Ekonomi yönetiminden gündeme ilişkin açıklamalar: Enflasyon, faiz, zam...

Ekonomi yönetimi, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantılarının ardından gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

21.04.2025 09:55:490
Paylaş Tweet Paylaş
Ekonomi yönetiminden gündeme ilişkin açıklamalar: Enflasyon, faiz, zam...

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek, dengeli bir büyüme içinde istihdamımızı, üretimimizi, ihracatımızı sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, diğer taraftan da toplumumuz için kalıcı sosyal refah üretmek. Bu ana çerçeve devam edecek." dedi.

Ekonomi yönetimi, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantılarının ardından gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, bu yıl eylül ayında Orta Vadeli Plan'ın (OVP) güncelleneceğini, bu sürecin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gereği yürütülen olağan bir uygulama olduğunu belirterek, programın üç yıllık perspektifle her yıl yeniden ele alındığını, bu yıl da dış dünya ve yurt içindeki gelişmeler ışığında programın gözden geçirileceğini ifade etti.

OVP'nin bir makro çerçeveye sahip olduğunu dile getiren Yılmaz, dünyadaki ekonomik gidişatla ilgili değerlendirmelerde, özellikle IMF’nin küresel büyüme öngörüleri ile diğer bazı uluslararası kuruluşların çeşitli konulardaki tahminlerinin esas alındığını, Türkiye’ye ilişkin makroekonomik verilerin ise yerli kurumların analiz ve değerlendirmeleri doğrultusunda güncellendiğini bildirdi.

Yılmaz, programın aynı zamanda bir reform gündemini de içerdiğini, tamamlanan reformların programdan çıkarıldığını, yeni gündeme gelen başlıkların olabildiğini söyledi. Bütçe büyüklüklerinin de program kapsamında her yılın koşullarına göre güncellendiğini, rutin programın aynı şekilde sürdürüleceğini anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Önemli olan programımızın genel çerçevesidir, ana mantığıdır, yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda herhangi bir değişiklik söz konusu değil, yani programımızın temel çerçevesi yine korunacak. Nedir bu temel çerçeve? Temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek, dengeli bir büyüme içinde istihdamımızı, üretimimizi, ihracatımızı sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, diğer taraftan da toplumumuz için kalıcı sosyal refah üretmek. Bu ana çerçeve devam edecek."

Yılmaz, ABD Başkanı Donald Trump döneminde artan gümrük tarifeleri gibi uygulamaların küresel düzeyde belirsizlik oluşturduğunu, böyle dönemlerin otomatik pilotta yönetilemeyeceğini, gelişmeleri sıkı bir şekilde izleyeceklerini ve gerekli tedbirleri de zamanında devreye koyan bir yaklaşım içinde olacaklarını dile getirdi.

Programın arkasında güçlü bir siyasi iradenin bulunduğunu, toplumun bütün kesimleriyle istişare edilerek, katılımcı bir anlayışla hazırlandığını vurgulayan Yılmaz, programla ilgili güncellemeler yapılırken de aynı anlayışla bu süreci yöneteceklerini ifade etti.

- Bu alanlardaki fiyat düşüşleri lehimize bir görünüm arz ediyor

Cevdet Yılmaz, ABD'nin bazı tarifeleri devreye soktuğunu ancak aynı zamanda müzakereye de açık olduğunu ve birçok ülkeyle bu yönde süreç başlattığını hatırlatarak, Türkiye'nin de bu müzakereleri Ticaret Bakanlığı aracılığıyla sürdüreceğini ancak müzakerelerin sonucunun şu aşamada öngörülemediğini kaydetti.

Tüm bu müzakereler sonucunda anlaşmaya varılamazsa, Çin ve Avrupa Birliği gibi dünya ekonomisinde ağırlığı olan tarafların nasıl bir yol izleyeceğinin, ne tür karşı tedbirler alacağının da henüz net olmadığına işaret eden Yılmaz, bu belirsizlikleri yakından takip ettiklerini bildirdi.

Yılmaz, şimdilik bu yaşananların yalnızca ilk aşamasını değerlendirilebildiğini, Türkiye'nin mevcut koşullarda yüzde 10 civarında bir başlangıç tarifesiyle karşı karşıya olduğunu ve birçok ülkeye göre görece daha avantajlı bir konumda bulunduğunu belirtti.

Bu belirsizliğin oluşturduğu ortamda dünya ekonomisi ve ticaretinin olumsuz etkilenebileceğini, bu durumun tüm dünyayı ne kadar etkiliyorsa Türkiye'yi de o ölçüde etkileyeceğini anlatan Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ama burada bir yine artı tarafımız, bizim iç pazarımız büyük, yani nispeten iç pazar ağırlıklı bir yapıya sahip olduğumuzu söyleyebiliriz, bu da gelen etkileri sınırlayıcı bir yapı teşkil ediyor. Bu şartlar altında petrolün, diğer emtia fiyatlarının gerileğini gözlemliyoruz. Bu konularda ithalatçı bir ülke olduğumuz için bu alanlardaki fiyat düşüşleri lehimize bir görünüm arz ediyor diyebiliriz. Burada bizim için en büyük risk unsuru, Çin başta olmak üzere Amerika pazarını kaybetme riski olan ülkelerin diğer pazarlarda daha agresif hareket etmeleri ve bunun da rekabeti artırması hususu. Bu konuları da yakından takip ediyoruz, sadece kendi piyasamızı değil, ihracat pazarımız olan ülkelerdeki gelişmeleri, kararları da bu çerçevede yakından takip etmeye devam edeceğiz. Dediğim gibi burada dinamik bir yönetim sergileyeceğimizi ifade edebilirim."

- Gıda arzını artırmak istiyoruz

Yılmaz, OVP’yi üç ayaklı bir stratejiyle şekillendirdiklerini, bu stratejinin para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlar ile müdahalelerden oluştuğunu ifade etti.

Yapısal reformlar başlığı altında özellikle gıdanın çok önemli bir yer tuttuğunu, bu nedenle tarla içi sulamalara büyük önem ve öncelik verdiklerini, bu alana ayrılan ödeneklerin ciddi anlamda artırıldığını vurgulayan Yılmaz, "Çünkü gıda arzını artırmak istiyoruz. Bu önemli bir yapısal müdahale, enflasyonu da olumlu etkileyecek, sosyal adaleti de olumlu etkileyecek bir husus." diye konuştu.

Yılmaz, bilişim gibi alanlara da önem verdiklerini, enerji alanında ise dışa bağımlılığı azaltmayı hedefleyen politikaların programın önemli bir unsurunu oluşturduğunu belirterek, bu kapsamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının süreçleri basitleştiren, bürokratik yükü azaltan ve yenilenebilir enerjinin payını yükselten yeni hazırlıklar içinde olduğunu kaydetti.

Ulaştırma ve lojistik alanlarında da yeni bir yaklaşım benimsediklerini bildiren Yılmaz, demir yollarını, özellikle üretim alanlarıyla liman bağlantılarını güçlendirecek yatırımlara öncelik verdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, konuşmasının sonunda, "Ayrıca, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifimiz çerçevesinde özellikle katma değerli üretimi ve ihracatı artıracak aktif sanayi politikalarına önem veriyoruz. Bu kapsamda halihazırda uygulamaya devam ettiğimiz desteklerin yanı sıra YTAK ve HIT-30 gibi teşvik programlarını hayata geçirdik. Önümüzdeki dönemde de sanayicilerimizi ve ihracatçılarımızı desteklemeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

- Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, fiyat istikrarı, sürdürülebilir cari açık ve yapısal dönüşümle birlikte doğrudan yatırımların artacağı kanısında olduklarını belirterek, "Kısa vadeli piyasa dalgalanmalarının bu noktada etkili olmayacağını düşünüyoruz." dedi.

Şimşek, yaptığı değerlendirmede, yurt içi finansal piyasalar ve küresel ekonomide son dönemde yaşanan gelişmelerin program hedeflerine kalıcı etkilerini analiz etmek için erken olduğunu aktardı.

Bunların enflasyon açısından olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu bildiren Şimşek, "Net etkiye baktığımızda enflasyonun tahmin patikası içinde kalmasını öngörüyoruz. Enflasyon beklentilerinde geçici bir bozulma oldu, bu bir risk faktörü. Ancak finansal koşulların sıkılaşması talep kaynaklı enflasyona olumlu etki sağlayacak. En önemlisi, petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarında çok ciddi gerileme yaşandı. Eğer fiyatlar bu seviyelerde kalırsa bu durumun dezenflasyonist etkisi olacak." diye konuştu.

Türk lirasında sınırlı bir değer kaybı olduğunu, talep koşullarının çok güçlü olmaması nedeniyle kur geçişkenliğinin zayıf olmasını beklediklerini anlatan Şimşek, "Bütün etkileri değerlendirdiğimizde enflasyonun Merkez Bankasının tahmin aralığında gerçekleşme ihtimali son derece yüksek. Cari denge açısından net etkinin olumlu olabileceğini öngörüyoruz." ifadelerini kullandı.

Şimşek, ticaret savaşlarının küresel büyümeyi özellikle de Avrupa Birliği'ni olumsuz etkileme riski bulunduğunu aktararak, bunun da ihracat üzerindeki olumsuz etkisine işaret etti.

Yurt içi finansal koşulların sıkılaşmış olmasının ithalatı sınırlayacağını belirten Şimşek, enerji fiyatlarındaki düşüşün çok daha güçlü etkiye sebep olacağını, dolayısıyla cari açığın Orta Vadeli Program'da öngörülenin oldukça altında gerçekleşebileceğini söyledi.

- Bütçede mesajımız net

Bütçe verilerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütçe mesajımız net, harcama disiplini devam edecek. Geçen sene onaylanan bütçeye oranla güçlü bir harcama disiplini tesis ettik. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan bütçe 100 liraysa yılı 96,7 lira harcamayla kapattık. Bu sene de harcamalarda disiplin çok güçlü şekilde devam edecek. Bütçe gelirleri ekonomik aktiviteden etkileniyor. Dolayısıyla eğer sıkı finansal koşullar büyümede daha ılımlı bir seyre sebep olursa, gelir tarafında bir miktar aşağı yönlü riskler oluşabilir. Ancak Türkiye'nin brüt kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 25 civarında. Burada bütçe disipliniyle amacımız negatif mali etki yoluyla dezenflasyon sürecine destek vermektir. Sıkı finansal koşullar bütçede harcama kaynaklı değil gelir kaynaklı sınırlı bir olumsuz etki oluşturabileceği için program açısından önemli bir endişe kaynağı olmayacaktır."

- Dış şoklara karşı nispeten daha az etkilenecek ülkelerdeniz

Şimşek, uluslararası doğrudan yatırımlarda kısa süreli tepki kararları olmayacağına işaret ederek, "Fiyat istikrarı, sürdürülebilir cari açık ve yapısal dönüşümle birlikte doğrudan yatırımların artacağı kanısındayız, kısa vadeli piyasa dalgalanmalarının bu noktada etkili olmayacağını düşünüyoruz. İç veya dış şoklar ortaya çıktığında portföy yatırımları azalabiliyor. Bu durum sadece Türkiye için geçerli değil, diğer ülkeler için de söz konusu. Bu program portföy yatırımlarına dayalı değil. Türkiye açık bir piyasa ekonomisi, liberal bir sermaye hesabına sahip. Bu çerçevede para giriş ve çıkışları olabilir. Portföy yatırımlarındaki kısmi azalma geçicidir, küresel dalgalanmalar yatıştığında biz güçlü hikayesi olan nadir ülkelerdeniz." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin dış şoklara karşı nispeten daha az etkilenecek ülkeler arasında yer aldığını vurgulayan Şimşek, ihracatın diğer ülkelere göre daha dayanaklı yapıda olduğunu kaydetti.

- Türkiye'ye dış kaynak girişleri yeniden başladı

Şimşek, küresel dalgalanmalar azaldığında yatırımcıların güçlü programı ve hikayesi olan ülkelere yeniden yatırım yapmak isteyeceğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Piyasalarda dalgalanmanın olduğu süreçte CDS'ler 380 civarına çıktı, bugün itibarıyla 330'un altına indi. 'Etkiler sınırlı ve geçici' derken temenniden bahsetmiyor, gözlemlerimizden ve geçmiş deneyimlerimizden bahsediyoruz. Hazinenin ikinci piyasadaki gerek uluslararası tahvil faizleri, gerekse içeride Türk lirası tahvillerimizin fiyatlanmasında son dönemde iyileşme başladı, yani faizler de gerilemeye başladı. Türkiye'ye dış kaynak girişleri yeniden başladı, zaten fiyatlamalar da bunu yansıtıyor. Burada esas olan programımızın kararlı şekilde uygulanmasıdır. En büyük önceliğimiz fiyat istikrarı, yani enflasyonun kalıcı şekilde düşmesidir, bu konuda önemli bir risk görmüyoruz. Bu çerçevede programda şu aşamada önemli bir sapma öngörmüyoruz."

- İç ve dış borç ödemelerimiz için güçlü nakit rezervi tutuyoruz

Hazinenin her zaman etkin bir borç yönetim kapasitesine sahip olduğunu bildiren Şimşek, iç ve dış borç ödemeleri için güçlü nakit rezervi tuttuklarını ve yönetebilecek kapasiteye sahip olduklarını anlattı. Şimşek, borç yönetiminde temkinli yaklaşım sergilediklerine, bunun da kısa vadeli dalgalanmalarda esneklik sağladığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orta vadede borç yönetimimizin stratejik ölçütleri var. Bunlar, kur ve faiz riskini düşürmek, likidite riskine yönelik güçlü nakit rezervi tutmak. Stratejik ölçütler çerçevesinde oluşturduğumuz Hazine finansman programımız piyasalarda dalgalanma olduğu zamanlarda bize esneklik sağlar. Son dönemdeki gelişmeler gibi durumlarda değerlendirmemizi yapar gerektiğinde daha kısa vadeli, gerektiğinde değişken faizli borçlanırız. İç piyasadan döviz borçlanma hususu ise finansman programımızın bir parçasıydı. Stratejimizde bunların payını düşürmek var ancak bu dönemlerde piyasadaki dalgalanmalara esnek tepki veriyoruz, piyasa koşullarına göre hareket edeceğiz."

Bu sene için öngördükleri iç borç çevirme oranının yüzde 119,3 olduğunu, ilk 3,5 ayda bu oranın daha yüksek seyrettiğini aktaran Şimşek, "Çünkü beyannameye dayalı vergi gelirlerimiz genelde ilk 4 aya değil mayıs ayına tekabül ediyor, yani beyannameler mart sonunda veriliyor, daha sonra ödemeler başlıyor." dedi.

Uluslararası piyasalardan bu sene 11 milyar dolar dış borçlanma öngördüklerini ve yılın ilk çeyreğinde bunun 2,5 milyar dolarını gerçekleştirdiklerini bildiren Şimşek, vadesi dolup ödemesi yapılan, yani nakit rezervden kullanılan bir alanın söz konusu olduğunu anlattı.

Şimşek, uluslararası piyasalardaki kağıtların getiri eğrisinin 40-50 baz puan yüksek seyrettiğini de değinerek, "10 yıl vadeli dolar cinsinden tahvilimizin faizi yüzde 8'in üzerine kadar çıktı, şu anda yüzde 7,7 seviyelerinde. Burada da bir normalleşmenin olacağını, CDS'lere paralel tekrar daha da gerileyeceğini öngörüyoruz. Piyasa koşullarını takip ederek yılın kalanında finansman programımıza göre 8,5 milyar dolar daha dış borçlanmaya gitmeyi planlıyoruz." diye konuştu.

- ABD temasları ve IMF toplantıları

Bu hafta IMF, Dünya Bankası ve G-20 toplantıları için ABD'de temaslarda bulunacağını aktaran Şimşek, şunları kaydetti: New York'ta reyting kuruluşlarıyla, sonra ABD merkezli doğrudan yatırımcılarla bir araya geleceğiz. Özellikle son gelişmeler akabinde tedariki Türkiye'ye kaydırmayı planlayan başta ABD'li firmalar olmak üzere reel sektör temsilcileriyle görüşeceğiz. Washington'da da benzer programlar var, özellikle Amerikan Ticaret Odası bu kapsamda geniş katılımlı bir konferans düzenliyor. Orada da konuşmam olacak. Bu programlar dışında da günde 14 ila 17 ikili görüşme veya yatırım bankalarının düzenleyeceği toplantılarımız olacak. Tüm bu toplantılarda, programda bir değişiklik olmadığını, programın arkasında çok güçlü bir siyasi irade olduğunu söyleyeceğiz. Programı uygulamakta kararlı olduğumuzu yaptıklarımızla gösteriyoruz. Türkiye'de olup biten dünyadan çok farklı değil, biz bunun geçici bir durum olduğuna inanıyoruz, fiyatlamalar da onu yansıtıyor.

- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, enerji alanında ithalatı azaltmaya yönelik neler yapılabileceğine odaklandıklarını belirterek, "Türkiye'nin petrol ve gaz ithalatını düşürecek, dolayısıyla üretimimizi artıracak faaliyetler içindeyiz." dedi.

Bakan Bayraktar, enerji politikası kapsamında petrol ve gaz aramacılığı konusunda çok yönlü ve katmanlı bir süreç yürüttüklerini belirterek, şunları kaydetti:

"Türkiye'de Gabar 80 bin varillere geldi. Bizim Türkiye'de yurt içi üretimimiz 130 bin varilleri aşmış durumda. Sakarya Gaz Sahası'nın birinci fazı tamamlandı. Yaklaşık 9,5 milyon metreküplük günlük üretimle ikinci fazın üretimine, yani bunu 2 katına çıkaracak üretim aşamasının faaliyetlerine devam ediyoruz. Gabar ve Sakarya Gaz Sahası'nın yanı sıra yeni sahalarda, yani keşiflerle alakalı çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Dolayısıyla bir taraftan üretimi arttırmak, bir taraftan da yeni keşiflerle bulduğumuz yeni rezervleri üretim rezervlerimize eklemek istiyoruz. Bu minvalde çalışmalar devam ediyor."

Geçen ay Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının ABD'de bir anlaşma imzalayarak, Diyarbakır'daki 4 sahada uzun vadeli strateji kapsamında yer alan konvansiyonel olmayan petrol ve gaz üretime yönelik bir ortaklık kurduğunu anımsatan Bayraktar, "2025 yılı içerisinde değerlendirme ve sahaya girip sondajlara başlayacağımız bir süreç yaşayacağız. Bu Türk petrol ve doğal gaz aramacılığında yeni bir merhale, yeni bir aşama. Diyarbakır'da petrol, Trakya'da gaz prospektinin olduğu, yani potansiyelinin olduğu bir arama programı üzerinde çalışıyoruz." bilgisini paylaştı.

Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:

"Bundan sonraki süreçte Türkiye dışarıda da petrol ve doğal gaz aramacılığında çok aktif olacak. Burada ilk hedef şu anda varlıklarımızın olduğu, üretimlerimizin, operasyonlarımızın olduğu ülkeler. Başta Azerbaycan ya da Hazar havzası coğrafyası. Burada ilgilendiğimiz 2 yeni offshore sahası var. Onun dışında Irak'ta, hem Kuzey Irak hem Güney Basra diyebileceğim, sahalarla ilgileniyoruz. Yine Rusya'da şu anda bir sahada faaliyetimiz var. Onu yine artırmayı hedefliyoruz. Yeni ülkeler de var. Çalışmaya başladığımız ülkelerden biri Somali. Somali offshore'unda 3 bloğumuza, karada 3 blok ilave ettik. Nisan ayının 10'unda bu anlaşmayı Türkiye Petrolleri yaptı ve Somali'nin karasında da aramalara başlıyoruz. Offshore'da mayıs sonu gibi sismik veri toplama çalışmamız bitecek. Yıl sonuna doğru buradaki sondajla ilgili kararımızı oluşturmuş olacağız."

- Bulgaristan ekonomik bölgesinde bir blok için anlaşma imzalanacak

Pakistan devlet şirketi ile Pakistan açık denizlerinde arama yapmak üzere bir anlaşma imzaladıklarını da hatırlatan Bayraktar, "Bu ülkelerin Türkiye'ye olan ilgisinin, ikili işbirliğimizin, üst düzeydeki işbirliğinin ve uyumun katkısı var. Ama Türkiye'nin son yıllarda geliştirdiği offshore kabiliyeti, yani denizlerde arama ve üretim kabiliyeti onları bu anlamda etkiliyor. Bu anlaşmaların gerisinde böyle teknik ve ticari bir motivasyon da var." değerlendirmesinde bulundu.

Bayraktar, Bulgaristan ve Macaristan ile işbirliğine ilişkin, "Muhtemelen önümüzdeki ay bitiririz anlaşmayı. Bulgaristan'da yabancı bir şirket ile Türkiye Petrolleri, Bulgaristan denizinde, Bulgaristan ekonomik bölgesinde bir blok için anlaşma imzalayacak. Keza yine Macaristan'ın MOL şirketiyle hem Macaristan'da hem de Macaristan dışında stratejik bir ortaklık anlaşması imzaladık." diye konuştu.

Hedef ülkelerden bir diğerinin de Türkmenistan olduğunu kaydeden Bayraktar, "Türkmenistan'dan gaz almaya ilk kez 1 Mart itibarıyla başladık. Şimdi Türkmenistan'da gaz ve petrol sahalarıyla alakalı bir çalışmanın içerisindeyiz. Libya'da önümüzdeki kısa süre içerisinde yeni anlaşmaları sizler vesilesiyle kamuoyumuza duyurabileceğimiz bir süreç bizleri bekliyor." değerlendirmesinde bulundu.

- LNG alanında işbirliğimiz ve ticaretimiz artabilir

Bayraktar, enerji alanında ithalatı azaltmaya yönelik neler yapılabileceğine odaklandıklarını belirterek, şunları kaydetti: "Türkiye'nin petrol ve gaz ithalatını düşürecek, dolayısıyla üretimimizi artıracak faaliyetlerin içindeyiz. Bir taraftan da kaynakları çeşitlendirerek, yani mevcut ithalatımızı da düşürecek şekilde, sadece üretimle değil, aldığımız ülkeden daha ucuza, aldığımız ülkeleri farklılaştırarak, bu anlamda da önümüzdeki süreçte farklı ülkelerle özellikle LNG alanında işbirliğimiz ve ticaretimiz artabilir. Daha ucuza, Türkmenistan buna önemli bir örnekti, maliyetlerimizi düşürecek çalışmaların içerisinde olmaya devam edeceğiz."

- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye'ye yönelik yatırımların devam edeceği mesajını vererek, "Önümüzdeki dönemde Türkiye'ye hem ülkemizdeki mevcut yatırımcılardan yeni nesil araçlar konusunda, hem de yeni marka yatırımları konusunda güzel haberler duyurmaya devam edeceğimize inanıyorum." dedi.

Kacır yaptığı değerlendirmede, DOKAP, GAP, KOP ve DAP bölge kalkınma idarelerinin eylem planları hakkında bilgi vererek, "2024-2028 yılları için 4 bölge kalkınma idaresine 1 trilyon 800 milyar lira yatırım ölçeğine sahip eylem planları hazırladık. Sadece bu yıl 345 milyar liralık kamu yatırımının 4 eylem planı kapsamında gerçekleşmesini öngörüyoruz. Bu, 2025 bütçemizde öngörülen toplam yatırımın tek başına dörtte biri. Bu aslında bölgesel kalkınmaya verdiğimiz önemin, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmaya yönelik çabanın en somut göstergesi." diye konuştu.

DOKAP Eylem Planı'yla gelecek dönemde tarımsal faaliyetlere yaklaşık 40 milyon lira, mavi ekonomiye 13,5 milyar lira ve turizme 30 milyar liranın üzerinde yatırım gerçekleştirmeyi amaçladıklarını bildiren Kacır, "Bölgenin turizmde marka projesi 'Yeşil Yol'. Bugüne kadar Yeşil Yol'da hedeflenen 2 bin 854 kilometre hattın 1510 kilometresini tamamladık, inşallah 2028 sonuna kadar Karadeniz'imizin cennet yaylalarını birbirine bağlamaya dönük ve Karadeniz'de turizm gelirini, turist ve konaklama sayısını artırmaya yönelik bu çok önemli projeyi tamamlamayı amaçlıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

- Geçen yıl 1 milyon 450 bine yakın araç üretildi

Kacır, sanayi sektöründe yeni yatırımları Türkiye'ye kazandırmak için çaba gösterdiklerini söyledi. Türkiye'de 22 yıl önce yılda 300 bin araç üretildiğini geçen yıl bu sayının 1 milyon 450 bine çıktığını belirten Kacır, sözlerini şöyle sürdürdü:

"8'i küresel olmak üzere 13 üreticinin faaliyet gösterdiği bu sektör, Türkiye'nin ihracatta lokomotifi oldu. Otomotiv 37 milyar dolar ihracat yapan önemli bir sektörümüz. Bizim bu sektörde ortaya koyduğumuz hedef, teknolojideki dönüşümü en etkin şekilde değerlendirmek ve yeni teknolojiler için Türkiye'yi AR-GE ve üretim merkezi haline getirmekti. Onun için en önemli adımımız Togg'du. 56 bin Togg halihazırda Türkiye'nin yollarında. Tabi elektrikli, hibrit araç tercihlerinin güçlenmesi için altyapıyı geliştirmemiz çok önemliydi ki muazzam bir atılım gerçekleştirdik. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında 30 bine yakın kamuya açık şarj istasyonu ve bunların içinde de 12 bine yakın hızlı şarj istasyonu faaliyet gösteriyor. 81 şehrimizde, özellikle biraz da kırsal bölgelerde şarj istasyonlarını yaygınlaştırmaya dönük yeni destek programlarını ilan ediyoruz. Geçtiğimiz hafta da yine hızlı şarj istasyonu kurulumuna yönelik bir destek programını Bakanlık olarak ilan ettik."

- Hedef Türkiye'de yılda 1 milyon elektrikli araç üretim kapasitesi

Kacır, Togg'un akıllı, elektrikli bir otomobil olarak yollara çıkmış olması ve son dönemde yeni nesil araç yatırımlarını desteklemelerinin, küresel yatırımcıların özellikle yeni teknoloji odaklı yatırımlarında Türkiye'yi seçmesine vesile olduğunu aktardı.

Son 12 ay içerisinde iki önemli yatırımın duyurusunu yaptıklarını anımsatan Kacır, "Çin'in en önemli otomobil markaları arasında olan iki firmanın Türkiye'de üretim yapmasına dönük, biri Manisa, biri Samsun'da olmak üzere yatırımlarını duyurduk. Böylelikle biri 150 bin, diğeri de 200 bin olmak üzere yıllık 350 bin kapasiteyi yine yeni teknoloji olarak Türkiye'ye kazandırmış olacağız. Hedefimiz, 2030'a geldiğimizde yeni nesil araçlarda yıllık 1 milyon üretim kapasitesine erişebilmemiz. Bu, Türkiye'nin otomotiv ihracatını daha ileri düzeylere taşımamızı ve bu dönüşüm sürecinden fayda sağlayan ülkeler arasında yer alabilmesini inşallah sağlayacak." diye konuştu.

- Yatırım duyuruları yapacağız

Kacır, bir yandan da mevcut markaların yeni nesil araç yatırımlarını hızlandırmaya dönük çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, şunları kaydetti: Bu yıl içerisinde mevcut markalardan ve yeni nesil araç yatırımlarından duyuruları yapacağız. Aslında ticaret savaşları açısından pek çok ülkeyle mukayese ettiğimizde avantajlıyız. İhracatımızın neredeyse üçte ikisini gümrüksüz, serbest ticaret anlaşmalarıyla, Gümrük Birliği anlaşması ile yapma imkanına sahibiz. Bu avantajımızı elbette küresel yatırımcılar da biliyor, görüyor ve değerlendiriyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Türkiye'ye hem ülkemizdeki mevcut yatırımcılardan yeni nesil araçlar konusunda, hem de yeni marka yatırımları konusunda güzel haberler duyurmaya devam edeceğimize inanıyorum.

- Ticaret Bakanı Ömer Bolat

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ABD ile gümrük vergisi müzakerelerini karşılıklı anlayış içinde yapıcı şekilde gerçekleştireceklerini belirterek, "Bu konuda ilk temaslar zaten yapıldı, bakanlar düzeyinde de önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek." dedi.

Bakan Bolat, yaptığı değerlendirmede, ABD Başkanı Donald Trump'ın aldığı gümrük vergisi kararları ile diğer ülkelerin misilleme tedbirlerinin küresel ekonomide büyük bir "toz duman" oluşturduğunu söyledi.

Bu süreçte sürekli dinamik şekilde çalıştıklarına işaret eden Bolat, "Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz'ın başkanlığında ekonomiyle ilgili bakanlar olarak sürekli iletişim, istişare halindeyiz, kararlarımızı da tabii ki hükümet kararı olarak alıyoruz. Biz yüzde 10 ilave gümrük vergisini hem hak etmediğimizi düşünüyoruz hem de beklemiyoruz. Ama bu noktada ABD ile müzakerelerimizi karşılıklı anlayış içinde, pozitif bir ortamda, yapıcı şekilde yapacağız. Bu konuda ilk temaslar zaten yapıldı, bakanlar düzeyinde de önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek." diye konuştu.

Bolat, diğer ülkelerin küresel ticaretteki gelişmelerden nasıl etkileneceği ve bu durumun Türkiye'nin bu ülkelerle ticaretini nasıl etkileyeceği konularının önemli olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu bölüm en az Türkiye-ABD ticaret ilişkileri kadar önemli, o noktada da hazırlıklar yapıyoruz. Bu anlamda Türkiye'nin özellikle rakip ülkeler tarafından mallarının boşaltılacağı depo olmasına müsaade etmeyeceğiz, bu konuda kararlıyız. Dünya ticari kurallarının bize verdiği bütün yetkileri kullanacağız. Aslında Dünya Ticaret Örgütü için de çok zor bir zaman çünkü tek taraflı kararlarla dünyada çok taraflı kural bazlı sistemde ciddi yara açıldı. Ümit ederiz ki küresel büyüme ve küresel ticaret açısından bu belirsizliğin faturası çok fazla olmadan ülkeler arasında uzlaşmaya varılır ve yeniden ticaret dünya büyümesinin motoru olmaya devam eder."

- Gümrüklerdeki geçişler kolaylaştırılacak

Bolat, Suriye temaslarını da değerlendirerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Suriye'nin yeni yönetimiyle işbirliği yapma konusunda çalıştıklarını belirtti.

Suriye'ye yönelik ambargoların kalkmasının önemine işaret eden Bolat, "Biz de yeni Suriye yönetiminin Türkiye'den büyük beklentileri olduğunu biliyoruz. Yeni Suriye yönetimiyle, güçlü, istikrarlı Suriye'nin kuruluşu, ayakta kalması ve Türkiye açısından da güçlü komşuluk ilişkileri oluşturması noktasında birlikte çalışacağız. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız başkanlığında iki haftada bir yapılan düzenli koordinasyon toplantılarımızda da önemli konuları görüşüyoruz, Suriyeli muhataplarımızla da düzenli ve dinamik irtibat ve istişare halindeyiz." ifadelerini kullandı.

Bolat, ticaretin artması için gümrüklerdeki geçişlerin kolaylaştırılması gerektiğini bildirerek, aktarma, doldurma ve boşaltma işlemlerinin ülke içine taşınması konusunda mutabık kaldıklarını anlattı.

İki ülkenin ulaştırma bakanlıklarının birkaç hafta içinde bu konuyu anlaşmayla çözüp gümrükleri rahatlatacağını aktaran Bolat, "Böylece artık doyuma ulaşan ticaret geçişlerinin hızlanması sağlanacak. Türkiye'den Orta Doğu'ya, Orta Doğu'dan Türkiye'ye geçişler sağlanacak. Kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasında gerek sanayi ürünlerinin ticareti gerekse yatırımlar ve hizmetler noktasında onlara öneride bulunduk, çalışacaklarını ifade ettiler. Sanayi bölgelerinin onarımı ve iki ülke arasındaki yatırımların hızlandırılması konu başlıklarını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız önümüzdeki süreçte yürütecektir. Biz, bütün bakanlıklar olarak görevlerimizi ve yapacaklarımızı biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

- Tüketicilerimizin fahiş fiyatlarla mağdur edilmesine asla izin vermeyeceğiz

Bolat, zirai don ve etkileri konusunda da Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile irtibat halinde olduklarını, öncelikle hasarın boyutunun tespit edilmesi ve kurtarılabilecek alanlar için çaba sarf edilmesi gerektiğini söyledi.

Don nedeniyle sert kabuklu meyveler konusunda hasarın söz konusu olduğunu hatırlatan Bolat, çiftçilerin zararlarının karşılanması ve destek konularının hasar tespit çalışmalarıyla ortaya çıkacağını ifade etti. Bolat, don olayının fiyatlara etkisine ilişkin de değerlendirmede bulunarak, şunları kaydetti:

"Yaz meyvelerinde önümüzdeki süreçte artışlar olabilir ama burada bunu fırsatçılığa çevirip fahiş fiyat politikalarına çevirenlere karşı mücadelemiz devam edecek. Ama herkes de bilir ki tarımsal üretim olsun, sanayi üretimi olsun arz talep dengeleri bozulduğunda fiyat oynaklıkları ortaya çıkar. Biz Ticaret Bakanlığı olarak uygulamacı bakanlığız, elimizde ihracat ve ithalat anlamında kullanabileceğimiz yetkiler var. Tarım ve Orman Bakanlığımızla, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve Ekonomi Koordinasyon Kuruluyla bu konuları görüşerek ihracat ve ithalat konusunda alınması gereken tarım ürünleriyle alakalı özellikle dondan etkilenen ürünlerle alakalı gerekli kararları alırız. Ne üreticilerimizin zarar görmesine ne de tüketicilerimizin fahiş fiyatlarla mağdur edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Bu konudaki düzenli denetimlerimiz iller, ilçeler bazında devam ediyor. Bu konuda müsterih olunsun."

-Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, zirai dondan hububat, baklagil ve yağlı tohumlar gibi stratejik ürünlerin çok etkilenmediğine işaret ederek, "Elbette tarım sigortası olanların hasar tespitinden sonra paraları hemen verilecek." dedi.

Yumaklı, yaptığı değerlendirmede, zirai donun ardından bazı kesimlerden gelen yorumlara tepki göstererek, "Daha hasar tespit çalışmaları devam ediyorken, bazı kurum temsilcileri, bazı siyasiler hemen açıklamalar yapmaya başladı. Dediler ki, 'her şey bitti mahvolduk, yurt dışına bağımlıyız, paranız olsa bile bulamayacaksınız, yoksullar bundan en çok zarar görecek' vesaire. Bilgi sahibi olmadan fikir serdetmek herhalde böyle bir şey. Bunun kime faydası var, üreticiye mi, tüketiciye mi, memlekete, millete mi var? Bunun takdirini kamuoyumuza bırakıyorum." ifadesini kullandı.

Zirai dondan 34 ildeki 16 meyve çeşidinin etkilendiğine işaret eden Yumaklı, "Kayısı, üzüm, kiraz, armut, elma, ayva, limon, badem, fındık, ceviz, nektarin, şeftali, portakal, mandalina, erik ve fıstık. Bunların bazısı yüzde 10, bazısı yüzde 60 gibi çeşitli derecelerde etkilendi. Mesela Malatya'da çok daha büyük oranlarda kayısının etkilenmesi söz konusu. Ancak bunları söyleyebilmek için saha tespiti olması gerekir. Bunlar da belli fiziki şartlara bağlı. Sahaya 10 bin kişi de gönderseniz, fiziki şartlar olmazsa o hasar tespitini yapamazsınız. Neden? Güneşi görmesi lazım ağacın, orada ne reaksiyon veriyor bunun da görülmesi gerekir. Yani bilgi sahibi olmak gerekir." diye konuştu.

- Sigortası olanların parası hemen verilecek

Zarar gören çiftçilere sağlanacak desteklere ilişkin soruya da yanıt veren Yumaklı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hububat, baklagil, yağlı tohumlar gibi stratejik ürünler çok etkilenmedi, özellikle bunun altını çizmek istiyorum. Elbette tarım sigortası olanların hasar tespitinden sonra paraları hemen verilecek. Geri kalanlar için Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olup da herhangi bir sigortası olmayanlarla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı'mız açıkladı. Zarar gören mahsulün üretimi için şu ana kadarki harcaması, hasarı oranında karşılanacak. Böylece üretimin sürdürülebilirliği sağlanmış olacak."

- Türkiye'de fındık üretimi yüzde 10 arttı

Yumaklı, fındıktaki verim kaybına ilişkin soru üzerine, "2015-2024 yıllarında Türkiye'de fındık üretimi yüzde 10 arttı. Ama DOKAP bölgesinde düştü çünkü coğrafi koşullar burada bazı şeylerin kolay yapılmasına izin vermiyor." dedi. Özellikle Giresun, Ordu, Trabzon'daki genişleme alanlarının kısıtlı olduğuna, coğrafi şartların da verimi düşürdüğüne işaret eden Yumaklı, yaşlı bahçelerin değiştirilmesiyle ilgili sürecin devam ettiğini, ama bekledikleri gibi devam etmediğini söyledi.

Yumaklı, Giresun'da bu konuda bir enstitü olduğunu, burada geliştirilmiş çeşitler bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti: Üreticilerimizi bu konuda sürekli teşvik ediyoruz. Eksik kalan veya bizim daha fazla yapmamız gereken hususlar varsa elbette bunlarla ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz. Üretim veya verim düşmesinin kesinlikle ve kesinlikle aflatoksinle hiçbir alakası yok. Türkiye genelinde 2020'de 734 bin 726 hektar alanda 665 bin ton fındık üretilmiş, bunun 283 bin tonu ihraç edilmiş ve 1,9 milyar dolar gelir elde edilmiş. 2024'te 750 bin hektar alanda 717 bin ton fındık üretimi gerçekleşmiş, 324 bin tonu ihraç edilmiş, 2,6 milyar dolarlık gelir var. Verim sadece tarımsal üretimde değil, yani hayatımızın bütün alanlarında öncelememiz gereken bir husus.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz