Ode Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın iş dünyasının stresli ve yorucu temposınu dengelemek için özel formülü var: Kitaplar, spor ve tekne.
Nil Dumansızoğlu
ndumansizoglu@capital.com.tr
İş dünyası yoğun, stresli ve yorucu… Her yöneticinin olduğu gibi Ode Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın da bu tempoyu dengelemek için özel formülü var: Kitaplar, spor ve tekne… Yılın önemli bir bölümünü seyahatlerde ve teknesinde geçiren Turan’ın bu zamanlarda yoldaşı, kitapları oluyor. Her fırsatta okumaya çalıştığını söyleyen Turan, her ay en az iki kitap bitiriyor. Öyle ki okuduğu kitapların özetini çıkararak bir kitapçık hazırlatmış ve çalışanlarına dağıtmış. “Bilginin, tecrübenin ve sevginin paylaştıkça çoğaldığına inanıyorum” diyen iş insanı, daha çok iş kitapları okumayı tercih ediyor. Kitaplar dışında spor da onun hayatının önemli bir parçası. Dört yıldır özel bir hocayla çalıştığını belirtiyor ve ekliyor: “Spor yapmadığım ve okumadığım zaman bir boşluk hissediyorum, rahatsız oluyorum.” Orhan Turan’ın en önemli kaçış noktası ise teknesi. Neredeyse tüm yazı teknesinde geçiriyor, işle ilgili kritik kararlarını burada alıyor. Ancak tüm bunların yanında ailesine yeterli zamanı ayıramadığını söyleyen Turan, en büyük eksikliğini şöyle anlatıyor: “İş hayatımda en çok neyi yapamadınız diye soracak olursanız cevabım, aileme ve dostlarıma çok zaman ayıramamak olurdu. Başarı kolay elde edilen bir şey değil, bir bedel ödemek, bazı şeylerden fedakarlık etmek gerekiyor. Ailem de bunun farkında.” Orhan Turan’la iş dışı yaşamı hakkında yaptığımız sohbet şöyle:
İş günlerinde genellikle sabah 7:00-7:30’da uyanırım. Bir saatimi gazete okumaya, maillerime bakmaya, sosyal medyadaki gelişmeleri izlemeye ve kahvaltıya ayırıyorum. Genellikle haftanın 2-3 günü ofise geliyorum. Diğer günler ya seyahatte oluyorum ya da STK’lara gidiyorum. Ofiste olduğum zamanlarda da görüşmelerimi yapıyorum. Ancak artık günde 6’dan fazla görüşme yapmıyorum, çünkü konsantrasyonum bozuluyor.
Evet, çok yoğun çalışıyorum. Birlikte çalıştığım arkadaşlarım çok başarılı, çünkü beni iyi çalıştırıyorlar. Ancak ben yorulmaktan şikayetçi değilim. Yorulmanız, emek ürettiğiniz anlamına gelir. Nerede bulunursam bulunayım, hangi işi yaparsam yapayım en önemli hedefim hep “değer yaratmak” oldu. Ben Elazığ’ın Keban ilçesinin Bayındır Köyü’nde doğdum ve 10 yılım orada geçti. 4’üncü sınıftayken İstanbul’a geldim. 1, 2 ve 3’üncü sınıflarda öğretmenimiz beni sınıf başkanı seçmişti. Sanırım ileri görüşlü bir öğretmendi, bendeki liderlik vasfını keşfettiğini düşünüyorum.
Aslında bu benim en eksik yönüm diyebilirim. İş hayatımda en çok neyi yapamadınız diye soracak olursanız cevabım, aileme ve dostlarıma çok zaman ayıramamak olurdu. Başarı kolay elde edilen bir şey değil, bir bedel ödemek, bazı şeylerden fedakarlık etmek gerekiyor. Ailem de bunun farkında. Ben bu işe 1984 yılında başladığımda ne doğru düzgün param ne çevrem ne tecrübem vardı. Bir okyanusa atladım ve yüzmeyi öğrendim. Boğulup ölmediysem sebebi çok çalışmamdır. 1’inci kuşak olduğum için kendi dinamiklerimle doğruları buldum.
Tek başıma kalmayı bazen çok seviyorum. Evde bir çalışma odam var ama okumayı daha çok salondaki koltuğumda yapıyordum. Orası evde bana ait bir köşe oldu. Zaten tüm seyahatlerimi çıkardığınız zaman evde yılda yaklaşık 180 gün geçiriyorum. Cumartesi günleri de rapor okuyorum ve haftayı toparlamak için çalışıyorum. Pazar günleri de işle ilgili hiçbir şey yapmıyorum. Öğlen 15:00’e kadar da elimi kaldırmıyorum. İş hayatında çok dinamiğim ama pazarları evde çok pasif oluyorum. Çünkü diğer türlü dinlenemiyorum. O saatte kadar da tabii boş durmuyorum, genelde dergi okuyorum.
En sevdiğim şeylerden biri kitap okumak. Seyahatlerde, tatillerde, birini beklerken… Her fırsatta okumaya çalışıyorum. Hem evimde hem ofisimde kütüphanem var. Son altı ayda 12 kitap okudum. Hatta okuduğum kitapların özetini çıkardım ve çalışanlarıma dağıttım. Bilginin, tecrübenin ve sevginin paylaştıkça çoğaldığına inanıyorum. Bunun dışında 4 yıldır özel hocamla çalışarak spor yapıyorum. Teknedeyken de günde en az iki saat yüzüyorum. Tabii benim asıl en önemli kaçış noktam, teknemdir.
~
Tekne, kafamı dinlemek için müthiş bir seçenek. Orada ailemle de daha fazla vakit geçiriyoruz aslında. Burada herkes bir yerlere dağılıyor. Orada mecburen günün her saati birlikteyiz. Ayrıca arkadaşlarımı, dostlarımı teknemde ağırlamayı çok severim. Teknenin en sevdiğim yönlerinden biri hareket alanımı genişletmesi. Canın istediği zaman yer değiştirebiliyorsun. Yazlığım olsa bu kadar rahat edeceğimi düşünmüyorum. Daha doğal bir ortamda kendi kendime kalmayı seviyorum.
Nisan-ekim arasında. Yılda 45-50 gün kadar teknede yatıyorum. Yılın 1,5 ayı kesin orada geçiyor. Cumadan gidip pazartesi sabah geliyorum. Ama bazen arkadaşlarımla beraber şubat ayında da gidiyorum. Deniz illa yazın gidilecek bir yer değil.
Son teknemi 2015’te aldım. Fountaine Fajot, Fransız markası. Dünyanın ilk modelini ben aldım.
Türkiye’de favorim, Marmaris-Fethiye arası. Yeşil ile mavinin birleştiği nokta. Gökova’dan başlıyoruz, Datça, Simi, Hisarönü, Bozburun, Saklıkale, Marmaris rotasını yapıyoruz. Onun dışında son 4-5 yıldır Zafer Turu yapıyoruz. 3 tekne 12 erkek Yunan Adaları’na gidiyoruz. Aramızda yurt dışından arkadaşlarımız da var. Çok keyifli oluyor. Bu yıl Kurban Bayramı’nda yapacağız, Atina’ya gidip dolaşa dolaşa geleceğiz.
Herkesin nasıl arabası olabiliyorsa bütçesine göre teknesi de olabilir. İsveç’te 3-4 milyon nüfusa karşılık 1,5 milyon tekne var. Türkiye’nin 3 tarafı denizle kaplı ancak 20 bin tekne bağlama kapasitesi bulunuyor. Türkiye, yat turizmini kesinlikle teşvik etmeli. Ege’de Yunanistan’la beraber proje geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şu anda oğlum Ozan 28 yaşında ve şirkette işe başladı. Kendime bir hedef koydum. O hedefte bırakacağım. Onun için de daha kurumsal, yönetilebilir ve denetlenebilir bir şirket yaratmanın adımlarını yapıyorum. Devrettikten sonra şirkette lüzumsuz adam olacağım. Yani aktif bir görev almayacağım ama tecrübelerimi paylaşacağım. Bundan başka emeklilik planım yok, iş hayatında olmaya devam edeceğim. Ülkeye, sektöre, çevreme, aileme, dostlarıma değer yaratmaya devam etmek istiyorum. Deneyimim ve bilgi birikimimle tam üreteceğim yaşlarda olduğumu düşünüyorum. Bu toplum beni buraya getirdiyse benim de dönüp borcumu ödemem lazım. İdealistim.
~
“KRİTİK KARARLARDA TEKNEYE KAÇIYORUM” “HUZURLU OLUYORUM” Denizcilik bana çok şey kazandırdı. Çok yoğun bir stres altında çalışıyoruz. Tekneye gidip çalışmak bana çok geliyor. Daha huzurlu oluyorum. Çok kritik ve stresli kararlarımı teknede vermeye çalışıyorum. Çünkü stres altında sağlıklı karar veremeyebiliyorsunuz. ORTAKLIK ANLAŞMASI Örneğin 2007 yılında, İş Girişim Sermayesi’yle ortak olmadan önce bütün sözleşmelerimi orada okumuştum. Çok kritik, önemli bir karardı ve sonunda 4,5 yıllık ortaklık yaptık. Hatta çıkış senaryolarımızı da aynı şekilde teknemde düşünüp karar vermiştim. |
“OKYANUSU GEÇMEK İSTİYORUM” İSPANYA TURU Arkadaşımın teknesiyle İspanya’dan başladık, oranın bütün adalarını gezdik ve Sardunya’ya kadar geldik. Her gün bir adada durduk, 1 hafta sürdü. Sardunya’ya geçişimizde 32 saat hiç kara göremedik. Hatta Akdeniz’in ortasında durup denize girdik. HAYALİNDEKİ ROTA Aynı rotayı kendi teknemle de yapmayı düşünüyorum. Bu yıl planlamıştım ama fırsat olmadı. Hayalimdeki tur ise okyanusu geçmek. Bunu da 5-6 yıl içinde gerçekleştirmek istiyorum. 16-17 gün sürüyor ve gün boyunca okyanusta oluyorsunuz. O adrenalini denemek istiyorum. |
DENİZDEN NE ÖĞRENDİM? SABRETMEK Deniz, sabretmeyi, panik yapmamayı öğretiyor. Önemli olan kriz esnasında ya da sizin dışınızdaki faktörler değiştiğinde ona ayak uydurabilmek. Uyduramadığınız zaman şirket zarar ediyor ya da tekne batıyor. EKİP RUHU Birçok uluslararası şirket, ekip ve takım çalışmalarını yelken kurslarında yapıyor. Çünkü teknede yeri geliyor 30-40 saat hiç kara görmüyorsunuz. Herkesin bir görevi oluyor ve takım ruhuyla hareket etmek gerekiyor. LİDERLİK Bir şirket yönetimi ile rüzgarlı ve fırtınalı bir havada yelken yapmak aslında çok farklı değil. Dümdüz denizde yönetmek kolay; asıl marifet dalgada ortaya çıkıyor. Dalgalı deniz, liderliği ortaya çıkarıyor. SAKİNLİK Yelkende de denizde de sakin olmanız gerekir. Stresli olup sakin kalamadığınız zaman hata yapıyorsunuz. İş dünyasında da stresi yönetemezseniz hatalı kararlar alıp şirkete zarar veriyorsunuz. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?