodik prim artışına odaklanan sigorta şirketlerinin teknik kârlılıkları her geçen yıl düşüyor.
Kârsızlıkta en çok öne çıkan iki alan ise kasko ve sağlık. 2006’nın ilk 3 ay sonuçlarına göre sigorta sektörün kasko branşında hasar prim oranı yüzde 94.64’e dayandı. Bu branştaki zarar ise 60 milyon 241 bin 665 YTL olarak gerçekleşti. Sağlık branşında hasar prim oranı 103.80 olarak gerçekleşirken, zarar 5 milyon 195 bin 655 YTL’ye ulaştı.
Son olarak trafik sigortalarında da hasar prim oranındaki yükseliş dikkat çekici boyuta ulaştı.
Uzun sürede hasarla karşılaşan trafik sigortalarında da hasar prim oranı yüzde 67.92’ye yükseldi. 2006’nın ilk 3 ayında elde edilen kâr ise sadece 2 milyon 518 bin 91 YTL oldu.
Bu kârın uzun vadede zarara döneceğini söyleyen Axa Oyak Genel Müdürü Cemal Ererdi, “Şirketlerin mutlaka ilave hasar rezervi koyması sağlanarak mali bünyelerin daha sağlıklı hale getirilmesi gerekiyor” diyor.
Fiyat rekabetinden kaynaklanan kârsızlığı yaşamayan tek branş ise hayat sigortaları. Hayatta yakalanan kârlılığın önümüzdeki dönem de devam etmesi bekleniyor.
Hasar-prim oranına dikkat
Hasar prim oranı, sigorta sektöründe şirketlerin teknik kârlılıklarını ölçmek için en iyi araç. Düşük enflasyon rakamlarına sahip Avrupa ülkelerindeki sigorta şirketleri, hasar maliyetlerine büyük önem veriyor. Kârlılık hedefleri de, öz kaynaklarının yüzde 10’unun üzerinde seyrediyor. Oysa Türkiye’de sigorta şirketleri pazar payına odaklanıyor. Bu nedenle de hasar maliyetlerini kontrol edebilecek yeni sistemler geliştirmek yerine, periyodik prim artışını hedefliyorlar.
Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü Murat Güvenel şöyle diyor: “Sigorta sektörü 2005 yılını yüzde 95,5 hasar prim oranı ve 207 milyon YTL teknik zarar ile kapattı. 2006 yılında da zarar devam edecek. Miktarında ise sektörün toplam üretiminde neredeyse yarıya yakın paya sahip olan kasko branşı yine belirleyici bir rol üstlenecek.”
Kaskoda zarar büyüyor mu?
Sigorta sektöründe teknik kârlılıklara bakıldığında en çok zarar yaşanan alanın, prim üretiminin yaklaşık yüzde 33’lük bir bölümünü oluşturan kasko olduğu görülüyor. Kaza branşı prim üretiminde 2005 yılında bir önceki yıla göre yüzde 22,2 oranında artış olurken, ödenen hasarlar yüzde 40,1 oranında artış gösterdi. Bu rakamlar da hasar prim oranlarına ve teknik kârlılığa olumsuz yansıdı.
Kaza branşında gerçekleştirilen prim üretiminin yaklaşık yüzde 83’ü kasko prim üretiminden geliyor. Aynı şekilde ödenen hasarlar içerisinde de kaskonun payı yüzde 93 gibi çok yüksek bir oranda. TEB Sigorta genel Müdürü Ertuğrul Bul, şöyle diyor:
“Bu oranlar, şirketlerin fiyatlama tarafında ciddi bir rekabet içerisinde olduklarını gösteriyor.”
Trafikte büyüme hız kesti
Trafik branşı prim üretimi 2005 yılında bir önceki yıla göre yüzde 21,7 oranında artış gösterdi. Bu oran 2004 yılında yüzde 64,9, 2003’te ise yüzde 41,0 olarak gerçekleşmişti. Ortaya çıkan tablo, trafik branşındaki büyümenin önceki yıllarla karşılaştırıldığında hız kestiğini gösteriyor.
Ödenen hasarlarda ise 2005 yılında bir önceki yıla göre yüzde 46,7 oranında artış oldu. Trafik branşı hasar prim oranlarında bu iyileşme, teknik kârlılığa ise yansımadı. Bunda acente komisyonlarındaki artışın etkisi olduğunu söyleyen Ertuğrul Bul, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Geçtiğimiz yıllarda faaliyete geçen TRAMER (Trafik Sigortası Bilgi Merkezi) ile hem hasar kontrolüne hem de doğru fiyatlamaya imkan verecek bir sistem oluşturulması amaçlandı. TRAMER sistemi ile birlikte trafik sigortalarında sonuçların daha iyiye gitmesini bekliyoruz.”
Sağlıkta 2002 neden önemli?
2006 yılında yüzde 21-26 aralığında prim üretimi artışı beklenen sağlık sigorta branşı, hayat-dışı prim üretimi içerisinde yaklaşık yüzde 13’lük bir yer tutuyor. 1997 yılında 40 sigorta şirketi sağlık sigortası branşında faaliyet gösterirken, 2005 yılında bu sayı 30’a düşmüş durumda. Sigortalı sayısı ise 1997 yılından 2005 yılına kadar yüzde 84’lük artışla 974 bin 251’e ulaştı.
Sağlık branşı da tıpkı kaskoda olduğu gibi uzun süredir kârsız işliyor. 2000 yılında 76,26 olan hasar prim oranı, 2005 yılının sonunda yüzde 84,66’ya ulaştı. Sektör yetkilileri, sağlık branşında 2002 yılının kırılım noktası olduğuna dikkat çekiyor. Murat Güvenel şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Son yıllarda sektörün sağlık sigortası branşındaki hasar prim oranında 2002 yılında bir kırılma meydana geldi. Son 4 yıllık dönemde hasar prim oranı yükselme eğilimine girdi. Buna bağlı olarak sağlık branşında teknik kârlılık da, en yüksek olduğu 2002 yılından 2005 yılı sonuna doğru düşüş eğiliminde. Bu düşüş trendinin 2006 yılında durması bekleniyor.”
Hedefler değişiyor
Sigorta sektöründeki kârsızlık sorunu, kısa sürede aşılabilecek bir sorun değil. Ancak, şirketler yeni dönemde bu tabloyu değiştirecek önlemlerin peşinde. Örneğin, TEB Sigorta Genel Müdürü Ertuğrul Bul, global hedeflerin yanında, branşlar bazında hedefleme yaptıklarını söylüyor:
“Temel stratejimiz çerçevesinde motor branşının toplam portföy içerisindeki payını yüzde 35 oranı ile sınırladık. Bu hedefimiz, müşterimize bütünlüklü hizmet verme stratejimizin de bir sonucu. Yani, bir müşteriye birden fazla ürün satarak müşterinin sigorta harcamaları içerisindeki TEB Sigorta payını artırmayı amaçlıyoruz. Bu sayede, ürün bazında yüksek fiyat rekabetinin de ötesine geçiyoruz. Söz konusu amaca ulaşabilmek için son 1 yılda yaklaşık 10 yeni ürün çıkardık.
Birçok ürünümüzde rekabetçi revizyonlar yaptık. Müşterilerimizin ihtiyaç hissettiği tüm teminatları sağlayabilmek adına hukuksal koruma, sağlık ve kredi sigortası olmak üzere 3 yeni branşta faaliyet ruhsatı aldık. Yeni kasko stratejimiz doğrultusunda da sıfır araçlara odaklandık. Düzenli olarak yaptığımız piyasa araştırmaları ile piyasa şartlarına göre tarifemizi sürekli yeniliyoruz. Teminat açısından rekabetçi revizyonlara imkan veren bir yapı oluşturduk. Ayrıca, branşın karlılığına destek vermek amacıyla risk seçim kriterlerimizi yeniden belirledik.”
Rekabetin yeni yönü
Geçmiş yıllarda reel faiz oranları sigorta şirketleri için olası zararlara karşı bir teminat pozisyonuna sahipti. Ancak son yıllarda düşen enflasyon bu oranların da düşmesine sebep oldu. Telafi edilemeyen teknik zararlar oluştu. Şirketlerin bu zarara uzun süre dayanamayacağını söyleyen Murat Güvenel, “Teknik sonuçlara bakılarak kârlı olan diğer branşlara güvenerek rekabeti sürdürme anlayışını sona erdirmek gerekiyor” diyor.
Yapı Kredi Sigorta son 2 yıldır prim hesaplamada yeni yöntemler kullanıyor. Güvenel, şirketin yeni yaklaşımını şöyle anlatıyor:
“Prim hesaplamada çağa uygun yöntemlere öncelik veriyoruz. Portföyümüzde yer alan hasarlı ve hasarsız müşterinin ayrımını istatistiksel analizlerle belirliyoruz. Hasar maliyetlerini kontrol altına almak amacıyla yurtdışında yer alan bazı uygulamaların etkilerini araştırıyoruz. Buna yönelik projeler üzerinde çalışıyoruz. Önümüzdeki dönem tüm branşlarda büyüme bekleniyor. Biz ise kasko sigortalarına önem veriyoruz. Sadece satış hacmi konusunda değil, kârlılık, verimlilik, süreklilik, ürün yönetimi, hasar yönetimi ve yeni ürünler gibi çok çeşitli konularda odaklanmamız gereken bir branş olduğunu düşünüyoruz. Bu yıl kasko sigorta branşı prim üretiminde yüzde 21-26 aralığında bir artış bekliyoruz.”
Kemal Olgaç/Koç Allianz Genel Müdürü
“Kıyasıya Rekabet Var,Maliyetler Yüksek”
Sağlıkta Rekor Oran Sağlık branşında ağırlıklı olarak limitsiz teminatlar sunuluyor. Bu nedenle teminat artışı ile prim artışını karşılaştırmak pek mümkün değil. Ancak, teknik karlılığın düşmesi ve hasar prim oranlarının bozulması sorunları burada da var. Örneğin, 2000 yılında sektörün hasar prim oranı yüzde 76,3 iken, 2005 yılı sonunda yüzde 84,7’ye ulaştı. Söz konusu hasar-prim oranının üzerine acente komisyonlarını ve genel gider paylarını ilave ettiğiniz zaman “bileşik rasyo” dediğimiz oranın yüzde 100’lerin üzerinde olduğu görülüyor.
Sektör sağlık branşında kârlı çalışmıyor.
Rasyolar Neden Yüksek? Koç Allianz ile sektör verilerini karşılaştırdığımızda nispeten daha iyi rasyolara sahip olduğumuzu söyleyebilirim. 2005 yılı hasar-prim oranımız yüzde 75,2 olarak gerçekleşti. Ancak buna rağmen mevcut piyasa trendinden ve özellikle kurumsal işlerdeki yoğun rekabet ortamından bizde etkileniyoruz. Fiyatlandırmada kıyasıya rekabet sürerken tedavi yöntemlerinin gelişmesi ve buna paralel olarak maliyetlerinin artması da sonuçların bozulmasını destekliyor.
Hayat Kârlılığını Koruyor Hayat branşı tüm sektörde olduğu gibi Koç Allianz açısından da kârlılığın en yüksek olduğu branşlardan biri. Aynı trendde seyrini devam ettiriyor. Özellikle önümüzdeki dönemde risk sigortalarına karşı eğilimin artmasıyla, şirketlerin kârlılık seviyelerini korumaları, hatta biraz daha artırmaları bekleniyor.
Ragıp Yergin/Ak Sigorta Genel Müdürü
“Daha Etkin Acenteler Yaratmalıyız”
Son 2 Yılda Aşama Kaydettik Geçmişte kârlı çalışıyorduk ve yaptığımız işi fazla irdelemiyorduk. Yapmamız gerekenleri son 1-2 yıldır yapıyoruz diyebilirim. Sektör olarak son 1-2 yıldır çok daha farklı bir anlayışla iş yapıyoruz. Örneğin kaza branşında müşteriyi daha iyi tanımak, doğru müşteriyi ayırt etmek, araç tip ve modellerindeki maliyet unsurlarına göre fiyatlandırma yapmak gibi konularda çok iş yaptık. Bugün kaskoda yaptığımızı yarın trafikte yapıyor olacağız.
Neden Zarar Ettik? Zarar ettik çünkü fiyatlarımız düşüktü, maliyetleirmiz yüksekti. Bunu genele yaydığımızda iyi müşteri daha yüksek fiyat ödemek zorunda kalıyordu. Zararlı müşteri de bundan yararlanmış oluyordu. Son 2 yılda hem müşterileri hem araç tiplerini segmentlere böldük. Hasar yönetiminde iyileştirme yaptık. Hasarlı aracın alınıp servislere çekilmesi, orada standart iyi bir hizmet görmesi, bunun mühendisliği konusunda çok ilerledik. Burada hem müşteri memnuniyeti yaratmaya hem de tasarruf sağlamaya başladık.
Dünyadaki Trend Bugün dünya ölçeğinde baktığımızda, örneğin İspanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerde sigorta şirketleri otomobil firmalarını yönlendiriyorlar. Bu araç daha fazla kazaya açık, bunda daha fazla güvenlik tedbirleri var diyorlar. Üreticiler de ona göre tarife oluşturuyorlar. Biz de bugün özellikle ticari araçlarda bunu yapabiliyoruz. Üreticiler de bizim görüşlerimizi dikkate alıyor. Bir sonraki modellerinde tedbir alıyor. Ancak bu işi çok daha organize daha bilimsel biçimde yapmamız lazım.
Yabancıların Etkisi Olacak Son dönemde sigorta pazara yabancı oyuncular giriyor. Onların da getireceği yeniliklerle biz de bu işi daha kısa sürede, daha etkin biçimde yapıyor olacağız. Avrupa’da bu süreçleri yaşamış. Orada sektör kaskodan trafik sigortalarına dönmüş durumda. Kasko daha az satılan daha tamamlayıcı hale geldi. Türkiye’de de ilerleme var. TRAMER ve KASKOMER ile çok daha sağlıklı veriler üzerinden daha sağlıklı iş yapar hale geliyoruz.
Hande D. Süzer
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?